Öne Çıkanlar AİLE Covid19 CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut gündem özeti Melatonin hormonu Mangal Cansu İvecen Kuru Gürültü Türkiyede koronavirüs kaynaklı Toplam Vaka Sayısı Entube hasta sayısı Medikal Aile Terapisi nedir Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank

Kılıçdaroğlu'ndan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Tarafsızlık Yanıtı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Galatasaray’la Fenerbahçe’nin maç yaptığını ve bu maçta da Galatasaray Başbakanının hakemlik yaptığını düşünün. Olur mu? Olmaz. Hakemin ne olması lazım? Tarafsız olması lazım. Tarafsızlık ne demektir? Objektif olmak demektir. Tarafsızlık ne demektir? Sağduyulu olmak demektir” dedi.

“20 TEMMUZ TÜRK SİYASAL TARİHİNDE BİR SİVİL DARBE TARİHİDİR”
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
“15 Temmuz'da bir darbe girişimi oldu ve darbe girişimini elbirliğiyle savuşturduk.  20 Temmuz'da bir sivil darbe oldu ve o sivil darbenin sonuçlarını yaşıyoruz. Önümüzdeki günlerde giderek artan bir baskıyı hep beraber göreceğiz. 20 Temmuz'u hiç kimse unutmasın. 20 Temmuz Türk siyasal tarihinde bir sivil darbe tarihidir.

“KİMSEYE EYVALLAHI OLMAYAN BİR SANATÇI”
Müjdat Gezen Sanat Merkezine yapılan saldırı. Müjdat Gezen dik, onurlu duran, kimseye eyvallahı olmayan bir sanatçı, kimsenin önünde boyun eğmeyen bir sanatçı. Kültür Merkezini gece yakıyorlar. Verdiği cevap çok güzel. ‘Binamızı yakabilirler, ateşe verebilirler ama yüreğimizdeki cumhuriyet ateşini hiç kimse söndüremez’ diyor. Bir sanatçıya yakışan cevap.

“SEVGİLİ YOL ARKADAŞIM; HEPİMİZ SENİN ARKANDAYIZ”
Gençlik Kolları üyemiz Samet Burak Sarı dün tutuklandı. Niye tutuklandı? Tweet atmış diye. Kendisi ‘Bu Tweet’leri ben atmadım. Eşleştirme yapın’ diyor. Savcı mahkemeye veriyor, mahkeme serbest bırakıyor. Savcı itiraz ediyor, başka bir mahkemeye gidiyor, aynı talebi yineliyor ‘Bunları ben atmadım, eşleştirme yapın, kim atmışsa gidin tespit edin’ diyor. Ama mahkeme, başka bir söze gerek kalmaksızın tutuklanmasına karar veriyor. Sevgili genç arkadaşım,  sevgili yol arkadaşım; hepimiz senin arkandayız. Bütün gençleri nasıl destekliyorsak, seni de öyle destekliyoruz.
Hapisteki gazeteci sayısı 150'yi aştı. 150'yi aşan sayı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç bir darbe döneminde yaşanmamıştır.

“BERAAT ALBAYRAK’IN NE HALT ETTİĞİNİ GAYET İYİ BİLİYORUZ”
Biz, Beraat Albayrak’ın ne halt ettiğini gayet iyi biliyoruz, Irak’ta neler yaptığını çok iyi biliyoruz. Benim Amerika ziyaretim sırasında saniye saniye kendisine kimler tarafından bilgi verildiğini de biliyorum ama Türkiye’nin gündemi bu olmadığı için şimdilik sessizliğimizi koruyoruz ama Beraat Albayrak bunu kulağına küpe etsin, yeri zamanı gelince söyleyeceğiz.

