CHP Sözcüsü Öztrak: “Millet Kral Değil, Kural İstiyor”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Ekonomi Masası olarak yaptıkları ziyaretlerde vatandaşların “Biz Kral istemiyoruz, kural istiyoruz” dediğini belirterek, “Vatandaş sonuna kadar haklı… Kuralın olduğu yerde öngörülebilirlik ve güven olur. Güven olan yerde yatırım olur, üretim olur, iş olur. Ama kendini kral sananların yönettiği bir ekonomide, kural olmaz. Keyfi kararların alındığı bir ekonomide bu ülkenin bereketli toprakları bırakılır, Sudan’da, Nijer’de tarım yapılır işsizlikte başını alır gider” diye konuştu. 

 

Öztrak, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Özdağ, gazeteciler Uğuroğlu ve Hatipoğlu’na karşı yapılan eş zamanlı saldırılarla ilgili olarak, “Bunlar sıradan olaylar değildir. Demokrasiye darbedir, terördür. Saldırıları lanetliyoruz. Saray hükümetinin failleri bir an önce yakalayarak, yargıya teslim etmesini, yargının da hızla gereğini yapmasını bekliyoruz” dedi.

 

İşsizlik ve hayat pahalılığı arasında ezilen yurttaşların canlarına kıydıklarını söyleyen Öztrak, “Bu ülkenin insanları, Saraya canıyla ihtarname çekiyor. Ama duyan yok. Milletin feryadı Sarayın duvarlarını bir türlü aşamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

 

Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzun gündeminde 2018’de tek adam vesayet rejimine fiilen geçildikten sonra hızla derinleşen “devlet krizi”, “ekonomik kriz” bunlara bir de geçtiğimiz yıl eklenen “korona salgını” ile ülkemizin içine düşmüş olduğu “ağır buhran” ve bunun yaratmakta olduğu “toplumsal tahribat” vardı.

 

SALDIRILARI BIYIK ALTINDAN SIRITARAK İZLİYORLAR

Tek adam vesayet rejimi, devletimizi felç etti. Bundan 2 bin 300 yıl önce yaşamış büyük bir bilge, Aristo; “Devlet, toplumun tam ve doyurucu bir yaşam sürmesi için vardır. Devletin amacı, yalnızca yaşamayı olanaklı kılmak değildir, yaşamaya değer bir yaşamı kurmaktır” diyor. Bu ucube şahsım vesayet rejiminde devlet, bırakın vatandaşlarımıza “yaşamaya değer bir yaşam” kurmayı, vatandaşlarımızın yaşamını dahi koruyamıyor, korumuyor. Devlet krizinin zirve yaptığı son yıllarda, Türkiye’nin göbeğinde, başkentimizde, ana muhalefet partisi liderine linç girişiminde bulunuluyor. Mafya artıkları ve çeteler, siyasetçilere, gazetecilere olmadık tehditler savuruyor. Yetmiyor kalleş saldırılar düzenleyebiliyor. Hükümet bu terör saldırılarını sadece seyrediyor. Ufak ortağı ise bu saldırıların arkasındaki mafya bozuntularına sahip çıkıyor. Bıyık altından sırıtarak olan bitenden keyif alıyor.

 

SALDIRILAR ORGANİZE

Geçtiğimiz Cuma günü de uzaktan kumandalı çeteler, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Selçuk Özdağ’a, basın mensupları; Sayın Orhan Uğuroğlu ile Sayın Afşin Hatipoğlu’na kalleşçe saldırdılar. Aynı gün içinde gerçekleştirilen ve organize olduğu açıkça belli olan bu saldırıların amacı; demokrasimizin, basın özgürlüğünün ve bu ülkede siyasetin özgürce yapılmasının önünü kesmektir, terördür.

 

SIRADAN DEĞİL, BİR TERÖR EYLEMİ

Bu yaşadıklarımız sıradan olaylar değildir. Tekrar söylüyorum, demokrasiye darbedir, terördür. Bunlar vakayı adiyeden de değildir. Biz bu saldırıları lanetliyoruz. Saray hükümetinin failleri bir an önce yakalayarak, yargıya teslim etmesini, yargının da hızla gereğini yapmasını bekliyoruz. Böyle bu olayları getireceksiniz adi vaka gibi organize suç bile telakki etmeden adi suç gibi işlem yapacaksınız. Olmaz. Çok açık söylüyorum: Bu saldırıları cesaretlendiren, saray ortaklarının kirli siyasi dilidir. Saldırganlara ve tehdit savuranlara gösterilen hoşgörüdür. Hatta bunlardan öyle gözüküyor ki esirgenmeyen himayedir. Bu ülkenin ana muhalefet partisi lideri tehdit edilince, sinsice el ovuşturup, sessiz kalanlar, Cumhurbaşkanı zırhına sığınan AK Parti Genel Başkanına “sözde” denince bir bardak suda fırtına kopardılar.

 

MAFYA, ÇETELER BAŞKENTTE; DEVLET NEREDE?

