Öne Çıkanlar kosgeb çin Alkın Kalkavan Kara liste Alpay Karadağ Kulp ege ihracatçı birlikleri Mesleki Yeterlilik Belgesi Aranan Meslekler çukurova belediyesi medicana Goggle Hakkari

"Gümrük Birliğinde Bize Madik Attılar"

Başbakan Binali Yıldırım, “Gümrük Birliğini 2017’den itibaren tekrar ele alacağız. Birçok alanlarda güncelleme yapılacak. Çünkü o gümrük birliğinde de bize madik attılar. Mal ve hizmetler serbest dolaşacaktı, üstüne yattılar. Bu millet biliyor bunları” dedi.

Başbakan Yıldırım, Türk  Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD)Yüksek İstişare Kurulu toplantısına katıldı. Dün Adana Aladağ’da meydana gelen yangına değinerek konuşmasına başlayan Yıldırım, “Bu ve buna benzer olaylar aydınlatılacak, sorumlular en ağır şekilde hesabını verecektir. Bu konu hem adli hem idari olarak soruşturulmaya başlatılmıştır. Bugün TBMM de bir araştırma komisyonu oluşturmak suretiyle konunun tüm yönleriyle değerlendirilmesi ve buna benzer yurtlarda alınması gereken önlemleri tespit edecektir” dedi.

TÜSİAD’ın 45 yıllık tarihi olduğunu, kapasitesiyle, iş dünyasındaki temsiliyle Türk iş dünyası için çok önemli bir sivil toplum teşkilatı olduğunu ifade eden Yıldırım, TÜSİAD üyelerine “Sizlere özellikle yatırım yaptığınız, ürettiğiniz, vatandaşlara iş kapısı açtığınız için müteşekkiriz. Biz çalışanları, çalıştıranları, hiçbirini birbirinden ayrı tutmuyoruz. Bu fabrikaların bacaları tütmese, burada çalışanlar olmasa, bunu açıp çalışma imkanını vermeyen işverenlerimiz olmasa, ülkemizde gelecekten de bahsedemeyiz, ekonomiden, gelişmeden, toplumsal barış ve kardeşlikten de bahsedemeyiz. Sizler bir yandan ülkemiz için üretiyorsunuz, ülkemizin gelişmesi, kalkınması için çalışıyorsunuz, bir yandan da halkımızın refahına katkı sağlıyorsunuz” dedi.

-“KÖTÜMSER OLMAK İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK”-

TÜSİAD yöneticilerinin Türkiye’deki, ekonomideki gelişmeleri, dünyadaki belirsizlikleri anlatarak endişelerini ifade ettiklerini belirten Yıldırım, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncer Özilhan’ın biri iyi, biri kötü iki senaryo çizdiğini ifade ederek, şunları söyledi:

“Kötümser olmak için şu günleri baz alırsak çok sebebimiz olabilir ama biraz geniş ve uzun vadeli, vizyoner düşünürsek kötümser olmak için hiçbir sebep yok. Tedbirlerimizi alırken kötümser düşünelim de, gelecek beklentilerimiz için kötümser olmamıza ihtiyaç yok diye düşünüyorum. Her şeyden önce özellikle kısa vadeli şu yaşadığımız ortamı değerlendirmekte fayda var.  Doğru teşhis koyamazsak, çözümü de geliştiremeyiz. 8 Kasım’dan sonra ekonomik piyasalarda hareketlenme yaşıyoruz. Kurlarda oynamalar var,  ekonomik belirsizlik söylentileri had safhada. Bunun arka planına baktığınızda, 8 Kasım’daki Amerikan seçimlerinin tahminlerinin dışında cumhuriyetçi adayın kazanması yatıyor.  Cumhuriyetçi aday Sayın Trump, seçim kampanyasında Amerika’nın kendi içine yoğunlaşacağını anlattı. Amerika’daki bu söylem, bütün dünyada ekonomi üzerinde olumsuz etki yaptı, dalgalanmalar başladı. Türkiye de bundan nasibini aldı. Türkiye’de 8 Kasım’dan beri yaşadığımız olayları sadece Türkiye’ye mahsus görürsek, bir kere yanlış yapmış oluruz. Bu küresel bir gelişmedir, Türkiye de bundan nasibini almıştır. Bütün ülkelerde para birimlerinde Amerikan dolarına göre değer kaybı var. Bizim bir ayrışmamız olduğu doğru. Genel olarak bütün para birimlerinde yüzde 5-6 sapma yaptıysa, bizimki onun iki katı yaptı. Bunun nedenlerini biliyoruz. Unutmayalım, Türkiye geçtiğimiz dört ay içerinde uçurumun eşiğinden döndü.”

