Öne Çıkanlar tesk genel başkanı bendevi palandöken kılıçdaroğlu Pandemi palandöken şehit adana fetö tüik abd tesk yunanistan Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel

MHP'li Akçay: “Öteki-Beriki” Demeyecek, Sadece “Türk Milleti” Diyeceğiz"

2017 Bütçe görüşmelerinde MHP adına söz alan Grup Başkan Vekili Erkan Akçay, “Bütçe, TBMM’nin önümüzdeki 1 yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisi verdiği bir belgedir. Bütçenin amacı dirliktir, düzenliktir, güvenliktir, eğitimdir,  sağlıktır. İştir, aştır. Kaygısız ve müreffeh bir hayat, daha iyi bir gelecektir. Bütçe bunun için yapılmalıdır. Bütçe müzakerelerini aynı zamanda iktidara ayna tutma, milletimize hakikatleri anlatma vesilesi görüyoruz” dedi.

Akça konuşmasına, Bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı ve muhterem heyetinizi şahsım ve MHP Grubu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlarken, öncelikle; Bizlere bu güzel vatanı emanet eden cennet mekân atalarımızı, Milleti, devleti ve vatanı uğruna canlarını feda eden bütün şehitlerimizi,  
Cumhuriyetimizin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, Partimizin kurucusu Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i rahmet ve şükranla anıyorum. Şu anda yurt içinde ve yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve aziz milletimizin dirliği için vazifeleri başında mücadele veren kahramanlarımızı başarı dileklerimle selamlıyorum. diyerek başladı.

MHP'li Akçay, Biz MHP olarak bütçe görüşmelerinde bütün vatandaşlarımızın güvenlik, adalet ve refah taleplerinin takipçisi olacağız. Bunun içindir ki burada Türk milletinden aldığımız yetkiyle görevimizi icra ederken suyun aktığı yatağı aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. Meclisimiz için suyun yatağı Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi, Türk milletinin varlık ve beka ilkelerdir. Bu ilkeler millete vekalet bilincimizdir. Bu çatı altında kimsenin memleketin altını üstüne getirme, keyfî ve tehlikeli çıkışlarla kalkınma yürüyüşümüzü kabusa çevirme yetkisi yoktur. Şu kapılardan girdik ve bir yemin ettik. Ettiğimiz yemine sadık kalınmayacaksa bu sıralar boşuna meşgul edilmemelidir. 

Bugün başladığımız bütçe görüşmelerinde biz MHP olarak; “Öteki - beriki” demeyecek, sadece “Türk milleti” diyeceğiz!..  “Sizin mahalle - bizim köy” demeyecek, sadece “kamu” diyeceğiz.
 
Unutmayınız; Bu yüce meclis, başka bir ajandası olmayan, iradesini kimseye ipotek etmeyen bütün vatandaşların temsil edildiği bir çatıdır. Bu meclis Kurtuluş Savaşını gerçekleştiren, hürriyet ve istiklalimizi kazandıran gazi Meclistir. Bu çatı altında size sesimi ulaştıran şu mikrofonun her bir kablosunda dahi kefensiz yatan şehitlerin, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı vardır. Bu kürsüde Türk milletinin birliği, bekası ve menfaatleri aleyhine konuşulamaz!
 
Burası, saray bahçesi, kubbe altı, divan-ı hümayun değildir. Burası entel kafeteryası değildir. Terörist hücresi hiç değildir. Burası Türk milletinin kürsüsüdür. Milli Hâkimiyet, bu kürsüde tecelli eder. Demokrasi memlekete buradan gider. Hukuk, töre burada kurulur. Ve Türk Milleti bütçe hakkını burada kullanır.
 
Milletin bütçe hakkı hükümete büyük sorumluluk yükler
 
Ordusuna sahip çıkamamış, peygamber ocağına teröristlerin sızmasına göz yummuşsanız Milli Savunma Bakanlığının bütçesini yapsanız ne olur; yapmasanız ne olur! Süleyman Şah Türbesini koruyamazken, Ege’de Türk adalarına sahip çıkamazken, milli çıkarlarımızı bir aşiret liderine bağlarken, ülkemizi toplama kampı haline getirirken Dışişleri Bakanlığı bütçesini nasıl görüşeceğiz?
 
