Kılıçdaroğlu: ”Vallahi Ben Adam Yemem”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sana çok açık medeni bir çağrı yaptım. Çıkarsın, medeni iki insan gibi oturur, konuşuruz, tartışırız. Vallahi ben adam yemem. Vallahi ben adama hakaret etmem. Vallahi, billahi ben medeni bir insan gibi tartışırım. Niye korkuyorsun benden, medeni cesaretin olması lazım. E çıkıyorsun, konuşuyorsun, niye benim karşıma çıkmaktan korkuyorsun?" dedi.

CHP Genel Başkanı, Çankaya Belediyesi Zülfü Livaneli Kültür Merkezi açılışında özetle şunları söyledi: 

“Baskıdan söz edildi, evet baskı var. Hiç kimse unutmasın 15 Temmuz darbe girişimini kınıyoruz. Ama 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirip 20 Temmuz’da sivil darbe yapanları da kınıyoruz.

“BÜTÜN BU İŞLERİ YAPAN BİR KİŞİ VAR”

Baskıyla ülkeyi aydınlığa çıkaramazsınız. Korkuyla ülkeyi aydınlığa çıkaramazsanız.

Bütün bu işleri yapan bir kişi var. Dün akşam yine bir televizyon kanalındaymış daha doğrusu birden fazla kanal yayınlıyor konuşmasını.

“YA ARKADAŞ BEN SANA NE YAPTIM”

Türkiye’nin hiçbir sorununa parmak basılmadı. Türkiye’nin hiçbir sorunu kendisine sorulmadı. Ana konu ne? Kemal Kılıçdaroğlu. Hastalık yine nüksetti. Ana konu benim. Ya arkadaş ben sana ne yaptım? Ne yaptım ben sana? Siyasetçinin yürekli olması lazım. Siyasetçide medeni cesaret olması lazım. Siyasetçi verdiği sözün arkasında durması lazım. Siyasetçinin özelliği budur. Medeni cesaretin varsa devletin bütün imkanları senin elinin altında arkadaş, istihbarat örgütleri sende, polis senin emrinde, valiler, kaymakamlar, bakanlıklar, her şey senin emrinde.

“NİYE BENİM KARŞIMA ÇIKMAKTAN KORKUYORSUN?”

Sana çok açık, medeni bir çağrı yaptım. Benimle şurada, burada benimle ilgili konuşmana gerek yok. Çıkarsın, medeni iki insan gibi oturur, konuşuruz, tartışırız. Vallahi ben adam yemem. Vallahi ben adama hakaret etmem. Vallahi, billahi ben medeni bir insan gibi tartışırım. Niye korkuyorsun benden? Medeni cesaretin olması lazım. E çıkıyorsun, konuşuyorsun, niye benim karşıma çıkmaktan korkuyorsun? O zaman konuşmayacaksın. Konuşacaksan gelip yüzüme söyleyeceksin. Beni mahcup edeceksin haklıysan ama ben adım gibi eminim cesaret edip karşıma çıkamayacak, çıkmıyor da zaten. Bir ara kavgaysa kavga demiştim. Tabii kavga derken elimize silah alıp kavga yapacak halimiz yok. Bizim kavgamız Nazım Hikmet’in dediği gibi demokrasi kavgası. O da ben varım demişti. Sevindim. Demek ki cesaret geldi, demek ki televizyona çıkacağız, nerede TRT’de veya onun arzu ettiği herhangi bir kanalda demek ki çıkıp tartışacağız.

“BU HASTALIK ARKADAŞ SENİN BAŞINA BELA OLUR”

Dün akşam gene demiş, hayır demiş, benim kavgayla işim yok, yani televizyona çıkmaktan korkuyorum. Kimin karşısına? Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına. Bu hastalık arkadaş senin başına bela olur. Ya karşıma çıkacaksın uygar, medeni iki insan gibi oturup konuşacağız ya da bu hastalık senin başına bela olur. Bu hastalığın tedavisi yoktur arkadaş, tedavisi yok. Gerginlik istemiyoruz. Hangi görüşten olursa olsun hangi kimlikten olursa olsun hangi inançtan olursa olsun 80 milyonu kucaklıyoruz. Tek isteğimiz var bu ülkede huzur içinde yaşamak.

“4 YIL İÇİNDE TERÖRÜ BİTİRSEM SİYASETİ BIRAKIRIM”

Söyledim, 4 yıl içinde terörü bitirsem siyaseti bırakırım dedim. Bu kadar açık bu kadar net. 'Sen kimsin terörü 4 yılda bitireceksin' diyor. Söyledim, 'Ben senin televizyonda karşıma çıkmaktan korktuğun kişiyim' dedim. Onun için gel karşıma çık diyorum.

"GÜN BİRLİKTE HAREKET ETME ZAMAN"

4 yıl için de bitirmezsem gideceğim. 15 yılda bitirmedin arkadaş. Üstelik iktidara geldiğin gün PKK terör örgütü yoktu, FETÖ terör örgütü yoktu, IŞİD terör örgütü yoktu, üçünü de bu milletin başına sen bela ettin. Ben de bu milletin başına bela olan bu terörü bu milletten arındıracağım, kurtaracağım. 4 yılda bitiremezsem çekip gideceğim. Diyeceğim ki kusara bakmayın söz verdim, bitiremedim. Ama sen bitiremiyorsun, bırak bitirmeyi yeni şeyler yaratıyorsun. Yeni terör örgütleri. 'Ne istediniz de vermedik' diyen bir terör örgütüne devleti teslim eden bir kişiye ne diyeceksiniz? Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Gün düşünme zamanı. Gün birlikte hareket etme zamanı. Gün önyargılardan kurtulma zamanı. Gün Zülfi Livaneli gibi dostlarımızı, sanatçılarımızı değerlendirme, büyütme, onurlandırma zamanı. Gün bütün sanatçılara destek olma zamanı. Gün bir arada oturup uygarca konuşma zamanı.

