Bahçeli'den Anayasa İddialarına Tepki: “Türklüğü Anayasadan Çıkaracak Bir Kokuşmuş Henüz Anasından Doğmamıştır”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bir kez daha söylüyorum: Türklüğü anayasadan çıkaracak bir kokuşmuş henüz anasından doğmamıştır. Hadi doğdu varsayalım, o zaman geldiği gibi gitmesi de bizim için şerefli bir vatan vazifesidir. Türkiye’yi bölünmeye götürecek bir anayasanın varlığı kâbus dolu bir hayaldir. Hodri meydan, her kim aksi yönde hain bir mücadelenin içinde olacaksa, önce bizim bedenlerimizi çiğnemek ve toprağa gömmek durumundadır. Anayasa’nın ilk üç maddesiyle koruyucu zırhı olan dördüncü maddesi kırmızıçizgimizdir. Çizgisi olmayan, siyasetleri çizilmiş ve üzerine çarpı koyulmuş FETÖ ve PKK lobisinin ateşle oynadığını hatırlatmak bizim boynumuzun borcudur." dedi. 

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, önemli açıklamalarda bulundu. 

Bahçeli, "Doğudan batıya, kuzeyden güneye vatanımızın her tarafında yaşayan aziz vatandaşlarımızı, gönül ve kültür coğrafyalarımızda varoluş mücadelesi veren değerli kardeşlerimizi yürekten selamlıyorum. Bu haftaki değerlendirmelerime geçmeden önce, Türk milliyetçiliğinin muhterem isimlerinden birisi olan, ömrünü davasına fedakarca vakfeden Sayın İbrahim Metin ile 23.Dönem İstanbul Milletvekilimiz Sayın Prof.Dr. Mithat Melen’in vefatlarından duyduğum üzüntüyü özellikle vurgulamak istiyorum. Merhum İbrahim Metin Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in inanmış ve iftiharla anacağımız bir mensubuydu. Merhum Melen ise nitelikli bir bilim insanı, saygın bir siyasetçiydi. Devlet Gazetesi’nin sahibi merhum dava insanımız İbrahim Metin’e, 23. Dönem Milletvekilimiz merhum Prof.Dr.Mithat Melen’e Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine, sevenlerine ve camiamıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun diyorum.

"Kıbrıs coğrafyasının mayası Türklüktür, Kıbrıs tarihinin mihenk taşı Türk milletidir"

15 Kasım 2020 Pazar günü Kıbrıs Türklüğü tarihi bir günü heyecanla yaşamıştır diyen Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanımızın nazik daveti kapsamında TBMM Başkanvekilimiz ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Celal Adan ile birlikte devlet ve siyaset ricalinden oluşan heyete iştirak ederek KKTC’yi ziyaret ettik. Kıbrıs Türklüğü’nün diriliş ve yükseliş azmini görmekten gurur duyduk. Bu ziyaretimizin mana ve mesajı zamanlama itibariyle hem anlamlı hem de güçlüdür. Kıbrıs Türklüğü’nün haklı ve tarihi mücadelesi her türlü takdir ve övgünün üstündedir. Bize göre Türksüz Kıbrıs; çatlamış toprak, çökmüş bina, silinmiş tarih, kavrulmuş yürek, kanı çekilmiş damar, kalbi durmuş bedendir. Kıbrıs coğrafyasının mayası Türklüktür, Kıbrıs tarihinin mihenk taşı Türk milletidir." dedi. 

