Öne Çıkanlar deprem Kuşadası Belediyesi kuşadası Hakkari HAVA HAREKATI erdoğan çukurova belediyesi recep tayyip erdoğan atatürk kızılay operasyon başbakan binali yıldırım

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “PKK/PYD/YPG Kürt Kardeşlerimizin Temsilcisi Olamaz”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, “PKK terör örgütü, onun Suriye kolu olan PYD/YPG yahut benzeri örgütler Kürt kardeşlerimizin temsilcisi olamazlar. Bugüne kadar Türkiye gerek Fırat Kalkanı, gerek Zeytin Dalı Harekâtı’nda, gerekse diğer terörle mücadele operasyonlarında sivillerin can ve mal kayıplarının olmaması için azami gayret göstermiş ve burada da son derece başarılı bir performans ortaya koymuştur” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’la Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirdiği görüşmenin ardından bir basın toplantısı düzenledi. Görüşmede ele alınan konulara ilişkin açıklamalar yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının sorularını da cevaplayarak, Suriye bağlamında yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, kamuoyu ile canlı olarak da paylaşılan toplantıda şunları söyledi:

“ABD Başkanı Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sayın John Bolton’un başkanlığındaki heyette Amerikan Genel Kurmay Başkanı, Suriye Özel Temsilcisi ve diğer yetkililer bulunuyordu. Kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik, çekilme sürecinin nasıl ele alınacağını, sürecin nasıl ilerleyeceğini detaylı bir şekilde konuştuk.

“ABD İLE MÜTTEFİKLİK İLİŞKİSİ ÇERÇEVESİNDE, ÇEKİLME SÜRECİNİN SAĞLIKLI ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMESİ İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”

Tabii öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımızın da daha önce ifade ettiği gibi Sayın Trump’ın bu çekilme kararından memnuniyet duyuyoruz. Fakat bunun nasıl olacağı, geriye nasıl bir yapının bırakılacağı, özellikle dağıtılan ağır silahların ne olacağı, oradaki Amerikan askeri üstlerinin ve lojistik merkezlerinin akıbeti gibi konuların da açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

Bu toplantıda mukaddime mahiyetinde bu bahisleri etraflı bir şekilde ele aldık. Önümüzdeki günlerde de bugün de dâhil olmak üzere askerî makamlarımız, istihbarat birimlerimiz konuyu detaylı bir şekilde görüşmeye devam edecekler. Biz Amerika Birleşik Devletleri’yle müttefiklik ilişkisi çerçevesinde bu sürecin en sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Burada birkaç temel prensibi hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Öncelikle Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin tutumu baştan beri son derece net olmuştur. Toprak bütünlüğünün yanı sıra Suriye’nin siyasi birliğinin güvence altına alınması da aynı şekilde önem arz etmektedir. Bir diğer önemli ilkemiz, Suriye topraklarının bizim sınırımız da dâhil olmak üzere bütün terör örgütlerinden tamamen temizlenmesidir. Böylece sadece bizim sınır güvenliğimiz sağlanmakla kalmayacak aynı zamanda Suriyeli sivillerin Kürt, Arap, Müslüman, Hıristiyan, Yezidi fark etmez, maruz kaldıkları terör saldırıları ve baskılardan tamamen kurtarılmaları sağlanmış olacaktır.

“DEAŞ’LA MÜCADELEDE GERİ ADIM, ZAFİYET, DURAKLAMA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”

Dolayısıyla, burada Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Trump’a da ifade ettiği gibi; DEAŞ’la mücadele noktasında herhangi bir geri adım, zafiyet, duraklama söz konusu değildir. Türkiye DEAŞ’la daha önce de etkin mücadele etmiş en önde gelen ülkedir. Fırat Kalkanı Harekâtı’yla; Cerablus-El Bab hattını DEAŞ terör örgütü mensuplarından temizlemek suretiyle, uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyonun önemli bir üyesi olarak Türkiye üzerine düşeni yapmıştır. Ve bugün haritaya baktığınız zaman İdlib’den Afrin’e, Afrin’den El Bab’a ve Cerablus’a kadar bu bölgede ne DEAŞ terör örgütü, ne PKK ve onun Suriye uzantısı PYD, YPG terör örgütü ne de rejim unsurları bulunmaktadır.

