Öne Çıkanlar AİLE Covid19 gündem özeti CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk chp niğde milletvekili ömer fethi gürer çiftçi binali yıldırım cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan Hüddam 3: Lamia Sebahat Aydın

“Haklarımı Bana Lütuf Olarak Hatırlatıyorsa Ben De Ona Diktatörlüğünü Hatırlatıyorum”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bize doğuştan gelen, anayasal haklarımızı lütuf olarak sunmaya çalışanlar var. Birisi benim haklarımı bana lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum” dedi.

Partisinin milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından Ankara’dan İstanbul’a Adalet Yürüyüşü başlatan Kılıçdaroğlu, yürüyüşün 6. gününde, haftalık olağan grup toplantısını güzergah üzerinde yaptı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşması için Çamlıdere İlçesi yol ayrımında, üzerinde Atatürk fotoğrafının olduğu “Adalet” yazılı bir platform ve kürsü kuruldu. Milletvekilleri de getirilen sandalyelerde oturdu. Yürüyüşçüler ise “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” yazılı dev pankart açtı.

Kılıçdaroğlu’nun anons edilmesinden önce, Grup Başkanvekili Levent Gök, yürüyüş katılımcılarını, dün geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Hasan Tatlı için bir dakikalık saygı duruşuna davet etti.

Berberoğlu’nun Mesajı Okundu

Saygı duruşunun ardından ise Gök, Berberoğlu’nun adalet yürüyüşçülerine gönderdiği mesajı okudu. Gök’ün aktardığına göre Berberoğlu, “Maltepe’den Kızılcahamam’ı dayanışma duyguları ile selamlıyor, sizlere güç ve sabır diliyorum. Ben nerede olduğumu biliyorum, sizler de neden orada yürüdüğünüzü ve eziyet çektiğinizi. Amacımız, her zaman olduğu gibi yine aynı ama bu kez ben içeride, sizler dışarıdasınız. Sizlerin dışarıdaki işiniz, benim içerideki yatışımdan daha zor. Ama sonuç getirecek olduğuna inanıyorum. Hepinizi yürekten selamlıyor, teşekkür ediyorum” dedi.

“Yürüşün Önderi” Diye Anons Edildi

Gök, daha sonra, “Grubumuzun tarihi bir oturumunu gerçekleştiriyoruz. Bugün hem CHP’liler, hem bütün Türkiye ayağa kalkmış vaziyette bu toplantıyı izliyor. Sizleri izliyor. Bu yürüyüşün önderi, ‘Eğer demokrasi için bir bedel ödemek gerekiyorsa bu bedeli öncelikle ben ödemeye hazırım’ diyen CHP’nin Genel Başkanı” sözleriyle Kılıçdaroğlu’nu konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti.

“Tarih Yazıyoruz”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yağmurluğu ve yakasında Tatlı’nın fotoğrafıyla yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Önemli bir gündeyiz, bir tarih yazıyoruz, bir adalet tarihi yazıyoruz, sıradan bir tarih değil. Bu yürüyüşümüze katılmak isteyip de katılamayan, bize binlerce mesaj gönderen milyonlar var. Buradan bütün o vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Sizler bulunduğunuz ilde adaleti dillendirdikçe bizim gönlümüzde hep var olacaksınız. Aramızda olmadığınız için sakın üzülmeyin. Şunu bilin, burada binlerce kişi var ve Anadolu’nun her köyüne, her ilçesine, iline adalet üzerine selam ve saygılarımızı gönderiyoruz.

“Bütün Masumlar, Bütün Mazlumlar İçin Yürüyorum”
 
Soruyorlar, ‘Neden bu yürüyüş?’ Bunu sorana, şunu sormak isterim ‘Sen adaletten ne anlıyorsun?’ Bir haksızlığa uğradığı zaman mı yoksa herhangi bir insan haksızlığa uğradığı zaman mı adaletten söz edeceksin? Adaleti hep birlikte savunmak ortak görevimiz değil midir?
Ben kendim için yürümüyorum, adalet arayan bütün masumlar, bütün mazlumlar için yürüyorum. Kim adaletten şikayetçiyse adalet istiyorsa ben onun yanındayım ve onun hakkını sonuna kadar savunacağım. Bu benim insanlık görevimdir.  CHP’ye oy vermiş ve ya vermemiş kim olursa olsun, eğer biri haksızlığa uğramışsa ben onun hakkını savunmuyorsam, kendimi yerine insan yerine koymam.

O haksızlığa uğruyorsa ben haksızlığa uğramış olacağım. O nedenle adalete karşı durmak değil, adaleti savunmak insanlığın görevidir. Adaletin olmadığı bir yerde devlet yoktur, insanlık yoktur.