Sayın Genel Başkanımıza, Çubuk’ta düzenlenen linç girişiminden sonra ne yapıldı? Yine çok yakın zamanda, bir mafya bozuntusunun tehditlerine karşı yargı ne yaptı? Siyaset kurumu ne yapıyor? Beylerden tehditlere karşı ortak bir tavır almalarını bıraktık, Sarayın küçük ortağı, tehditleri savuran mafya artığını sahipleniyor. İşte bugün mafya artıkları ve çeteler, başkentte terör estiriyorsa, bu kadar pervasızca sahneye çıkabiliyorsa, bunun arkasında sarayın, bu olaylar karşısındaki meflûç tavrı, yurttaşların güvenliğini sağlama konusundaki yetersizliği vardır. Mafya ve çeteler başkentte, peki devlet nerede? Devletin polisi nerede? Yargısı nerede? Bu saldırıların tüm failleri ve azmettiricileri nerede? Öyle şüphelileri gözaltına alacaksınız, adi suçtan soruşturmaya tabi tutup bırakacaksınız, bu tiyatroları oynayacaksınız. Bu yetmez. Bu organize terör saldırılarının, en kısa sürede tüm yönleriyle aydınlatılmasını bekliyoruz.

 

DEMOKRATİK SİYASETİN ÖNÜNÜ KESME ÇABASI

Diğer taraftan, Genel Başkanımızın TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmaları içeren “FETÖ’nün Siyasi Ayağı” kitapçığımız nedeniyle MYK’mızın en genç kadın üyesi olan ancak milletvekili olmayan arkadaşımıza dava açmışlar. Bu davada Saray’ın şahsım vesayet rejiminin muhalefete siyaset yaptırmama, demokratik siyasetin önünü kesme çabasının en müşahhas örneklerinden biridir.

 

BU REJİM MİLLETE DELİ GÖMLEĞİ

Terörden medet umanları çok açıkça uyarıyoruz. Dikişleri tutmayan bu ucube rejim elbisesini, memleketimizin üzerine uymayan bu deli gömleğini, silahla, sopayla, tehditle, şantajla, Türkiye’nin üzerine uydurabileceğinizi zannediyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Bu çabanız beyhudedir. “Yanlış bir haritayla, doğru bir hedefe ulaşamazsınız.” Biz, milletimize güveniyoruz. Gücümüzü milletten alıyoruz. Milletimiz sizlerin ne yaptığını görüyor. Notunuzu da veriyor. Sabırsızlıkla beklediği sandıkta, bu beceriksizliğe, bu rezilliklere, bu pespayeliğe dur diyecek. Emaneti işin ehline, Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve Millet İttifakına verecek.

 

AŞI YARIŞINDA GERİDE KALDIK

Ülkemizde insanlarımızın canını tehlikeye atan, bir diğer önemli tehdit ise salgın… Salgın da çok kötü yönetildi. Salgının yükü fedakâr sağlık çalışanlarımızın omuzlarında kaldı. Saray ise vaka sayısı hasta sayısı oyunlarıyla kendine vitrin yapmaya çabaladı. Yüzlerce sağlık çalışanımızı kaybettik. Bugün aşı süreci çok kötü yönetiliyor. Aşıda bütün dünya zamana karşı yarışıyor. Bazı ülkeler nüfusunun yüzde 20’sini aşıladılar bile. Ama biz bu yarışta maalesef çok geride kaldık. Önce aşıların 11 Aralık’ta geleceği söylendi. Ama bugün aşılama ancak 13 Ocak’ta başlayabildi. Bunun anlamı nedir diye baktığımızda 11 Aralık’tan bugüne kadar, 8 bin 20 yurttaşımızı kaybettik. Bu korkunç bir tablo…

 

AŞI CURCUNAYA DÖNDÜ

Hani bu ucube tek adam vesayet rejiminde; kararlar son derece hızlı alınacaktı? Maalesef “şahsım vesayet rejiminde”, her alanda olduğu gibi aşıda da tam bir fiyasko yaşandı. Tüm dünya hükümetleri aşılamadaki yarışı görerek, yurttaşlarına pek çok farklı kaynaktan aşı tedarik etmeye çalıştılar ettiler. Saray ise sadece Çin’den yani tek bir kaynaktan, o da topu topu 3 milyon doz aşı getirmiş gözüküyor. Yani gelen aşı sayısı sadece 1,5 milyon yurttaşımıza yetecek kadar. Maalesef ne yeterince aşı bağlantısı, ne de aşı çeşitlendirmesi yapılabilmiş. Neden yapılamamış para mı yoktu? Planlama mı yapılmadı? Gelen aşılar için kaç para verildi? Neden bu kadar bekletildi, kim için bunlar, hangi yandaş için bu aşılar bekletildi bunları bilmiyoruz. Ama ortada bir beceriksizlik, yani bir yandaş kayırma çabası olduğu açık... Alman aşısının gelip gelmeyeceği konusunda, hükümetin kafası hala karışık... Bakan “Anlaşmayı yaptık” diyor. Erdoğan “Nihai kararı henüz vermedik” diyor. Yani tam bir curcunadır gidiyor.

