Öne Çıkanlar tesk genel başkanı bendevi palandöken kılıçdaroğlu palandöken fetö şehit tesk adana Pandemi Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel yunanistan esnaf Akşener

“Metehan’dan Bu Yana Gelen Emir Komuta Zinciri Altüst Edildi”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni Kanun Hükmünde Kararname’lere ilişkin, “Metehan’dan bu yana gelen emir komuta zinciri altüst edildi. Kendisine ‘Biz Türk milliyetçisiyiz’ diyen her vatandaşımın oturup düşünmesi lazım. Metehan’dan bu yana gelen bir emir komuta zinciri bir KHK ile altüst ediliyorsa, ben onların milliyetçiliğini sorgularım” dedi.

CHP Parti Meclisi (PM) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında genel merkezde toplandı. Toplantının açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin zor günlerden geçtiğini, ülkeyi aydınlığa çıkarmanın, zor koşulları aşmanın herkesin ortak görevi olduğunu söyledi.

-“ANAYASALAR TOPLUMSAL UZLAŞMA BELGELERİDİR”-

Herkesin Türkiye’de huzur içinde yaşamak istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Farklı görüşlerimiz, kimliklerimiz olabilir, farklı bölgelerde yaşayabiliriz ama bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bunun güvencesi ülkelerin anayasalarıdır. Anayasalar o nedenledir ki toplumsal uzlaşma belgeleri olarak kabul edilirler. Anayasa kitapçığını eline alan her vatandaş ‘bu benim anayasamdır’ diyebilmelidir. Bunu yaptığımız, anayasayı bir toplumsal uzlaşma belgesi olarak kabul ettiğimiz zaman bu ülkede huzurun temellerini atmış oluruz” dedi.

-“GÜÇLERİ BİR KİŞİNİN ELİNDE TOPLARSANIZ VATANDAŞ HAK ARAYAMAZ”-

Milli egemenliğin saraydan alınıp halka verilmesinin temelinde anayasaların yattığını ifade eden Kılıçdaroğlu, vatandaşların, hiç kimsenin kulu ve kölesi olamayacağını söyledi. Anayasaya göre, her ülkenin kendi vatandaşının “özgür ve eşit” olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Anayasalar, vatandaşın haklarını güvence altına alır. Hakların güvence altına alınması güçler ayrılığı ilkesinin varlığına bağlıdır. Yani bağımsız yargıya, yürütmeye ve yasama organına bağlıdır. Daha ileri demokrasilerde medya da dördüncü güç olarak milli iradeyi temsil eder. Eğer siz, güçleri bir kişinin elinde toplarsanız, vatandaş hak arayamaz noktaya gelebilir. Eğer yargıyı siyasi otoritenin emrine verirseniz, siyasi otoritenin yaptığı işlemleri denetleyecek ortam bulamazsınız. Çünkü yargı, siyasi otoritenin emrinde olmuş olur. Bu aynı zamanda, adalet dediğimiz kavramın yıpranmasına da yol açar. Adalet mülkün, yani devletin temeliyse, bunun temelinde de bağımsız, tarafsız yargı yatar. Aksi halde devlet dediğimiz kurum çökmüş olur, bugün geldiğimiz nokta da maalesef budur.”

-“YENİKAPI’DAN SONRA İLK YAPTIKLARI İŞ TOPLUMA İHANET ETMEK OLDU”-

Kılıçdaroğlu, “Yenikapı ruhu” tartışmalarında da değinerek, “Açık ve net söylüyorum Yenikapı’da saydığım 12 maddenin yine arkasındayım. Yenikapı ruhuna ihanet etmeyen tek lider, Yenikapı ruhunu sonuna kadar savunan tek lider benim. Diğerleri çıktılar hamaset yaptılar ve ilk yaptıkları iş, bu topluma ihanet etmek oldu. Kendi partilerinin mutfağında dayatmacı anlayışla anayasa taslağı hazırladılar. Oysa biz, toplumsal uzlaşmadan, birlikten, beraberlikten söz ettik” dedi.

-“MİLLİYETÇİLİKLERİNİ SORGULARIM”-

Yenikapı’da “Camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayın” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Adliyeye, camiye siyaseti soktular ve kışlayı tamamen siyasetin emrine verdiler, dün yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle. Metehan’dan bu yana gelen emir komuta zinciri altüst edildi. Kendisine ‘Biz Türk milliyetçisiyiz’ diyen her vatandaşımın oturup düşünmesi lazım. Metehan’dan bu yana gelen bir emir komuta zinciri bir KHK ile altüst ediliyorsa, ben onların milliyetçiliğini sorgularım” diye konuştu.

