CHP Sözcüsü Öztrak: “Bu Hükümet Eve Deli, Ele İyi”

CHP Sözcüsü Öztrak, Türkiye’nin sadece hayat pahalılığını, işsizliği ve yoksulluğu değil artık açlığı ve sefaleti konuşmaya başladığını belirterek, “Eve deli, ele iyi bir hükümet ülkemizi yönetiyor. Kendi vatandaşını unutan, çocuklarımızın karnını doyuramayan, ailelerin feryatlarını duymayan, gençlerimizin bir ev, bir araba alabilme umudunu elinden çalan bir hükümet bu ülkeyi yönetiyor” diye konuştu.

 

Öztrak, ülkede artık IŞİD militanlarının fidye toplamaya başladığını, buna karşın Erdoğan’ın huzurdan bahsettiğini ifade ederek, “CHP iktidarında Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını kuracağız. Ülkemizdeki Suriyelilerin, güvenli bir şekilde ülkelerine gitmesi için masaya oturacağız. Ve onları en geç iki yıl içerisinde, güven içinde ülkelerine yolcu edeceğiz” dedi.

 

Enflasyondaki düşüş beklentisi için önce Ocak ayını, sonra Nisan ayını, ardından yaz aylarını, son olarak da yıl sonunu işaret eden Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’yi eleştiren Öztrak, “Oynamayı bilmeyen gelin, yerim dar dermiş. ‘Enflasyonla nasıl mücadele edilir bilmiyorum’ demeye, bir türlü dili varmıyor. Onun yerine türlü çeşitli bahaneler uyduruyor. Enflasyon, baz etkisiyle kendiliğinden gerileyecekse, siz o koltuklarda niye oturuyorsunuz?” değerlendirmesinde bulundu.

 

Cari açığın yılın ilk 2 ayı itibariyle 12,1 milyar dolarla tarihi rekorunu kırdığını söyleyen Öztrak, “Cari fazlayla enflasyonu düşürme modeli bugün itibariyle iflas etti” ifadelerini kullandı.

 

Türkiye’de artan yoksulluğun sonucu olarak yetersiz beslenmenin çocuklarda gelişme sorunlarına neden olduğunu kaydeden Öztrak, “Bu iktidar sayesinde, bu hükümet sayesinde, saray sayesinde bir nesli kaybediyoruz. Öyle bir nesli kaybetmek kolay değil. Bu kaybın telafisi bir yıl değil, üç yıl değil, beş yıl değil… Yıllarca bir nesil boyu sürüyor” dedi.

 

Artan fiyatlar karşısında karı-koca çalışan bir aile için bile artık ev almanın hayal olduğunu söyleyen Öztrak, “Saray rejiminde, bu ülkede ev sahibi olma hakkı artık, sadece zenginlere, Ruslara, Körfez Şeyhlerine ait oldu. Bizim paramızı pul ettiler. Elin parasını bol ettiler” diye konuştu.

 

Ulaştırma Bakanı’nın “Atatürk Havalimanı hikâyesi bitti” sözlerine tepki gösteren Öztrak, “Evet bu ülkede hikâyesi biten birileri var. Ama o, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan, havaalanı değil, sizsiniz! Siz! Saray ve şürekâsı. Atatürk’ün içinde olduğu hiçbir hikâye bitmez. Ama sizlerin gideceğiniz yol da, anlatacağınız hikâyeler de bitti” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:

YOKSULLUĞU GEÇTİK AÇLIK BAŞLADI

Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzun gündeminde; çarşıda, pazardaki yangın, özellikle evlatlarımızı ezip geçen işsizlik, ülkede artan sefalet ve dış politikadaki gelişmeler vardı. Hızla artan enflasyon, yüksek işsizlik, ülkemizde görülmemiş bir sefalete sebep oldu. Olmaya da devam ediyor. Ülkede yoksulluğu ve yoksunluğu geçtik, artık açlık başladı. İnsanlarımız öğün atlamaya, pazardan topladığı kırık marul yapraklarıyla, öğün geçirmeye çalışıyor.

BU HÜKÜMET EVE DELİ, ELE İYİ

Eve deli, ele iyi bir hükümet ülkemizi yönetiyor. Kendi vatandaşını unutan, çocuklarımızın karnını doyuramayan, ailelerin feryatlarını duymayan, gençlerimizin bir ev, bir araba alabilme umudunu elinden çalan bir hükümet bu ülkeyi yönetiyor.

