Öne Çıkanlar tesk genel başkanı bendevi palandöken kılıçdaroğlu palandöken şehit esnaf Akşener DEVA PARTİSİ Genel Başkanı Ali Babacan fenerbahçe babacan Covid19 Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk Vergi

"Referandumu 367 Takozunu Koyan Sorumsuz Ve Şuursuzlar Getirdi"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bugünlerde 16 Nisan’ın meşruiyetini tartışmaya açan vesayet kuklası emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet mitinglerini kaldıraç olarak kullanan CHP, eli kanlı aydınlıkçılar, baharla birlikte yeni bir askeri müdahale için açık veya örtülü çağrı yapan demokrasi dışı gruplar kanayan yara haline gelmiş fiili sancının bir numaralı failleri olarak tarihe geçmişlerdir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2007 yılında, TBMM’nde yapılması gereken Cumhurbaşkanı seçiminin önüne 367 toplantı yeter sayısı takozu koyan sorumsuz ve şuursuzların aslında sistemsel değişimin önünü açtığını belirterek, "Bugünlerde, 16 Nisan’ın meşruiyetini tartışmaya açan vesayet kuklası emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet mitinglerini kaldıraç olarak kullanan CHP, eli kanlı aydınlıkçılar, baharla birlikte yeni bir askeri müdahale için açık veya örtülü çağrı yapan demokrasi dışı gruplar kanayan yara haline gelmiş fiili sancının bir numaralı failleri olarak tarihe geçmişlerdir" dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli Kayseri mitinginde halka hitap etti. CHP'ye yüklenen Kılıçdaroğlu, "CHP Genel Başkanı hala milleti korkutmakla meşguldür. Kılıçdaroğlu 16 Nisan’da Anayasa’da hangi maddelerin değişeceğini bilmekten acizdir. Çünkü açıp okumamıştır. Çünkü merak edip incelememiştir. Cahil desem değildir, bildiğim kadarıyla okuması yazması vardır. Ancak okuduğunu anlama da zorlukları olduğu aşikardır. Sürekli gaf yapmakta, pot kırmaktadır" dedi.
REFERANDUMUN YOLUNU AÇANLAR...
Devlet Bahçeli, "2007 yılında, TBMM’nde yapılması gereken Cumhurbaşkanı seçiminin önüne 367 toplantı yeter sayısı takozu koyan sorumsuz ve şuursuzlar aslında sistemsel değişimin önünü açmışlardır. Bugünlerde, 16 Nisan’ın meşruiyetini tartışmaya açan vesayet kuklası emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet mitinglerini kaldıraç olarak kullanan CHP, eli kanlı aydınlıkçılar, baharla birlikte yeni bir askeri müdahale için açık veya örtülü çağrı yapan demokrasi dışı gruplar kanayan yara haline gelmiş fiili sancının bir numaralı failleri olarak tarihe geçmişlerdir.
Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz FETÖ ihanetini ağzına dahi almadığını öne süren Bahçeli şöyle devam etti:
"Buna dair konuşmaktan ısrarla kaçınmaktadır. Şimdi kalkmış 'Ortadoğu’da tek adam sistemi vardı, parçaladılar' demektedir. Sayın Kılıçdaroğlu, hadi 16 Nisan’da milletimiz tarafından oylanacak anayasa maddelerini okumadın diyelim, peki tarihimize de mi bakmadın? Baktın sayalım, hiç mi idrak etmedin? Senin kılavuzların kimdir? Nereye sürükleniyorsun? Türk milleti ne zaman diktatöre rıza göstermiştir? Bu aziz ülkeyi Suriye, Irak, Libya ile bir tutmak nasıl bir şuursuzluk halidir? Kılıçdaroğlu’nun ağzından bir kez olsun PKK’ya, YPG’ye tepki duyulmuş mudur? Anayasanın ilk dört maddesinin tartışılabileceğini söylerken hangi Kılıçdaroğlu devrededir? YPG’yi terör örgütü görmeyen hangi Kılıçdaroğlu’dur CHP’nin dili yalan, öğüttüğü yalan, savurduğu hezeyandır. Evet çıkarsa felaket olurmuş, Türkiye bölünürmüş. Kim diyor, CHP Genel Başkanı. Asıl felaket CHP’dir, hayırcı yoldaşı FETÖ’nün yeni sığınağı aydınlıkçılardır. Felaket PKK’dır, FETÖ’dür, IŞİD’tir, PYD-YPG’dir, Türk düşmanlarıdır. Şimdi bazı isimler çıkmış, 16 Nisan’da yüzde yüz evet çıksa da meşruiyeti olmaz diyor. Hatta yeni bir kalkışma ve darbe teşebbüsünden bahsediliyor. Kayseri’den haykırıyorum, milletin tercihine gayri meşru demek demokrasiyi ipe çekmek, milli iradeye kast etmektir. Böylelerinin sonu hüsran, akıbeti hezimettir. Yeni bir darbe planı yapanlar, bunu aklından geçirenler 80 milyonu yok etmeden amaçlarına asla ulaşamayacaklardır. Ve de silaha sarılıp demokrasiye, milletimizin asil duruşuna kıymaya hazırlık yapanlar varsa, peşin peşin bedelini ödemeye de razı olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, 16 Nisan’da devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet diyecektir."

Yine dört bir koldan Türkiye'nin üzerine gelindiğini belirten Bahçeli, "Yine her vasıtayı kullanarak Türkiye’nin tarihi yürüyüşünü engellemeye çalışıyorlar. Terör örgütleri vatan evlatlarının kanını döküyor, milleti can evinden vuruyor. Küresel vahşi projeler Türkiye’yi kapana kıstırmak için seferber ediliyor" şeklinde konuştu.

PYD-YPG’nin sınırların dibinde hunhar şekilde dünyanın gözü önünde pusuya yattığını belirten Bahçeli, "PKK, Avrupa’nın göz bebeği, kiralık tetikçisidir. IŞİD sözde düşmanı, özde dostudur. FETÖ ve DHKP-C Avrupa ve ABD’nin baş tacı, korumaları altındadır. Ne kadar Türk ve Türkiye düşmanı varsa sözde demokrasi ve özgürlük garantörlerinin güvencesindedir. Şu alçaklığa bakınız ki, YPG Türkiye’ye silah doğrulturken, ABD ve Rusya destek vermektedir. PKK kahpece eylem yaparken, ABD tarafından silahlandırılıp, Avrupa’nın takdirini almaktadır. Göz göre göre, ABD’lilerden sonra Rus asker ve generalleri de kamuflajlarına YPG arması takıp terörizme kol kanat germektedir. 22 Martta ABD, YPG’li teröristleri Rakka’nın çevresine paraşütle indirmiş, adeta Türkiye’ye yeniden çalım atmıştır. Nevruz Bayramı’nda Rus askerleri, Halep’te PKK-YPG’li alçaklarla yan yana poz verip halay çekmişlerdir. Bakan ve milletvekillerimiz Hollanda ve Almanya’dan ahlaksızca tecrit edilirken teröristlere buyur edilmiş, gösteri yapmalarının önü açılmıştır. Türk Hava Yollarının başarısını kıskananlar karalama kampanyasına başlamışlardır. ABD; aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülkeden yapılacak direkt uçuşlara elektronik cihaz yasağı getirecek kadar şuur ve adalet kaybına uğramıştır" dedi.

Uçaklarda elektronik cihaz yasağı getirilmesine "ayıptır, ahlaksızlıktır, akılsızlıktır, skandaldır, dostluk hukukuna darbedir" tepkisini gösteren Bahçeli, "ABD terörden rahatsız ve terörizme engel olmak istiyorsa; Pensilvanyalı haine niçin kol kanat germektedir? Buna niye gerek duymaktadır? PKK’yı niye arkalamakta, neden desteklemektedir? Bu nasıl bir kördüğüm, nasıl bir rezilliktir? ABD hakikaten de terörden rahatsızsa kendini kainat imamı gören imansızı Türk adaletine teslim edecek yürekliliği ve hukuki sorumluluğu ne zaman gösterecektir? ABD dürüst olmalı, Türkiye’nin klasörler dolusu belge ve delillerini hasıraltı etmemeli, 15 Temmuz felaketinin müsebbiplerini adaletin önüne çıkarmaktan kaçmamalıdır" dedi.