Çocuklarımız sözde öğrenci yurtlarında yanarak can verirken, tacize uğrarken Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bütçesini görüşseniz ne olur! Türk tarımı çökmüşken, meyve dalında, sebze toprağında kalmışken, hayvancılığı ithalata bağlarken Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bütçesinde ne diyeceğiz? Ödenemeyen çekler, protestolu senetler, geri dönen krediler artarken, esnaf kan ağlarken Ekonomi Bakanlıklarının bütçesinenasıl bakacağız? Yaptığınız milli görevin şuuruna varmazsanız; milletin canına, malına, emeğine, ekmeğine, değerlerine, yer altı ve yerüstü zenginliklerine sahip çıkacak Milli ve Milliyetçi bir duruştan yoksunsanız ülkenin bütçesini yapsanız ne olur; yapmasanız ne olur!

Bütçeyi hangi ortamda görüşüyoruz?
 
2017 yılı bütçesini ağır ekonomik, siyasi ve toplumsal koşullar içerisinde görüşüyoruz. Ülkemizin iç ve dış güvenliği çok ciddi tehlike ve tehditlerle karşı karşıyadır.  Milletimizi ve vatanımızı hedef alan alçak terör saldırıları artarak devam etmektedir. Toplumsal hayat ziyadesiyle elektrik yüklüdür. Türkiye bir husumet çemberinin içerisinde bunalımdan çıkış yolu aramaktadır. Üstelik 15 Temmuz günü milli irade ve Türk milletialçakça bir saldırıylakarşı karşıya kaldı. Milletimiz endişeli ve rahatsız, kurumlar kavgalı, çalışma barışı bozulmuş, adalet sancılı, ekonomi sıkıntılı, ülkemiz krizlere itilmiş haldedir. Artık hiçbirimizin sorumluluktan kaçamayacağı günlerden geçiyoruz. Armudun sapı üzümün çöpü diyecek günlerde değiliz.
 
İşte bunun içindir ki, 15 Temmuz hain teşebbüsünün püskürtülmesiyle hevesleri kursaklarında kalan hıyanet odaklarının ekonomide kriz oluşturma gayretleriyle de karşı karşıyayız. 2000 ve 2001 yıllarında nasıl ki Türk milletine mali ve ekonomik bir savaş açıldıysa bugün de benzeri günlerden geçiyoruz. Kriz havarilerinin oyunları o günlerden itibaren peşimizi bırakmadı. Aynı oyun yeniden sahnededir. Dün bizi eleştirenlere karşı bugün milli duyarlılıkla yaklaşıyoruz. “Krizden medet ummanın Türkiye’ye ihanet olduğu” bilinciyle hareket ediyoruz. Bizler birer Türk milliyetçisi olarak “hükümet nasıl kaybederse kaybetsin” anlayışında olmadık, olmayacağız. Krizlere ve ekonomik cephelere karşı Türk milletinin safında olacağız, olmaya devam edeceğiz. El ele vereceğiz.
 
Türk milleti hafızası olan bir millettir
 
Binlerce yıldır yaşadığımız olaylar, hafızamızdan süzülüp gelen tecrübeler, bizi Türk milleti yapan değerler bugünümüze ışık tutmaktadır. Bütün sorunlara milli tarih şuuru içinde bakmamız halinde milletimizin bize verdiği kutsal vekâlet görevini hakkıyla yerine getirebileceğimizi düşünüyorum.
 