 

40 MİLYON DOZ GELECEK DEDİLER, 3 MİLYON GELDİ

Salgına karşı toplumsal bağışıklık kazanmamız için, nüfusun en az yüzde 60’ının aşılanması gerekiyor. Yani, 4,5 milyon Suriyeli ile beraber, en az 105 milyon doz aşıya ihtiyacımız var. Peki, gelen ne kadar? Sadece 3 milyon doz garantili. Geriye kalan 102 milyon doz aşı ne zaman gelecek? Onu biz bilmiyoruz. Ama hükümet de bilmiyor. Oysa Sağlık Bakanı geçtiğimiz Aralık ayının başında, “Aralık ayında 10 milyon, ama muhtemelen 20 milyon temin etmiş olacağız. Ocak ayında 20 milyon, Şubat ayında ise 10 milyon doz aşı temin etmiş olacağız” diyordu. Ocak ayının ortasını geçtik. Yaklaşık 40 milyon doz aşının şu ana kadar gelmiş olması gerekirken gelen aşı 3 milyon doz.

 

SARAY BAŞKA, BAKAN BAŞKA RAKAM ÜFLÜYOR

Şahsım hükümetinin başı ayrı rakamlar üflüyor, Bakan ayrı rakamlar üflüyor. Gelen çok sınırlı sayıda aşının ilk aşamada sağlık çalışanlarına, bakım evlerinde kalanlara, 85 yaş üzerinden başlayarak, 65 yaş ve üstü olanlara yapılacağı söylenmişti. Ama aşı konusunda herkesin gönlünü rahat tutacağı, bir aşılama takvimi ve uygulama hala ortada yok.

 

OLMAYAN AŞININ KAMPANYASI

Ne var? Özendirici kampanyalar var. Şimdi şunu açıkça sorayım, olmayan aşının tanıtım kampanyası mı olur? Millet aşıdan kaçmıyor ki, tam tersine aşıyı bekliyor. Siz getirin yeter olacak. Devletin görevi aşıda özendirici kampanya yapmak değildir. Devletin görevi önce vatandaşına en kısa sürede aşıyı yapmaktır. Bu ülkede Hükümet yalakası şarkıcıların, türkücülerin aşıda ne önceliği var? Bu ülkede genç AK Parti MKYK üyelerinin aşıda ne önceliği var? Genç AK Partili Belediye Meclis üyelerinin ne önceliği var? Daha pek çok doktora, sağlık çalışanına, güvenlik görevlisine aşı yapılmadan, bunlara aşı neden yapıldı? Bari aşıda kayırmacılık yapmayın.

 

GENEL BAŞKANIMIZ SIRASINI BEKLEYECEK

Sayın Genel Başkanımız, “Vatandaş Kemal Kılıçdaroğlu” olarak, mutlaka aşı olacağını ifade etti. Ama önceliğin sağlık çalışanlarının aşılanması olduğunu da söyledi. Genel Başkanımızın ve partimizin düşüncesi, eldeki sınırlı sayıdaki aşının önce sağlık çalışanları için kullanılmasıdır.

 

VATANDAŞ SARAYA CANIYLA İHTARNAME ÇEKİYOR

Cumhuriyet tarihimizin en ağır buhranlarından birini yaşıyoruz. Ekonomimiz entübe. Çiftçilerimiz entübe. Esnaflarımız entübe. Emekçilerimiz entübe. Esnaflarımız demişken esnaflarımız cinnet getirme noktasında. Bundan 20 yıl önce başbakanlığın önünde kasa atan esnaf, şimdi Ankara kalesinin burçlarından kaldırıp kendini atıyor. Çanakkale’de 28 yaşında bir genç, “Hayattan bir beklentim kalmadı, bundan sonrası için de ümidim yok” diyerek canına kıymaya kalkıyor. Gençleri bu hale getirmeye ne hakkımız var. Bu ülkenin insanları, Saraya canıyla ihtarname çekiyor. Ama duyan yok. Milletin feryadı Sarayın duvarlarını bir türlü aşamıyor.

 

BESİCİ, ÇİFTÇİ MALİYETİNİN ALTINA SATIYOR

Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyet Halk Partisi Ekonomi Masası olarak, Ankara’nın Polatlı ilçesindeydik. Esnaflarımızla, çiftçilerimizle, üreticilerimizle bir araya geldik. Türkiye’nin hangi sorunu varsa Polatlı’da da o sorunlar var. Polatlı’da esnaf çok dertli… Esnaflarımız “sicil affı” istiyor.  Bankalardan ve Esnaf Kefalet’ten alınan kredilerin en azından faizsiz ertelenmesini talep ediyor. Esnafımız; “Bana göstermelik değil, yeterli destek verin” diyor. Polatlı demek aynı zamanda tarım demek, besicilik demek…

Besici haykırıyor: “7 bin - 7 bin 500 liraya aldığım hayvana, yıl boyunca 5-6 bin liralık yem veriyorum. Buna karşın karkas etin kilosunu 33 liradan satıyorum. Ettiğim masraf 13 bin lira. Elime bir hayvandan geçen para 10 bin lira. Ben nasıl ayakta kalacağım” diyor. Besiciler usanmış, köylerini terk ediyorlar.

Polatlı, ülkemizin soğan üretiminde en önemli merkezlerinden biri… Sezonda 1 lira 40 kuruşu gören soğan, şimdi 70 kuruşlara kadar düşmüş. Fiyat, üreticinin maliyetini karşılamıyor. Bir çiftçimiz, “Kilosuna 90 kuruş masraf ettiğim soğan, 70 kuruşa satılıyor” diye şikâyet ediyor. Lokantalar kapanınca, turizm sekteye uğrayınca, soğan talebinde de çok ciddi bir düşüş yaşanıyor.