“DEAŞ’LA MÜCADELEDE, HİÇBİR SİVİLİN ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞENİ YERİNE GETİRMİŞTİR”

Ve bu bölgede bizim geliştirdiğimiz model çerçevesinde hem muhaliflerin hem de yerel unsurların oluşturduğu yönetim yapıları burada günlük hayatın akışını temin etmekte, güvenliği sağlamakta ve bunun bir neticesi olarak da Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerden yaklaşık 200 bin kişi geçtiğimiz yıl içerisinde bildiğiniz gibi geri dönüş yapmıştır. Bu sayı Cerablus bölgesiyle ilgili, Afrin’e bir o kadar insan geri dönmüştür. Ve orada güvenlik sağlandığı müddetçe de bu geri dönüşlerin devam edeceğini biz öngörüyoruz.

Dolayısıyla, burada DEAŞ’la mücadele ederken Kürtler de dâhil olmak üzere Suriye’de hiçbir sivilin canının ve malının zarar görmemesi için Türkiye üzerine düşen görevleri bugüne kadar yerine getirdiği gibi, bundan sonra da getirmeye devam edecektir. Bu noktada Suriye Kürtleriyle PKK terör örgütü ve onun Suriye kolu olan YPG ve PYD’nin birbirine karıştırılması, adeta bunların aynı şeymiş gibi bir cümle içerisinde kullanılmasına Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tabii ki hepimiz tepkimizi verdik.

“SURİYE’DE KARŞIMIZA ÇIKAN TERÖR ÖRGÜTLERİNE VE TEHDİTLERİNE KARŞI KARARLI MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”

Bugün sabahki görüşmede de bunların birbirinden net bir şekilde ayrılması gerektiğini ifade ettik. Benim evvelsi günkü açıklamamda, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın grup konuşmasında da ifade ettiği gibi PKK terör örgütü, onun Suriye kolu olan PYD-YPG yahut benzeri örgütler Kürt kardeşlerimizin temsilcisi olamazlar. Bugüne kadar Türkiye gerek Fırat Kalkanı, gerek Zeytin Dalı Harekâtı’nda, gerekse diğer terörle mücadele operasyonlarında sivillerin can ve mal kayıplarının olmaması için azami gayret göstermiş ve burada da son derece başarılı bir performans ortaya koymuştur. Bu hususu da akılda tutmak suretiyle, Suriye sahasında karşımıza çıkan terör örgütlerine ve tehditlerine karşı kararlı mücadelemizin bundan sonra da devam edeceğini ifade etmek isterim.

Burada çekilme sürecinin PYD-YPG dâhil olmak üzere terör örgütlerine yahut başka unsurlara yeni fırsat alanları yaratmasına izin vermemeliyiz. Bu konuda elbette Amerikalı müttefiklerimizle koordinasyon içerisinde olacağız. Ama görünen o ki, Trump yönetiminin Obama yönetiminden devraldığı bir mesele olan bu YPG ve PYD’ye destek konusu Trump yönetimi için de bir sorun olmaya devam ediyor. Çekilme süreci Suriye’nin toprak bütünlüğü ve terörden arındırılması noktasında önemli bir adım olmakla beraber, YPG ve PYD konusunda bizim tavrımızın net olduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.

“MÜNBİÇ YOL HARİTASI, MUTABIK KALINDIĞI ŞEKİLDE UYGULANMALI”

Bizim bugüne kadar ki bütün harekâtımız, politikalarımız, operasyonlarımız, Kürt halkına da baskı ve zulüm uygulayan bu terör örgütlerinin bu istibdat ve zulüm politikalarına son vermektir, bu anlamda bizim oradaki varlığımız, operasyonlarımız, izlediğimiz politikalar Kürt kardeşlerimizin de can ve mal güvenliğini garanti altına almayı hedeflemektedir, bu hususun altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Tabii çekilme süreciyle ilgili Fırat’ın doğusuna yoğunlaşırken, aynı zamanda Münbiç yol haritasının ivedilikle ve mutabık kalındığı şekilde uygulanması gerektiği konusunu da gene ele aldık. Bu konuda Amerikalı mevkidaşlarımıza artık bu sürecin daha fazla uzatılamaması gerektiğini ifade ettik. Kendileri de buna zaten olumlu yaklaştıklarını söylediler; ama sahada bunun operasyonel olarak nasıl yansıyacağınızı önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Gene Suriye sahasındaki bir diğer önemli konu olan İdlib’deki ateşkesin sürekli kılınması ve mevcut statükonun korunması meselesini de ele aldık, bu konuda da hemfikiriz. Türkiye’nin girişimleriyle bildiğiniz gibi İdlib’de hem büyük insani felaket önlendi, hem de görece bir güven ve istikrar ortamı İdlib’de sağlandı. Bunun devamı konusunda da Amerikalı mevkidaşlarımızla mutabık kaldık.