-“BİR PARTİ GENEL BAŞKANI AYM’YE 12 ÜYE ATAYACAK”-

Kılıçdaroğlu, bu anayasa değişikliği parlamentodan aynen geçerse, bir partinin genel başkanının, 15 Anayasa Mahkemesi üyesinin 12’sini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun da üyelerinin çoğunu atayacağını kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Bu anayasa değişikliği geçerse, bugünkü cumhurbaşkanı, bir sonraki günün cumhurbaşkanı olmayacak. O cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak ve o partinin genel başkanı olarak Anayasa Mahkemesi’ne 12 üye tayin edecek. Bana söyler misiniz dünyada hangi demokraside bir partinin genel başkanı Anayasa Mahkemesi’ne 12 üye atıyor, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun yarısından fazlasına atama yapma yetkisine sahip?” diye sordu.

-“BU ANAYASA GEÇERSE TÜRKİYE CUMHURİYETİ PARTİ DEVLETİNE DÖNÜŞECEK”-

Kılıçdaroğlu, bunun adliyeyi ve yargıyı siyasallaştıracağını, yargıya duyulan güveni dinamitleyeceğini ifade ederek, şöyle devam etti:

“Getirilen değişikliğin, teklifin ne kadar vahim sonuçlar doğuracağını henüz büyük kitleler farkında değil. Bunları anlatmak bizim borcumuz, görevimizdir. Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir devlet değildir. Demokrasi, özgürlükler konusunda ağır bedeller ödemiş bir devlettir. Hem bedel ödeyeceksiniz hem el kaldırıp indirmeyle demokrasiyi 1789’un sonuna, Ortaçağ’ın karanlığına götüreceksiniz, buna izin vermeyeceğiz. Eğer bu anayasa geçerse Türkiye Cumhuriyeti bir parti devletine dönüşecektir. Hangi parti iktidardaysa devlet ona göre şekillenecektir. Yeni gelecek genel başkan bütün bakanlıkları bir gecede kapatabilecek, yeni bakanlıklar açabilecektir. Bütün vilayetleri kapatıp, yeni vilayetler inşa edebilecektir. Merkez Bankası’ndan tutun, Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu’na kadar bütün kurumları istediği gibi düzenleyebilecektir. Burası Patagonya mı? Avrupa Birliği’ne üye olmak için sıradayız, OECD’nin üyesiyiz, NATO üyesiyiz, yönümüzü çağdaş dünyaya, uygar dünyaya çevirmişiz, nasıl Ortaçağ karanlığına bizi sürüklemek istiyorlar? Bu konuda hepimize görev düşüyor.”

-“ANAYASA’NIN 38 MADDESİ DEĞİŞTİ, KAVGA OLDU MU?”-

Mevcut anayasanın “Partiler anayasa değişiklik teklifinde bulunamaz” dediğini belirten Kılıçdaroğlu, hatırlatarak, 12 Eylül darbe Anayasası bile bu kadar özenli davranırken, parti kültürüyle, mutfakta anayasa değişikliği hazırlandığını ifade etti. Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in, her partinin eşit sayıda katılımıyla “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” kurdurduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Bizim görüşümüz, felsefemiz, inancımız bu. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, ‘Ben fazla oy aldım, istediğimi dayatırım’ mantığının tamamen dışında bir toplumsal uzlaşma kültürü içinde böyle bir öneri geldi ve bu öneri kabul edildi. Rahmetli Ecevit'’in başbakanlığı döneminde, Anayasa’nın 38 maddesi değişti, kavga oldu mu? Hayır. Gerginlik oldu mu? Hayır. Toplum birbirine girdi mi? Hayır. parlamentoda kavgalar oldu mu? Hayır. Partiler oturdular, anlaştılar ‘Evet, bu bizim anayasamızdır, benim anayasam kadar, diğer partinin de anayasasıdır, bana oy veren vatandaş kadar, diğer partilere oy veren vatandaşların da anayasasıdır’ dediler ve değişiklikleri parlamentoda büyük bir anlayış ve uyum içerisinde geçirdiler. 2010’dan sonra AKP tam tersini yaptı, ‘Benim milletvekilim fazla’ dayatma kültürüyle, Anayasa’yı değiştirmek istediler.”