-“BENZER OLAY DÖRT KERE YAŞANDI”-

Türkiye’nin bu olayın benzerini AK Parti döneminde dört kez yaşadığını ifade eden Başbakan Yıldırım, “2006’da dalgalanma yaşadık, para çıkışı oldu. Atlattık. 2008-2009 küresel krizinde yaşadık, atlattık. Gezi olayları sonrası yaşadık, atlattık bunu da atlatacağız. Endişeye gerek yok. Sizin hoşunuza gitsin diye söylemiyorum, bunun da üstesinden geleceğiz. Türkiye ekonomisi kapalı bir ekonomi değil. Küresel ekonominin bir parçası. Bugün Türkiye Cumhuriyetinde finansal sektörün, iş aleminin dünyayla olan alışverişi devletten daha fazla. 200 milyar doların üzerinde sizlerin dünyayla ilişiğiniz, alışverişiniz var. Eskiden devlet borçlanma yapamıyordu. Ama şimdi özel sektörümüz işlerini büyütmek, yeni iş alanları açmak, yeni istihdam oluşturmak için 200 milyar doların üzerinde küresel kaynak kullanmış. Bu muazzam bir şey. Bunu biz en iyi şekilde görüyoruz. Bu güvenin devam ettirilmesi için her türlü tedbiri alıyoruz. 60 ihtilalinden hemen sonra IMF Türkiye’ye yerleşti. Türk ekonomisi 1961’den 2013’e kadar denetlenen bir ekonomiydi, 2013’ten itibaren denetlenen ekonomi olmaktan çıktı” şeklinde konuştu.

-“2017 ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK”-

Piyasadaki dalgalanmaların 1-1,5 ay daha sürebileceğini ifade eden Yıldırım, “20 Ocak’a kadar, yeni seçilmiş başkanın iş başına geldikten sonra biraz daha öngörülebilirlik artacak ve taşlar yerine oturacak. Seçim kampanyalarında söylenenle, sorumluluk omzunuza yüklenince söylemleriniz hiçbir zaman aynı olmaz. Bu siyasetin gereğidir. Siyasetle hakikat örtüşmez. Bu Türkiye için değil, dünya için böyle. Avrupa’da 2017’de beş ülkede seçim var. Bu ne demek, belirsizlik demek. Bu seçimler oluncaya kadar Avrupa’daki bu çok sesliliği duymaya devam edeceğiz. Bir yandan Avrupa, bir yandan Amerika’daki gelişmeler, bir yandan bölgemizde var olan beş senedir devam eden karışıklık.  Suriye’de Irak’ta devlet yok, otorite yok. 5 seneyi geçti. Bu kadar iç ve dış sorunları, Rusya’yla yaşadığımız sorunları, hepsini bir araya koyun. Bu olaylar aynı anda başka bir ülkenin başına gelse yerle bir olurdu. Ama Türkiye tüm bunların üstesinden gelmeyi başardı. Niye, Türkiye’de istikrar var, güven var. Türkiye’nin 27 çeyrek ardı ardına büyümesinin nedeni budur. Siz de bunu bildiğiniz için yatırım yaptınız, büyüdünüz. Eğer öngöremeseydiniz bunları yapar mıydınız? Ama hiç kafanız karışmasın, yapmaya devam edin. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak söylüyorum, 2017 çok daha güzel olacak. Gereken tedbirleri alıyoruz. Sizi rahatlatmak için söylemiyorum, buna adım gibi inandığım için söylüyorum. Bu geçici dönemde de tedbirlerimizi alıyoruz. FETÖ, garip gurebadan kuruş kuruş topladığı himmetleri, oluk oluk lobi şirketlerine akıtıyor. Türkiye’de ekonomi bozuluyor, insan hakları ihlal ediliyor, demokrasi uygulanmıyor diye türlü türlü alçaklığı yapmaya devam ediyorlar. 15 Temmuz’da yapamadıklarını ekonomiyle oynayarak yapacaklarını düşünüyor. Asla başaramayacaklar” açıklamasında bulundu.