Siyasi geçiş süreciyle ilgili olarak, özellikle anayasa komisyonunun oluşturulması noktasında çabalarımıza biz devam edeceğiz. Bundan sonra da gerek Astana, gerekse Cenevre süreçlerinde mevkidaşlarımızla ve diğer müttefiklerimizle yakın ilişki içerisinde ve temas hâlinde olmaya devam edeceğiz.

Tekrar ben bu birkaç cümleyle toparlamış olayım; bu görüşme, yapacağımız bundan sonraki bir dizi görüşmenin tabii ki ilk görüşmesiydi. İlgili birimlerimiz konuyu, sahadaki çekilme sürecini, süresini, mahiyetini, geride bırakılacak olan tabloyu detaylı bir şekilde ele almaya devam edecekler. Biz de mevkidaşlarımızla bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz.”

Soru: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bolton’un randevu teklifini geri mi çevirdi, böyle bir durum söz konusu muydu? Çünkü Bolton heyetiyle Türkiye’ye gelirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la da görüşeceklerine yönelik bazı söylemlerde, açıklamalarda bulunmuştu. Böyle bir durum söz konusu mudur? Bolton bu nedenle mi erken ayrıldı Ankara’dan? Bir de müsaadenizle ikinci bir soru sormak istiyorum. ABD heyeti Suriye’den çekilme takviminin yavaşlayacağı iddialarına yönelik size bir açıklamada ya da bilgilendirmede bulundu mu? Gerçekten iddialar doğru mudur, ABD takvimi yavaşlatacak mı, son durum nedir?”

“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN SAYIN BOLTON’A TEYİTLİ BİR RANDEVU SÖZÜ YOKTU”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Bolton’a teyitli bir randevu sözü yoktu. Böyle bir talep söz konusu idi; ama biz bunu zaten en baştan beri teyit etmemiştik Cumhurbaşkanımızın programı çerçevesinde. Bir de, yani son tahlilde Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, Bolton’un muhatabı bellidir, o kişi ve kişilerle görüşmelerini zaten yaptılar, dolayısıyla buna gerek duyulmadı. Ama bunu bir tepki gibi değerlendirmek de doğru olmaz.

Fakat tabii Sayın Bolton’un İsrail’den yaptığı açıklamaların kamuoyumuzda tepki uyandırdığını hepimiz biliyoruz, bu malum bir konu, biz de kendisine bu konuyu detaylı bir şekilde anlattık. Hatta ben kendisine bu meseleyi Irak’tan, Suriye’den ve Türkiye’den örnekler vererek detaylı bir şekilde anlattım. Türkiye’nin Kürt kardeşlerimize dönük bölgedeki politikalarını izah ettim ve bunları da ihtiva eden bir dosyayı kendisine verdim. Yani bu sadece bir dil ve üslup meselesi değil, aynı zamanda bir bakış açısı meselesi hâline geliyor zaman zaman Amerikan kamuoyunda, bunu düzeltmek adına doğruları mevkidaşlarımızın önüne koyduk.

Daha önce de aslında ifade etmiştik; ama bu son yapılan açıklamalar üzerine tabii ki bunun bir kez daha ifade edilmesi gerekiyordu. Yani uzun uzun tekrar etmeye gerek yok, Sayın Cumhurbaşkanımız da bugün AK Parti Grup konuşmasında ifade ettiler. Yani biz Irak’ta Saddam zulmünden kaçan Kürtlere de kapılarımızı açtık, Suriye’de Kobani olayları olduğu zaman da 200 binden fazla Kobanili Kürdü Türkiye’ye alan biziz. Suriye’den bir mülteci akını olduğu zaman ya da Irak’tan bir insani krizden dolayı bir mülteci akını olduğu zaman biz hiç kimsenin etnik kimliğine bakmadık, ‘bunlar Kürt’tür giremez’ demedik. Suriye tarafına insani yardım gönderirken bölgeler arasında hiçbir zaman ayrım yapmadık. Dolayısıyla burada ‘Türkiye girince Kürtleri katledecek, Kürtler zarar görecek’ gibi argümanlar PKK propagandasıdır, bunlara Amerika gibi ciddi bir devletin kulak asmaması gerekir.