“12 EYLÜL ASKERİ DARBESİNİ BİLE ARATIYORSUNUZ SİZ”
20 Temmuz darbesinden sonra pek çok hocanın, akademisyenin görevine son verildi. Sevgili gençler, 12 Eylül askeri darbesinde görevine son verilen hoca sayısı 120 idi. Biz bunlara ‘1402’likler’ diyoruz. 20 Temmuz darbesinden sonra görevine son verilen akademisyenlerin sayısı 4811, 4811 akademisyeni kapının önüne koydular. O hocalar ki çocuklarımızı emanet ettiğimiz, çocuklarımıza aydınlık bir geleceği öğreten, çocuklarımıza umut veren, onların iyi yetişmesi için her türlü fedakârlığı yapan ve bu hocalar yetişsin diye yurt dışına gönderdiğimiz, emek verdiğimiz, harcamalar yaptığımız, gelsin, üniversitelerimizde çocuklarımıza ders versin diye üzerine titrediğimiz 4811 hocayı kapının önüne koydular. Şimdi, diyorlar ki ‘Türkiye’de bir dikta yönetimi yok.’ Ya, 12 Eylül'ü bile aratıyorsunuz, bırakın diktayı, 12 Eylül askeri darbesini bile aratıyorsunuz siz.
Fatma Bostan Ünsal görevine son verilen akademisyenlerden birisi. Bunun özelliği, AKP'nin 64 kurucusundan birisi bu aynı zamanda, 64 kurucusundan birisi kapının önüne konuldu. Eşi Adalet ve Kalkınma Partisinin eski milletvekili, MAZLUMDER’in başkanı. Bakın değerli arkadaşlarım, İkisi de bütün hayatları boyunca insan hakları mücadelesi vermişler.

“ANAYASA REFERANDUMUNDA SAĞI SOLU BIRAKALIM”
Gelin, Anayasa referandumunda sağı solu bırakalım, ileriyi geriyi bırakalım, kim demokrasi istiyorsa, kim özgürlük istiyorsa, kim bu ülkenin vatandaşı olarak kendi ülkesinde rahat yaşamak istiyorsa el ele gönül gönüle ‘hayır’ oyu verelim. Ayrıca, biz hep beraber, kim mağdursa onların yanında duracağız. Aramızda mağdur aileleri var. Sevgili anneler, kapıdan girerken bir grup anne gözyaşları içinde önümü kesti. ‘Çocuklarımız aylardır hapiste’ diyorlar. Ben Harp Okulu öğrencilerini de biliyorum, pilotları da biliyorum, askerleri de biliyorum, hepsini biliyorum. Size sözümüz söz adalet gerçekleşinceye kadar her zaman mağdurların yanında olacağız.

“HALKIN GÜNDEMİNDE BİRİNCİ SORUN İŞSİZLİK”
Gündemimizde Anayasa değişikliği var, referanduma gidilecek ama halkın gündeminde ne var? Halkın gündeminde birinci sorun işsizlik. Ne diyorlar? ‘18 yaşına bastın mı milletvekili olacaksın’ diyorlar. Bir gencin babası geldi. ‘Oğlum 18 yaşında değil, 28 yaşında, kaç yıldır işsiz. Biz milletvekilliği falan istemiyoruz, biz çocuklarımıza önce iş istiyoruz, iş, iş, iş, iş istiyoruz’ diyor. 18 yaşındaki milletvekilliğini kimin için getiriyorlar? Bu Ankara’da oturan beyler var ya, kendi çocukları ve torunları için getiriyorlar. Onlar milletvekili olacak. Neden? Bir de üstelik hiç askere gitmeyecek. Bereket versin, Sayın Cumhurbaşkanı bu gerçekleri meydanlarda anlatıyor. Biz anlatsak kimse inanmayacak ‘Olur mu öyle şey?’ diyecekler. Söylüyor beyefendi.  ‘18 yaşında milletvekili yapacağım, askerden de muaf yapacağım.’ Kimin çocuğunu? Kahramanmaraşlı Ökkeş’in çocuğunu mu yapacak? Berber İrfan’ın çocuğunu mu yapacak? Kimin çocuğunu milletvekili yapacak? Kendi çocuklarını ve torunlarını milletvekili yapacaklar; onlara irfan hazırlıyorlar, gelecek hazırlıyorlar.