TÜRKİYE’Yİ AÇIK HAVA MÜLTECİ KAMPINA ÇEVİRDİNİZ

Dün Polis Teşkilatı’na verdiği iftarda saray, sığınmacı akınına rağmen, Türkiye’nin dünyanın en huzurlu ülkesi olduğundan bahsetti. Siz emperyal güçlerin Ortadoğu’da çıkarttığı, ateşini besleyip, büyüttüğü savaşlardan kaçanların yükünü, milletimizin sırtına yıktınız. Avrupa’ya geçmek isteyenlerin önünü kesmek için, 3-5 milyar Avro karşılığında Geri Kabul Anlaşması imzaladınız. Türkiye’yi, açık hava mülteci kampına çevirdiniz. Bugün ülkemizde, Suriye, Irak ve Afganistan başta olmak üzere, Ortadoğu ülkelerinden gelen 5 milyon sığınmacı var. Bu sığınmacılar için milletin kesesinden, 50 milyar dolardan fazla para harcadınız.

 

ÜLKEDE IŞİD MİLİTANLARI FİDYE TOPLUYOR, SARAY HUZURDAN BAHSEDİYOR

Ülkede IŞİD militanları fidye topluyor. Siz “huzurdan” bahsediyorsunuz. Buradan tekrar söylüyoruz: CHP iktidarında Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını kuracağız. Ülkemizdeki Suriyelilerin, güvenli bir şekilde ülkelerine gitmesi için masaya oturacağız. Ve onları en geç iki yıl içerisinde, ülkelerine yolcu edeceğiz güven içinde. Bu lafları bırakın, üç yıl önce polisimize söz verdiğiniz 3600 ek göstergeyi önce bir halledin. Sığınmacılar faslına ondan sonra gelirsiniz.

ORTA GELİR TUZAĞINI KONUŞUYORDUK, ŞİMDİ ORTA GELİRİ KONUŞAMIYORUZ

Saray ve şürekâsı eve deli, ele iyi olmakta sınırda tanımıyor… Ülkemizde korkunç bir hayat pahalılığı milletimizi eziyor, o kalkmış Avrupalılara üzülüyor. “Avrupa’da durum çok kötü” diyor. Bugün büyük şehirlerimizde tek çocuklu bir ailenin, kira, fatura, mutfak masrafından oluşan toplam temel giderleri, 13-14 bin liraya çıktı. Sarayın kibirlisi bunun farkında bile değil. Ülkemizi o kadar kötü yönetti ki, 20 yıl önce tek bir yüzükle iş başına geldiğinde, çeyrek altın 27 liraydı. Şimdi millet 27 liraya bir kilo yeşilbiber alamaz hale geldi. Bundan birkaç yıl önce orta gelir tuzağını konuşuyorduk, şimdi bıraktık tuzağını, orta geliri bile konuşamıyoruz.

OYNAMAYI BİLMEYEN GELİN YERİM DAR DER

Saray’ın kibirlisine göre, geçen yıl Ağustos ayında enflasyon düşmeye başlayacaktı. Düşmekten vazgeçtik, enflasyon son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Faiz sebep, enflasyon sonuç dedi bizi enflasyonun şampiyonlar liginde, dünya altıncısı yaptı. Her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Bir de Nebati Bakanı var, ne söylese tutmuyor. Önce “Enflasyon Ocak’ta pik yapar, sonra düşer” dedi, tutturamadı. Sonra “Nisan’da yüzde 50’nin altında enflasyon pik yapar” dedi onu da tutturamadı. Sonra bir kere daha fikrini değiştirdi, “Yaz aylarında düşer” dedi onu da tutturamayacağını anladı. Ne yapsa, olmuyor. Merkez Bankası’nın arka kapısından dövizleri satıyor. Türk Lirası mevduatları dövize endeksliyor. Ama enflasyonda şahlanmaya devam ediyor. Önce; son günlerde “Enflasyon yılsonunda makul bir seviyeye gelir” dedi. Ama o makul seviye nedir hiç söylemedi. Sonra söylemediği bu makul seviyeden önce vazgeçti. Dün “Enflasyon Aralık ayından itibaren, düşmeye başlayacak” diyordu. Bugün yeniden Mardin’de makul seviyeyi tedavüle soktu. “Oynamayı bilmeyen gelin, yerim dar dermiş.” Nebati Bakanın hali tam da bu. “Enflasyonla nasıl mücadele edilir bilmiyorum” demeye, bir türlü dili varmıyor. Onun yerine türlü çeşitli bahaneler uyduruyor. Enflasyon, baz etkisiyle kendiliğinden gerileyecekse, siz o koltuklarda niye oturuyorsunuz?