“ÜLKEMİZDE MİLYONLARCA KÜRT BARIŞ İÇERİSİNDE YAŞAMAKTA”

Ayrıca, bizim ülkemizde milyonlarca Kürt barış içerisinde yaşamaktadır, kendileri siyasi hayata katılmaktadır, Parlamentomuzda Kürt milletvekillerimiz vardır, kabinemizde Kürt bakanlarımız olmuştur, vardır. Yani bunlar bizim için tabii aslında çok eski tabirle bedihi, son derece açık-seçik hakikatler olmasına rağmen bunları zaman zaman hatırlatmamız gerekiyor, bu hatırlatmaları da bugün yaptık.

İkinci sorunuza gelince, yavaşlama diye bir şey söz konusu değil. Zaten Amerikalı mevkidaşlarımız çekilme kararını açıkladıkları zaman, ilk görüşme biliyorsunuz 14 Aralık’ta Sayın Cumhurbaşkanımız ile yapılmış ve Sayın Trump ilk orada bunu Cumhurbaşkanımıza bildirmiş idi, ondan sonra yanılmıyorsam 18 ya da 19 Aralık tarihinde de bunu resmen kamuoyuna duyurdular. O tarihten itibaren bize verilen süreler 60 ila 100 gün civarında idi, şimdi bir 120 gün telaffuz ediliyor, bu da yaklaşık 4 ay zaten, dolayısıyla orada bilinçli bir geciktirme görülmüyor.

Ama dediğim gibi asıl önemli olan, buradan çekilirken geride neyin nasıl bırakılacağı, bu silahların toplanıp-toplanmayacağı, oradaki Amerikan üslerinin akıbetinin ne olacağı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin artık kendileri için de ciddi bir maliyet hâline gelen YPG’yle angajmanlarına ne zaman ve ne şekilde sonlandıracağı meseleleridir. Ve Fırat’ın doğusunun terör unsurlarından ve tehditlerinden bütünüyle temizlenmesi de elbette bu şarta bağlıdır.”

Soru: “Biz bu görüşmeye ilişkin fotoğraflarda sizin Sayın Bolton’a bir kırmızı dosya verdiğinizi gördük. Bir dosyadan zaten bahsettiniz ama özellikle içeriği nedir, fotoğraf, belge var mıdır bu dosyada? İkinci sorum da, sizin heyetlerin görüşmesi tamamlandı, bundan sonraki süreçte Sayın Başkan Erdoğan ve Trump’ın yüz yüze ya da telefonla yakın tarihte bir görüşmesi olabilir mi?”

“BOLTON’A YPG VE PYD TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SURİYE’DE İŞLEDİĞİ SUÇLARLA İLGİLİ BİR DOSYA VERDİM”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Ben Bolton’a bir değil iki dosya verdim, doğru, ikisi de kırmızı dosyaydı. Birincisi, Türkiye’nin biraz önce ifade ettiğim gibi Kürt kardeşlerimize ve vatandaşlarımıza dönük kucaklayıcı, kapsayıcı politikalarını içeren bir bilgi notuydu Suriye, Irak, Türkiye ve bölgedeki diğer Kürtlere dönük.

İkincisi ise, sorunuza cevaben onu da ifade etmiş olayım, YPG ve PYD terör örgütünün Suriye’de işlediği suçlar ve insan hakları ihlalleriyle ilgili bir dosya. Bu konuda bildiğiniz gibi daha önce birkaç Amerikan yayın kuruluşunda ve bir İnsan Hakları Örgütü’nün raporu dışında maalesef bu konu hep hasıraltı edildi. Hâlbuki gerek Tel Abyad’da, Ayn El Arab’da, hatta Kamışlı’da, Haseke’de, Cezire’de, Kobani’de ve diğer yerlerde, yani bugün YPG’nin kontrolü altında olan bölgelerde bu YPG ve PYD terör örgütünün uyguladığı baskılar, zulümler, siyasi parti kapatmaları, çocukların okula gitmesinin engellenmesi, zorla tehcir gibi insan hakları ihlali olan birçok uygulamaları var.