Devlet Bahçeli Türk uçaklarından terörist sızma olmayacağını, buna da izin verilmeyeceğini belirterek, "ABD aynaya baksın, hoca görünümlü vandal ve barbar dostuna dikkat etsin. ABD’ye sızan zaten sızmış, işe çoktan koyulmuştur" dedi.

ABD ve Rusya'nın tarihten tanındığını belirten Devlet Bahçeli, "Haçlı operasyonları hala sürmektedir ve bu acı verici bir gerçektir. Gaye Türkiye’yi yıkmaktır. Gaye Türk vatanını parçalamak, Türkleri Anadolu’dan çıkarmaktır. Bu rezil oyunlara Türk milleti dün direndi, yine direnecektir. Bu amansız düşmanlıkları Türk milleti dün elinin tersiyle itti, yine itecektir.Biz biriz, beraberiz, sonsuza kadar bağımsız yaşayacağız. Buna hiçbir çıldırmış engel olmayacaktır. Vatan Türk’tür, millet Türk’tür, devlet Türk’tür. Çıkarcılar işbirliği yapsınlar, faydasızdır. Hainler güç birliği yapsınlar; anlamsızdır, sonuçsuzdur. Kayseri’yi kimse yenemeyecektir. Kayseri’yi kimse aşamayacaktır" şeklinde konuştu. MHP Lideri Bahçeli'nin konuşmasından bazı pasajlar şöyle:
"Türkiye’yi hiçbir odak dağıtamayacaktır. Hiç kimse olmasa da biz varız, Kayseri ortadadır. Herkes teslim olsa da, Milliyetçi Hareket Partisi zalimin belini kırmaya, zulüm düzenini bozmaya dünden yeminlidir. Çünkü bizim bu ülke için yeminimiz vardır, vazgeçilmeyecektir. Bizim için yeminler bozulmak, çiğnenmek için değil; tutulmak, uğruna gerekirse kendimizi feda etmek içindir. Yemin, Türkiye’nin tarihsel hak ve çıkarlarıdır. Yemin, Türklüğün bekası, Ötüken’in buyruğu, Söğüt’ün hatıralarıdır. Yemin, Türk milletinin birliği ve sağlam iradesidir. Yemin, bağımsız yaşama ülküsü, esaretin defi ve reddidir. Yemin onurdur, omurgalı duruştur, milli sesleniştir, kardeşliğimizi koruma ve müdafaadır. Yemin şehittir, gazidir, ecdadımıza verdiğimiz söz, mükellefiyet altına girdiğimiz manevi borçtur. Yemin ettik, dönmeyeceğiz. Yemin ettik, durmayacağız. Yemin ettik, vazgeçmeyeceğiz. Yemin ettik Türk bayrağını hak ettiği, dilediği, istediği yere; ama öyle ama böyle sonunda, son nefer kalsak da dikeceğiz.

Türkiye’yi 15 Temmuz’da ele geçirmek istediler. İşgale kalkıştılar. İç isyan ve savaş çıkarmayı denediler. Ama tutmadı, olmadı, başaramadılar. FETÖ iblisi asker kisvesine bürünüp Türkiye’yi ateşe vermeye yeltendi. FETÖ, Anadolu’yu ele geçirmek maksadıyla yüzyıllardır pusuda bekleyen müstevli emellerin kızgın maşası, karanlık parçasıdır. Savaş uçaklarımızı gasp edip tepemizden bomba attılar. Helikopterlerimizi kaçırıp üzerimize kurşun yağdırdılar. Milli birliğimizi çözmek, milli bünyemizi çürütmek istediler. Askeri askere, polisi polise, askeri polise, polisi askere kırdırıp felakete hizmet ettiler. Türkiye böylesi bir ihaneti hiç görmedi. Türk milleti böylesi bir zillete hiç düşmedi. Hiç kuşkunuz olmasın, 15 Temmuz son iki asrın en vahşi saldırısıydı. Planlaması ise Pensilvanya’daki hoca kılıklı hain ve arkasından itekleyip kumanda eden güçler tarafından yapılmıştı. Cüzdanlarına bir dolar koyup bylockla haberleşen, himmet kuyruğuna girip aziz milletimizin kuyusunu kazmaya yeltenen şerefsizlere Türk milleti boyun eğmedi. Tankın önüne millet iradesi dikildi. Darbe teşebbüsüne 80 milyon direndi.