"Kıbrıs Türk’tür, Türk yurdudur, Türk kalması tarihin namus konusudur"

Bildiğiniz gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 15 Kasım 1983 tarihinde büyük umutların üzerine bir sevdayla kurulmuştur. 37 yıllık bir tarihi kucaklayıp bugünlere gelen bu Türk devleti nice zorluklara direnmiş, nice acılara ve baskılara dayandığını belirten MHP lideri Bahçeli, "Devlet kurulasıya kadar, mücahitlerin kahramanlıkları Beşparmak Dağları’nda çınlamış, Ada’nın her karışı şehit kanlarıyla sulanmış ve nurlanmıştır. Türk’ün mukavemeti zalimlere meydan okumuş, hain planlara, habis projelere, haydut emellere imanla karşı koymuştur. Yıllarca hayat hakkı elinden alınmak istenen Kıbrıs Türklüğü milli haysiyetini, bağımsız yaşama iradesini asla pazarlık konusu yapmamıştır. Tehditler, tenkil ve tedhiş çabaları işe yaramamış, Hakk’ın ve haklının karşısında tutunamamıştır. Çünkü ezelden beri hür yaşamış Türk milleti, ebede kadar da bu onurunu korumaya, kollamaya ve yaşatmaya kanıyla, canıyla, tüm varlığıyla ant içmiştir. Şu gerçeği yıllarca boşuna söylemedik, bu çerçevede boş yere nefes tüketmedik: Kıbrıs Türk’tür, Türk yurdudur, Türk kalması tarihin namus konusudur." dedi. 

"İnancımız budur, ümidimiz bu olacaktır"

İstiklal ve istikbal sevdalısı kahramanlarımızın eşsiz fedakârlıklarıyla 37 yıl önce dünyaya ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünü, kısaca Cumhuriyet Bayramını bahtiyarlıkla tebrik ediyorum diyen Bahçeli, "Kıbrıs Türklüğü’nün hürriyet mücadelesine liderlik yapan merhum Dr.Fazıl Küçüğü, kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ı, ebediyete irtihal etmiş muhterem dava adamlarını, bütün şehitlerimizi rahmetle, hürmetle, minnetle anıyorum. Mücadele yıllarının ateş hattından çıkıp gelen, o kara dönemleri bizzat yaşayan ve hayatta olan mücahitlerimize, Mehmetçiklerimize Allah’tan uzun ömürler niyaz ediyorum. Kıbrıs’ta Türklüğün bekası için gövdesini taşın altına koyan herkesten Allah razı olsun diyorum. İlk turu 11 Ekim 2020, ikinci turu 18 Ekim 2020 tarihinde yapılan KKTC Cumhurbaşkanı Seçiminde Kıbrıs Türklüğünün takdir, tercih ve teveccühüyle Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Ersin Tatar’ı bir kez daha kutluyorum. Bu yeni dönemin, Kıbrıs Türklüğü adına açılan yepyeni sayfanın nice muvaffakiyetlere ve muzaffer gelişmelere vesile olmasını diliyorum. Kıbrıs Türklüğünün geçmişte yaptığı muazzam kahramanlıklar istikbalin hem anahtarı, hem gücü, hem de sarsılmaz güvencesidir. İnancımız budur, ümidimiz bu olacaktır." dedi. 

"KKTC’nin bağımsızlığı Türkiye’nin bağımsızlığıyla eşanlamlıdır"

Kıbrıs bizim için milli bir meseledir. Hiçbir şart altında tavizi olmaz, dönüşü olmaz, ihmali olmaz, ihlali olmaz, teslimi ise asla düşünülemez diyen Baçeli, "Kıbrıs 307 yıl hâkimiyetimiz altında huzur, barış ve güvenlik içinde yaşamıştır. Nice anımız, nice ayak izimiz, asırlara mal olmuş nice parlak eserimiz Kıbrıs’ı baştan ayağa kuşatmış, bugünlere kadar da ulaşmıştır. Bu adada başımızı çevirip nereye baksak Türk milletine ait yüksek bir değeri görmemiz kaçınılmazdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye için yalnızca bir siyaset veya strateji konusu değildir. Bundan daha fazlası olan hayat memat, var oluş yok oluş konusudur. KKTC’nin güvenliği demek Türkiye’nin güvenliği demektir. KKTC’nin bağımsızlığı Türkiye’nin bağımsızlığıyla eşanlamlıdır. Adımız birdir, amacımız birdir. Acımız birdir, arzumuz birdir. Anımız birdir, atimiz birdir. Biz hep birlikte Türk milleti olarak varız, buna da inançla, iddiayla devam edeceğiz. Şurası açık bir gerçektir ki, Kıbrıs Türklüğü yok sayılamaz, varlık hakları yokuşa sürülemez. Kıbrıs Türkülüğü imha ve inkar edilemez. Uluslararası toplumun Kıbrıs Türklüğü’nü görmezden gelmesi, taleplerini ağırdan alması, egemenlik çıkarlarına karşı on yıllardır üç maymunu oynaması sakat ve yanlı bir bakıştır. Şayet demokrasinin ilkelerini turnusol kağıdı gibi Kıbrıs tarihinin üzerine koyarsak, kimin anti demokratik, kimin faşist, kimin düşmanca muamele ve münasebet içinde olduğunu herkes görecektir. Şayet insan hakları ve özgürlük kriterlerinden hadiselere bakarsak, kimlerin bu değerlerin tam tersi duruş içinde olduğu da canlı bir resim gibi ortaya çıkacaktır." dedi. 

