Ünal: “Zeytin Dalı’da Fırat Kalkanı’da Bu Milletin Yetkilendirdiği Siyasi İradenin Başarısıdır”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “Zeytin Dalı’da Fırat Kalkanı’da bu milletin yetkilendirdiği siyasi iradenin başarısıdır. CHP, bunu kabul etmek zorundadır. Ama CHP’nin aklı darbeci, faşist bir akıl olduğu için milletin yetkilendirdiği, milletin emrinde olan devlet aygıtının, milletin emrinde olan kahraman ordumuzun, milletimiz ile beraber siyasi iradenin emri ile hareket ettiğini kabul etmez” dedi.

AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) toplantısı Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde toplandı. Toplantıya ilişkin açıklama yapan Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve sanatçıların Hatay Oğulpınar Hudut Karakolu ziyaretine ilişkin CHP’den yapılan açıklamaları değerlendirdi. Ana muhalefet partisinden hem sanatçılara hem de siyaset kurumuna yönelik son derecek “çirkin” saldırılar olduğunu dile getiren Ünal, “Sanatçılara dönük kullanılan ifadeler son derece çirkin ve terbiye dışı ifadelerdi. Sanatçılarımız oraya bu devletin Cumhurbaşkanı ile vatan, millet ve bayrak sevdalarından dolayı gittiler. Bir görevi ifa ettiler, kendi vicdanlarında hissettikleri bir sorumluluğun sonucu olarak bunu yaptılar” şeklinde konuştu.

“ONLAR HAPİSTE BULUNAN BİR PARTİNİN EŞ BAŞKANINI ZİYARETE GİTMEYİ SORUN OLARAK GÖRMEZLER”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplumu, “halkın polisi, sarayın polisi; halkın 15 Temmuz’u, sarayın 15 Temmuz’u; 15 Temmuz şehidi, terör şehidi” gibi ayırdığını söyleyen AK Parti Sözcüsü Ünal, “Şimdi de halkın sanatçısı, sarayın sanatçısı gibi yine son derece bölücü ve çirkin bir dil kullanmıştır” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı ve sanatçıların teröristlerle savaşan, mücadele eden ve bölgeyi terörden temizleyen Mehmetçiği ziyaret etmesinden neden rahatsızlık duyduğunu çok iyi bildiklerini ve anladıklarını dile getiren Ünal, “Onlar, 6-7-8 Ekim olaylarında onlarca kişinin hayatını kaybetmesine, 50 kişinin üzerinde insanın hayatını kaybetmesine sebep veren terör sevici, şiddet yanlısı, Kandil’den terör örgütünden talimat alan şu anda hapiste bulunan bir partinin eş başkanını ziyarete gitmeyi sorun olarak görmezler. Ama PKK, YPG ile mücadele eden Mehmetçiği ve Mehmetçikle birlikte olmaya giden sanatçıyı sorun haline getirirler” dedi.

“CHP’NİN AKLI FAŞİST BİR AKIL OLDUĞU İÇİN ORDUMUZUN, SİYASİ İRADENİN EMRİ İLE HAREKET ETTİĞİNİ KABUL ETMEZ”

Siyasetin kıymetli ve önemli olduğunu vurgulayan Ünal, “siyaset kurumu; milletin iradesini devlete taşıyan yapıdır. Şimdi siz eğer Afrin’i Zeytin Dalı’nı eğer Fırat Kalkanı’nı siyasetin başarısı olarak görmeyeceksiniz, siyasi iradenin başarısı olarak görmeyecekseniz bunu ne ile açıklayacaksınız? Eğer Fırat Kalkanı’nı Zeytin Dalı’nı siyasetin başarısı olarak görmeyeceksek, devletin kendi başına yaptığı bir şey olarak göreceksek o zaman siyaseti, demokrasiyi nereye koyacağız?” ifadelerini kullandı. CHP’nin “darbeci ve faşist” aklının siyasetten nefret ettiğini söyleyen AK Parti Sözcüsü Ünal,  “TSK, bu işi kendi başına gitmiş yapmış gibi siyasi iradeyi yok saymaktadır. Zeytin Dalı’da Fırat Kalkanı’da bu milletin yetkilendirdiği siyasi iradenin başarısıdır. CHP, bunu kabul etmek zorundadır. Ama CHP’nin aklı darbeci, faşist bir akıl olduğu için milletin yetkilendirdiği, milletin emrinde olan devlet aygıtının, milletin emrinde olan kahraman ordumuzun, milletimiz ile beraber siyasi iradenin emri ile hareket ettiğini kabul etmez” açıklamalarında bulundu.