-“ALINMASI GEREKEN TEDBİRLERİ HEMEN ALDIK”-

Ekonomide alınan önlemlere ilişkin konuşan Başbakan, “Kısa vadede 8 Kasım’dan sonraki bu dalgalanmada bir araya geldik, rakamlara baktık. Alınması gereken tedbirleri hemen aldık. Birinci tedbir, Eximbank. İhracatçı döviz olarak merkezden para alıyor, ihracatını gerçekleştiriyor. Parasını aldığında ödüyor. Döviz olarak aldın mı, geriye Türk parası öde diyor. 2 milyar dolar daha piyasada kalsın, nakit ihtiyacı karşılansın. İkinci tedbir, TMSF’nin çeşitli kiralamalardan, satışlardan 2,5 milyar dolar alacağı var. Bunları da Türk parası olarak al dedik kardeşim, lazım değil. Kamu döviz olarak alması gereken parayı Türk parası olarak alacak. Böylece piyasanın ihtiyacı olan dövizin, piyasadan çekilmesinin önüne geçeceğiz. Bunun üzerine 5 milyar dolarlık kısa vadeli sözleşmelerimiz var. Bunu Türk lirası olarak ödeme imkanı getirdik. Kısacası önümüzdeki kısa dönem için 10 milyar dolarlık kaynağı piyasadan çekmeden, piyasanın ihtiyacı için ayırdık” ifadelerini kullandı. Başbakan, şöyle devam etti:

“Son zamanlarda vergi düzenlemeleri yaptık, tüketici kredilerinde yeniden yapılandırmayı getirdik, teminatlarda kolaylık yaptık. Taşınır malların teminatını 2017 Ocak’ından itibaren uygulamaya alıyoruz. 2017’den itibaren bireysel emekliliğe otomatik katılım getirdik. Türkiye’nin cari açığı var. Türkiye az tasarruf ediyor, çok harcıyor. İthalatı fazla, ihracatı az, çünkü doğal kaynakları yok. Amacımız buradaki açığı uzun vadede tasarruf miktarını artırmak, bir yandan da katma değer oluşturan destek vermek. 7 alan tespit ettik teşvik sistemimiz yayınlandı. Ismarlama, projesine göre teşvik sistemi getirdik.”