"Esasen meselenin özü bu kadar yalın, bu kadar basittir"

46 yıldır hayalet şehir olan Kapalı Maraş’ın çok yerinde bir kararla sahil kesiminin açılması, bizim de burayı geçtiğimiz Pazar günü ziyaretimiz konuya muhatap ve müdahil çevrelerin tepkisini çekmiş, bunları adeta hoplatmıştır diyen MHP lideri Bahçeli, "Nitekim rahatsız olanların sicilini, itiraz edenlerin cibilliyetini incelediğimizde ne kadar doğru, ne denli isabetli bir iş yapıldığı hakikaten gözler önüne serilecektir. Biz vatan toprağını ziyaret etmek için provokasyon çığlığı atan Yunanistan’dan mı izin alacaktık? Biz 46 yıldır kilitli olan Maraş’ta piknik yapmak için üzüntüsünü paylaşan AB Dış ilişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Borell’den mi vize isteyecektik? Bu şahsın, “Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne, BM Güvenlik Konseyi kararları temeli dışında alternatif yoktur.” sözlerini ciddiye mi alalım, boyun mu eğelim? Pardon yanlış oldu, bu defalık maruz görün korkaklığını mı seslendirelim? Ne zamandan beri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Türk milletinin iradesinin önüne ve üstüne çıkmıştır? Ada’da yaşayan halklar bellidir. O halde AB’nin kaşıntısı, ileri sürdüğü bahanelerin asıl gayesi nasıl yorumlanmalıdır? Kapalı Maraş’ta, mağduriyetlerin telafisi için mülkiyet haklarına aynen riayet eden çalışmaların yapılmasından, uluslararası hukuka dayanarak yeni bir dönemin başlayacak olmasından niye huzursuzluk duyulmaktadır? Adil, kalıcı, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çözümü dinamitlemek için nifak mevziisine girenlerin asıl hedefi Kıbrıs Türklüğü’ne ölümü gösterip sıtmaya razı olmasını sağlamaktır. Oyalama yöntemleri artık tarihin çöplüğüne atılmıştır. İstismar tuzakları bozulmuş, kimin kiminle yürüyüp emel birlikteliği içinde hareket ettiği belirginlik kazanmıştır. Türkiye olmadan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hesaba katılmadan, Doğu Akdeniz’de atılacak her adım, kurulacak her ilişki ağı barış arayışlarını yıkacak, istikrar arzularını yok edecektir. Esasen meselenin özü bu kadar yalın, bu kadar basittir." dedi. 