CARİ FAZLAYLA ENFLASYON DÜŞÜRME MODELİ İFLAS ETTİ

Reislerinin yaptığı hatalar nedeniyle hortlayan hayat pahalılığının tüm yükünü milletin üstüne yıkmaya karar vermişler. Ne diyorlardı? Bizim cari fazlayla enflasyonu düşürme modelimiz var. Ne oldu bu cari fazlayla enflasyonu düşürme modeli? Bugün itibariyle iflas etti. Bugün Şubat ayı ödemeler dengesi rakamlarını açıkladılar. Bu yılın ilk iki ayında cari açık 12,1 milyar dolar olmuş. Tarihimizde ilk iki ayda, böyle bir cari açık vaki değil. Bu bir rekor! “Faiz düşecek, rezerv artacak” diyorlardı. İlk iki ayda resmi rezervler 3,2 milyar dolar erimiş.

SARAY SAYESİNDE BİR NESLİ KAYBEDİYORUZ

İşte bu safsatalarla, milleti hayat pahalılığının altında, ezim ezim ezdiler. Bu ülkenin çocuklarını aç bıraktılar, bırakıyorlar. Gençlerinin umutlarını çaldılar çalıyorlar. Yetersiz beslenme, çocuklarımızda gelişme sorunlarına neden oluyor. Bugün ülkemizde her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük… Her beş kız çocuğundan dördü, her dört erkek çocuktan üçü kansızlık rahatsızlığı çekiyor. Çocuklarda kansızlık Avrupa’nın 4 katı. Bu iktidar sayesinde, bu hükümet sayesinde, saray sayesinde bir nesli kaybediyoruz. Öyle bir nesli kaybetmek kolay değil. Bu kaybın telafisi bir yıl değil, üç yıl değil, beş yıl değil… Yıllarca bir nesil boyu sürüyor.

SARAYIN ATANMIŞ YARDIMCISI ŞOV PEŞİNDE

Ülkemizin önündeki en önemli sorun, yoksulluk nedeniyle açlık, iyi beslenmeme, sağlık sorunları. Genel Başkanımız bu sorunlara dikkat çekmek için, “İktidarsan muktedir olacaksın, onu bunu bırakacaksın, bu işi çözeceksin” demek için, yani milletin çektiklerini duyurmak için, Et ve Süt Kurumu’na gitti. Ama Saray ve Şürekâsı, sorunun kendisine ve büyüklüğüne değil, randevu nereden alınacak ona takıldı. Sarayın atanmış yardımcısı da, işini yapacağına, boş boş konuşup, siyasi şov yapmaya kalktı. Beyefendi, sen seçilmiş siyasilere laf yetiştireceğine, atanmış bir memur olarak işine gücüne bakacaksın. Çocukların yatağa aç girmelerini önleyeceksin. Siz, sahurda menemen şovuna gittiği öğrenci evinde sucuk görünce, “Eee sucuk var, bir de şikayet ediyorlar” diyen AK Parti Grup Başkanvekilinin yaptığı şova bir bakın. “Millet sinemaya gidiyor, o zaman kriz yok” diyen sözde gazetecinin şovuna bir bakın.

KENDİ KOKUSUYLA SARHOŞ OLAN MİSK KEÇİSİ

Hep söylüyorum, bunlar milleti unutmuş! Yankı odalarında oturmuşlar, sadece birbirilerinin söylediklerini duyuyorlar, adeta kendi kokusuyla sarhoş olan misk keçisi gibi, yaptıklarıyla böbürlenip duruyorlar.