Herşeyden önce şunu görmeliyiz ki, emperyalist güçlerinbüyük düşleri yüzlerce yıldır coğrafyamızda tekrar tekrar sahnelenmektedir. Dün Haçlı seferleriyle, Hınçak - Taşnak çeteleriyle, Lawrance’lerle, çeşitli isyanlarla, Anadolu’daki Türk varlığına meydan okuyanlar bugün PKK’yla, PYD’yle, FETÖ’yle, IŞİD’le, İmralı’daki, Pensilvanya’daki elebaşlarıyla aynı hayallerin peşinden koşuyorlar. Tarih geçmişten ders çıkarmayan milletlerin zilletleriyle doludur. Devletsiz ve ordusuz toplumlar ayak altında ezilir. Devletimiz ve milletimiz amansız saldırılar altındadır. Ancak bu saldırılar binlerce yıllık kutlu yürüyüşümüzü durduramayacaktır.  
İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in ifade ettiği gibi;
 
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.
 
Akçay, Unutulmamalıdır ki Türk milleti birlik içinde olduğunda büyük medeniyetler kurmuş, tarihin akışını değiştirmiş, dünyaya mührünü vurmuştur. 15 Temmuz’da Türkiye topyekûn bir darbe teşebbüsüne maruz kaldı. Başkentimiz,milli iradenin tecelligahı Meclisimizsaldırıya uğradı. Vatandaşlarımız kurşunlandı. 15 Temmuz’da demokrasi askıya alınmak, milli irade yok edilmek istendi. 15 Temmuz’da Türkiye’nin bölünmesi ve bölüşülmesi için taşeronlar işe koyuldu. Bu haliyle 15 Temmuz yeni bir işgal hamlesi ve iç savaş girişimidir. Kardeşliğimiz hedef alınarak; geleceğimiz karartılmak, birlikte yaşama irademiz hançerlenmek istendi. Türk milleti bu düşman saldırısını püskürtmüştür. Ancak yaşadığımız travma ve tehlike henüz sona ermemiştir. Ülkemiz çok hassas ve tehlikeli bir dönemden geçmektedir. Bu nedenle 15 Temmuz bir milattır. Türkiye olağanüstü ve gayri meşru bir durumla karşıya bırakılmışken, Türkiye Cumhuriyeti en karanlık günlerinden birini yaşamışken hiç kimse 15 Temmuz yaşanmamış gibi hareket edemez. İşte bu nedenle 15 Temmuz herkes için bağlayıcıdır.

15 Temmuz Ve MHP'nin Duruşu

15 Temmuz darbe girişiminin ilk hareketlerinin başladığı andan itibaren, daha ilk dakikalarda, devletin en yüksek katlarından dahi henüz bir açıklama yapılmamışken, Sayın Genel Başkanımız bu darbe teşebbüsünün karşısında olduklarını açıklamış, devletin ve hükümetin yanında yer aldıklarını açıkça beyan etmiştir. Bu duruş aynı dakikalarda bütün yurt sathında yankısını bulmuş, MHP milletimizle birlikte gereken refleksi göstermişlerdir.
 
Bu duruş iyi görülmeli ve anlaşılmalıdır. Bu duruş demokrasi ve hukuktan yana bir duruştur. Bu duruş milli iradeye sahip çıkma duruşudur. Bu duruş tarih şuurunun rehberlik ettiği “ebed-müddet devlet” duruşudur.
 
MHP çok iyi görmüştür ki, 15 Temmuz kalkışması sadece hükümete karşı değil, topyekun Türkiye Cumhuriyetine, bütün kurumlarına, bütün millete, milli iradeye karşı yapılmıştır.MHP’nin duruşu konjonktürel değil, ilkesel bir duruştur. Bu duruşun ama’sı, fakat’ı, lakin’i yoktur.
 
15 Temmuz Ve FETÖ’yle Mücadele konusuna da değinen Akçay; İsyan girişiminin ardından Türk milleti iktidarıyla muhalefetiyle bir ve bütün olduğunu yedi düvele haykırmıştır. Bu dip dalgası, darbe girişiminin tüm unsurlarıyla mücadele etmesi için hükümete desteğe de dönüşmüştür. Bu çerçevede devleti bir ur gibi saran FETÖ’nün medyadan eğitime, sağlıktan adalete, yargıdan emniyete, TSK’dan sivil toplum kuruluşlarına kadar çöreklendiği her yerdeki yapılanmasıyla mücadele edilmektedir, edilmelidir. Ancak 8 kollu ahtapotun siyasi ayağıyla mücadele halen fludur, görünmemektedir.
 
