CHP’li Durmaz: “Köylü Kendi Tarlasında İşçi Oldu”

CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz,  “Bugün şeker pancarı tarımı nişasta bazlı şekere(NBŞ) feda ediliyor. İnsanlar doğal şeker yerine yapay tatlandırıcıya yönlendiriliyor. Hem çiftçi hem de ülkemiz kan kaybediyor. Sağlığımız bozluyor ve bu arada insanların sağlığı ve tarımımız yok olurken Amerikan şirketleri de ülkemiz kaynaklarıyla bir bir büyüyor” dedi.
 
Cumhuriyet Halk Partisi Tokat Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyon Üyesi Kadim Durmaz Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2017 bütçe görüşmelerinde çiftçinin, ülke tarımının sorunlarını ve CHP Gurubu olarak çözüm önerilerini dile getirdi.

Bakan Çelik’e hitaben konuşan Durmaz: “Millî Tarım Projesi olarak sunulan projenin tam kapsamı nedir, merak ediyoruz. Siz ve hatta Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp tarımdaki başarısızlığı, havza bazlı üretimi ve mera yönetimini, tarımsal üretimi, yüksek fiyatları eleştirdi. Yani kendi tarım politikalarınızın başarısızlıklarının, geldiğimiz açmazın da farkında olmanızı diliyorum. Sanki on beş yıldır iktidarda olan siz değilmişsiniz gibi rahatlıkla “Biz bitirdik ama toplayacağız.” diyorsunuz. Bu da bir erdemdir. Başına "millî" ifadesini koyarak yeni gibi sunduğunuz tarım projesinin yedi yıl önce tanıtılan üretim projesiyle farkı var mıdır? Görünüşe göre de yok gibi. Bu proje yedi yıldır neden rafta bekliyor? Bugün bu projeyle neyi değiştireceksiniz? “ diye sordu.
SERBEST PİYASAKÖYLÜNÜN TARLASININ, TRAKTÖRÜNÜN ORTAĞI OLDU
Üreticiler somut önlemler istiyor. Çiftçinin zordaki durumunu gören, tüketiciyi gören, yurdunun topraklarına önem veren, ekosistem ve biyolojik çeşitliliği önemseyen düzenlemeleri ivedi olarak bekliyoruz. Siz üretici olan köylünün ürettiği ürüne taban fiyat belirlemez, “Serbest piyasa belirliyor, biz karışmayız.” derseniz köylü her sene borçlanarak ürettiği üründen ve üretimden vazgeçer, şehre göçer. Ürettiği ürünü değerlendirerek satan, alnının terinin, emeğinin karşılığını alamayan köylü şehirdeki var olan işsizler ordusuna katılmak zorunda kalır. Aracıdan, tüccardan, tefeciden oluşan serbest piyasa köylünün tarlasının ortağı ve emeğinin de artık hırsızı olmuştur. Bunun adı köylünün elini kolunu bağlayıp, onları çaresizleştirmektir. Köylü kendi tarlasında işçi haline geldi. Çiftçi üretiyor, vergisini düzenli ödüyor ama sattığı ürün para etmiyor. Çiftçi pazar bulamıyor, aracılar para kazanıyor. Borç batağındaki çiftçi neden üretsin? Bu yolla köyünü, kentini terk ediyor.
YENİ BİR TARIM MODELİ
Yeni bir Tarım modeline geçmenin ülke tarımı için şart olduğunu söyleyen Durmaz: “Tarımsal yapılar ve tarımın üretici güçlerindeki otuz yılı aşkındır süren derin tahribata rağmen yüksek tarım potansiyeline sahip Türkiye'de yeni bir tarım modeline geçmek ve ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtarmak mümkündür.