SADECE YOKSULLUĞU DEĞİL, ARTIK AÇLIĞI KONUŞUYORUZ

Milletimizi bir yandan enflasyon, bir yandan da işsizlik eziyor. Şubat ayına ait işsizlik verileri bugün yayımlandı. TÜİK ’in makyajlı verilerine göre; Türkiye’de resmi işsiz sayısı 3 milyon 579 bin kişi. Buna karşın, iş aramaktan vazgeçenler hesaba katıldığında işsiz sayısı 8 milyon kişi. Sözde yüzde 11 büyümeye rağmen, işsiz sayısı hala pandemi öncesi seviyesine düşmedi. İşsiz gençlerimizin sayısı ise hala bir milyonun üzerinde. 15-24 yaş arası her 5 gençten birisi işsiz. İşsizlikle hayat pahalılığı arasında ezilen gençlerimiz, artık kurtuluşu yurtdışında arar hale geldi. Bu ülkede insanlar, sadece işsiz değil, sadece yoksul değil… Artık açlığı, sefaleti konuşmaya başladı. Türkiye, işsizlik ve enflasyon oranlarının toplamından oluşan, Sefalet Endeksi’nde hem OECD hem de G-20 şampiyonu oldu. Bunlar ülkemizi dünyada en büyük 10 ekonomi arasına sokmaya söz verdiler, sözlerini tutamadıkları gibi, sefalet liginde de şampiyon yaptılar. Yoktan var edilen bu ülkede, insanları varlık içinde yokluğa mahkûm ettiler.

EN KARANLIK İŞLERDEN BİRİ TELEKOM ÖZELLEŞTİRMESİ

Eve deli, ele iyi Saray; milletimizin malını mülkünü ele peşkeş çekmekte de çok mahir. El iyisi Saray, Cumhuriyet tarihinin en karanlık işlerinden biri olan TELEKOM özelleştirmesinde Lübnanlılara, bizim tarlanın taşıyla bizim tarlanın kuşunu vurdurdu. Lübnanlılar, Suudilerle bir olup, TELEKOM’u borca batırıp çekip gittiler. Tüm bunlar olurken, devletin oraya atadığı TELEKOM yöneticileri, koltuklarında bardak gibi oturdular. Olanı biteni sessizce izlediler. Şimdi bu beyler nerede? Ben söyleyeyim, Sarayın atama Yardımcısı, Saray’ın önceki Genel Sekreteri, Sarayın bugünkü danışmanları o koltuklarda oturanlar. Tabi bu atanmış yardımcının özgeçmişine yazmaktan çekindiği, bir görev daha var. YİMPAŞ Yöneticiliği! YİMPAŞ’ın içinin boşaltıldığı, “Binlerce gurbetçimizin mağdur edildiği dönemde YİMPAŞ’ta görev yaptım” demek, belli ki beyefendinin işine gelmiyor.

BİZ SÖYLEDİKÇE HERHALDE ZEVK ALIYORLAR

Şimdi bu zat, Saray yönetimin perişan ettiği milletimizi, bu karanlıktan çıkarmak için uğraşan, bunun için bir araya gelen altı muhalefet partisine, sahibinin sesi olup, ağzına geleni söylemiş. Olmadık hakaretler etmiş. Geçtiğimiz haftalarda önce Saray’ın atama İçişleri Bakanı, ardından Saray’ın kibirlisi, gelmekte olanın geldiğini görünce altı partinin birlikteliği hakkında ileri geri konuşmaya, atıp tutmaya başladılar. Biz “Ortaya attığınız bu zırvaları ispatlayın. İspatlayamazsanız, namertsiniz, alçaksınız, şerefsizsiniz, haysiyetsiniz” dedikçe. Anlaşılan bunlar zevk alıyorlar. Maksatları belli, “Söyle yalanı, bulunur inananı.” Altı partiye dil uzatmaya cüret eden Saray Yardımcısına sesleniyoruz: “Bu safsataları ispatla! İspatlayamayan namerttir, alçaktır, şerefsizdir, haysiyetsizdir.”