 

DEVLET GÖREV ZARARI YAZDI, ÇİFTÇİ NEREYE YAZACAK

Bir başka çiftçimiz, “İki yıl önce Mısır’dan çöpe atılacak soğanları getirdiler ve getirdikleri paranın da altına sattılar. Tarım Kredi görev zararı yazdı. Peki bugün biz maliyetin altına sattığımızda biz zararımızı nereye yazalım diye, Tarım Bakanı’na soruyor. Bu işin üretim tarafı… Bir de depoculuk tarafı var. Hani AK Parti Genel Başkanı tarafından terörist ilan edilen depocularımız… Depocular geçen dönemde getirilen ihracat kısıtlamasının kendilerini köşeye sıkıştırdığını anlatıyor. “Tek kurtuluşumuz ihracat” diyor. Soğan ucuz; ama taşıma maliyetleri alıp başını gittiği için ihracat yapamıyorlar. Konteyner fiyatlarındaki son seviye ihracat yapılmasını engelliyor.

 

YOL PARASINDAN İSTANBUL’A GİDECEK ŞOFÖR BULUNMUYOR

Yurtdışına mal göndermekte çok pahalı ama yurt içine mal göndermekte ucuz değil. Şoförler Odası özellikle İstanbul’a gönderecekleri mallardaki yol ve köprü geçiş paralarından mustarip. Mazot fiyatları da almış başını gitmiş. İstanbul’a kimse mal götürmek istemiyor. Kamyoncu esnafı acil olarak mazotta ÖTV kalksın diyor. Cefakâr çiftçimiz, Saray Hükümetinden görmediğini, Ankara Büyükşehir Belediyemizden görmüş. Belediyemiz nohutta yaptığı destekleme alımlarıyla, Ankara’da nohut üreticisini tüccarın tahakkümünden kurtarmış. Rahat bir nefes aldırmış. CHP umut olmuş.

 

MİLLET KRAL DEĞİL, KURAL İSTİYOR

Polatlı’da da bir üreticimizin söyledikleri, Türkiye’de son iki yıldır yaşadığımız devlet krizinin en güzel özetiydi. Şöyle dedi üreticimiz: “Adalet mülkün temelidir. Adalet yoksa her şey çöker kardeşim. Siz düzgün kurallar koyun, biz uyarız. Biz Kral istemiyoruz. Kural istiyoruz.” Vatandaşın son cümlesini bir kere daha tekrarlıyorum. “Biz Kral istemiyoruz, kural istiyoruz”. Vatandaş sonuna kadar haklı… Kuralın olduğu yerde öngörülebilirlik vardır. Öngörülebilirliğin olduğu yerde güven olur. Güven olan yerde yatırım olur, üretim olur, iş olur. Ama kendini kral sananların yönettiği bir ekonomide, kural olmaz, keyfilik olur. Keyfi kararların alındığı bir ekonomide bu ülkenin bereketli toprakları bırakılır, Sudan’da, Nijer’de tarım yapılır işsizlikte başını alır gider. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bizim parolamız bellidir: “Kendi ülkemizde, kendi toprağımızda, kendi çiftçilerimizle üretim!” Biz çiftçimizi ve tarımı koruyacağız. Tarımsal üretimi planlı yapacağız. Derde derman olacak desteklerle, çiftçimizin her zaman yanında olacağız. Üretici daha tarlasına tohumu atarken, ürününü en az kaça satacağını bilecek.

 

TURİZM SEKTÖRÜ FELÇ OLUYOR

Ortalık satılık otel ilanından geçilmiyor. Gazeteler “Beş Yıldızlı İflas” diye başlık atıyor. Bankalar turizmin merkezi Antalya’yı takibe almış. Turizm sektörü çığ gibi artan borçların gölgesinde… Sadece Antalya’daki otellerin bankalara borcu, 6 milyar 700 milyon dolara ulaşmış. Turizmciler, banka borçlarının yeniden yapılandırılmasını istiyor. Bu arada turizm deyince Turizm ve Seyahat Acentelerini de unutmamak gerekiyor. Otellerimiz turizmin çiçek bahçesiyse, seyahat acentelerimiz da o bahçenin arıları. 2020’de bahçede çiçekler açmadı. Arılar da bal yapamadı. Belki 2021’de çiçekler yeniden açacak, ama hükümet bir şey yapmazsa, ortada bal yapacak arı kalmayacak. Ya da birilerinin birkaç arısı kalacak, onların balı da belki saray sosyetesine yetecek ama millete yetmeyecek. Önümüzdeki yıllarda turizm sektörü felç olabilir. Eğer olursa bu soğan üreticisinden, hediyelik eşyacısına, lokantacısından, garsonuna, esnafı, sanayiciyi herkesi etkileyecek.