 -AP KARARI-

Avrupa Birliği meselesine değinen Başbakan Yıldırım, Avrupa Parlamentosu’nun kararına değindi. Kararın hukuki sonucunun olmadığını ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:
“Biz açıklamamızı yaptık, bizim açımızdan önemi, anlamı yok. Biz inanıyoruz ki her şeye rağmen Avrupa’nın geleceğini düşünen vizyon sahibi liderler mevcut. 15-16 Aralık’ta yapılacak liderler toplantısında bu anlamsız kararın dikkate alınmayacağını düşünüyorum. AB’nin içinde bulunduğu kafa karışıklığından bir an önce kurtulması gerek. AB ile uzun süredir ticari ilişkilerini geliştirmiş, müzakerelerini yürütmekte olan bir dost ülke olarak söylüyoruz. AB’ye Türkiye’nin üye olması, Avrupa’nın yükünü alır. AB maalesef bugünlerde çıkışlarıyla davranışlarıyla Türkiye’nin ne dediğine, nerede durduğuna değil, düşmanlarının sesine kulak veriyor. Bu çok yanlış bir şey. Bunun da Avrupa kamuoyunun gelecek seçimlere yönelik kanaatlerini kendi lehlerine oluşturmak için kullanıyor. Bunlar çok tehlikeli şeyler. Brexit’te bile mevzu Türkiye’ydi. Şimdi Avrupa’daki liderler de maalesef çok etki altında kalıyorlar, milletimizi rahatsız ediyorlar. Şimdi bu milletin eğer AB’ye inancı azalırsa, biz istediğimiz kadar girelim diyelim, nasıl gireceğiz? Neticede biz milletimizin emrindeyiz.  Onun için çifte standardı bırakmaları lazım. O teröristlerin posterlerini parlamentolarının koridorlarında asmamaları lazım. Türkiye’nin gerçek dostu olduklarını davranışlarıyla ve eylemleriyle ortaya koymaları lazım. Biz AB’ye girmek istiyoruz, evet,  doğrudur. Girince de Avrupa’yla yük paylaşımı yapacağız. Ama Avrupa kendi gelecek vizyonunu Brexit’ten sonra tekrar gözden geçirmesi lazım. İngiliz halkı niye AB’den çıkmak istedi, bunu AB’nin çok iyi tahlil etmesi lazım. Türkiye sizden sürekli talimat alacak, buna göre vaziyet alacak ülke midir? Biz onurumuzu ve istiklal ruhumuzu hiçbir şekilde pazarlık konusu yapmayız. Dünyada esaret altına girmeyen iki ulus var, İngilizler ve Türkler. Hiç kimseyi esareti altına almayan tek ulus var, onlar da Türklerdir. Dünya bunu bilmelidir.

-“EKONOMİ BAKANIMIZ AB İLE MÜZAKERELERİ SÜRDÜRÜYOR”-

Bir yandan karşılıklı salvolar devam ediyor, bir yandan işler yürüyor. Ekonomi Bakanımız AB ile müzakereleri sürdürüyor.  Gümrük Birliğini 2017’den itibaren tekrar ele alacağız. Bu kadar seneden sonra ne oldu, gümrükte ne var, sanayide durum ne, hizmetlerde, kamuda, tarımda, e-ticarette, bu alanlarda güncelleme yapılacak. Çünkü o gümrük birliğinde de bize madik attılar. Mal ve hizmetler serbest dolaşacaktı, üstüne yattılar. Bu millet biliyor bunları. 18 Mart’ta bir anlaşma yaptık. Beş husus vardı. Bir, bire bir, yani bir Ege’den mülteci kurtarırsak onlar da bir tane bizden alacaklar. İki, geri kabul. Türkiye’den, başka ülkelerden Avrupa’ya gidenleri geri gönderecekler, mültecileri alacağız. İmzaladık ama onaylamadık. Meclis onayından geçirmedik. Üç, vizelerin kalkması. 30 Haziranda kaldıracağız dediler. Dört, 3+3 milyar avro mültecilere destek verecekler, bütün bunlara karşılık Türkiye 72 maddeden oluşan reformlar yapacak. Bunların hepsini yaptık bir tanesine olmaz dedik. O da ne, terörle mücadele kanununu değiştirin. Bu olmaz kardeşim, biz ölüm kalım mücadelesi veriyoruz. Bunu bizden nasıl istersiniz? Bunu reddettik, bu sefer diğer hepsi yalan oldu, anlaşma yürürlüğe girmedi. Böyle mi olacak, AB niye sözünde durmuyor?  AB de dediğini yapacak, biz de dediğimizi yapacağız.