Siyaset kurumunun içinden, başka mercilerden emir alan kuklalar kesilip atılmadıkça bu mücadeleden başarıyla çıkamayız. Bunun için FETÖ’nün siyasi yapılanmasının tasfiye edilmesi ve hesap sorulması bu örgütün bir daha başımıza bela olmaması için temel şarttır. Görüyoruz ki, öğretmenden yargı mensubuna, polisten subaya, ebeden hemşireye, memurdan zabıt katibine, çaycıdan çorbacıya kadar on binlerce kamu görevlisi, medya ve STK mensubu gözaltına alınmış, tutuklanmış ve ihraç edilmiştir. Ancak, siyasi ele başılar teşhis ve teşhir edilmemiştir. Yurtta Sulh Konseyi’nin mensupları kimlerdir, neden açıklanmamaktadır?
 

Akçay; "Eğer siyaset ayağındaki ve Yurtta Sulh Konseyi’ndeki elebaşılar açığa çıkarılmazsa mücadele büyük zafiyete uğrayacak, darbe alacaktır. Ayrıca neredeyse 100 bin’i bulan tutuklama ve ihraçlardaki bazı mağduriyetler bir an önce giderilmezse istismara çok açık bir ortama yol açılacaktır. FETÖ’nün ekmeğine yağ sürülecektir. Zaten ekonomi sıkıntıda, toplumsal gerilimler artmakta, işçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli adeta burnundan solumaktadır.          İktidarı uyarıyoruz: Ülkemiz üzerinde kötü emel besleyen odaklar bir sosyal patlamaya zemin hazırlamak için sinsi sinsi çalışıyorlar. Bütün bu sorun alanlarındaki süreçlerin çok iyi yönetilmesi gerekmektedir. Adalet terazisi hassas tartmalı, hukuk çok iyi işlemelidir." dedi. 

 Bu zor günlerden çıkmak için devlet yönetimini elbirliğiyle rayına oturtmamız gerekiyor.FETÖ’yle, terörle mücadelenin ve dış politikayı iyi yönetmenin en önemli yönü budur. Devletin hiçbir alanda boşluk bırakmaması gerekmektedir. Düşünün, devlet zafiyet alanı bırakmasaydı, informel yapılarla merdiven altı siyaset yapılmasaydı, bunlara açık veya kapalı yol verilmeseydi, PKK ve FETÖ güç kazanabilir miydi? Çözüm sürecinin ve malum cemaat işbirliğinin ülkemizi büyük bir belanın içine attığı açık seçik ortaya çıkmıştır. Milli eğitimle oyuncak gibi oynanmasaydı, kaliteli bir eğitim sunulabilseydi, hatta üniversitelere girişte dershanelere ihtiyaç duyulmasaydı FETÖ gelişebilir miydi? Devlet, öğrencilerin yurt ihtiyacını karşılasaydı FETÖ güç kazanabilir miydi? Önce devleti devlet gibi çalıştıracağız. Milli iradenin verdiği iktidar yetkisinin hiçbir illegal odakla paylaştırılmaması gerekir, yoksa bugün FETÖ gider, TETÖ gelir, METÖ gider, SÜTÖ gelir.
 
Siyaset Ve Kandırıldık Söylemi 
 
Türk siyasetinin, devlet yönetiminin ilkeli ve dürüst politikalara ihtiyacı vardır. Siyaset kısa menzilli bir koşu değildir. Siyaset egoların, çıkarların tatmin aracı da değildir. Siyaset büyük Türk milletine hizmet için verilmiş şerefli bir görevdir. Bu imkâna sahip olan her kişinin Sayın Genel Başkanımızın Türk siyasetine kazandırdığı “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” düsturunu ilke edinmesi gerekir. Bu düstur Türk siyasetinin pusulasıdır.
 