 

DERTLER DERYA, VATANDAŞ SANDAL

Dertler derya olmuş, vatandaşlarımız da birer sandal. Vatandaşlarımız dert deryasında devrilip, batmamaya, ayakta kalmaya uğraşıyor. Hayat pahalılığı milletimizi inim inim inletiyor. TÜİK’in enflasyonuyla, çarşı pazarın enflasyonu arasındaki makas ikiye katlanmış. İzahı olmayan şeylerin mizahı olur. Aslında şahsım hükümetiyle ülkemiz “kara mizah” ülkesi oldu. Raflarda Ayçiçek yağı, artık tek taş pırlanta muamelesi görüyor. Gençlerimiz tek taş pırlantayı bırakıp, 5 litrelik ayçiçeği yağıyla evlilik teklifi yapmaya başlamış. Bu arada üretici dernekleri de ham maddedeki son fiyat artışlarının, raf fiyatlarına henüz daha yansımadığını söylüyor. Sıvı yağa yüzde 20 yeni zam gelmesi bekleniyor. 

 

TAVUK HOROZDAN BOŞANDI, NAFAKASI VATANDAŞA DÜŞTÜ

Yine market raflarında bir litrelik pastörize sütün fiyatı, 8 liraya dayanmış. Karton yumurtanın fiyatı, tavuğun fiyatını geçmiş. Milletimiz, “Tavuk horozdan boşanmış, nafakasını biz ödüyoruz” diye isyan ediyor. Bugüne kadar hiç görmediğimiz açlığı, şimdi görüyoruz. Millet öğün atlayarak ayakta durmaya çalışıyor. Çöp konteynerlerinden, pazar döküntülerinden rızkını toplayan vatandaşlarımızın görüntüleri artık sıradanlaştı.

 

EMEKLİ MAAŞI ASGARİ ÜCRETİN, ASGARİ ÜCRET YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA

Sayın Erdoğan, 18 yıl yönettiğiniz bu ülkede insanlarımız pazar artıklarından, çöpten topladıkları meyve, sebzeyle evlerine rızık götürmeye çalışıyorsa, faturasını ödeyemediği için elektriği kesilenlerin sayısı milyonlarla ifade edilmeye başladıysa, millet sayenizde “askıda kuru ekmek” gözlüyorsa, pek çok emeklimizin maaşı asgari ücretin bile altındaysa, asgari ücret de yoksulluk sınırının altındaysa, bundan sorumlu bir hükümet olmalı değil mi?

 

KUYRUKLARI DİLLERİNDEN DÜŞÜRMEDİLER, ŞİMDİ AĞIZLARINI BIÇAK AÇMIYOR

Anadolu’nun kalbi Kayseri’de sadece son bir ayda 7 vatandaşımız canına kıydı. O Kayseri ki, Türkiye’nin en zengin üretim merkezlerinden biriydi... Ama şimdi Kayserililer ucuz karnabahar ve elma için, şu karda kışta ucu görünmeyen kuyruklarda beklemeye başladı. Bu ülkede insanlarımız, ekmeğinden 1 lira artırmak için, Halk Ekmek kuyruklarında… 40 yıl öncesinin yağ, tüp kuyruklarını, yıllarca dillerinden düşürmediler. Şimdi; iş kuyrukları, ekmek kuyrukları, yardım kuyrukları, birde utanmadan “varlık kuyruğu” dedikleri, soğan, patates kuyrukları, ucuz meyve ve sebze kuyrukları ve hatta gasilhane kuyrukları ortadayken, ağızlarını bıçak açmıyor. Başka başka şeyleri konuşuyorlar. Ne oldu Sayın Erdoğan? Bunda Hükümetinizin hiç mi sorumluluğu yok? Yoksa bu kuyrukları siz Sarayınızdan görünmüyor musunuz?

 

2023 HEDEFİ DİYOR, NE OLDUĞUNU SÖYLEMİYOR

Peki, 2011 seçimlerinden önce meydan meydan dolaşıp anlattığınız, Devletin Kalkınma Planlarına bile koydurduğunuz bir “2023 hedefleri” vardı yani cumhuriyetin 100. yıl hedefleri vardı. O hedeflere ne oldu Sayın Erdoğan? Hala çıkıp, “2023 hedeflerine ulaşacağız” diyorsunuz da, o hedeflerin ne olduğunu ağzınıza bile alamıyorsunuz. Ne oldu Sayın Erdoğan? Dilinizi mi yuttunuz.

Ben söyleyeyim. Bundan 10 yıl önce millete; “2023’te 2 trilyon dolar milli gelir” vadetmiştiniz. En son altına imza attığınız Orta Vadeli Program’da, 2023’te Milli Gelirimizin 875 milyar dolarda kalacağı gözüküyor. Ne oldu şimdi bu 2 trilyon dolarlık milli gelir hedefine?

Bundan 10 yıl önce aynı meydanlarda “2023’te kişi başına Milli Gelirimiz 25 bin dolar olacak” dediniz, gelirinizi buraya çıkaracağım dediniz. Şimdi, aynı dokümanda “Ancak 10 bin dolar olur” diyorsunuz. Aradaki 15 bin dolarlık fark nereye gitti, kimlerin cebine gitti Sayın Erdoğan? Milletin boğazından kesilen paralarla Saray mı yaptınız?

Ama bir hedef var ki onu da ikiye katlamışsınız. “2023’te işsizliği yüzde 5’e düşüreceğiz” demiştiniz şimdi çıkmış “Yüzde 11’de kalacak” diyorsunuz.

 

NE MİSYONLARI KALDI NE DE VİZYONLARI!