“SEVGİLİ GENÇLER, BU OYUNA GELECEK MİSİNİZ?”
Vatandaşlarımdan isteğim: Nisan ayında sandığa gideceksiniz. Demokrasi sadece benim sorunum değil, hepimizin sorunu, Sandığa giderken şu soruyu kendinize sorun: Benim 18 yaşında, 19 yaşında, 20 yaşında, 25 yaşında çocuğum var, kaç aydır, kaç yıldır işsiz. Sen buna iş mi buldun? Şimdi, milletvekilliğiyle beni kandırmaya çalışıyorsun. Gençlerin oyunu almaya çalışıyor. Sevgili gençler, bu oyuna gelecek misiniz? Kimse bu oyuna gelmez arkadaşlar.  Ayrıca askerlikten muaf yapacaklar, bu Ankara’daki beylerin çocukları hiç askere gitmez, hiç gitmedi, gitmiyor da zaten ama garibanın çocuğu El Bab’a gider, garibanın çocuğu eksi 35 derecede, eski 20 derecede dağların tepelerinde terörle mücadele eder, şehit olur gelir, onlar ne yaparlar? ‘Çok iyi oldu, Allah şehitlik nasip etti’ diye. Senin çocuğuna niye nasip olmuyor bu şehitlik? Sen kendi çocuğunu niye göndermiyorsun? El Bab’a niye göndermiyorsun?

“SEN KİMİN ÇOCUĞUNA GÜVENİYORSUN DA RAKKA'YA GİDİYORSUN?”
Şimdi diyorlar ki ‘Rakka'ya gideceğiz.’ Sen kimin çocuğuna güveniyorsun da Rakka'ya gidiyorsun? Garibanın çocuğuna mı güveniyorsun? Önce kendi çocuklarını al, hep beraber gidin Rakka’ya, biz de alkışlayalım.  Alın çocuklarınızı gidin Rakka'ya. Ne diye gidiyoruz Rakka’ya? Hangi gerekçeyle gidiyoruz Rakka’ya? Kim teşvik ediyor sizi? Hangi devletin kara kuvvetleri konumuna geliyorsunuz siz? Türkiye'nin güvenliği El Bab'dı, bitti. Bunlar bir ara, hatırlarsanız, Şam’a da gidip Emevi Camii'nde namaz kılacaklardı. Allah'ın takdiri Süleyman Şah Türbesini kaçırmak zorunda kaldılar.

“BAŞBAKANLIK KOLTUĞU ZATEN BOŞ”
İşsizlik… Ne diyorlar? ‘Efendim, yeni Anayasa değişikliğiyle biz Türkiye’yi uçuracağız’ diyorlar. On beş yıldır Türkiye’yi siz yönetiyorsunuz. Siz, Türkiye’yi uçurdunuz da birisi kalkıp engel mi oldu? Kaldı ki iki yıl fiilen başkanlık sistemi uygulanıyor. Sayın Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor, Başbakanlık koltuğu zaten boş, o da Cumhurbaşkanı yardımcısı gibi görev yapıyor. Siz, değerli vatandaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı bir şey söyleyecek de Binali Yıldırım buna itiraz edecek, aklınıza gelir mi böyle bir şey? Tam tersine esas duruşta. Geçen gün de söyledim. Sayın Erdoğan’ı 500 metre uzaklıkta görse yüz düğmesi varsa on saniyede hepsini ilikler.  Hangi çift başlılık?
İki yıldır, ne iki yılda? İşsiz sayımız 771 bin arttı, 771 bin kişi işsizlik ordusuna katıldı. Hani siz Türkiye’yi uçuracaksınız!
6 milyon işsiz ne demektir? Danimarka'nın nüfusu kaç? 5 milyon 600 bin. Bizim işsiz ordumuz Danimarka nüfusundan daha fazla. Türkmenistan’ın nüfusu 5 milyon 400 bin. Bizim işsiz ordumuz Türkmenistan nüfusundan daha fazla, çoluk çocuk hepsi dahil. Norveç’in nüfusu 5 milyon 200 bin; bizim işsiz ordumuz Norveç nüfusundan daha fazla.
Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, TOBB'da bir konuşma yaptı ve bir çağrıda bulunda.  ‘Türkiye’de kaç işveren var? 1 milyon işverenden her biri 1 işçi alsa işsizlik biter’ diyor. Zekâya bakın. pırıl pırıl bir zekâ. Ekonomi bilgisine bakın, vallahi Nobel almış olanlar halt etmiş bunun yanında. Bu kadar güzel bir öneri nereden gelir? Ama şu var: Bu öneriyi önce 2004’yılında yapmıştı Trakya’da, kimse takmamıştı. 2010 yılında TOBB’da yapmış, kimse takmamış; 2016’da yapmış, kimse takmamış; 2017’de yine TOBB’da yaptı, takarlar mı takmazlar mı bilmiyorum. Şimdi, şu noktaya geldi: Diyor ki ‘Ben işçi çalıştırmayanları yani yeni işe başlayacak olanları çalıştırmayanları teşhir edeceğim, o işverenleri teşhir edeceğim’  yani şantaja başvurdu yani baskıya başvurdu.
 