“BİZ İKTİDAR OLARAK SORUMLU DAVRANIYORUZ”

Ünal’ın açıklamaları şu cümlelerle devam etti:

“Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin ve siyasetimizin başarısıdır bu,  diplomasideki başarısıdır, askeri alandaki başarısıdır. Ordumuzla birlikte yürüttüğü başarıdır bu. Bunu da kabul etmek durumundadır. Burada normal olan bu başarıyı takdir etmektir. Anormal olan ise bu başarıyı karalamaktır. Dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin bu yaklaşımda da faşist ve darbeci anlayışı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Sanatçılarımıza dönük ifadelerinde öfke, kin ve nefret bir kez daha ortaya çıkmıştır. Biz iktidar olarak sorumlu davranıyoruz. Biz iktidar olarak diyoruz ki: Bizim testimiz süt dolu, onların tesdisi boş olabilir. Testilerimiz çarpışırsa bu milletin kazanımları kaybolur diye düşünüyoruz ve sorumlu davranıyoruz.

“MEŞRU HÜKÜMETİ, GAYRİ MEŞRU İLAN ETME HAKKINI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA VERMİYOR”

Ama bizim bu sorumlu davranmamız şu anlama gelmiyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun her grup toplantısında istediği rahatlıkta bize hakaret etmesi, istediği rahatlıkta bizi tehdit etmesi, istediği rahatlık da militan olarak tanımladığı küçük bir azınlıkla bu milletin yetki verdiği meşru hükümeti, gayri meşru ilan etme hakkını Kemal Kılıçdaroğlu’na vermiyor. Kemal Kılıçdaroğlu, bu tavrından vazgeçmelidir. Birileri bize diyor ki: ‘Siz iktidar olarak toplumu kucaklayın.’ Bize hakaret eden, küfreden bizimle ilgili her türlü yalan ve iftirayı söyleyenle biz nasıl kucaklaşacağız? Bunu kendisine bir hak olarak gören Cumhurbaşkanımızın şahsına, ailesine ve AK Parti siyasetine hakareti, iftirayı, aşağılamayı kendisine yöntem haline getirenlerle biz nasıl anlaşacağız? Türkiye’yi kim kutuplaştırmaktadır? Türkiye’yi yalan, iftira, kin, nefret temelinde bu söylemle siyaset yapanlar kutuplaştırmaktadır.

“BİZ ONLARA AYNI ŞEKİLDE CEVAP VERMESİNİ BİLİRİZ”

Ama şunu da bilmeleri gerekir, biz 15 Temmuz cehenneminden çıktık. Biz 15 Temmuz cehenneminden önce 17-25 Aralık yargı darbesini, kıskacı, küresel güçlerin içerideki uzantıları ile yaptıkları o kıskacı, darbeyi bertaraf ettik. Şunu unutmasınlar, tehdit ettikleri bu milleti temsil eden siyasi irade 15 Temmuz cehenneminden çıkmıştır. Biz kendilerinden korkacak ya da o tuhaf teatral tehditlerinden çekinecek ya da onların bize parmak sallayarak ettiği hakaretlerden herhangi bir şekilde geri duracak değiliz. Biz onlara aynı şekilde cevap vermesini biliriz. Ama bakın eğer CHP’nin simetrisinde biz onlara cevap verirsek öncelikli olarak şunu unutmamak gerekir ki, bu seviyesizlik, pespayelik bu topluma da zara verir. Yani bizi onların seviyesine inmiyorsak, dili ve üslubu ile konuşmuyorsak, bu bizim onlardan çekindiğimiz ya da söylediklerini onayladığımız anlamına gelmiyor.