-“OKYANUS ÖTESİNE SAYGILARINI, SEVGİLERİNİ GÖNDERMİŞTİ”-

Kılıçdaroğlu, 2010 anayasa değişliği referandumu sırasında il il, ilçe ilçe dolaştıklarını anlatarak, “Sakın buna ‘evet’ demeyin dedik, Türkiye’de bağımsızlığı elden gider, Türkiye daha kötü tablolarla karşı karşıya kalır’ dedik. ‘Hayır, biz üstünlerin hukukunu yıkıyoruz, hukukun üstünlüğünü getiriyoruz’ dediler. Pensilvanya’daki o dönem dost, şimdi düşman belledikleri kişi de demeçler veriyordu, 2 Ağustos 2010’da; ‘imkan olsa mezardakileri bile kaldırarak ‘evet’ oyu kullandırmak lazım’ diyordu Fetullah Gülen. Sonra kendisi de referandum sonrası olumlu çıkınca kürsüye çıkıp okyanus ötesine saygılarını, sevgilerini göndermişti. Bu anayasa değişikliğinden sonra ne oldu? Yargıtay’a 160 militan atanmadı mı, yargı FETÖ örgütüne teslim edilmedi mi? Her davalarına bakan, her istediklerini yapan bir yargı tablosu çıkmadı mı? Sonra 15 Temmuz’a gelindi iş sona erdi, FETÖ bir numaralı düşman oldu” diye konuştu.

-“20 TEMMUZ’DA GERÇEK DARBE YAPILDI”-

Hukukun üstünlüğünün savulmasının farklı bir şey olduğunu, öncelikle içselleştirilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Her vatandaşın hakkı ve hukuku vardır, her vatandaşın düşüncesi vardır ve makbuldür’ diyeceksiniz, sınırlamayacaksınız. İnsanları düşünceleri ve haklarıyla birlikte değerlendireceksiniz. Bunlar yapılmadı” dedi.

Dönemin HSYK Birinci Başkanı İbrahim Okur’un, 15 Temmuz sonrasında verdiği ifadede, “Fethullah Gülen cemaati mensuplarına, Yargıtay için 110’a yakın, Danıştay için 37’ye yakın kontenjan vermek zorunda kaldık. Bize talimatı bizzat Ahmet Kahraman vermiştir” dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ahmet Kahraman kim, dönemin Adalet Bakanlığı müsteşarı. Bir müsteşar bakanından, başbakanından habersiz bir cemaate 110 kontenjan verir mi? Kıyamet kopmaz mı?” diye sordu.

Sadece yargının değil, devletin bütün kurumlarının teslim edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Niye paralel devlet diyorlar, ikinci paralel devleti kim oluşturdu, CHP mi oluşturdu? Kim yaptı bunları, iktidarda kimler vardı, her vatandaşımın kendisine sorması gerekir bunları. 15 Temmuz ‘kontrollü darbe girişiminden’ sonra, 20 Temmuz’da gerçek darbe yapıldı. 20 Temmuz’u hiç kimsenin unutmaması lazım. Parlamentodan OHAL yetkisinin alındığı tarihtir” dedi.

-9 MADDE SIRALADI: “TÜRKİYE TOTALİTER BİR İSTİHBARAT DEVLETİNE DÖNÜŞTÜ”-

Kılıçdaroğlu, 20 Temmuz’un ardından Türkiye’de ne olduğunu ise 9 maddede şöyle sıraladı:

“1-TBMM, OHAL kararnameleriyle devre dışı bırakılmanın ötesinde, parlamentonun vermediği yetkiler de OHAL kararnameleriyle düzenlenmiştir ve düzenlenmeye de devam edilmektedir. Bu anayasa dışı uygulamaya TBMM Başkanı göz yummuş, hükümete uyarı yapma görevinde dahi bulunmamıştır.
2-Bu süreçte kolektif suç yaratılmış, açıkça evrensel hukuk kuralları çiğnenmiş, Türkiye’nin itibarıyla oynanmıştır.
3-OHAL ile muhalif medya susturulmak istenmiş, gazeteler, televizyonlar, radyolar kapatılmış, hapishanelerinde 150’ye yakın gazeteciyle Türkiye, dünyadaki kara listeye girmiştir.
4-Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, hükümet BM’ye başvurarak, OHAL uygulamalarıyla adil yargılamayı rafa kaldırdığını, tutulanlara insanca davranmayacağını yani işkence yapacağını bütün dünyaya ilan etmiştir.
5- Darbe girişiminde bulunanlarla mücadele hukuk zemininden çıkarılmış, mücadele adeta bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edilmiştir.
6- İş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar konuşamaz noktaya getirilmiştir. Şu anda Türkiye’de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur.
7- KHK’larla bilim üretim alanı olan üniversiteler susturulmuş, darbe girişimiyle hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce akademisyen ya hapse atılmış ya da görevlerine son verilmiştir.
8- Yaratılan atmosfer nedeniyle suçlu suçsuz demeden, araştırmadan hakim, her önüne geleni tutuklamıştır. Çünkü tutuklamasa FETÖ ile irtibatlandırılacağı endişesine kapılmıştır. Üzülerek ifade edelim ki Anayasa Mahkemesi de açıkça bu atmosferin etkisinde kalmıştır.
9-Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıkmış, güçler ayrılığı ilkesi fiilen rafa kaldırılmıştır. Açıkça söylemek gerekirse Türkiye bugün totaliter bir istihbarat devletine dönüşmüştür. Son yayınlanan KHK’larla bu düşünce daha da pekişmiştir.”