41 AY GEÇTİ TANK ORTADA YOK

Eve deli, ele iyi saray ve şürekâsının, yabancılara peşkeş çektiği tek milli varlığımız TELEKOM değil. Sakarya Tank Palet Fabrikası… Milli ordumuzun en stratejik tesislerinden biriydi. Özelleştirildi, Saraya ilahi aşkla bağlı, eski Maocu ile Katar Ordusu ortaklığına peşkeş çekildi. Dönemin Savunma Sanayi Müsteşarı, Firma ile Altay Tankı için sözleşmenin imzalandığını, 9 Kasım 2018 tarihinde duyurdu. “İlk ALTAY tankı da 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilecek. Hayırlı olsun” diye açıklama yaptı. Yani tankın, en geç 2020 Haziran ayında ordumuza teslimi gerekiyordu. 2020’nin Haziranı geçti, 2021’in Haziranı geçti,  2022’nin Haziran’ı geliyor. Aradan 41 ay geçti, ortada tank falan yok. Ama bunlarda utanma da yok. Bir ay önce havuz medyasına, “Müjde… Güney Kore’den Altay tankına motor geldi” diye haber yaptırdılar. Şimdi gelen motor ve aktarma sisteminde, sorunlar olduğu konuşuluyor. Tank hala ortada yok.

YAZIK OLDU ETHEM EFENDİ’YE…

Bu arada, Sakarya Tank Paletin peşkeş çekildiği, Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı, çakma oligark, düz yolda teker patlattı. “AK Parti’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği sayesinde başa geldiğini” itiraf etti, söyledi. “Yalanın dostu, gerçeğin düşmanı çoktur” derler… Bu samimi itirafın karşılığı, partisinden de ilahi aşkla bağlı olduğu reisinin sinesinden de, aforoz edilmek oldu. Oysa daha iki gün önce, bu çakma oligark fahri Dışişleri Bakanı gibi Rusya’ya gitmişti. Rus televizyonlarında, “Rusya ile S-500 yapacağız, 10-20 yıllık stratejiler geliştiriyoruz” diye açıklamalar yapmıştı. İki günde, Orhan Veli’nin şiirindeki gibi, “Kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigâr…” Gerçekten de “yazık oldu Ethem Efendi’ye…”

OLİGARKIN ÇAKMASI DEĞİL SAHİSİ GELİYOR

Ama “Evin delisi, elin iyisi” Sarayın yeni dostları var. Hem de çakma değil, hakiki oligarklar... Oligarkların anavatanından, Rusya’dan ithal… Rusya’nın Ukraynayı işgal etmesinin ardından, Batının uyguladığı müeyyidelerden kaçmak için, Rus oligarklar dev yatlarını Türkiye’ye demirliyorlar. Umarız bu gidiş bu ülkede, yeni Zarrab’ların zuhur etmesine yol açmaz. Birleşmiş Milletlerle, NATO ortaklarımızla bizi bir kere daha karşı karşıya getirip, başka tavizler vermek zorunda bırakmaz. Sadece Oligarklar değil, parası pulu olan Ruslar, paralarını bavula koyup Türkiye’ye getiriyorlar. 250 bin doları nakit ödeyip, hem birkaç tane evi, hem de vatandaşlığımızı satın alıyorlar. Ne de olsa ev alana, Türkiye Cumhuriyeti kimlik ve pasaportu promosyon! Okyanusun öte yanında Kanada, kendi vatandaşlarını düşünerek, ev fiyatlarının artmaması için, ülkede yabancılara konut satışını 2 yıl süreyle yasaklamaya hazırlanıyor. Bizdeki Hükümet, “Batan geminin malları bunlar” diyerek, milletin malını yabancılara, bir de üstüne damping yaparak satıyor. Şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakların, ay yıldızlı kimliğini, pasaportunu mezada düşürdüler, haraç mezat satıyorlar! Sarayın herkese milliyetçilik dersi veren küçük ortağı da bunu seyrediyor. Böyle bir rezilliği bu ülke hiç görmedi.

 

EV ALMAK BU ÜLKENİN VATANDAŞINA HAYAL

Vatandaşlarımız ev fiyatlarına yetişemiyor. Karı-koca çalışan bir aile için, artık ev almak hayal oldu. Ankara’da 150 metrekarelik bir evin ortalama fiyatı bir yılda 384 bin liradan, 832 bin liraya çıkmış. İstanbul’da aynı 150 metrekarelik ev, geçen sene 740 bin liraymış, bu sene 1 milyon 921 bin liraya çıkmış. Bunlarda ortalama fiyatlar. Semtine ve evin yaşına göre bu rakamlar üç, dört kat daha da artıyor. Ülkemizi başka ülkelerin vatandaşlarına peşkeş çektiler. Orta sınıfı bitirdiler. Birliğimizi, beraberliğimizi her gün biraz daha zayıflattılar, zayıflatıyorlar. Saray rejiminde, bu ülkede ev sahibi olma hakkı artık, sadece zenginlere, Ruslara, Körfez Şeyhlerine ait oldu. Bizim paramızı pul ettiler. Elin parasını bol ettiler.