"Rum sevdalısı Akıncı gibi, vatandan toprak vererek olamayacaktır"

Bahçeli, 1931’den itibaren Rumların Yunanistan ile birleşme gayelerinin yığınak yaptığını, tehlikeli ölçülerde yoğunluk kazandığını teferruatıyla biliyoruz. Kıbrıs’ı Helen adasına dönüştürmek isteyenlerin provakatif açıklamaları, felakete hizmet eden tutum ve davranışları hepimizin malumudur. Geçtiğimiz Eylül ayında Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın Kuzey Kıbrıs’ın işgal altında olduğunu zırvalaması, Kıbrıs Helenizm’inden bahsetmesi tarihi gerçeklerle bağdaşmayan bir skandaldır. Bayan Cumhurbaşkanı cehaletinin ve önyargılarının, aynı zamanda da hüsran verici husumetinin kurbanı olmuştur. Anlaşılacağı üzere Enosis kampanyası hız kesmeden, figüranları değişse bile ana gayesi değişmeden devam etmektedir. Diyorum ki, Helen’i falan bilmeyiz, mazisi karanlık olan hedefleri tanımayız, bunları kesinlikle takmayız, Kıbrıs’a baktığımızda sadece Türk’ü görürüz, Türk vatanına şahit oluruz. Geçmişte yaşananlar malumumuzdur. 1955 yılında kurulan EOKA terör örgütünün bir zamanlar hangi şiddet eylemlerine başvurduğu, soydaşlarımızın kanlarını oluk oluk nasıl akıttığını milli vicdanda hala mahfuzdur. Hatta 1955-1958 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin 33 köyü terke zorlanmaları henüz unutulmuş değildir. Biz de unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Zürih ve Londra Anlaşmaları bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından etkin garantisi ilkelerine dayandırılmıştı. “Kıbrıs Cumhuriyeti” 1960 yılında kurulmuştu. Bahsekonu antlaşmalar tarafından teminat altına alınan anayasa, Kıbrıslı Türk ve Rum toplumunun eşit siyasi hak ve statüsünü esas almıştı. Maalesef Kıbrıs Rum tarafı, 1960 Cumhuriyeti’nin kurulduğu şekilde yaşamasına fırsat ve izin vermemiştir. Çünkü huzura tahammülsüzdür, barışa karşıdır. Rumlar, 21 Aralık 1963’den itibaren Kıbrıs Türklüğünü hedef alan saldırı ve suikastlarını arttırmışlardır. Kanlı Noel katliamı ise bu sürecin hunhar bir sonucudur. Türklerin Ada’dan atılmasını projelendiren Akritas Planı ise öz itibariyle etnik bir temizliği amaçlamıştır. “Kıbrıs Cumhuriyeti,” Kıbrıslı Rumların 1963 yılında şiddete ve terör yöntemlerine dayalı güç kullanımı ve anayasayı feshetmelerinden sonra ortadan kalkmıştır. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı, hayat hakları gasp edilen, eziyet ve işkencelere maruz kalan Kıbrıs Türklüğü’ne Anavatan Türkiye’nin barış, huzur ve güvenlik namına uzattığı müşfik ve muktedir eli olarak tarihe geçmiştir. Ada’daki iki taraf arasındaki ilk müzakereler 1968 yılında başlamıştır. 1977 yılından itibaren federalizm görüşmeleri yapılmıştır. Çözüm arayışları devamlı sıcak gündemi işgal etmiştir. Bu kapsamda 52 yıllık müzakere sürecinden hiçbir şey çıkmamıştır. Annan Planı bile sonuç vermemiştir. Bizim için son derece tartışmalı ve tehlikeli tavizlere sahne olan Crans Montana görüşmelerinde herhangi bir orta yol bulunamamıştır. Kıbrıs Türklüğü’nün yapıcı ve iyi niyetli tavrına rağmen her seferinde uzlaşmadan kaçan, masayı deviren, adil ve kalıcı bir barışın önüne taş koyan Rumlar olmuştur. BM engeli, Rumların vetosu, küresel güçlerin yönetilebilir kriz taktikleri çözüm umutlarını yıllarca zehirlemiştir. İkazen ifade ediyorum ki, çözüm, sokaklarda dolaşmaya başlayan, sözde sivil itaatsizlik eylemleri için zemin yoklayan Rum sevdalısı Akıncı gibi, vatandan toprak vererek olamayacaktır. " dedi. 

"Bu ayıplı Kılıçdaroğlu nereye koşuyor, hangi rezil kucaklara atılmak için çırpınıyor?"