“HER GEMİYE BEŞ BİN TANE İŞÇİ AL”
Şimdi buna baskı kuruyorlar ‘Bir işçi alacaksın’ diye. Parasını ver. Bir çağrı daha yapalım, güzel bir çağrı olsun: Bu Ankara'daki beylerin fabrikaları var, gemileri var, kobileri var, her şeyleri var. Allah aşkına bunlar bir tane işçi aldılar mı? Bir tek işçi bile almamışlar. Sen al kardeşim. Her fabrikana on bin tane işçi al! Ne olacak? Her gemiye beş bin tane işçi al! Sen demiyor musun ‘İşçi alın’ diye. Alın. Elinizden tutan mı var? Elin oğluna gelince ‘Fabrikana zorla iş al’ diyeceksin, kendine gelince görmeyeceksin, duymayacaksın!

“KOTRADA VERGİYİ SIFIRLIYORLARSA SEN DE SANDIK DA ONLARI SIFIRLA KARDEŞİM”
Şimdi düşün bakalım, bu hükümet kimin hükümeti; senin hükümetin mi yatçıların kotracıların hükümeti mi? İyi düşün kardeşim, iyi düşün,  Nisan'da gideceksin sandığa, bir ders vermenin zamanıdır. Artık, bağımsız iradeni ortaya koymanın zamanıdır. Gelecek Türkiye’yi güçlü çizmenin zamanıdır. Demokrasiden vazgeçmiyoruz demenin zamanıdır. Senin mazotunda eğer vergileri sıfırlamayıp, yatta, kotrada vergiyi sıfırlıyorlarsa sen de sandık da onları sıfırla kardeşim.

“BU FATURAYI ARTIK ÖDEMİYORUZ DEMENİN ZAMANI GELMİŞTİR”
Bütün bunların sorumlusu Türkiye'yi yönetenlerdir, Türkiye’yi iyi yönetemiyorlar. Peki, fatura kime çıkıyor? Fatura millete çıkıyor, bunlar faturayı ödemiyorlar. O nedenle bütün milletime sesleniyorum, vatandaşlarıma sesleniyorum: 16 Nisanda sandığa gideceksiniz, bu faturayı artık ödemiyoruz demenin zamanı gelmiştir, bu faturayı artık ödemiyoruz demenin zamanı gelmiştir.
O kadar ağır bir faturayla karşı karşıya ki vatandaş, vatandaş borç batağı içinde. Bir ara Ortadoğu bataklığı diyordum, itiraz ediyorlardı, şimdi onlar da ‘Ortadoğu bataklığı’ diyorlar. Ortadoğu bataksa, oraya asker göndermeyeceksin kardeşim, Rakka’ya asker göndermeyeceksin.
Vatandaşın 424 milyar lira borcu var; kredi kartı, tüketici kredisi borcu yani 424 katrilyon lira borç altında vatandaş, bu kadar büyük bir rakam. Peki, vatandaşım kendisine sorsun: 424 milyar lira bankalara benim borcum var. Seçim meydanlarına çıktılar referandumda, kol kola ha bire mitingler yapıyorlar. Emin olun çok mutluyum. Sayın Cumhurbaşkanı meydan meydan geziyor, değişikliği anlatıyor. Emin olun kendisine yürekten teşekkür ediyorum çünkü bu 18 yaşı biz anlatamazdık. Sağ olsun, o anlattı. ‘18 yaşındaki çocuklarımızı biz milletvekili yapacağız, askerlikten de muaf sayacağız onları.’ Güzel. Ben bunu anlatsaydım koro hâlinde üstüme gelirlerdi ‘Yok, sen doğruyu söylemiyorsun, bunlar yalandır’ diye. Cumhurbaşkanına ‘Yalandır’ diyemiyorlar şimdi. Adam söylüyor, doğruyu da söylüyor. Bunun için getiriyorlar.