Bugün arkanızda AK Parti bayraklarının arasında Cumhurbaşkanı forsunun durduğu bir kürsüde bir konuşma yapıyorsunuz. Gerçekten bu ucube tek adam parti devleti rejiminin ne olduğunu açık seçik ortaya koyan bir tablo. Orada çıkıp diyorsunuz ki, “Vizyon hedefleri olan tek parti biziz”. Sayın Erdoğan, şu sonuçlar sadece 2023 hedeflerine ilişkin sonuçlardaki sapmalar artık sizin ne misyonunuzun, ne de vizyonunuzun da kalmadığını gösteriyor.

 

2023 HEDEFLERİ NE OLDU?

Size soruyoruz; tekrar soruyoruz; alametifarikanız olan, 2023 Hedefleri ne oldu Sayın Erdoğan? Müteahhit neyi taahhüt ettiğini bilir, taahhüdünü yerine getiremeyen müteahhit de bedelini öder. Milletimiz neyi taahhüt ettiğinizi gün gibi hatırlıyor biliyor, ama neyi yapabileceğinizi de gördü, notunuzu verdi, yerinizi göstermek için önüne gelecek sandığı sabırsızlıkla bekliyor.

 

BAKAN HEDEF İLE TAHMİN ARASINDAKİ FARKI BİLMİYOR MU?

Bütçe dengesi de hızla bozuluyor. 2020’de 139 milyar lira olması hedeflenen bütçe açığı, 173 milyar lira olmuş. Ama Bakan, “2020 yılı bütçe açığımız, hedeflenen 239 milyar liranın altında, 173 milyar lira olarak gerçekleşti. 66 milyarlık tasarruf sağladık” diye övünüyor. Sayın Bakan; Devlet Planlama Teşkilatı kökenlidir. Bütçe hedefi nedir, program gerçekleşme tahmini nedir bilir. Bu ifadesini çok yadırgadığımı belirtmek isterim. TBMM’nin kabul ettiği bütçe hedeflerine göre, bütçede bırakın tasarruf yapılmayı, taahhüt ettiğinizden 34 milyar lira daha fazla açık vermişsiniz. Bu açık için de daha fazla borçlanmak zorunda kalmışsınız. Ayrıca harcamalardaki artışın hesabını da TBMM’ye vermemişsiniz.

 

BU YIL HORMONLU ARTIŞ ZOR, HESABINIZI ONA GÖRE YAPIN

Sayın Bakanı uyarmak da bizim görevimiz. Bütçe gerçekleşmesinin iki ay önceki tahminin altında kalmasının nedeni vergi gelirlerindeki hormonlu artıştır. Ucuz krediyle, öne çekilen araba ve ev satışlarının yol açtığı vergi artışının, bir kez daha bu yıl tekrarlanması imkanı kalmamıştır. Geçtiğimiz yıl bunu yaptınız ama bu yıl bankaların borç verecek mecali kalmadı. Faizler aldı başını gitti, milletinde borç alacak mecali kalmadı. Hesabınızı bu yıl için ona göre yapın.

 

SALGINDA MİLLETE DESTEK VERMEDİKLERİ HALDE BÜTÇE AÇIĞI TAVAN YAPTI

Yine ekonomi yönetimi söylemiyor ama biz söyleyelim. 2020’de, 66 milyon lira fazla vermesi hedeflenen faiz dışı denge; 38 milyar 780 milyon lira açık vermiş. Faiz dışı bütçe dengesi son iki yıldır üst üste açık veriyor. Böyle bir durumla 1993’den bu yana karşılaşmadık. Son iki yıldır, faiz ödemek için de, borçlanmak zorunda kalıyoruz. Yine son iki yıldır, “ikiz açık” sorunu dediğimiz, hem “dış açık”, hem de “iç açık” sorunuyla karşı karşıyayız. Salgın nedeniyle böyle bir tabloyla karşılaştık desek, salgında bütçeden millete doğru dürüst bir destek vermediniz ki. Bize benzer ekonomiler içinde, vatandaşına, bütçeden en az destek veren ekonomilerden bir tanesi Türkiye.

 

BEŞ MÜTEAHHİTE 14 MİLYAR TL, VATANDAŞA 6 MİLYAR TL

2020 Bütçesinden verilen karşılıksız gelir desteği, topu topu 6 milyar lira. Millete destek yerine, borç verdiler. Bütçeden geçilmeyen köprü, otoyol için ise beş havuz müteahhidine 13 milyar 902 milyon lira döviz garantili gelir ödediler. Tekrar ediyorum; millete salgında vere vere 6 milyar lira, beş havuz müteahhidine yaklaşık 14 milyar lira… Şimdi salgında beş havuz müteahhidine tüm millete verdiğiniz paranın desteğinin iki katını verdiğiniz zaman bunu hiçbir şeyle izah edemezsiniz.

 

MİLLETİN KURSAĞINDAN KESİP, BEŞ MÜTEAHHİDE AZIK YAPTILAR

Bakın, salgın dönemindeyiz. Milletin evinde internet yok, çoluğunun çocuğunun tableti yok, bilgisayarı yok. Çocuklar doğru düzgün uzaktan eğitim alamıyor. Ama 2020’de eğitim harcamalarından 766 milyon lira kesmişsiniz onu da bu beş müteahhide azık yapmışsınız. Çocukların eğitiminden kesip, beş müteahhide vermek ne demek oluyor? Bu nasıl bir vicdandır, bu hangi izana sığar? Koskoca bir kuşağı hükümetin beceriksizliği yüzünden, göz göre göre kaybediyoruz.

