Öne Çıkanlar gündem özeti terörist cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk MSB gündem başlıkları enflasyon HAVA HAREKATI tesk genel başkanı bendevi palandöken abd CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş

CHP’li Çakırözer: “Sattıklarınız Şahsi Malınız Değil, Cumhuriyet'in Birikimleri”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşmelerinde iktidar ile Katar arasında yapılan anlaşmalar damgasını vurdu. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a çağrıda bulunarak anlaşmaların şeffaf bir şekilde, 83 milyon Türkiye vatandaşıyla paylaşılmasını ve Katar ile yapılan anlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclis’ine getirilmesini istedi. Çakırözer, “Antalya Limanı Katar’a satılıyor, kaç yıllığına, kaç paraya satılıyor bilmiyoruz. Aynı şekilde Varlık Fonu’ndaki birikimlerin nasıl satıldığı, karşılığında ne alındığı bilinmiyor. Anlaşmaları bir an önce Meclis’in önüne getirin” dedi. 


Çakırözer, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın gazete ve gazetecileri yönelik uyguladığı baskı ve sansüre de dikkat çekerek, “İletişim Başkanlığı koltuğunda bulunan kişi bizzat kendisi gazetecilere yönelik dava ve sansürle gazetecilerin ifade özgürlüğünü kısıtlıyor. Oysa o koltukta oturan kişinin basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü koruması, eleştirilere hoşgörülü olması gerekir” dedi. 

MECLİS’E GETİRİN 83 MİLYON ÖĞRENSİN

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşmelerinde söz alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Katar ile yapılan anlaşmalara dikkat çekerek, bu anlaşmaların Meclis’e getirilmesini istedi. Çakırözer, Katar ile şu ana kadar 10 anlaşma yapıldığını söyleyerek, “Tank Palet Fabrikası, Kanal İstanbul güzergahındaki arsalardan sonra Borsa İstanbul’un yüzde 10’u da Katar’a satıldı. Antalya Limanı’nın işletmesi satılıyor. Kaç yıllığına, kaç paraya, ihaleye çıkıldı mı, çıkılmadı mı, neden, neye göre verildi bunlar bilinmiyor. Varlık Fonu’ndaki o birikim ne sizin ne Cumhurbaşkanının kendi şahsi birikimi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin birikimi. Nasıl bir anlaşma yaptık, ne kazandık, kaça sattık, karşılığında ne aldık? İktidar birçok ticari anlaşma yapabilir ancak bunu şeffaf bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin 83 milyon vatandaşıyla paylaşması gerekir. Bunların mutlak surette anlatılması ve Meclis’e getirilmesi lazım” diye konuştu. 

“İLETİŞİM BAŞKANI İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ENGELLİYOR”

Görüşmelerde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın basın özgürlüğü konusundaki olumsuz tutumunu da eleştiren Çakırözer, Türkiye’de gazetecilerin basın kartı almasının önüne soyut engeller konulduğu ve gazetecilerin basın kartlarının keyfi kararlarla engellendiğine dikkat çekti. Çakırözer Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un demeçlerinde ‘Türkiye’de bütün basın kuruluşlarının kısıtlama olmaksızın faaliyetlerine devam ettiği’ yönündeki açıklamalarını hatırlatarak, “Bizzat bunu söyleyen kişinin kendisi gazetelere terör davası açıyor, sayfalarca tekzip gönderiyor. Yetmiyor kendi, doğrudan ve dolaylı kontrolü altındaki Basın İlan Kurumu marifetiyle gazetelere, özellikle de bu haberleri yapanlara ilan ambargosu koyduruyor. O koltukta oturan kişinin eleştirilere hoşgörü seviyesinin yüksek olması lazım, ifade özgürlüğünü basın özgürlüğünü önce onun koruması lazım” dedi.