Yani bunu sırf ‘DEAŞ’la mücadele ediyor, işte bunları allayıp pullayalım, bu terörü estetize edelim, hatta yer yer romantize edelim’ kaygısıyla bu haberlerin hep hasıraltı edildiğini gördük. Biz de tam tersine bunları tekrar bir dosya hâlinde kendilerine sunduk. Suriye’nin toprak bütünlüğü dedim, Suriye’nin geleceği dedim, siyasi birliği dedim, bunların önündeki engellerden birisi de YPG ve PYD’nin orada devam eden zulüm düzenidir. Ve bu zulüm sadece Araplara, Türkmenlere yahut Sünnilere karşı yapılmamış, aynı zamanda diğer PKK’lı olmayan Kürtlere karşı da yapılmış, Yezidilere karşı yapılmış, hatta Süryanilere karşı yapılmıştı.

Yezidilerin açıklamalarını tekrar hatırlamakta fayda var, Yezidi çocuklarını PKK’nın Suriye’de nasıl kaçırdığını, zorla silahaltına aldığını ve çocuk savaşçı olarak kullandığını belgeleyen birçok çalışma var ve bunlar aslında bir savaş suçudur, insanlık suçudur. Ama bu konuda YPG’ye ve PYD’ye açılan bu siyasal alandan dolayı sürekli bir sessizliğin olduğunu, bu konuların ısrarla gündeme getirilmediğini görüyoruz. Biz de bu bilgileri, muhtevi bir dosyayı Sayın Bolton’a sunduk ki gerçekleri kendileri de net bir şekilde görsünler.”

Soru: “Görüşme olacak mı?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şu anda planlanmış bir görüşme yok; ama tabii ki her zaman olabilir, yani liderler düzeyinde. Bu temaslar neticesinde önümüzdeki günlerde görüşmeler gene olabilir tabii ki.”

Soru: “John Bolton’ın o Kürtleri özellikle terörist PKK ve PYD’yle özdeştirmesinin ardından siz de bugün tepkinizi bir kez yüz yüze ilettiniz. Özellikle dosyayı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz. John Bolton’un tavrı değişti mi bu konuda, terörist PKK, YPG konusundaki tavrı ne oldu? Bir diğer sorum da, özellikle Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan bir açıklama daha geldi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başkan Donald Trump’a Amerikan askerlerinin çekilmesinden sonra Türkiye olarak Suriye’deki Kürt güçlerinin de korunması teminatını verdiğine yönelik bir açıklaması var. Bu açıklamasını nasıl değerlendirirsiniz?”

“SİVİLLERİN CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI KONUSUNDA EN BÜYÜK HASSASİYETİ TÜRKİYE GÖSTERİYOR”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Sayın Bolton ve heyetine biz bu hususları aktardık, detaylı bir şekilde anlattık, bu hassasiyeti anladıklarını düşünüyorum. İnşallah bundan sonraki eylem ve söylemlerine de yansıyacaktır. Dediğim gibi, mesele sadece bir üslup ya da kelime meselesi değil, bir bakış açısı, bir yaklaşım meselesi hâline de geliyor zaman zaman, bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor.

Pompeo’nun yaptığı açıklamaya gelince, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu süreçte Sayın Trump’la iki telefon görüşmesi oldu, bu telefon görüşmelerinde ya da başka bir kanaldan böyle bir güvencenin verilmesi asla söz konusu değildir. Tekrar ediyorum, oradaki Kürtler de dâhil olmak üzere sivillerin can ve mal güvenliğinin sağlanması konusunda Türkiye en büyük hassasiyeti gösteren ülkedir. Ama hiç kimse Türkiye’nin bir terör örgütüne güvence vermesini, onu şu veya bu gerekçeyle aklayıp meşrulaştırmasını beklemesin.”

YPG/PYD’YE VERİLEN SİLAHLAR

Soru: “YPG’ye, PYD’ye verilen silahlardan bahsettiniz, bu konu da gündeme geldi. ABD tarafından bu silahların geri alınmasına dönük ya da nötralize edilmesine dönük bir taahhüt geldi mi bu görüşmede?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Bu silahların toplanması meselesini de gene biz bu oturumda detaylı konuştuk; ama askerler ve istihbarat birimleri bu konuyu gene detaylı bir şekilde ele alacaklar. Bizim tabii ki beklentimiz, verilen bütün silahların toplanması. Bu konuyla ilgili bir çalışma yaptıklarını bize ilettiler, ama detayları muhtemelen önümüzdeki günlerde biraz daha ortaya çıkacak.