Çiftçilerin fiyat hareketleri, arz ve talep konularında bilgilendirilmesi, bazı bölgelerdeki yetersiz üretim sorunlarına çözüm aranması, pazarlama marjlarının düşürülmesi, pazarlamada çiftçilerin örgütlenmesiyle standartlaşmaya gidilmesi, arzın düzenlenmesi ve hasat sonrası kayıpları azaltmak için paketleme, derecelendirme ve depolama tesislerinin oluşturulması ve bunun özendirilmesi; kalite, standardizasyon, nakliye ve işleme problemlerine çözüm bulunması, değişen tüketici tercihlerinin daha iyi duyurulabilmesi ve tüketici hakkındaki bilgilere erişimin sağlanması, yeni pazarların geliştirilmesi, pazar altyapılarının iyileştirilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması, sözleşmeli tarım gibi çiftçiyi koruyucu yöntemlerin tanıtılması, tarımsal pazarlamada Hükûmetin rolünü iyi yapması, orta altı tarımın önemsenmesi, teknik ve ekonomik pazar etkinliğinin artırılması, tarım ve pazarlama dikey entegrasyonunun avantaj ve dezavantajlarının çiftçiye anlatılması, çiftçilerin gelecek te oluşacak pazarlar hakkında bilgilendirilmesi, dış satım konusunda toptancı ve perakendecilerin eğitilmesi, derecelendirme ve paketleme istasyonlarında çalışanların eğitilmesi, kooperatif pazarlama organizasyonunun daha iyi çalışabilmesi için kooperatif idarecilerinin ciddi eğitimlerden geçirilmesi, pazarlama şirketlerinin idarecilerine eğitim verilmesi, Toprak Mahsulleri Ofisinin artık yeniden çiftçinin kara gün dostu olmasının sağlanması, tarım sektöründe faaliyet gösteren üretici birliklerinin görev alanlarının belirlenmesi, damızlık sığır yetiştiricileri birlikleri damızlık sığır üretimiyle, süt üreticileri birlikleri ise sütün toplanması ve pazarlanması işlerini yürüterek faaliyet alanlarının şeffaf bir şekilde belirlenmesi, teşvik primlerinin kişilere değil, ürün bazlı verilmesi, birlik üyesi olmayan üreticilerimiz teşviklerden faydalanmama noktasındaki düzenlemenin gözden geçirilmesi, desteklemede kalem sayısının azaltılarak millî stratejik ürünlere önem verilmesi, verilen desteklerin anlaşılabilir, havza bazlı, cazip hâle getirilmesi, süt fiyatlarının bir bardak çay fiyatının altında olması ve bu durumun üreticilerin lehine düzenlenerek en az 1,50 TL olması, millî stratejik ürünlerimizin -buğdaygiller, baklagiller, şeker pancarı, çay, fındık, zeytin, incir, üzüm, pamuk, ayçiçeği, mısır- destekleme kapsamına alınması gereklidir” dedi.
TÜRKİYE DE KIRMIZI ET TÜKETİMİ AVRUPANIN ALTIDA BİRİ
Türkiye’de kırmızı et üretim ve tüketimine de değinen Durmaz : “Pahalılığın bu kadar çok, yoksulluğun bu kadar büyük olduğu, ücretlerin bu kadar düşük olduğu bir ülkede et yemek zengin işi hâline gelmiştir. Türkiye'de kırmızı et tüketimi Avrupa'nın altıda 1’i düzeyindedir. Yurttaşlarımız Avrupa kadar et tüketseydi Türkiye'deki üretim bunu karşılayabilecek miydi? Elbette kihayır. Günümüzde besici iflasın eşiğinde, halk et tüketemiyor. Peki, bu ülkenin Tarım Bakanı olarak fiyatların bu aşamaya gelmesinde Bakanlık olarak bunun neresindeyiz? Bir fiyat denetim mekanizmamız var mıdır? Ciddi ve ivedi olarak bir üretim politika sı oluşturmak gerekmiyor mu? Et fiyatlarının artışı söz konusu olunca hem ithalatın önünü açacak kararnameler çıkarıyor hem de kolaylaştırıyoruz. Bu kadar verimli meralarımız, besicilikle uğraşan çiftçimiz varken çözüm ithalat mıdır? Bu kolaya kaçmak ve ekonomiyi dışa bağımlı etmekten başka bir şey değildir Sayın Bakanım. Siz de biliyorsunuz ki çiftçiyi, besiciyi desteklerseniz et fiyatları düşecek, halk da et tüketecektir. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin açıklamasına göre Türkiye 2010 Haziran ayından bu yana et ithalatına 3.7 milyar dolardan fazla ödeme yaptı ve ülkemizde kırmızı et üretimi 2015 yılına kadar 1.15 milyon tona çıktı ama biliyorsunuz ki yetmiyor” dedi.
TARIMA VERİLEN DESTEK, ÇİTFÇİNİN MAZOTUNDAN ALINAN VERGİYLE EŞ DEĞER
Türkiye Ziraat mühendisleri odasının açıklamasına göre Türkiye 2003 - 2015 döneminde tarım ve gıda ithalatı için yabancı ülkelere 270 milyar TL para ödemiş, çiftçi yılda 4 milyon ton mazot kullanmış, çiftçiden de litre başı 2,3 TL vergi almışız. Seçim gezilerinde Tokat’ın 12 ilçesinde gezdiğim sırada bir çiftçinin deposunun dolu olduğunu gördüm, hemen gel, seni kucaklayayım, tebrik edeyim dedim. Sorduğumda bana şunu söyledi: “Emekliyim, bir gün önce maaş almıştım, maaşımla doldurdum.” Köylünün durumu da bu Sayın Bakanım. Dolayısıyla traktörüne mazot koyan üretici 9,2 milyar TL vergi ödüyor. Bu miktar da ne acı ki Tarım Bakanlığımızın verdiği çiftçi desteğine eş değer. Çiftçimiz bir başka deyişle ektikçe zarar ettiği için Trakya Bölgesi büyüklüğündeki alanı işlemekten vazgeçmiş ve terk etmek zorunda kalmıştır.