“178 MİLYON LİRA, ESKİ PARAYLA 178 TRİLYON LİRA VATANDAŞIN CEBİNDEN MİLLETVEKİLİ MAAŞI OLARAK ÇIKACAK”
Başka? Bir noktaya henüz yeteri kadar gelemedik. Bu 50 milletvekilini niye artırıyorlar? 550 milletvekilini 600’e çıkarıyorlar, bunun cevabını hâlâ bekliyoruz; vatandaş da bekliyor, ben de bekliyorum bir vatandaş olarak. Çünkü yükü sonunda bizim sırtımıza vuracaklar. 178 milyon lira, eski parayla 178 trilyon lira vatandaşın cebinden milletvekili maaşı olarak çıkacak. Peki, bu Meclis, Meclis ne yapacak? Dişleri sökülmüş Meclisin. Al maaşı, otur yerine. O zaman niye milletvekili sayısını niye 600’e çıkarıyorsun, 550 milletvekili neyine yetmiyor, 450 milletvekili neyine yetmiyor, neden 600’e çıkarıyorsun? Eğer 600’e çıkarıyorsa, sen de buna “Hayır” diyorsan sevgili vatandaşım, 16 Nisanda sandığa gideceksin, hayırlı bir iş yapacaksın.
Şimdi, ben deseydim ki efendim, bu Anayasa değişikliğiyle bütün yetkiler tek elde toplanıyor, kıyamet koparırlardı. 'Ne demek tek elde toplanıyor? Bak, Meclis var, mahkemeler var, her şey var' Cumhurbaşkanı sağ olsun, meydanlara çıktı ve dedi ki 'Biz bütün yetkileri tek elde topluyoruz. Bütün yetkiler bana aittir' dedi. Teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanı, bu kadar açık ve bu kadar net konuştuğunuz için. Ben şimdi vatandaşlarıma soruyorum. Ben diyordum ki bu bir rejim değişikliğidir 'Yok' diyorlardı. Parlamenter demokratik rejimden tek adam rejimine geçiyoruz. Bunu itiraf ettiğin için, bunu söylediğin için sana yürekten teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
Adalet… Buna ‘Evet’ demek adaletsizliktir. ‘Hayır’ dediğiniz andan itibaren Türkiye’ye adaleti getireceksiniz. Adalet gelecektir, ‘Hayır’ dediğiniz zaman adalet gelecektir.

ÇİFT BAŞLILIK
Diyorlar ki ‘Anayasa değişikliğiyle çift başlılık kalkacak.’ Ya, çift başlılık yok ki zaten, az önce örneğini verdim. Binali Bey itiraz mı edecek Allah aşkına, böyle bir kapasitesi mi var? Yok böyle bir şey. Böyle bir yeteneği mi var? Yok böyle bir şey. ‘Ben Başbakanım’ diyebiliyor mu? Hele Erdoğan’ın yanında hayatta diyemez. ‘Ben emrinizdeyim’ der, o kadar ‘Başbakanım’ diyemez. Şimdi kalkıyorsun sen, bütün yetkileri bir kişiye veriyorsun, bütün Türkiye’nin yetkisini bir kişiye teslim ediyorsun. Olmaz, değerli arkadaşlarım. Çift başlılık, aslında bununla çift başlılık getiriyorlar, onu da itiraf ediyorlar meydanlarda. ‘Efendim, bakın ben hem başkan olacağım hem de bir partinin genel başkanı olacağım.’ Yani bu ne demek? İki şapkam olacak, iki başım var benim. Birisi, şapkamı taktım mı başkan, diğer şapkamı taktım mı partinin genel başkanı. Bundan daha iyi çift başlılık mı olur?