KENDİ VATANDAŞINA ALİ KIRAN BAŞ KESEN

Ev delisi ama el iyisi bu Saray zihniyeti, kendi vatandaşına Ali kıran, baş kesen! Mersin’de; “Öldük bittik, anamız ağladı” diyen çiftçiye, “Artistlik yapma, ananı da al git” diyen bunlar. Batman’da kadro isteyen taşeron işçilere, “Bir yerde çalışıyorsunuz, nankörlük yapmayın” diye bağıran bunlar. Soma maden faciasında ölenlerin yakınlarına, “Yuh çekersen tokadı yersin” diyen, madencileri yerlerde tekmeleyen bunlar.

ELOĞLUNA OLDUKÇA MÜŞFİK

Ama kendi milletine bu kadar zalim olan Sarayın kibirlisi, eloğluna oldukça müşfik… “Bu fakir bu görevde olduğu sürece alamazsınız” dediği rahibi dönemin Amerikan Başkanı Trump, “Mal varlığını araştırırım” dediğinde, apar topar uçağa bindirip, tıpış tıpış beyaz saraya kadar gönderen o. Merkel bastırınca, Alman gazetesinin tutuklanan muhabirini, tıpış tıpış serbest bırakıp, Almanya’ya yollayan o. Trump’ın “aptal olma” diye yazdığı mektubu onun yüzüne çarpacağına, Beyaz Sarayda masaya gizlice masanın üstüne bırakan o. İdlib ’de 36 askerimizi şehit eden Rusya’nın ayağına, tıpış tıpış giden o. Kremlin sarayının kapısında, Putin’le görüşmek için kapıda bekleyen, bunu da Rus devlet televizyonuna kronometreyle saydırıp, ülkemizin itibarına sahip çıkamayanda o.

DELİLLERİ GÖSTERİRİM VERMEM DEDİ, DOSYAYI KOMPLE VERİYOR

Şimdi bunun en son örneği İstanbul’da, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen, Gazeteci Cemal Kaşıkçı olayının gelişiminde görüyoruz. Bu ülkenin toprakları üstünde, bir gazeteci hunharca öldürüldü. Erdoğan o dönem çıktı, Suudi Arabistan yönetimine; “Bunlar insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir. Suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul mahkemelerinin uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir” dedi. Davanın delilleri için de Suudi Arabistan’a, “Gösteririz ama vermeyiz” dedi. “Suudi gazetecinin ölümünün tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecek” de dedi. Yetmedi Suudi gazeteci Kaşıkçı’yı şehit ilan etti. Şimdi de şehit dediği Kaşıkçı’nın dava dosyasını, sümen altı etsinler diye Suudi Arabistan’a iade etti.

BÜYÜK LOKMA YE, BÜYÜK SÖZ SÖYLEME

“Büyük lokma ye, büyük söz söyleme” demişler. Meydanlarda dünyaya kafa tutarmış gibi yapan, ama sıkışınca başka ülkelere, her türlü tavizi veren bir saray yönetimi var. Dün kavga ettikleriyle, sıkışınca bugün barışmaya uğraşıyor. Çünkü tulumbada su bitti. Dün kavga etmeseydiniz, bugün barışmak için taviz üstüne taviz vermek zorunda kalmazdınız. Biz elbette her zaman barıştan yanayız. Ama ülkemizin şanı, şerefi bu kadar da hırpalanmaz. Barışmak için vermek zorunda kaldığınız tavizlerin bir kısmı ortada. Soruyoruz milletimizin görmediği, milletimizin sırtından verdiğiniz başka hangi tavizler var.