Tabii bu silahların orada kalmaması sadece bizim açımızdan değil, o bölgedeki güven ve istikrarın sağlanması açısından da bir şart. Dolayısıyla bununla ilgili bizim beklentimiz, bütün silahların toplanması yönünde. Askerî üslerin de aynı şekilde boşaltılması ya da oradaki yerel unsurlara devredilmesi şeklinde. Sayın Dunford’un bize söylediği, 16 tane askerî üs ve lojistik merkezi bulunduğunu ifade ettiler. Farklı rakamlar verildi biliyorsunuz, 18 dendi, 22 dendi, kendilerinin verdiği rakam 16, ben özel sordum bu konuyu, bize verdikleri cevap bu. Bu konuda bir çalışma yaptıklarını anlıyorum, ama neticelerini hep birlikte sahada görmek durumundayız.”

Soru: “Bolton’ın İsrail’de yaptığı açıklamalardan farklı bu açıklamaları düzelten ya da bunlara ek yapan bir ifadesi oldu mu görüşmede? İkincisi, üslerle ve silahlarla ilgili de sürecin önümüzdeki günlerde değerlendirileceğini söylediniz. Özellikle üsler konusunda Amerika’nın bir mesajı oldu mu, sinyali oldu mu, buradaki üstlerin Türkiye’ye bırakılması noktasında?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Dediğim gibi biz bu konudaki düşüncemizi, beklentimizi ve talebimizi ilettik. Tabii bunları takdir edersiniz ki çok detaylı lojistik hazırlıklar da gerektiren şeyler. Yani çok geniş bir sahada neredeyse Suriye’nin üçte birine tekabül eden bir coğrafyada bu insanlara verilmiş silahlar var, ağır silahlar var, kurulmuş merkezler var. Bunların toplanması ve tamamen bertaraf edilmesi yani PYD, YPG terör unsurlarının elinden alınarak nötralize edilmesi bizim temel beklentimizdir, yani bunun dışında bir alternatifi zaten kabul etmemiz söz konusu değil. Ama dediğim gibi operasyonel detaylar konuşuldukça önümüzdeki günlerde bu konuyu daha net bir şekilde göreceğiz, ama bunun çok yakın takipçisi olacağımızı ifade edeyim.”

Soru: “YPG’ye verilen silahlarla ilgili konuştunuz, ama ABD’den bu silahların parayla alınmasına yönelik bazı iddialar var. Bu konular gündeme geldi mi, masada oldu mu hiç, bu konuyla ilgili değerlendirmeniz nedir?”

“TERÖRÜN HER TÜRÜNE KARŞI MÜCADELEMİZ KARARLI BİR ŞEKİLDE DEVAM EDECEK”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Yok, böyle bir şey gündeme gelmedi; ama Amerika Birleşik Devletleri, Irak ve Afganistan’dan çekilirken farklı yöntemler uygulamıştı bu silahlarla ilgili. Bir kısmını toplayıp götürmek, bir kısmını oradaki bazı meşru otoritelere teslim etmek gibi. O konuda dediğim gibi yani benim gördüğüm arkadaşlar şuana kadar Amerikan yönetimi özellikle de asker ve güvenlik bürokrasisi bu çekilme planının detaylarını hâlâ çalışıyor. Ve bu konuda bizimle istişarelere başladılar elbette.

Bu istişareler neticesinde o planların biraz daha şekilleneceğini varsayıyoruz, ama bizim ilkelerimiz son derece net. Dediğim gibi orada yani terörün her türüne karşı mücadelemiz kararlı bir şekilde devam edecektir, buna PYD, YPG terör örgütleri de dâhildir. Şu veya bu gerekçeyle Obama döneminden devir alanın bu politikanın devam ettirilmesi artık Trump yönetimine de zarar vermektedir. Sayın Trump’ın bunu net bir şekilde gördüğünü hepimiz müşahede ediyoruz. Umarız aşağıya doğru da bu anlayış tutarlı bir şekilde yayılır ve somut bir politika hâline gelir.”

Soru: “Bolton’un açıklamalarıyla ilgili bir düzeltmesi ya da Türkiye’den tepki çeken açıklamalarıyla ilgili yeni bir ifadesi oldu mu?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi görüşmenin her detayını iletmeyeyim size yeteri kadar söyledim içerikli ilgili.”