-“AVRUPA’YLA İLİŞKİLERİ KOPARACAK DEĞİLİZ”-

Şunu da görmezden gelmiyoruz, bugün ticaretimizin yarısı Avrupa’yla, finansal ilişkilerimizin yüzde 80’i Avrupa’yla. Avrupa’yla ilişkileri koparacak değiliz ancak Avrupa iç siyasetteki şartlardan bağımsız olarak Türkiye ile ilişkilerini rasyonel olarak gözden geçirmesi lazım. Kendi geleceği için de gözden geçirmesi lazım. Eğer Türkiye 5-6 yıldır yaşanan olumsuzlukları Avrupa’ya yansıtsaydı, bugün Avrupa duman olmuştu. Ama bizim de bir sınırımız var. Biz önce ülkemizi, vatandaşımızı, geleceğimizi koruruz. Avrupa bahsi de bu. Aklıselim davransınlar, Türkiye’yi muhatap alsınlar. Türk halkının sesine daha fazla kulak versinler. Bu bir, ikincisi OHAL. OHAL bir sonuçtur. Durup dururken ihdas ettiğimiz bir şey değil. Süreç, temizlenme sürecidir. Çok kısa olmayacak. Biz de kalksın istiyoruz ama OHAL’de ekonomiyi doğrudan ilgilendirecek hiçbir karar almadık. Aldığımız kararlar, alçak örgütün devlet kademelerinden temizlenmesine yönelik bir karardır.

-“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN AMACI REJİMİ DEĞİŞTİRMEK DEĞİL”-

Yapısal reformlara aynen devam edeceğiz. Mali disiplinden vazgeçmeyeceğiz. Başkalarına bakmadan biz neyi eksik yapıyoruz, bunların hepsinin gereğini yapıyoruz. Belirsizlik en kötü şey. Tek başına iktidar var, 14 yıldır sizin kafanızda belirsizlik varsa burada bir yanlış var, bu yanlışı düzeltmek bizim görevimiz. Bunun için çalışıyoruz. Bir anayasa değişikliğimiz var. Bu anayasa değişikliğinin amacı rejimi değiştirmek değil. Rejim belli, demokratik laik sosyal devleti. Halkın egemenliği, onun ne demek olduğunu darbede Meclis’te gördük biz. Bombaların altında milletvekillerimiz aslanlar gibi durdular. Şimdi, biz yapacağımız bundan sonraki iş, 2007’de cumhurbaşkanı seçilemedi. Biz sebebi değiliz. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğundan beri seçilen cumhurbaşkanını bize seçtirmediler. Bir icat çıkardılar, 367 icadı. E biz de halka gittik, halk da dedi ki siz çözemiyorsanız ben çözüyorum. Cumhurbaşkanı seçiminin yolun açtı. Ve ilk cumhurbaşkanımız da 12’nci cumhurbaşkanımız görevinin başında. Bu mevcut bir durum. Halkın yüksek iradesiyle seçilmiş bir cumhurbaşkanınız var, bir hükümetiniz var, bir parlamentonuz var. Buradaki işlerin düzelmesi lazım. Mevcut durum ile anayasanın uyumlu hale gelmesi lazım. Biz de partilere diyoruz ki gelin bunu yapalım, bu bir ihtiyaç. Bu Türkiye’nin geleceği için, istikrarı için bir ihtiyaç. Bu coğrafyada istikrarsızlığın bedeli çok ağır olur. Az önce söyledim darbelerde ne olduğunu. Türkiye mutlaka her seçimde tek başına güçlü iktidar çıkarması lazım, kim olursa olsun. 7 Haziran’da gördük, terör örgütünün esaretine girmiş partinin ne havalara girdiğini gördük. Kim olursa olsun, ama mutlaka Türkiye tek başına iktidara sahip güçlü iradeye sahip bir yönetimi olması gerekiyor. Bunun yolunu açacak anayasa değişikliğini yapmamız lazım. Hedefimiz bu. Bu konudaki çalışmalarımızı tamamladık. 10-15 madde içerisinde TBMM ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını arasındaki ilişkileri düzenleyen, yetki kargaşasını kaldıran bir teklif getiriyoruz. Bu teklifte MHP'nin de mutabakatı var. Meclis’ten görüşüp, sizin önünüze getirince bu sorunu da halletmiş olacağız. AK Parti sorunları torunlara bırakarak gelen bir parti değil. Sorunların üzerine giden bir partiyiz.”
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.