FETÖ şiddeti sürerken, IŞİD, PYD-PKK sınırlarımızdan içeri sızıp işgali tamamlamak için fırsat kolluyorlardı. Bu, görev dağılımı küresel cinayet merkezlerinde yapılmış Türkiye’yi yok etme girişimiydi. Birbirimize düşürülecektik. Devleti kaybedecektik. Milletten ve vatandan olacaktık. Hıyanet senaryosunun özü buydu. Ankara’nın ışıkları sönmüş, yalnızca ihanetin dehşet ateşi yanıyordu. Genelkurmay karargâhı teslim alınmış, kuvvet komutanları derdest edilmişti. Özel Kuvvetler, Polis Özel Hareket, MİT ve diğer emniyet binalarıyla birlikte TBMM, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi saldırıya uğramıştı. Milliyetçi Hareket Partisi ise Ankara’da korkusuzca millet görevinin başındaydı. O geceyi herkes, hepimiz yaşadık. İftiharla söylemek isterim ki, şehadete inanmış, ölüme kafa tutmuş, esaret altında yaşamaktansa kendini feda etmeye hazır millet evlatları paralı cellatlara hayatı zehir etmiştir."
Türk milletinin istiklaline sahip çıktığını, Kayseri'nin tarihsel haklarını çiğnemek isteyen zebanilerin nefesini kestiğini anlatan Bahçeli, anayasa değişikliklerine neden teşebbüs ettiklerini anlatırken şöyle dedi:
"Türkiye uçurumdan el birliğiyle kurtarıldı. İsyan bastırıldı, istila püskürtüldü. Dedik ki, Türkiye ipten alındı. Dedik ki, millet ve devlet bekası muazzam risk ve tehditlerin hedefinde. Dedik ki, Türkiye bu şekilde gidemez. Ve de sistem tartışmalarıyla, bundan kaynaklı özellikle 10 Ağustos 2014’den bu tarafa süren kutuplaşma ve anlaşmazlıklarla daha fazla mesafe alamaz. Türkiye’yi kaybedebiliriz dedik, uzlaşma çağrısı yaptık. Devleti ve vatanı kaybedebiliriz dedik, hükümet etme sistemindeki tıkanıklık ve kilitlenmeyi açalım istedik. Önce ülkem ve milletim, sonra ve partim ve ben anlayışıyla hareket ettik, sorumluluktan kaçmadık. 7 Ağustos Yenikapı ruhuna bağlı olduğumuzu gösterdik. Sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi’yle 18 maddelik anayasa değişikliği üzerinde anlaştık.