Soru: “Münbiç konusunun da gündeme geldiğini ifade ettiniz. Bu konuda önümüzdeki süreçte yakın zamanda somut bir adım görecek miyiz? Bir de bugün Sayın Cumhurbaşkanı da grup konuşmasında dile getirdi özellikle Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyon konusunda hazırlıkların tamam olduğunu ve ‘bir gece ansızın gelebilir’ ifadesini kullandı. Amerika Birleşik Devletlerinden de ‘biz oradan çekilmeden Türkiye’nin böyle bir operasyon yapmasını doğru bulmuyoruz’ şeklinde bir açıklama gelmişti, ‘biz gittikten sonra belki bu operasyon olabilir.’ Amerika’nın oradan çekilmesinden sonra mı bu operasyon tamamen gündeme gelecek? Yoksa o çekilme takviminden bağımsız olarak da Türkiye bu adımı her an atabilir mi?”

“HERKESLE KOORDİNASYON YAPARIZ, AMA KİMSEDEN İZİN ALMAYIZ”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Hayır, şimdi Amerikalıların yaptığı açıklama şöyleydi: ‘Bizimle koordine olmadan bir operasyon yapılması uygun olmaz’ ya da ‘doğru olmaz’ gibi bir ifadeleri vardı, buna cevabımız son derece net: Biz herkesle koordinasyon yaparız, ama kimseden izin almayız. Bu konuda da Türkiye kendi güvenlik ve tehdit önceliklerini esas alarak planlarını yapar. O manada Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün ifade ettiği biz her an hazırız, her türlü terör tehdidine karşı gerekli adımları her an atarız. Yani 3 yıldır, 4 yıldır Suriye’de yaşanan gelişmeleri düşündüğünüz zaman bu adımları atma konusunda Türkiye meşrudur, haklıdır ve bu imkân ve kabiliyetlere de sahiptir, bu konuda hiç kimsenin en ufak bir tereddüdü olmasın.

Münbiç konusunda dediğim gibi önümüzdeki günlerde somut adımlar atılmasını bekliyoruz. Hatta şuan itibariyle bunun müzakereleri de yapılıyor askerler tarafından. Bu konuda zaten artık gecikmiş bir süreç var daha fazla uzatılmaması için gerekli adımların atılmasını derhal biz bekliyoruz. Tabii orada dediğim gibi artık ortak devriye vesairenin ötesinde bir noktaya geldik. Artık YPG’lilerin oradan tamamen çekilip, yerel unsurlara Münbiç’in devredilmesi gerekiyor.”

Soru: “Bu koordinasyonla ilgili ilk toplantıyı yaptığınızı söylediniz, ikinci toplantı için yer ve zaman belirlendi mi acaba?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Farklı düzeylerde farklı arkadaşlarımızın toplantıları olacak görüşmeleri olacak önümüzdeki günlerde. Bugünden kesin bir şu tarihte diye ikinci bir toplantı tarihi üzerinde mutabık kalmadık; ama ihtiyacı binaen bu toplantıların devam edeceğini söyleyebiliriz.”

Soru: “Çekilme konusunda ABD'de Trump ve Bolton'un farklı açıklamalarda bulundu. Bu toplantıdan sonra ABD, Başkanın söylediklerine mi bağlı kalacak yoksa Savunma Teşkilatının mı?”

“ÇEKİLME PLANIYLA İLGİLİ OLARAK SAYIN TRUMP’IN TALİMATI ORTADA”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Muhatabımız toplantının başında Sayın Trump’ın bugün Beyaz Saray’da Meksika ve orada inşa edilecek duvarla ilgili önemli bir açıklama yapacağını ve bunun biraz sıra dışı bir formatta planlandığını, açıklamayı oval ofisten yapacağını ifade etti ve kendisinin de büyük ihtimalle bu toplantıya yetişmeye çalışacağını söyledi.

Dolayısıyla, aynı gün kendi başkanının yapacağı böyle önemli bir açıklamada açıklamanın yapılacağı günde kendisi ayrıca kameraların karşısına çıkmasının uygun olmayacağını ifade etti. Bunu toplantının en başında söyledi, bizde hayhay dedik bizim açımızdan bir sıkıntı yok.