Cumhurbaşkanına “Lütuf” Yanıtı

Bize doğuştan gelen haklarımızı ve ya anayasal haklarımızı lütuf olarak sunmaya çalışanlar var. ‘Efendim yürüyorsunuz, lütfediyoruz biz size.’ Bunu tarihte firavunlar söylerdi, günümüzde de diktatörler söylüyor. İnsan olarak doğdum ben, benim doğuştan haklarım vardır. Demokratik bir ülkede yaşıyorum, anayasal haklarım vardır.

Ben bir insan olarak adaleti savunacağım ve hep adaletten yana olacağım. Birisi benim haklarımı bana lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum. ‘Sen diktatörsün’ diyorum.

“Adalet Allah’ın Emridir”

Adalet için yürüdüğüm bu yolda, tek başına yürümeye karar vermiştim. Beni bu yolda yalnız bırakmayan bütün vatandaşlarıma içtenlikle, şükranlarımı, saygılarımı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Burada olmayan ama bize destek veren, adaleti savunan bütün yurttaşlarıma yine muhabbetlerimi gönderiyorum. Hiç ama hiçbir zaman üzülmeyin, umutsuzluğa kapılmayın. Nerede bir baca tütüyorsa bilin ki orada adaleti savunan bir kişi vardır. Hep beraber insanlık için, çocuklarımız, torunlarımız için adaleti savunacağız.

Biz adalet olmadığı için yürüyoruz, adalet olsa niye yürüyelim? Adaletin olmadığı bir yerde ne yapacağız, yürüyoruz, haklarımızı arıyoruz. ‘Sivil itaatsizlik’ diyorlar, ‘neden izin almadılar?’ Adaleti savunmak için kimseden izin alınmaz, adalet Allah’ın emridir.


“İki Ayrı 15 Temmuz Var"

Adalet ne zaman çöktü? 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yüz binlerce insan sokağa indi ama bir de ikinci bir 15 Temmuz var. Şunu hiç kimse unutmasın; iki ayrı 15 Temmuz var. Halkın 15 Temmuz’u, sarayın 15 Temmuz’u. İki 15 Temmuz’u unutmayın.
Halkın 15 Temmuz’unu gayet iyi biliyoruz; halk sokağa indi, demokrasiye, bayrağına sahip çıktı. 249 şehidimiz var, 2 bin 301 gazimiz var, halkın 15 Temmuz’u budur.

Ama geldik 20 Temmuz’a, sarayın 15 Temmuz’u. Halkın 15 Temmuz’u aydınlanmasın diye özel mücadele edildi. Meclis'te komisyon kuruldu, gerçek darbecileri ortaya çıkaralım’ diye. En temel iki aktör bu komisyona hiçbir zaman gelmedi. Niye, çünkü sarayın 15’unu gerçekleştirenler buna izin vermediler. ‘Meclis’e gitmeyeceksin’ dediler.

“Muhalifleri Susturmaya Çalıştılar, Adaleti Çökerttiler”

20 Temmuz darbesini hiç unutmayın, OHAL kararnamelerini çıkarma yetkisinin hükümete verildiği tarihtir. Kararnameler çıktı arka arkaya, 105 bin 836 kamu görevlisinin işine son verdiler. Bunlar mı darbeyi yaptı? Kolektif suç ilan ettiler. Bu mudur darbeyle mücadele etmek yoksa bu mudur 20 Temmuz darbesini güçlü hale getirmek. Bütün muhalifleri susturmak, bunu yapmaya çalıştırlar ve adaleti çökerttiler.
Bunları yapanlar bir dikta yönetiminde görev başına olanlardır yani diktatörlerdir. Diktatörler insan değildir çünkü vicdanlarını yitirmişlerdir. Çoluk, çocuk, yaşlı, genç herkesi ölüme mahkum etmekten özel bir zevk duyarlar.

Linç Edilen Askerler

Bana bir söz verilmişti, ben kendileriyle görüşürken, linç edilen üç askerimiz var, onların da haklarının savunulması lazım, faillerinin mahkemeye çıkarılması lazım. Söz verdiler bana, ‘Haklısın Kemal Bey dediler, linç olmaz, hele demokrasilerde hiç olmaz.’ Daha dava bile açılmamış. Çünkü diktatörlerin temel bir özelliği daha var, çok rahat ve kontrolsüz yalan söyleyebilirler. At işkembeden gitsin.
Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin linç edildi. Bunun hakkını kim arayacak, adaleti savunan bizler arayacağız.