 

TASARRUF MİLLETE, İSRAF BEYLERE

Bunlarda vicdan, izan olmadığını biliyoruz da milleti kuru ekmeğe muhtaç edenler, Yazlık Sarayları için 640 milyon 500 bin lira, Kışlık Sarayları için 99 milyon lira, Ankara’daki saraylarının ek binaları için de 3 milyar lira, harcayacaklarını söylüyorlar. Bu sarayların toplam bedeli bu yapılacak tüm yatırımların. O da şimdilik… Bu hesabın içinde uçan, kaçan saraylar da yok. Sonra da çıkıyorlar, millete tasarruftan bahsediyorlar. Tasarruf millete, debdebe israf beylere… Niye? İtibardan tasarruf olmaz.

 

DAMAT GİTTİ, SORUMLULAR YERLERİNDE OTURUYOR

Kayınpeder, damat bir olup, Merkez Bankasının 128 milyar dolarını buharlaştırdılar. Şimdi Damat ortada yok. “Allah sonumuzu hayır eylesin” dedi bırakıp gitti. Bu 128 milyar dolar; esnafa gitmedi, çiftçiye gitmedi, işçiye gitmedi, emekliye gitmedi, bu para nereye gitti? Soruyoruz cevap yok… Kim verdi, hakkında soruşturma açtınız mı, gereğini yapıyor musunuz? Ona da cevap yok. Herkes yerinde oturuyor bir tek damat gitti.

 

YÜKSEK FAİZİN ŞAMPİYONLAR LİGİNDEYİZ

“Faiz sebep, enflasyon neticedir” deyip, bir de Merkez Başkanı uğruna 128 milyar doları gözlerini kırpmadan harcadılar. İki Merkez Bankası Başkanını yaktılar. Para bitti, damat gitti, iki ayda TCMB faizlerini 7 puana yakın artırdılar. Şu anda TCMB’nin politika faizi yüzde 17 oldu. Dünya üzerinde, en yüksek politika faizine sahip 10. ekonomiyiz. Evet burada ilk 10’a girmişler. Önümüzdekiler kim? Venezüella, Arjantin, Zimbabve, Yemen, Liberya gibi ülkeler. Şimdi yüksek faizle şampiyonlar liginde yarışıyoruz.

 

DAMADIN KELLESİNİ ALDI, SIRA YENİ EKONOMİ YÖNETİMİNDE

Peki, bu durumun sorumlusu kim? Her fırsatta “Ekonominin başında ben varım, ben” diye bağıran Erdoğan. Şimdi aynı Erdoğan, çıkmış yeniden “Yüksek faiz sebep, yüksek enflasyon neticedir” diyor. Bir yandan da bankaları haşlıyor. Madem öyleydi… Damadın kellesini neden aldın? Şimdi de belli ki kellesini alma sırası, yeni ekonomi yönetimine gelmiş.

 

GÖREVDEN AYRILMASI GEREKEN KİŞİ ERDOĞAN

Çok açık söylüyoruz. Ekonominin rahatlaması için, görevden ayrılması gereken kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Milletimiz sandıkta bunu yapacaktır. Milletimiz bu kifayetsiz yönetime, sandıkta notunu vermek, evlerine göndermek için artık gün saymaktadır. Mazlumların ahı pahasına, sadece kendilerine ve yandaşlarına hayrı dokunan, bu ucube tek adam vesayet rejimi ilk sandıkta bitecektir. Milletimizin teveccühüyle, Cumhuriyet Halk Partisi ülkemizi aydınlığa çıkarmaya hazırdır. Biz hazırız. Dostlarımız hazır. Milletimiz hazır.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alıyım.

 

Soru- TBMM Başkanı Mustafa Şentop bir televizyon kanalına verdiği röportajda bu sistem ile parlamenter sistemdeki Cumhurbaşkanı kavramlarının sadece adaş olduğunu, Cumhurbaşkanının tarafsız olmadığını söyledi. “Cumhurbaşkanı bir siyasi parti üyesiyse bir siyasi partinin Genel Başkanıysa, yetkilisiyse şüphesiz taraflı birisidir” dedi. Siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Tabi bu açıklama aslında, Cumhurbaşkanının artık cumhurun başkanı olmadığını açık seçik ortaya koyan bir açıklama. Cumhurbaşkanlığı makamı artık vatandaşların tamamını kucaklamıyor. Oysa bugün ülkemizin ihtiyacı tüm vatandaşlarımızı kucaklayacak gerçekten tarafsız olacak bir Cumhurbaşkanı. Aslında bugün ülkemizin içine düştüğü devlet krizinin en önemli unsuru, en önemli sebebi bu… Ve yaşadığımız buhranın da en önemli gerekçelerinden biri bu. Cumhurbaşkanının tarafsız olmamasının yarattığı sakıncalar bu ülkede 70 küsur yıl önce anlaşılmıştı. Bu ucube sisteme geçmek tarihin akışını değiştirmeye çalışmaktır. Bu ucube sistemle kimse tarihin akışını değiştiremez. Ama bir şey olur. Milletimizin cebi boşalır. Hukuk devleti olmadığı için, demokrasi yıprandığı için, milletin can ve mal güvenliği kalmadığı için aş olmaz, iş olmaz, yatırım olmaz, milletin cebi boşalır. Er ya da geç akıl ve sağduyunun galip geleceğine parti olarak inanıyoruz.