14 yılın bütün günahlarının gizli olduğu kelime “kandırıldık” ibaresidir. Kulaklarını her türlü ikaza kapatanlar her defasında ‘kandırıldık’ ‘çok safmışız’ ‘ne istediler de vermedik’ ifadelerinin arkasına sığınamaz. Neticede iktidar sahipleri kandırılmakla, gafil avlanmakla bindikleri dalı kesmişlerdir.
Unutulmamalıdır ki, devlet makamı kandırılma yeri değildir. Bu kadar çok kandırılan bir heyet yönetme ehliyetini ve temyiz kudretini kaybetmiş demektir.

Şahsi Ve Keyfi Yönetim
 
MHP'li Akçay, Ülkemizi bugünlere getiren ağır sorunlar yumağında devleti yönetirken yapılan vahim hataların rolü artık görülmelidir. Yaşadığımız bazı krizleri doğru teşhis etmemiz gerekmektedir.Yaşanan menfi hadiselerin arkasında iyi yönetememe sorunu vardır. Anayasa, kanun, hukuk hiçe sayılmıştır.
Türkiye şahsi ve keyfi bir anlayışla yönetilmektedir. Devleti idare etmekle vaziyeti idare etmek arasında dağlar kadar fark vardır. Yönetemeyenler suçu kendinde arayacaklarına kabahati sisteme yükleyerek sorumluluktan kaçamazlar.Sorunlar ağırlıklı olarak devletin kurum ve kurallarıyla yönetilmemesinden kaynaklanmaktadır. Elbette sistemdenkaynaklanan arızalar da mutlaka giderilmelidir. İşte bugünlerde devletin fiziğini, kimyasını düzeltmek için bir fırsat var önümüzde. Devleti yeniden devlet gibi yönetmek, 15 Temmuz sonrası kaos arzulayanların önünü kesmek için bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. Bugün tartışmamız gereken yönetimin kimlerde olduğu değil, ülkemizin nasıl yönetildiği ve yönetilmesi gerektiğidir. Sayısal çoğunluğa dayanarak her gelen iktidarın yeni bir sistem tartışması açmasına imkân vermeyecek bir model arayışında olmalıyız. Bugün veya yarın, hiç kimsenin Türkiye’ye patinaj yaptırmaya hakkı da, yetkisi de yoktur. Bunun için ilk olarak devleti hukuk düzenine yeniden oturtmalıyız. Kurum ve kurallarıyla yönetilmeyen, şahsi ve keyfi yönetilen devlet hukuk düzeninden çıkar. Hukuktan yoksun bir devlet yönetimi ülkeyi çivisinden çıkarır. Hukuk devletinde yetki varsa karşısında mutlaka sorumluluk da olacaktır, olmalıdır. “Ben yetkimi kullanırım ancak sorumluluk almam” denilemez.
 
Tarihimizde nasihatnamelere, siyasetnamelere ne ad vermişler biliyor musunuz?  “BENGÜ”. Yani “ebedi ölümsüzlük” demişler. Peki bu yazıtlardaki ilkeler niye ölümsüzdür? Çünkü bu yazıtlar, şanlı tarihimizde kurduğumuz devletlerin sınırlarına bir nişan olarak dikilmek suretiyle devlet-ebed-müddet’in mühürleri olmuşlar, devletin bekasını sembolize etmişler, bir devletin nasıl yönetileceğinin reçetesini sunmuşlardır. Çünkü bu ölümsüz metinlerin neredeyse tamamında devletin olmazsa olmazı;töre ve hukuk, “erdem”, “ahlak”, “vatan” ve “millet” odaklı olmanın yanısıra bir devleti ayakta tutan en önemli kavram olan ADALET üzerinde durulur…
 
Evet, adalet ve töre Türk milleti için;  ekmekten, sudan, evden, ocaktan ve dahi devlete baş olmaktan daha öncelikli, daha değerli ve daha kutsaldır.  
Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig'de der ki: "Adalete istinat eden kanun bu göğün direğidir; kanun bozulursa, gök yerinde duramaz." Çünkü devlet adalet üzerine inşa edilir. Devleti kurum ve kurallarıyla yönetirseniz devlet hukuk ve adalet devleti olur. Genel kabul görmüş terminolojiye göre devlet bir milletin siyasi, hukuki ve idari teşkilatı demektir. Ancak buna ilaveten devlet, Türk kültüründe saadet, mutluluk, dirlik, düzenlik anlamına gelmektedir.
 