Çekilme planıyla ilgili olarak ya da süreciyle ilgili olarak Sayın Trump’ın talimatı ortada. Mevkidaşlarımızın da ifadeleri bu planın aynen Başkanın talimat verdiği şekilde uygulanacağı şeklinde. Dediğim gibi biz şu an da bu çekilmenin nasıl olacağı, geride nasıl bir yapının bırakılacağı üzerine yoğunlaşıyoruz. Bu konudaki önceliklerimiz karardan önce neyse, bugün de odur.”

Soru: “Eğer Amerikalılar tam olarak çekilmezse sizin hazırlamış olduğunuz bu askerî operasyon olacak mı? Amerikalılarla koordineli bir şekilde mi gidecek bu?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Daha önce de ifade ettiğim gibi biz bugüne kadar YPG, PYD, DEAŞ ve diğer terör örgütlerine karşı kendi önceliklerimiz çerçevesinde ve kendi imkân ve kabiliyetlerimizle operasyonlarımızı yaptık. Bu ilkede, bu duruşta herhangi bir değişiklik söz konusu değil.”

Soru: DEAŞ’la mücadele tabii bu görüşmelerin bir parçası. Ama Suriye’de geride kalan DEAŞ militanlarının bulunduğu bölge sınırdan oldukça uzak. Bu çerçevede ABD’yle görüşmenizde Türkiye’nin DEAŞ’a yönelik olası operasyonu konusunda bir hava desteği ya da benzer bir lojistik destek talebi söz konusu oldu mu? İkincisi, yine ABD basınında bazı iddialar ortaya atıldı. Sınırda özellikle 30 kilometre derinliğinde bir tampon bölge oluşturulabileceğine ilişkin bu konu gündeme geldi mi?

“ULUSLARARASI KOALİSYONLA BİRLİKTE DEAŞ’LA MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “İkinci sorunuzdan başlayayım. Amerikalılarla görüşmemizde bir tampon bölge, bir harita, sınır hattı konuları gündeme gelmedi, bize böyle bir şey açmadılar. Birinci sorunuzla ilgili olarak, şu an da bildiğiniz gibi DEAŞ’ın en yoğun bulunduğu yer Deyrizor’un biraz güneyinde Hacin bölgesinde konuşlanmış durumdalar. Burayla ilgili operasyon şu anda da devam ediyor, yani uluslararası koalisyonun öncülüğündeki operasyon devam ediyor, burada bir değişiklik yok.

Amerikalılar çekilirken de bu operasyona devam edeceklerini ifade ettiler. Biz tabii bu operasyonun DEAŞ’ın Hacin veya başka yerlerdeki mevcudiyetine karşı da her tür mücadeleyi vereceğimizi ifade ettik. Dolayısıyla, bu süreçte bu çekilme sürecinin önümüzdeki 3-4 aylık süreçte de uluslararası koalisyon bu bölgedeki hava saha kontrolünü devam ettirecek. Bizim uçmamız gerektiğinde de bununla ilgili tabii ki koordinasyon yapılacak.

Bugün onunla kapatayım, Sayın Cumhurbaşkanımızın New York Times’da yayınlanan bir makalesi var biliyorsunuz orada da ‘Türkiye bu işi yapacak imkân ve kabiliyetlere sahiptir, kararını da vermiştir’ vurgusu öne çıkıyor. Bunu da Amerikalılar bir mesaj olarak almış durumdalar, hatta o yazı da gündem oldu görüşmemizde bugün. Sayın Cumhurbaşkanımızın mesajlarının son derece net olduğu ifade edildi. Dolayısıyla, uluslararası koalisyonla birlikte bizim DEAŞ’la mücadelemiz de devam edecek onda herhangi bir geri adım söz konusu değil. Ama önümüzdeki günlerde operasyonel öncelikler neyi gerektiriyorsa ona göre hareket edilecektir.

Tekrar ifade etmek istiyorum, bizim DEAŞ’la mücadelede herhangi bir tereddüdümüz söz konusu değil. Aynı şekilde diğer terör unsurları PYD, YPG gibi bunlara karşı da mücadelemiz hem sınır güvenliğimiz hem Suriye’nin toprak bütünlüğü için devam edecek. Ama Kürt kardeşlerimizin bundan bir zarar göreceğine dair her tür imayı kesin bir dille reddettiğimizi tekrar ifade etmek isterim.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.