Akademisyenler

Binlerce akademisyenin işine son verildi. Üniversitelerden sorgusuz, sualsiz atıldılar. Hep darbe dönemlerinde bu olur. 20 Temmuz darbesinde de oldu. Bunların haklarını bizler arayacağız, bu yürüyüşü adalet için yapıyoruz.

İbrahim Kaboğlu’nu hepimiz tanıyoruz. Pasaportuna el koydular, yurtdışına gidecekti ders vermeye ona bile yasak getirdiler. Bunu vicdan kabul etmez, doğru bir olay değil. Onun da hakkını, hukukunu ve adaletini biz arayacağız. Bu bizim insanlık görevimiz.,
Ömer Kara, 5 günlük er. 290 gün mahpusta yattı. Yine 3 günlük er, eline silah bile almamış hala hapiste, İsmail Sade.

“Gülmen ve Özakça’ya Selamlarımızı Gönderiyoruz”

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça. Öğretmen, ellerine silah aldılarsa söyleyin biz de bilelim. İnsan Hakları Anıtı önünde, ‘işimizi istiyoruz’ diyorlar. ‘Sesimizi duyurmamız lazım’ dediler, açlık grevi yaptılar. Vay sen misin yapan, biber gazından, tekme tokata kadar her şeyi yaptılar. Baktılar yine başa çıkamıyorlar, ‘en iyisi bunları terörist diye alalım, hapishaneye atalım.’ Bugün ikisi de mahpus damlarında yatıyor, ikisine de selamlarımızı, saygılarımızı gönderiyoruz.

“156 Gazeteci Niye Hapiste?”

Darbecilerin özelliği, gazetecilere de düşmandır bunlar. Nerede özgür gazeteci varsa, nerede hükümeti eleştiren biri varsa alırlar doğru hapse atarlar. Kadir Gürsel, niye hapiste? Murat Aksoy, Ahmet Şık, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Gökmen Ulu, Mediha Olgun niye hapiste? 156 gazeteci niye hapiste? Çünkü Türkiye bir darbe süreci yaşıyor. Ülkede demokrasi yok, ülkede adalet yok.

Murat Aksoy ve Atilla Taş, tutuksuz yargılanmalarını isteyen hem savcıyı hem hakimi açığa aldılar, kim Hakimler Savcılar Kurulu. Eskiden ‘yüksekti’ tahammül edemediler ‘yüksek’ lafına onu da aşağı indirdiler.

Diyorlar ki ‘adalet var, kimse yargıya talimat veremez’ Peki adalet varsa, bir hakim ‘serbest kalmaları ve öyle yargılamaları gerekir’ diyorsa, buna herkes uymak zorun değil mi? Ama diktatörler, darbeciler uymazlar.

AYM’ye Seslendi

Anayasa Mahkemesi, 20 Temmuz darbesinden sonra iyi bir sınav vermemiştir ve sınıfta kalmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin saygıdeğer üyelerine seslenmek isterim; neden karar vermiyorsunuz? Eski kararlarınıza neden sahip çıkmıyorsunuz? Eski kararlarınızın arkasında neden dik ve onurlu durmuyorsunuz? Milletvekilleri hapisteyken, neden sessiz kalıyorsunuz? ‘Milli irade’ diye bağıranlara karşı neden ‘Milli iradeyi hapsedemezsiniz’ neden diyemiyorsunuz? Anayasa Mahkemesi’nin değerli üyeleri, buna uymak zorundadır. Verdiği karara sahip çıkmak zorundadır. O kararın arkasında durmak zorundadır.

Eğer diğer hakimlerin yaptığı gibi siz de çay toplamaya meyilliyseniz söyleyeceğim bir şey yok ama ‘Biz yargıcız, onurluyuz, hukuk okuduk, biz Anayasa’yı, demokrasiyi, hukuku savunuyoruz, biz adalet dağıtacağız’ diyorsanız saraya bakmayın. Saraydan gelecek talimata göre karar vermeyin. Onurunuzla ilkenizle durun. Biz de size saygı gösterelim ve bu saygıyı biz göstereceğiz. Siz de kararınızı verin bir an önce, onu bekliyoruz.

Cumhurbaşkanına 138. Madde Yanıtı

Darbecilerin bir özelliği daha var, yalan söylediklerine inanmazlar çünkü her söylediklerinin doğru olduklarına inanırlar. Bana hatırlatıyor, ‘Anayasa’nın 138’inci maddesi var’ Evet, var. Ne diyor 138. madde, ‘Hiçbir organ, makam, merci ve ya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.’ Doğru mu doğru. Ben, buna uyuyorum. Zaten öyle bir yetkim de yok benim. Bu düzenleme, iktidar sahipleri için getirilmiştir. Sıradan vatandaş zaten nasıl talimat verecek hakime?