Adaletin ne denli önemli olduğunu; Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu  bakın ne güzel anlatmış:
 
“Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir. 
Temele taş bulmak gecikebilir. 
Devlete baş bulmak gecikebilir. 
Adalet gecikmez, tez verilmeli…” 
Hukukun üstünlüğüne hürmet siyaset gömleğini giyenlerin en bariz sorumluluğudur. Adalet mülkün temelidir. Güvenlik olmadan adalet, adalet olmadan güvenlik ve özgürlük olmaz.
 
Başkanlık-Fiil Durum
 
Akçay, Başkanlık konusunada değinerek, Türkiye’nin içine sürüklendiği buhranlı süreçleri iyi idrak etmemiz gerekmektedir. Elbette sorunlar ve engeller bir taraftan hızla güçlenmektedir. Ancak diğer taraftan fırsatlar, bunalımlardan çıkış yolları, yakın ve uzak vadedeki hedefler de karşımıza çıkmaktadır. Asıl mesele, bu durumu kavrayıp değerlendirebilecek devlet şuuruna sahip olabilmektir. İçinden geçtiğimiz şu zor günlerde Anayasa tartışmalarını kişilerden ve bugünden bağımsız ele almalıyız. Meseleye dün-bugün-yarın perspektifiyle bakmalıyız.
 
Mesele kimin ne olacağı, hangi makama geleceği değil, Türk Milletinin, Türk Devletinin, Türk Vatanının beka meselesidir. Mücadelemiz koltuk sevdası değil, Türkiye’nin önünü açacak bir Anayasal yönetime sahip olmaktır. İllüzyon mühendislerinin peşine düşülmemelidir. Kara propagandaya, felaket tellallarına itibar edilmemelidir. Devlet yönetiminin Anayasal ve hukuki bir zeminde çalışmasını istiyoruz. Aksi haldefiili durum, sürdürülemez bir devlet yönetimini dayatmaya devam edecektir. Son günlerdeki tartışmalarda kara propaganda yaparak tahterevalli siyaseti güdenler fiili durumun devam ederek toplumdaki kamplaşmaları ve krizleri derinleştirmek isteyenlerdir. İşte biz bunu engellemek istiyoruz.
 
“Milliyetçi Hareket Partisi’nin yolu hukukun üstünlüğünü esas alan, çok partili, demokratik, parlamenter, hürriyetçi nizamdır.” 
Biz ilhamımızı Yusuf Has Hacip’in asırlar öncesinden tescil ettiği“Dayanağı düz duran bir şeyin bütünü de düzdür. Her iyi parçanın bütünü de düzgün olur. Hangi şey düz ve doğru ise düşmez, ayakta durur.” sözünden alıyoruz. Osmanlı’nın çöküş dönemlerinde sadrazamlık yapan Yusuf Kamil Paşa ise bu duruma şöyle dikkat çekmekteydi:   “Böyle giderse; bab-ıali üzerindeki bu idare-i müstebit (SARAY BASKISI) devam ettikçe diğer taraftan da her fert menfaati şahsiyeyi menfaatiammeye tercih eyledikçe bir gün şu  tesbih gibi  dağılıp perişan olacağız”
 
Biz de bunu görüp Türk devletinin TESBİH tanesi gibi dağılıp perişan olunmamasını istiyoruz. Türk siyasetinin içerisine düştüğü bu kritik halden çıkışı ararken Gazali’nin yüzyıllar öncesinden gelen şu veciz sözü aklımıza geliyor: “Bir şeyi anlamadan ve ne olduğunu bilmeden reddetmek karanlığa taş atmak gibidir.” Karanlığa attığınız taş ya göz yarar ya baş!
 