Türk siyaseti kendi ülkesine yabancılaşmış, milletinin değerleriyle çelişkiye düşmüş yozlaşmış bir muhalefetin ağır sancısını yaşamaktadır diyen Bahçeli, "Millet ve vatan sevgisi tartışmalı olan bu muhalefet anlayışına bu yüzden zillet dememiz abartılı bir yakıştırma olarak değerlendirilmemelidir. Demiş ya Şems-i Tebrizi, sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. CHP Genel Başkanı, geçtiğimiz günlerde konuğu olduğu ABD merkezli Ortadoğu Enstitüsü’nde, tıpkı bir etki ajanı gibi konuşmuş, Türkiye’ye verip veriştirmiş, fukara aklının bagajında ne varsa döküp saçmıştır. Hatta ABD ve AB liderlerine yönelik, “Türkiye’de demokrasi hareketlerini destekleyin” çağrısında bulunmuştur. Kılıçdaroğlu yapar da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı durur mu, o da işbirlikçiliğin film setine balıklama atlayarak göz kamaştıran figüranlığını maharetle ve tekraren sergilemiştir. 9-10 Kasım 2020’de, Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneği’nin sanal olarak düzenlenen 52’üncü Dünya Konferansı’nda kırık dökük yabancı diliyle açılış konuşması yapmıştır. Türkiye’yi şikayet ede ede bitirememiş, işleyen demokrasimizi inkar ederek kötülemiştir. CHP’liler belediye işlerinden başka her şeyle meşguldür. CHP’li Küçükçekmece Belediyesi’nin PKK’nın mahut renklerinden oluşan melun kanlı amblemini bir çocuk parkının yer döşemesinde kullanması Kılıçdaroğlu zihniyetinin terör örgütü sempatisinde eşik ve sınır tanımadığının işaretidir. Bu vahim bir olaydır. Çocuklara bölücülük aşılamaya çalışan CHP’nin PKK’yı belediyelere taşımasının hesabı mutlaka sorulmalı, burunlarından fitil fitil getirilmelidir. Sorarım sizlere, aziz Atatürk’ün kurduğu CHP bu hallere, bu kötü ellere nasıl düştü? Dünya üzerinde küresel güç merkezlerine taklalar atan, gelin beni kullanın, boyunduruk altına alın mesajı veren kaç muhalefet partisi vardır? CHP, bu kadar mı kökünden koptu, bu kadar mı tarihi gerçekleriyle ters düşüp rehin altına girdi? Bu ayıplı Kılıçdaroğlu nereye koşuyor, hangi rezil kucaklara atılmak için çırpınıyor? Ne manidar bir tesadüf ki, gündemde CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin eşgüdüm halinde taslağını hazırladıkları bir anayasa hazırlığı konuşulmaktadır. Beklendiği üzere, İP yönetimi tedavüldeki iddiayı reddetmiştir. Kılıçdaroğlu hayretle izlediğini söylemiş, nihayet o da reddetmiştir." dedi. 

"CHP’ye diyorum ki, yalanla belki bir yerlere gidebilirsiniz, ancak gittiğiniz yerden asla geri dönemezsiniz"