CUMHURBAŞKANI’NA TARAFSIZLIK YANITI
Başka bir şey, tarafsızlık. Yine Sayın Erdoğan’a yürekten teşekkür ediyorum, gerçekten son derece samimi, güzel bir açıklama yaptı. ‘Bir insanın karakterinde tarafsız olmak diye bir şey olur mu? Olmaz.’ Evet, bunu ben demiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı miting meydanlarında – bir daha okuyayım- ‘Bir insanın karakterinde tarafsız olmak diye bir şey olur mu? Olmaz’ diyor. Merak ettiğim bir şey var, o da şu: Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin ederken tarafsız davranacağına dair namus ve şeref sözü veren kimdi Allah aşkına? Bu nasıl bir tarafsızlık.
Bakın, siyasi anlamda tarafsızlık, tarafsızlığın tanımları çok, siyasi anlamda var, ekonomik anlamda var, pek çok anlamda tarafsızlık, hakem, spor, vesaire her anlamda var. Siyasi anlamda tarafsızlığa şöyle diyor: ‘Özellikle parlamenter rejimlerde parlamento çatısı altında alınan karar ve yürütülen işlemlerin Meclis Başkanlığı tarafından tarafsız biçimde sevk ve yönetimini açıklamaktadır.’ Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı nedir? Tarafsızdır. Çünkü her gruba yani partisi olan her gruba eşit davranmak zorundadır. Tarafsızlık üzerine böyle bir kural vardır. Cumhurbaşkanı da tarafsız olmak zorundadır. Neden? Bütün anayasalarımızda var çünkü cumhurun başkanıdır, halkın. Onun partisi vesairesi olmaz, bütün halkı temsil eder, 80 milyonu temsil eden bir kişi. 80 milyonu değil de bana oy verenleri temsil edeceğim derseniz cumhurun başkanı olamazsınız, kendi partinizin başkanı olabilirsiniz ama cumhurun başkanı olamazsınız.

“GALATASARAY’LA FENERBAHÇE’NİN MAÇ YAPTIĞINI VE BU MAÇTA DA GALATASARAY BAŞBAKANININ HAKEMLİK YAPTIĞINI DÜŞÜNÜN”
Başka? Sadece bu mu var bizim hukuk sistemimizde? Hayır. Hakemliği düşünün, Galatasaray’la Fenerbahçe’nin maç yaptığını ve bu maçta da Galatasaray Başbakanının hakemlik yaptığını düşünün. Olur mu? Olmaz. Hakemin ne olması lazım? Tarafsız olması lazım. Tarafsızlık ne demektir? Objektif olmak demektir. Tarafsızlık ne demektir? Sağduyulu olmak demektir. Tarafsızlık ne demektir? Haksızdan yana olmamak demektir, tarafsızlık budur. Kuralları yerine koyacaksınız, yasalara uyacaksınız, tarafsızlık budur.