Ben, buradan açık ve net çağrı yapıyorum; bana 138’inci maddeyi hatırlatan beyefendiye bir çağrı yapıyorum. Senin, senin hükümetinin mahkemelere genelge gönderdiğini, talimat verdiğini ben ispat edersem görevinden onurlu bir insan gibi, namuslu bir insan gibi istifa edecek misin?
Ben de şu sözü veriyorum, ben ispat edemezsem siyaseti bırakacağım. Ben çünkü namuslu ve onurlu bir insanım.

“Adalet Yürüyüşüne Başladık, Bir Sürü Hakaret, Sözde Cumhurbaşkanı”

Vatandaştan oyunu alıp iktidara gelen ve demokrasi, adalet içinde, hakkı, hukuku gözeterek görev yapan hiç kimseye bir sözümüz olmadı. Yanlışı varsa onu söyledik, ‘neden geldin, iktidar oldun’ diye özel bir suçlama da hiçbir zaman yapmadık.

Şimdi biz adalet yürüyüşüne başladık, bir sürü hakaret. Sözde cumhurbaşkanı, sözde koltukta oturuyor, bir sürü laf ediyor. Ben kendisiyle muhatap olmak istemiyorum.  Doğru da bulmuyorum. Kendisinin bulunduğu konum farklı bir konum.  Gel o zaman karşıma geç, gücün varsa, yetkin varsa, cesaretin varsa, namustan, onurdan, haysiyetten söz ediyorsan gel karşıma senin televizyonunda oturup tartışalım. Medeni iki insan gibi oturalım, sen de konuş adaletten, demokrasiden, taşeron işçiden, üniversiteden atılan hocalardan, askeri öğrencilerden, linç edilen askerlerden ben de konuşayım. Niye korkuyorsun?

“Gel, Otur Karşıma”

Benim bildiğim diktatörler çok fazla korkmaz ama iç dünyalarında büyük bir korku vardır, vallahi ben adam dövmem, adama hakaret etmem, otururum, medeni insan gibi kim olursa olsun oturur tartışırım, oturur konuşurum, niye gelmiyorsun? Efendim, ‘sen benim dengim değilsin’ diyor bazen, bakın bu konuda onu iddia edecek kişi aslında benim ama olsun, onun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için ben seninle tartışmaya katlanıyorum, ben senin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için.

Madem ki öyle diyorsan niye sabah, öğle, akşam bana sataşıyorsun? O zaman gel otur karşıma, millete ders nasıl verilirmiş, vatandaşa ders nasıl verilirmiş vallahi ben ona göstereceğim, hiç ama hiç endişeniz olmasın.

“2019’un Korkusu”

Efendim bütün bunlar niye oluyor, ben size söyleyeyim, bir sır vereyim kimse ile paylaşmayın; bütün bunlar, 2019’un korkusu nedeniyle oluyor. Korkuyor, ‘ya koltuk giderse.’ Arkadaş koltuk kimseye baki değildir, koltuğun hakkını vereceksin, kul hakkı yemeyeceksin. Sen kul hakkı yiyorsun, koltuğun hakkını vermiyorsun o nedenle biz bugün meydanlardayız, sokaklardayız, caddelerdeyiz ve hep beraber adalet için yürüyoruz.

Sanıyor ki ‘2019’a da yine bir mühürsüz seçim ayarlarım’,buna izin vermeyeceğiz. Sanıyor ki ‘yine 2019’a bir YSK ayarlarız, oraya yine bir çeteyi oluştururuz’, buna da izin vermeyeceğiz.

“2019, Türkiye’de Demokrasinin Şaha Kalktığı Tarih Olacak”

2019, Türkiye’de demokrasinin şaha kalktığı tarih olacaktır. Geçenlerde her firavunun bir Musa’sı vardır demiştim, firavun belli Musalar da burada. Artık günümüzde her firavununu bir Musa’sı değil, birden fazla Musa’sı vardır ve biz zulme karşı direneceğiz, adaleti savunacağız, biz inançlı kişileriz, biz halka inanırız, biz inancımızı yüceltiriz, kendi iç dünyamızda inancımızı yaşarız. Ve biz şunu çok iyi biliriz, haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır. Asla dilsiz olmayacağız bütün haksızlıklara karşı mücadelemizi insanca, kararlılıkla, onurumuzla, gururumuzla, namusumuzla savunacağız.”
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.