 Dış Politika

 Dış Politikaya'da değinen Akçay, Bütçe gündemimizin önemli konularından biri de dış politikadır. Dış politikanın 14 yıllık özeti; milli olmaktan uzak, yönsüz ve yalnız bir dış politikadır. AKP tarzı dış politika geçmişte değerli yalnızlık gibi süslü ambalajlarla sarılan ancak şimdi muhatap olduğumuz tehlikeler karşısında anlam ifade etmeyen bir tablo göstermektedir. 14 yılda dış politika milli ve yerli bir politika olmaktan çıkmıştır. Dış politika idare-i maslahat düzeyinde günlük politikalara indirgenmiştir. Ne strateji ne de taktik düzeyde bir başarı söz konusu değildir. Önümüzde hiçbir hedefine ulaşamamış bir dış politika var. Geldiğimiz nokta, beka mücadelesidir.
 
Komşularla sorunları sıfırlamak için çıkılan yolda etrafımızda bir husumet kuşağı oluşmuştur. İçi boş ve hamasi sözlerle ülkemizin dış politikadaki eli zayıflatılmış, etkinliği, saygınlığı ve güvenilirliği zedelenmiştir. Bu dönemde dış politikada Ortadoğu coğrafyasında bir düşmanlıklar zinciri oluşturmuştur.
 
(İşte Suriye ve Irak, Mısır, Libya, AB, Rusya, ABD örnekleri önümüzde.. Dünya kamuoyundaAKP iktidarı  ülkemizi Suriye’deki terör örgütlerini destekleyen bir ülke imajına hapsetmiştir. AKP Suriye’deki terör örgütlerini destekleyen bir ülke imajında. AKP, komşuda kavga varken bu kavgayı yatıştırmak yerine körükleyen bir hükümet olarak algılanıyor. İyi bir komşu değilseniz, o zaman yanı başınızdaki inşaata karışmanıza müsaade etmezler. Suriye’nin en büyük komşusuyuz, iç savaştan en fazla etkileneniz ancak Suriye’nin geleceği için işitilecek bir sözünüz dahi yok.)
 
Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldayamaz söyleminin yerinde artık yeller esmekte, Ortadoğu’da ABD ve AB’nin terör örgütlerini muhatap aldığı, Türkiye’nin by-passedilmek istendiği bir garabet yaşanmaktadır. Önümüzde çok ciddi dış politika sorunları vardır:
 
  • Ege Denizindeki 18 Türk adası Yunan işgali altındadır. Türk topraklarında Yunan egemenliği ve bayrağı hüküm sürmektedir. 
  • Suriye’de kaos artmakta, Türkiye’nin güvenlik hassasiyeti büyümektedir. 
  • Bugün 104 üncü gününde olduğumuz Fırat Kalkanı Operasyonuyla Suriye’de terör örgütleriyle mücadelemiz devam ediyor. 
  • Kerkük’te, Musul’da, Tuzhurmatu’da, Sincar’da, Telafer’de, Halep’te, Lazkiye’de,  Humus’taTürkmenler etnik ve sistematik saldırılara ve katliamlara maruz kalmaktadır. 
  • Kilis’e sadece 60 km uzaklıktaki Halep’te insanlığın ortak mirası çökmektedir. Açlık ve su krizi kapıdadır.Irak’ın kuzeyinde bir Barzani devleti peydah olmaktadır. Kandil PKK’nın ini olmaya devam etmektedir. 
  • Kıbrıs’ta Türklük yok edilmek istenmektedir. Türk vatanı işgal tehdidi altındadır. Sırf çözüm olsun diye tavizlerle Türk vatanını terk etmek, tarihsel hak ve çıkarlarımızdan bir çırpıda ayrılmak yanlıştır, skandaldır. 
  • 24 Kasım’da Avrupa Parlamentosu müzakereleri durdurma kararı almıştır. Tarihe kara bir leke olarak geçen bu kararla Avrupa zihniyetinin Türk düşmanlığı bir kez daha teyit edilmiştir. Darbe girişimini 1,5 ay geçtikten sonra kınayan AB’nin tutumları karşısında onlara muhtaç olmadığımız bilinciyle başkent Ankara merkezli bir dış politika geliştirilmelidir. 
    Netice itibariyle, dış politika bir sorunlar yumağı haldedir. Hükümetin bütün bu sorunlara karşı milli ve güçlü bir yaklaşım geliştirmesini bekliyoruz. 
      