MERA ALANLARIMIZI KAYBEDİYORUZ
1960 yılında 28 milyon 700 bin hektar olan mera varlığımız bugün 14 milyon 617 bin hektara düşmüştür yani yüzde 50 mera varlığımızı da kaybetmiş durumdayız. Bütün bu veriler değerlendirildiğinde üretici kazanamaz, dolayısıyla üretemez, tüketici ise pahalılıktan tüketemez bir hâle gelmiştir. Şirket tarımcılığı teşvik edilirken, küçük çiftçi yok olmaya yüz tutmuş ve gözden kaçmıştır. Geçim kaynaklarını yitiren kırsal nüfus kentlere göç ederek kent nüfusunu şişirmiş, ortaya çıkan ise sarmal hâlinde sorunlar yumağıdır
Kuşkusuz tarım yalnızca üretici meselesi değil. "Aslında ne yersen osun." saptaması tarım -tüketici bağlantısını ve beslenme hakkını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Günümüzde insan sağlığını tehdit eden GDO'lu tarım ürünleri ve tarımsal üretimde GDO konusunda ne düşünüyoruz? Halk sağlığını bozacak tarımsal üretim yöntemlerine karşı Bakanlığınızın bir önlemi var mıdır, yoksa siz de GDO'nun halk sağlığını bozmadığını mı düşünüyorsunuz?
ESKİ FİDANLIK MÜDÜRLÜĞÜ
O alan tarıma hizmet için uygun. Pek çok meyvecilik genetik kaynağı var. Burası özel bir şirkete kiralanmıştı. Sözleşmesi bitmek üzere. Ziraat Fakültesine uygulama merkezi olarak devredilerek, Ziraat Mühendisi adaylarına eğitim merkezi olabilir. Çiftçilerimize kaynak ve eğitim merkezi olabilir. Yada Tarımsal araştırmaya devredilebilir. Bu konuda Sayın Bakanımızın desteğini bekliyoruz.
BAKAN ÇELİK’E TEŞEKKÜR
Bakan Çelik’e teşekkür eden Durmaz: “Tokat’a Akredite Laboratuvarı için gerekli malzemeler geldi. Sayın Bakanımıza ve emeği geçen tüm bürokratlarımıza Teşekkür ediyoruz. Ama ihracat yapacak firmalarımızın 2017 planlaması için bir an önce kurulmasını istiyoruz” dedi.
Bakan Çelik’in yazılı olarak cevaplamasını istediği sorular ise aşağıda ki şekilde oldu.
Soru 1: TÜİK verilerine göre mevcut Traktör parkında yaklaşık 
1,6 Milyon adet traktörün yaş ortalaması 23
776.197 adet traktörün yaş ortalaması 37,5
480 bin traktörün yaş ortalaması 35 yaşın üzerindedir. Ne denli bakımlı olursa olsunlar , verimli      kullanılmaları mümkün değildir. Ve Günümüz teknolojik ekipmanlara uyum sağlayamamaktadır. Bununla ilgili Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?
Soru 2: Daha önceki yıllarda süt parası düşünce çiğ süt desteği arttırılıyordu. 2016 yılında çiğ süt fiyatları düştü , üretici süt desteklerinin artmasını beklerken 0,09 Kuruş olan destek 0,05 kuruşa düştü. Bunun nedeni nedir?
Soru 3: 2016 yılında Gübre ve Yemde KDV kaldırıldı, ama Yem fiyatları düşmesi gerekirken yine arttı. Üreticiye KDV nin kaldırılması neden yansımadı?
Soru 4: Tarımsal Danışmanlık hizmetiniz vardı, bu yıl Sınavda açmadınız? Bu sistemden  vaz mı geçiyorsunuz? Revize edilerek yararlı hale getirilemez mi?
Soru 5: Siz deneyimli bir Bakansınız.  10/02/2016 tarihinde çıkan bir yasayla Uzman Erbaşlıktan ayrılan birinin Kamu kurumuna girmesi için 2 yıl olan görev şartı, 7 yıl olarak değiştirilmiştir. Yasalar yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olur. Fakat burada yasayı geriye dönük uyguluyorlar. Sizce bu doğru mudur?
Soru 6: Tokat DOKAP kapsamına 2016 yılında alındı. Damızlık Düve Yetiştiriciliği projesinde Tokat destek kapsamından çıkarılıp Mera Geliştirme Projesi kapsamında alındığı yönünde duyum aldık. Bununla ilgili net bir bilgi verebilir misiniz?
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.