-“İSTEDİĞİNİZ KANUNU ÇIKARIYORSUNUZ, REJİMİ NİÇİN DEĞİŞTİRİYORSUNUZ”-

Kılıçdaroğlu, şimdi ise “20 Temmuz darbecilerinin”, fiili durumu anayasal zemine çekmek istediklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

“Bunu için anayasa değişikliğini bir teklifle parlamentonun önüne getirdiler. Demokratik parlamenter rejimi, totaliter bir rejime dönüştürmek istiyorlar. Güçler ayrılığı ilkesini kaldırıp vatandaşın hak arama güvencesini sonlandırmak istiyorlar. Şu iki temel soruyu sormak zorundayız, birincisi şu; 15 yıldır AKP iktidarda. 15 yıldır hangi kanunu istediniz de parlamentodan çıkaramadınız? Tek başına iktidarsanız, çoğunluğunuz var istediğiniz kanunu çıkarıyorsunuz o zaman rejimi niçin değiştiriyorsunuz?

İkinci soru daha önemli; bu anayasa değişikliği Türkiye’nin hangi sorununu çözecek? Bir Allah’ın kulu çıksın desin ki ‘şu anayasa değişikliği ile Türkiye’nin şu sorunu çözeceğiz.’ İstediğin kanunu çıkarıyorsun, parlamentoyu istediğin saatte çalıştırıyorsun, kendi partinin milletvekillerine her emri veriyorsun ve koşulsuz onlar sana uyuyorlar. Hangi gerekçeyle siz bu anayasa değişlik teklifini parlamentoya getiriyorsunuz, bunu merak ediyorum.”

-“HER TÜRLÜ HUKUKSUZLUK MİLLİ İRADE KİSVESİYLE MEŞRULAŞTIRILIYOR”-

Türkiye’nin bir ortaçağ karanlığına sürüklenmek istendiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Her türlü hukuksuzluk milli irade kisvesiyle meşrulaştırmaya çalışılmaktadır. Seçimlerde halk, kendisine ait egemenliği devretmez, egemenlik tasarrufunun kim tarafından kullanılacağını belirler. Milletin tercihi esastır, ancak bu tercih koşulsuz değildir, zira milletimiz tercihini yaparken seçtiği cumhurbaşkanının ve iktidarın anayasa ve yasalara uyacağını düşünür. Namusu ve şerefi üzerine edeceği yemine sadık kalacağına inanır ve oyunu ona göre verir. Dolayısıyla sadece Anayasada açıkça tanımlanan yetkileri kullanma hakkına sahip bir cumhurbaşkanı, milletten aldığı yetkiyi, milletin haklarını ve anayasayı ihlal etmek için kullanamaz” dedi.

-“TÜRKİYE’Yİ TOTALİTER ZİHNİYETE ASLA TESLİM ETMEYECEĞİZ”-

Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin seçilmiş olmayı mutlak ve sınırsız bir egemenlik olarak düşünmemesi gerektiğini belirterek, “Herkese ve her kuruma hükmetme hakkını elinde görmemelidir. Demokrasilerde devlet gücünü, milli irade, ulusal güvenlik ve halkın çıkarı gibi kavramlarla istismarına yer yoktur. Bu kural totaliter yönetimlerde vardır.

Parlamenter demokratik sistemde TBMM, cumhurbaşkanının arka bahçesi değildir ve olamaz da. Türkiye tek başına bir otokratın ve onun etrafında kümelenmiş küçük otokratların tahakkümüne mahkum edilemeyecek kadar büyük bir ülkedir. Siyaset, milletin birliğini temsil etmesi gereken bir makam tarafından, bunun tam aksine kendisinden olmayan herkesi düşmanlaştırma yoluyla ve milleti bölerek icra edilmektedir” dedi.

PM üyelerine seslenen Kılıçdaroğlu, “Bugün tarihi bir sorumluluğumuz vardır. Türkiye’yi bir totaliter zihniyete asla teslim etmeyeceğiz. PM’den istediğim budur” diye konuştu.

Anahtar Kelimeler:
Chp Pm8 Ocak 2017 Chp Pm
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.