“KENDİLERİNE ÇALDILAR, KENDİ KENDİLERİNE OYNUYORLAR”
Bir partinin mutfağında Anayasa hazırlarsanız işte böyle olur. Oturup tartıştılar mı? Hayır. Düşündüler mi? Hayır. Anayasa hukuku hocalarına sordular mı? Hayır. Kendi kendilerine çaldılar, kendi kendilerine oynuyorlar. Türkiye’yi nereye götürüyorlar? Bir maceranın içine götürüyorlar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir maceraya teslim ediliyor.
Daha da komiği. Sayın Cumhurbaşkanın meydanlara çıktı tabii. Teşekkür ederiz meydanlara çıktığı için, Anayasayı anlatıyor, hiçbir itirazımız da yok kendisine ama ‘Ben Anayasa referandumu için çıktım’ diyemiyor. Niye çıktı? Açılış törenleri yapacak. Buradan Sayın Erdoğan’a söz veriyorum: Vallahi de billahi de çık arkadaş, rahat rahat de ki ‘Ben Evet oyu için meydanlara çıkıyorum. Ben, açılış törenleri için değil’ Bunu söyle, vallahi ses çıkarmayacağım. Hiç değilse dürüst ol, nitelikli ol. ‘Ben Anayasaya evet için çıkıyorum meydanlara.’
Daha garip olanı. Bizim belediye başkanlarına valiler yazılar yazıyorlar, diyorlar ki ‘Yeni açılacak yerler varsa bize bildirin. Cumhurbaşkanı gelecek, onları açacak.’ Arkadaşlar, komedi bu kadar olur, vallahi de billahi de komedi bu kadar olur. Ya, nasıl bir hükümet, nasıl bir devlet, nasıl bir devlet anlayışı, nasıl bir yönetim anlayışı, anlamakta emin olun zorluk çekiyorum.
Bir kişiye koskoca Türkiye Cumhuriyeti teslim edilir mi? Eğer bir kişiye teslim edelim canım, ne demek Türkiye? Bırak, Türkiye de onun olsun, tapusu da onun olsun diyorsan git ‘Evet’ oyunu kullan, sorumluluk sana ait. Hayır, bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunu 80 milyondan alıp bir kişiye teslim edemem diyorsan sandığa gideceksin onurunla, namusunla, ahlakınla ‘Hayır’ oyunu kullanacaksın.
‘Efendim, bu tek adam rejimi Türk tipidir’ diyorlar. Ya, Osmanlı da bile tek adam yoktu; padişah var ama bir de veziriazam var yani sadrazam var. Padişahın mührünü veziriazam kullanır. Padişah sefere çıkmazsa sadrazam orduya komutanlık eder. En önemli kararları o alır yani veziriazam şimdiki başbakan demek. Yani Osmanlıda da var bu ama biz bütün bunların hepsini atıyoruz. Tarihini bilmeyen geleceği inşa edemez. Tarihini doğru bilmeyen bir toplumu felakete sürükler. Sen Osmanlıyı bilmiyorsun, Selçukluyu bilmiyorsun, tarihteki hiçbir Türk devletinin yapısını bilmiyorsun. Emin olun, en son kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, onun da yapısını bilmiyorlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileri ne diyor, biliyor musunuz? 'Dünyaya ne diye övüneceksiniz, neyi vereceksiniz dünyaya? Hukukun üstünlüğünü biz burada kurduk. Hukukun üstünlüğünü ve demokrasimizi her tarafa söylüyoruz' diyorlar. Düşünebiliyor musunuz, eğer siz demokrasiden, hukuktan, hukukun üstünlüğünden, insan haklarından yanaysanız, zaten bütün dünyada el üstünde tutulursunuz. Bunların tamamını kaybetmiş durumdayız değerli arkadaşlarım.

“OY KULLANMAMAYA GİTMEMEK REFERANDUMA ‘EVET’ DEMEKTİR”
Sizden isteğim şu: 6 milyon üniversite öğrencisi var. Bunların büyük bir kısmı aileleri başka yerde, okudukları başka yerde, dolayısıyla Nisan ayında kaydınızı okuduğunuz yere alın ve referandumda oy kullanın. Oy kullanın ki hocalarınızın hakkını teslim etme fırsatını yakalamış olalım. Efendim, biz şimdi hocalarımızın yanında duralım, oy kullanmaya da gitmeyelim! Oy kullanmamaya gitmemek referanduma ‘Evet’ demektir. O nedenle bütün gençlere, üniversite gençleri hepiniz kaydınızı alın, Türkiye bir kişiye teslim edilemez. Türkiye, devasa güzel bir ülkedir. Kör topal da olsa bir demokrasisi vardır. Bir kişilik bir rejim Türkiye’yi felakete sürükler. O nedenle hepimizin görevi vardır, bunu yapmak zorundayız.