    Devletimiz dardadır. Demokrasimiz zordadır. Bağımsızlığımız tehlikededir. Sahip çıkmamız gereken bir vatanımız vardır. Bu yolda en büyük görev şüphesiz ki siyasilere, bizlere düşmektedir. Bugün her siyasi partinin birinci amacı devleti yönetmektir. Madem yönetmeye talibiz o zaman öncelikle devletimizi yaşatmamız lazımdır. Çünkü devlet olmazsa ne iktidar olur, ne muhalefet. Bunun içindir ki, bu zor günlerde bir taraftan muhalefet vazifesini yerine getirirken diğer taraftan da milli mukavemet sorumluluğunu unutmayacağız. Eğer vizyonunuz iktidar olmaksa devleti yaşatmak için milli mukavemet sergilemelisiniz. MHP hem milli muhalefetin hem de milli mukavemetin adıdır. Farkında ve bilincindeyiz ki; Birliğimizin ve kardeşliğimizin devamı için verdiğimiz mücadele ülkemizdeki her türlü tehdide karşı en kuvvetli cevabımızdır.
     
    Bu kürsüden büyük Türk milletinden aldığımız güçle yedi düvele haykırıyoruz: 
  • Binlerce yıllık kardeşliğin ve birliğin yoğrulduğu bu topraklar Türkiye’dir. 
  • Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye Cumhuriyeti milli ve üniterbir devlettir. 
  • Milletimizin adı Türk Milleti’dir. Bayrağımız ay yıldızlı Türk bayrağıdır. 
  • Dilimiz Türkçedir. 
  • Milli marşımız Milli Mücadele destanı olan İstiklal Marşı’dır.  
  • Yürüyeceğimiz yol demokrasi ve hukuk yoludur. 
    Bu değerleri bütün hücrelerinde benimseyenlere bir çağrıda bulunuyoruz.
     
    Bizim çağrımız kısır çekişmelere girmeden Büyük Türkiye’yi inşa etmek için kardeşliğedir; birliğedir; sağduyuyadır. Fikirde, işte, dilde birliğedir. 
    Çağrımız kendi söküğünü kendi dikebilen, namerde el açmayan, diz çökmeyen bir Türkiye’yedir. Buluşma yerimiz Büyük Türkiye’dir.
     
    Bizim için muhalefet olmak siyasi çıkarlar uğruna ülkemizin önceliklerini görmezden gelip durumdan çıkar ummak değildir. Bu sebeple çözüm üretiyoruz, yapıcı oluyoruz, yanlışın nasıl düzeltileceğini gösteriyoruz, ilkeli ve tutarlı davranıyoruz.
     
    Devletimizin bölünmezliğine, birlik ve beraberliğimize, bağımsızlığımıza, egemenliğimize, milli ve manevi değerlerimizin güçlendirilmesine yürekten bağlıyız.
     
    "Vatan sahipsiz değildir. Millet yetim değildir. Devlet öksüz değildir. Biz ne vatanımızdan vazgeçeriz, ne devletimize sırtımızı döneriz. Biz ne hıyanetten korkarız, ne de haram yiyenden çekiniriz. Dalgalanışıyla göğsümüzü kabartan bayrağımıza sahip çıkacağız. Mensubu olmakla övündüğümüz milletimizi ve devletimizi ilelebet payidar kılacağız. Şerefle savunduğumuz bağımsızlığımızı, demokrasimizi, hukukumuzu, inançlarımızı yaşatacağız." dedi.  
    Akçay konuşmasını, "2017 yılı bütçesinin Türkiye’miz için hayırlı sonuçlar getirmesi temennisiyle yüce heyetinizi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyor ve Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle konuşmama son veriyorum: “Bu memleket tarihte Türk’tü, hâlde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. Ne Mutlu Türk’üm Diyene!" diyerek tamamladı.







 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.