 

 

Soru- AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş bir gazeteye verdiği röportajında “Eğer bu kaset operasyonu yapılmamış olsaydı Sayın Baykal CHP’deki görevini bırakmayacaktı. FETÖ böyle bir değişiklik istemiş midir? Öyle görünüyor ki evet. Siyasi bir dizayn çabası olduğu görünüyor” ifadelerini kullandı. Sizin buna ilişkin değerlendirmeniz nasıl olacak?

Faik ÖZTRAK- Tabi bu o gün FETÖ’yle beraber yol yürüyenlerin bugün böyle bir değerlendirme yapması aslında son derece ayıptır. İnsanların özel hayatını “Ne özeli, genel genel…” diyerek meydanlarda kullananların da kim olduğunu milletimiz gayet iyi bilmekte ve hatırlamaktadır. O gün bunları söyleyenlerin şimdi timsah gözyaşları dökmesi hiç samimi değildir. Yani şimdi siyasi dizayn operasyonundan bahseden Sayın Numan Kurtulmuş’a biz de şunu sorsak, “Siz kendi partinizi bırakıp AK Partiye gittiniz bu da bir FETÖ projesiydi?” desek, şimdi bu doğru olur mu? Yapılan şey çok ayıptır, artık bu noktalara gelindiyse bu çaresizliğin ifadesidir başka hiçbir şey değildir. Kimin ne yaptığını bu millet gördü, bu millet gayet iyi hatırlıyor.

 

Soru- İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener 2021 Haziran’da erken seçim beklediğini açıkladı. Millet ittifakının bir üyesi olarak CHP’nin bu açıklamaya ilişkin değerlendirmesi nedir?

Faik ÖZTRAK- Sayın Akşener’in tespiti bizimde tespitimizdir. Şahsım rejimi ülkeyi yönetme kabiliyetini kaybetmiştir. Geçen her gün milletin sırtındaki yük daha da ağırlaşmaktadır. Bir an önce seçime gidilmesi ihtiyacı ortadadır. En kısa sürede seçim olacakmış gibi hepimiz hazırlanmaktayız.

 

Soru- Parti yönetimine eleştirilerini sıralayan bir mektup yazan iki CHP milletvekilinin mektupları Genel Merkeze ulaştı mı? Bir yanıt verilecek mi? Muharrem İnce’nin kuracağı partiye geçecekleri iddiası da var. Sizin bu konulara ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Genel Merkezimizin milletvekilleriyle mektuplaşarak haberleşme gibi bir geleneği yok... Arkadaşlarımızın sorunları hangi zeminlerde Genel Merkezde, hangi zeminlerde diğer milletvekili arkadaşlarla, grup başkanvekilleriyle paylaşacakları belli. Milletvekillerimizin Genel Başkanımızla randevu alarak görüşmelerinin önünde de herhangi bir engel yok. O nedenle sorunuzun son kısmıyla ilgili olarak da şunu açık açık ifade edeyim. Rahmetli Demirel’in dediği gibi bugün doğmamış çocuğa don biçmenin hiçbir anlamı yok.

 

Soru- AK Partili Bülent Turan Erdoğan’ın seçim ittifakı turları için “Yüzde 50+1’lik sistemde oy almak için mecburen atılan adımlar” dedi. MHP lideri Bahçeli’nin de seçim barajının makul seviyeye inmesi gerektiği yönünde açıklamaları oldu. Sizin bu açıklamalara ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Yani yüzde 50+1’i tutturmak için adımlar atılmaya başlandıysa seçimin eli kulağında demektir. Diğer taraftan hükümetin ve ortağının koltuklarını koruyabilmek için Siyasi Partiler Kanunu kapsamında seçim sistemiyle oynamaya başlamaları da korkunun dağları beklediğini göstermektedir. Tekrarlıyorum, ne yaparlarsa yapsınlar millet bunların ne yaptığını gördü, notlarını verdi, en kısa sürede önüne gelecek sandıkla birlikte bunları evlerine yollayacak.

 

Soru- Cumhurbaşkanı DEİK toplantısında, “Vatandaşlarımız müsterih olsunlar, bize 18 yıldır güvendiler ve netice ortada. Bundan sonraki süreçte de bize güvensinler” dedi. Sizin bu neticeye ilişkin yorumunuz nasıl olacak?

Faik ÖZTRAK- Biraz önce neticeye ilişkin yorumumu söyledim. Türkiye’nin bırakın 2023, Cumhuriyetin 100. yıl hedeflerini, bu hükümetin elinde ne hale düştüğü açıkça ortada. Ama sadece şunu hatırlayalım, 2013 yılında bu ülkenin milli geliri 1 trilyon dolara yaklaşmıştı. Bu yıl 700 milyar dolar civarında olacak. Bu iktidar bu ülkeye tam 300 milyar dolara mal oldu. Dolayısıyla milletimizin de, ihracatçılarında bunu gayet iyi takdir ettiklerini düşünüyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.