“SAYIN BİNALİ YILDIRIM, SİYASİ AHLAK YASASINI ÇIKARMAYA VAR MISIN?”
Diyorlar ki ‘Hayır diyenler 82 Anayasasını savunuyor.’ Böyle bir düşüncemiz asla olmadı. Tam tersine darbe hukukundan Türkiye’nin tamamen arınmasını sağlarım. Grup Başkanvekili arkadaşlarım beş kanun teklifi hazırladılar. Siyasi Ahlak Yasası, Sayın Binali Yıldırım, Siyasi Ahlak Yasasını çıkarmaya var mısın? Hırsızların bu Mecliste yeri yok. İhale takipçilerinin bu Mecliste yeri yok, düzgün insanların bu Mecliste yeri var. Açık ve net çağrı yapıyorum: Sayın Binali Yıldırım, Siyasi Ahlak Yasasını çıkarmaya var mısın? Daha önce Sayın Davutoğlu, 'Biz siyasi ahlak yasası teklifini çıkaracağız' demişti. Fırçayı yedi. 'Ya, o zaman il, ilçe başkanı bulamayız, nereden çıkardın sen bunu' dedi ve o da bir başka darbeyle kapının önüne konuldu. Siyasi partiler yasasını değiştirmeye var mısınız? Seçim Yasasını, yüzde 10 seçim barajını kaldırmaya var mısınız? Siyasetin finansmanını ahlaki temeller üzerine inşa etmeye var mısınız? Yurt dışında çok sayıda vatandaşımız var. Yurt dışı seçim çevresi yasasını çıkarmaya var mısınız? Bakın biz, daha güçlü bir parlamento, daha onurlu bir parlamento, milli iradeyi temsil eden bir parlamento, içeride ve dışarıda kim olursa olsun sorununu özgürce aktarabileceği bir parlamentodan yanayız. Tek adam rejiminden yana değiliz. 80 milyondan 80 milyonun iradesinden yanayız, bunu söylüyoruz.
Diyorlar ki ‘Hayır çıkarsa ne olur?’ Hayır çıkarsa, Sayın Cumhurbaşkanı yerinde kalır ama ne olur? Millet diyor ki 'Sen Anayasal sınırlar içinde görevini yap, 80 milyonun Cumhurbaşkanı ol. Tarafsızlık ilkesini koru ve yerinde kal. Kim sana saygısızlık yaparsa biz onu haddini bildiririz' diyor, vatandaş 'Hayır' dediği zaman bunu söyleyecek. Binali Yıldırım Başbakan olarak görevini yapacak, o da rahatlayacak. Diyecek ki 'Referanduma gittik, benim Başbakan olarak kalmamı istediler. Herhâlde Binali Bey’e karşı bir Davutoğlu darbesi yapılmaz' Bu hayır, onun da bir anlamda güvencesi olacaktır.
Bakanlar görevinde kalacaklar, her bakan görevini yapacak. Parlamentoya gelecekler, Parlamentoda bütçelerini sunacaklar, gerekirse güven oylamaları yapılacak. Bütün bunların hepsi olacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi daha güçlü, daha görkemli şekilde faaliyetini sürdürecek, yasalar yapacak, özgürce tartışacak, görevini yapacak. Çift başlılık asla olmayacak, herkes kendi görevini yapacak, yasayla, anayasayla tanımlanmış görevini yapacak. Hiç kimse çıkıp da Türkiye Büyük Millet Meclisini ben arzu ettiğim zaman feshediyorum diyemeyecek, milli iradeye saygı “Hayır” oylarıyla daha da güçlenmiş olacak.
Milletvekili ile millet arasındaki bağ korunacak, ilişkiler kopmayacak. Eğer bunları istiyorlarsa sevgili vatandaşlarım, bunları istiyorsanız, bunlardan yanaysanız ölçün biçin, tartın ve düşünün, sandığa öyle gidin. Bu, bir siyasi partinin seçimi değildir; bu, başka bir seçim de değildir. Bu, hak arama, adalet arama, birlikte yaşama, özgürce yaşama, kimlik sorgulaması yapmadan, kılık kıyafet sorgulaması yapmadan, inanç sorgulaması yapmadan 80 milyonun bir arada özgürce yaşayabileceği bir referandumdur. ‘Hayır’ oyu bu kadar değerli, bu kadar güzeldir. Onun için hep hayırlı olsun diyoruz, gücümüz, geleceğimiz hayırlı olsun diyorum.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.