Bahçeli, "Peki, 13 Ocak 2018 ile 7 Mayıs 2018 tarihleri arasında hazırlanmış mezkur anayasa değişikliği çerçeve metni için kurulan veya kurdurulan masaya kimler oturdu? O oturmadı, bu oturmadı, şunun haberi olmadı ise, sokağa bırakılan ihanet metnini kim yazdı, kim hazırladı, kimler müzakere etti? Türklüğü, Türk milletini, Atatürk’ü, Türkçe’yi anayasadan çıkarma tekliflerini, vatandaşlık tanımının değiştirilmesini, federal yönetim hedefini, anadilde eğitim niyetini kim izah edecek? Bu melanetin açıklaması nasıl yapılacak? Kemal Kılıçdaroğlu hayreti mayreti bıraksın, haysiyetle itiraf etsin: 2 Haziran 2018’de, bir gazetede çıkan açıklamasında; “Millet ittifakı olarak çalışma yaptık. Başında İbrahim Kaboğlu vardı. Aşağı yukarı bir mutabakat metni şu an elimizde” dedi mi demedi mi? 21 Haziran 2018’de, bir televizyon kanalında; “Dört partinin anayasa değişikliğinde ilkeler üzerinde anlaşma metin hazırlandı” dedi mi demedi mi? Bu yalancılık karşısında asıl hayrete düşen milletimizdir. Bu yalan makinesi öyle çalışmıştır ki, ne fren tutmuş, ne dur durak bilmiştir. Zilletin dört temsilcisinin kurulduğu anayasa hazırlık masasını PKK kurmuş, yazım işinin yapılabilmesi için ihtiyaç olan kalem siparişi de FETÖ’ye verilmiştir. Kılıçdaroğlu’nun yalanı meslek haline getirmesi utanç verici bir rezalettir. İnsanlarımızın gözünün içine baka baka yalan söylemesi de millete, demokrasiye, maneviyatımıza bühtan ve hakarettir. Kılıçdaroğlu ders alır mı bilemem, ama tavsiyem şu sözün kulağına küpe olmasıdır: Yalanı yalancıyla, yanlışı cahille sakın tartışmayın, çünkü yalancıya gerçeği, cahile doğruyu anlatamazsınız. Bir yalan dört doğruyu götürür: Güven, iyilik, sadakat, huzur. Unutmayınız ki, ben Müslümanım diyen bir vicdan sahibi yalan söylemez, söyleyemez. Fakat bu zilletin ruhuna yalan, talan, dolan yuva yapmıştır. Resmen batan gemiye dönen ve tel tel dağılan İP’e, rüzgârın savurduğu kuru yaprağa çevrilen CHP’ye diyorum ki, yalanla belki bir yerlere gidebilirsiniz, ancak gittiğiniz yerden asla geri dönemezsiniz." dedi. 

"Oyunlarının eninde sonunda bozulacağını çapsız ve çürük kafalarından asla çıkarmasınlar"

Uzun sözü kısası, MHP’ye zamanında yapılan Okyanus ötesi kaynaklı operasyonun gerçek mahiyeti sanıyorum şu günlerde daha da netleşmiştir. “MHP kalıntılarından kurtulmak lazım” diyen alçakların hangi senaryoların tetikçisi ve teşrifatçıları oldukları alenileşmiş, açığa çıkmıştır. Her yalancı korkak, aynı zamanda da günahkardır. Bu millete korkaklardan, günahkârlardan, Türkiye düşmanlarının piyonlarından fayda gelmez, bunların hayrı kesinlikle dokunmaz. Bir kez daha söylüyorum: Türklüğü anayasadan çıkaracak bir kokuşmuş henüz anasından doğmamıştır. Hadi doğdu varsayalım, o zaman geldiği gibi gitmesi de bizim için şerefli bir vatan vazifesidir. Türkiye’yi bölünmeye götürecek bir anayasanın varlığı kâbus dolu bir hayaldir. Hodri meydan, her kim aksi yönde hain bir mücadelenin içinde olacaksa, önce bizim bedenlerimizi çiğnemek ve toprağa gömmek durumundadır. Anayasa’nın ilk üç maddesiyle koruyucu zırhı olan dördüncü maddesi kırmızıçizgimizdir. Çizgisi olmayan, siyasetleri çizilmiş ve üzerine çarpı koyulmuş FETÖ ve PKK lobisinin ateşle oynadığını hatırlatmak bizim boynumuzun borcudur. Susanları korkak sanmasınlar. Sağduyulu olanları aptal yerine koymasınlar. Sabretmeyi bilenleri de çantada keklik görmesinler. Oyunlarının eninde sonunda bozulacağını çapsız ve çürük kafalarından asla çıkarmasınlar. Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, bütçe sürecinde ve Meclis çalışmalarında başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun." dedi. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.