Çarpıtmalara, çarpık kafalara, aramızdan çıkan çürüklere bakmayın, ilkelerimizden taviz vermedik, ülkülerimizden ayrılmadık. 15 Temmuz FETÖ felaketinden sonra siyasetin ve ülkenin beliren, tehiri imkansız ihtiyaçlarına gözümüzü kapatmadık, sırtımızı dönmedik. Sistemin yeniden inşasını zorunlu gördük. Bunun da milli bir mutabakat kapsamında olmasına özen gösterdik. Tüm dünya üzerimize gelirken, çatışıp ayrı düşemezdik. Artık kalıcı nitelikli bir milli mutabakatın şart olduğunu görüyor, fiili durum ve açmazın bir an önce sonlanmasını bekliyoruz. Uzlaşmanın, sorumluluk ruhuyla milli şuuru buluşturmuş siyasi bir vicdanda vasat ve varlık bulacağına inandık, inanıyoruz. Bizim uzlaşacağımız alan milli ve manevi değerlerle sınırlıdır. Bilhassa 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne soluk aldırmanın, hukuksuzluğa ve devlete musallat olmuş yanlışlığa engel olmanın kaçınılmaz olduğunu mütalaa ettik. Bunu yaparken tarihimize baktık. Bekamızın bize yüklediği sorumluluklara göre hareket ettik. Buna karar verirken milletimizin beklentilerine ve Yenikapı’da doğmuş birliktelik hukukuna müzahir hareket ettik. Türkiye’nin toparlanması, milli bekanın muhafazası için Türk milliyetçiliğinin devreye girmesi lazımdı. 2007 yılında, TBMM’nde yapılması gereken Cumhurbaşkanı seçiminin önüne 367 toplantı yeter sayısı takozu koyan sorumsuz ve şuursuzlar aslında sistemsel değişimin önünü açmışlardır. Bugünlerde, 16 Nisan’ın meşruiyetini tartışmaya açan vesayet kuklası emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet mitinglerini kaldıraç olarak kullanan CHP, eli kanlı aydınlıkçılar, baharla birlikte yeni bir askeri müdahale için açık veya örtülü çağrı yapan demokrasi dışı gruplar kanayan yara haline gelmiş fiili sancının bir numaralı failleri olarak tarihe geçmişlerdir. CHP Genel Başkanı ise hala milleti korkutmakla meşguldür. Kılıçdaroğlu 16 Nisan’da Anayasa’da hangi maddelerin değişeceğini bilmekten acizdir. Çünkü açıp okumamıştır. Çünkü merak edip incelememiştir. Cahil desem değildir, bildiğim kadarıyla okuması yazması vardır. Ancak okuduğunu anlama da zorlukları olduğu aşikardır. Sürekli gaf yapmakta, pot kırmaktadır. 15 Temmuz FETÖ ihanetini ağzına dahi almamaktadır. Buna dair konuşmaktan ısrarla kaçınmaktadır. Şimdi kalkmış Ortadoğu’da tek adam sistemi vardı, parçaladılar demektedir. Sayın Kılıçdaroğlu, hadi 16 Nisan’da milletimiz tarafından oylanacak anayasa maddelerini okumadın diyelim, peki tarihimize de mi bakmadın? Baktın sayalım, hiç mi idrak etmedin? Senin kılavuzların kimdir? Nereye sürükleniyorsun? Türk milleti ne zaman diktatöre rıza göstermiştir? Bu aziz ülkeyi Suriye, Irak, Libya ile bir tutmak nasıl bir şuursuzluk halidir? Kılıçdaroğlu’nun ağzından bir kez olsun PKK’ya, YPG’ye tepki duyulmuş mudur? Anayasanın ilk dört maddesinin tartışılabileceğini söylerken hangi Kılıçdaroğlu devrededir? YPG’yi terör örgütü görmeyen hangi Kılıçdaroğlu’dur CHP’nin dili yalan, öğüttüğü yalan, savurduğu hezeyandır. Evet çıkarsa felaket olurmuş, Türkiye bölünürmüş. Kim diyor, CHP Genel Başkanı. Asıl felaket CHP’dir, hayırcı yoldaşı FETÖ’nün yeni sığınağı aydınlıkçılardır. Felaket PKK’dır, FETÖ’dür, IŞİD’tir, PYD-YPG’dir, Türk düşmanlarıdır. Şimdi bazı isimler çıkmış, 16 Nisan’da yüzde yüz evet çıksa da meşruiyeti olmaz diyor. Hatta yeni bir kalkışma ve darbe teşebbüsünden bahsediliyor. Silaha sarılıp demokrasiye, milletimizin asil duruşuna kıymaya hazırlık yapanlar varsa, peşin peşin bedelini ödemeye de razı olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, 16 Nisan’da devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet diyecektir."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.