GAZETECİLERE YIPRANMADA BASIN KARTI ŞARTI KALKMALI 

Çakırözer, basın sektöründe çalışan gazetecilerin yıpranma hakkının korunması konusunda da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a çağrıda bulundu. Çakırözer, “Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ‘basın emekçilerine yıpranma hakkı’ için yeni yasal düzenleme yapılırken, basın kartı şartı getirildi. Bu haliyle Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesini karşılamamakta. Mutlak surette gazetecilerin yıpranma hakkının tüm basın emekçilerini karşılayacak şekilde ve Cumhurbaşkanlığından onay almasına bakılmaksızın ‘Kim basın kartı alabilir, alamaz; kim gazetecidir değildir’ denilmeden verilmesi gerekmektedir. En başta Cumhurbaşkanlığı ve İletişim Başkanlığı bu hakkın korunmasına destek vermelidir” diye konuştu. 

“VATANDAŞ PARLAMENTER SİSTEMİ İSTİYOR”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik eleştirilerini de Oktay’a ileten Çakırözer, “Güçler ayrılığını ortadan kaldırdığı için ‘tek adam yönetimi’ dediğimiz bu sistemdeki sıkıntılar bitmek bilmiyor. Bir buçuk yıl içinde, sistem hayata geçtikten sonra çıkarılan 55 kararnameden 31 tanesi sadece daha önceki kararnameleri düzeltmek veya değiştirmek için çıkarılıyor. Bu oran bile kararnameler sistemin nasıl oturmadığını, işlemediğini gösteriyor. Yurttaşlarımız arasında parlamenter sistemi isteyenlerin sayısının yüzde 60’a varmış olması da burada yaşanan sıkıntıları ortaya koymakta. Devlet yönetiminde istikrarın, güvenin ve verimliliğin ön şartı, olmazsa olmazı kurallar, kurumlar olmalıdır. Ama Cumhurbaşkanlığı sistemi şu andaki hâliyle denge denetiminin tamamen ortadan kalktığı modelde iyice kişiselleşmiş durumdadır.  Bu sistem Türkiye’nin geleceği için çok büyük sakıncalar doğurmaktadır” dedi. 

HUKUK OLMADAN FİNANS MERKEZİ OLAMAYIZ”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın sunumunda İstanbul’un uluslararası finans merkezi olmmasına yönelik açıklamalarına da tepki gösteren Çakırözer, Türkiye’de hukuk güvencesi olmadan yatırımlara rağet olmayacağını belirtti., Çakırözer, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şöyle bir algı var: Güzel binalar yapıldığında üzerine de ‘finans merkezi’ yazarsak orası bir finans merkezi olacak sanılıyor. Ama öyle olmuyor! Tersine İstanbul dünyanın finansal merkezi olma kapasitesi bakımından her yıl geriliyor. Küresel Finans Merkezleri Endeksi’nin sıralamasında 64. Sıradayız. Nedeni belli: Türkiye’de güvenilir ve açık bir hukuk sistemi olmaması. Siyasi baskıyla karar veren mahkemelerin olması. Hukuk güvencesi olmayınca kim parasını emanet edecek bu merkeze, kim yatırım getirecek? Aynı şekilde herkese uygulanabilir bir vergi düzeni gerekli; buna da sahip değiliz. İş insanları neden ağızlarını açıp açıkça konuşmaya korkuyorlar? Çünkü özellikle AKP döneminde vergi düzeni siyasi iktidarın keyfî şekilde salladığı bir sopa işlevi görüyor. Finans merkezi olmak için İş yapma kolaylığına, yolsuzluk algısına, ülkenin risk primine bakılıyor. Hepsinde dipteyiz. Bunlar olmayınca yatırımlara rağbet edilmiyor. Rağbet edilmeyince de bir kent, finans merkezi olamıyor. Olsa olsa yüksek faiz getiren fonların borç verip para kazanmaya geldiği yer oluyor. Yani çözüm milyarlarca liraya yüksek inşaat dikmekte değil, çözüm yapısal reformlarda.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.