Biz aslında çok güçlüyüz. Bir şey var biz gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Tarihsel süreç bunu tamamen göstermiştir. Baskıcı olan yönetimlerin tamamı gitmiş aydınlanmadan yana olanlar hep tarihte ön plana çıkmışlardır. Doğru, bedeller ödenmiştir. Doğru, acılar çekilmiştir. Doğru, idam sehpaları kurulmuştur. Bunların hepsini biliyoruz ama tarih haklıları aydınlanmadan yana olanları hep haklı çıkarmıştır. Ve onlar hep galip gelmişlerdir. Biz galip geleceğimizi çok iyi biliyoruz. Ve bunun mücadelesini veriyoruz.”

O FOTOĞRAFI ÇEKTİREN KİŞİNİN SİYASETTE YERİ YOKTUR

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ve nasıl oldu da Türkiye’yi bu hale getirenlerle birlikte bir ülkenin İçişleri Bakanı oturup beraber fotoğraf çeker. Mezara saldıranlarla oturup fotoğraf çekeceksiniz, üstelik nerede, karakolda çekeceksiniz fotoğrafı, bu ne demektir, 'istediğiniz kadar istediğiniz kişinin mezarına saldırabilirsiniz, sizin tek güvenceniz benim' demektir bu fotoğraf. O fotoğrafı çektiren kişinin siyasette yeri yoktur, inançta yeri yoktur, ahlakta yeri yoktur, hayatta yeri yoktur o fotoğrafı çektirenin” dedi.

“Bu toprakların mayasında barış vardır aslında. Karacaoğlan bu toprakların insanıdır, Dadaloğlu bu toprakların insanıdır. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli bu toprakların insanıdır. Erzurumlu Emrah bu toprakların insanıdır. Ve bu topraklarda hep birlikte huzur içinde yaşamak isteriz.

“BUNU İÇİMİZE SİNDİRMEMİZ MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Tarihte belki hiç tanık olmadığımız olayları şimdi günümüzde yaşamaya başladık. 80 yaşındaki bir kadının gömülmesine karşı çıkıyorsanız, defnedilmesine karşı çıkıyorsanız, mezarı burada olmasın diyorsanız bunu içimize sindirmemiz mümkün değildir.

“TÜRKİYE BU ATMOSFERE NASIL GELDİ”

Sorun şunu veya bunu kınamak değil arkadaşlar. Sorun Türkiye bu atmosfere nasıl geldi, sorun budur, kim taşıdı Türkiye’yi buraya. Siyasetteki bu gerginlik toplumu nereye kadar götürecek. Siyasetin görevi toplumu ayrıştırmak, kutuplaştırmak değildir. Siyasetin görevi Türkiye’yi uygar dünyanın bir parçası haline getirmektir, siyasetin görevi Türkiye’de herkesin huzur içinde bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında gezmesidir, siyasetin görevi sanatın önünü açmaktır, siyasetin görevi dünyada barış yurtta barış demektir. Siyasetin görevi bütün insanları kucaklamaktır. Nasıl oldu da Türkiye bu hale geliyor?

“NASIL OLDU DA TÜRKİYE’Yİ BU HALE GETİRENLERLE BİRLİKTE BİR ÜLKENİN İÇİŞLERİ BAKANI OTURUP BERABER FOTOĞRAF ÇEKER”

Ve nasıl oldu da Türkiye’yi bu hale getirenlerle birlikte bir ülkenin İçişleri Bakanı oturup beraber fotoğraf çeker. Mezara saldıranlarla oturup fotoğraf çekeceksiniz, üstelik nerede, karakolda çekeceksiniz fotoğrafı, bu ne demektir, 'istediğiniz kadar istediğiniz kişinin mezarına saldırabilirsiniz, sizin tek güvenceniz benim' demektir bu fotoğraf. O fotoğrafı çektiren kişinin siyasette yeri yoktur, inançta yeri yoktur, ahlakta yeri yoktur, hayatta yeri yoktur o fotoğrafı çektirenin. Gerginlik istemiyoruz. Ülkemizin dünya kadar sorunu var. Evet sorunu var. Oturup beraber sorunları konuşalım, tartışalım, çözelim, akıl akıldan üstündür.

“BÖYLE BİR AKIL TUTULMASININ OLDUĞU ORTAMDA YAŞIYORUZ”

Sorunları bir tarafa bıraktık yeni sorunlar yaratıyoruz. Allah aşkına bu ülkede Karadeniz ayakta, fındık üreticisinin sorunundan söz eden var mı iktidar kanadından, herkes hayatından memnun, ne demek herkes hayatından memnun, üzüm üreticisinin sorunu var. Tarladan buğdayı biçecek alın terinin karşılığını alacak bir bakıyorsunuz bir kararname çıkmış gümrük vergisi sıfır tahıl ithal ediliyor.  Böyle bir akıl tutulmasının olduğu ortamda yaşıyoruz.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.