DÖVİZE ÇEVRİLEBİLİ MEVDUATIN YANDAN ÇARKLISI

Saray milletine deli, yandaşa, faizciye, rantçıya ise çok iyi… Sürekli vatandaşın kesesinden alıyor, yandaşın, faizcinin, rantiyenin kasasına koyuyor. Saray “faiz sebep, enflasyon sonuç” deyip, Merkez Bankası’nın tabela faizini yüzde 14’e indirdi. Şimdi bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 14 faizle para alıyorlar. Sonra bu parayı Hazine’ye yüzde 24’le borç veriyorlar. Bir bakkal 20 liradan domates alıp, 25 liradan satıyor diye sopayla kovalanıyor, ama hazine ve bankalar arasındaki bu düzen tıkır tıkır saat gibi işliyor. 70 model Dövize Çevrilebilir Mevduatın yandan çarklısını, Kur Korumalı Mevduat diye milletin önüne getirdiler. Fakirin vergisiyle zenginin mevduatına verdikleri, döviz garantisinin faturası bugünlerde ortaya çıkıyor. Sadece son iki haftada milletin cebinden ödenen para 15 milyar100 milyon TL. Bir de buna tatlandırıcı olarak verilen vergi muafiyeti nedeniyle vazgeçilen 13 küsur milyar lirayı da ekleyin. İki haftada Hazinenin üzerine binen yük yani milletimizin sırtına binen yük 29 milyar lira. Peki 2022’de çiftçiye ödenecek destek ne kadar? O da 29 milyar lira.

 

ATATÜRK’ÜN İÇİNDE OLDUĞU HİÇ BİR HİKAYE BİTMEZ

Bir de kamu özel işbirliği nedeniyle verilen, dövizli garantilerle köşe olanlar var. Sözleşme bağlanmış, garantiler verilmiş, döviz patlasa, millet çatlasa, memleket yansa onlar paralarını tıkır tıkır alıyorlar. Tesis işliyormuş işlemiyormuş, bunun hiçbir önemi yok. İşte Balıkesir’de Havalimanı… Hayalet olmuş bu havalimanına uçak inmiyor. Her yanını ot bürümüş, şimdi otları toplatıp satmak için ihaleye çıkmışlar. Ama Saray’ın atama Ulaştırma Bakanı’na bu kamu özel işbirliği soygunları rezaleti yetmiyor. Bir de çıkıyor: “Atatürk Havalimanı hikâyesi bitti” diyor. Yerine Millet Bahçesi yapacaklarmış. Beyefendi; İstanbul’a kar yağdığında, İçişleri Bakanıyla beraber inebildikleri tek havalimanının, Atatürk Havalimanı olduğunu ne çabuk unutmuş. Saraya da, atama Bakanına da hatırlatalım, evet bu ülkede hikâyesi biten birileri var. Ama o, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan, havaalanı değil, sizsiniz! Siz! Saray ve şürekâsı. Atatürk’ün içinde olduğu hiçbir hikâye bitmez. Ama sizlerin gideceğiniz yol da, anlatacağınız hikâyeler de bitti. Milletin karnı anlattığınız hikâyelere doydu, ne yaptığınızı gördü, notunuzu verdi. Artık sizi eve göndermek için sandığı bekliyor.

SARAYIN BOZDUĞUNU BİZ DÜZELTECEĞİZ

Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, bu ülkenin ve bu milletin sevdalısı ortaklarımızla birlikte, Sarayın bozduğunu, biz düzelteceğiz. Sarayın şahlandırdığı enflasyonu, biz düşüreceğiz. Sarayın hortlattığı hayat pahalılığını, biz bitireceğiz. Sarayın işsiz bıraktığı insanlarımızı, biz iş sahibi yapacağız. Sarayın yıktığını, biz yeniden inşa edeceğiz. 20 yıldır milletten çalınanları biz yerine koyacağız. Kayıpları telafi edeceğiz. Sarayın bölüp parçaladığı milletimizi biz barıştıracağız. Saray çok üzdü, biz milletimizin yüzünü güldüreceğiz. Biz milletimize güveniyoruz. Biz kendimize güveniyoruz. Tüm sorunların üstesinden geliriz. Yeni kadrolarla, yeni kurumlarla, yeni kurallarla ülkemizi biz ayağa kaldırırız. Biz hazırız. Milletimiz hazır.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.

 

Soru- Efendim Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yaptı ve cumhurbaşkanlığı adayı için üç ölçüt sıraladı. Bunların içinde 20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak, seçilebilirlik, yine seçim sonrası 20 yılda AK Parti tarafından devri sabık muamelesine maruz kalan Türkiye Cumhuriyeti devletini kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi gibi maddeler var. Millet İttifakı’nda da henüz Cumhurbaşkanı adayı netlik kazanmadı, açıklanmadı. Siz bu kriterleri, bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?

Faik ÖZTRAK- Baştan itibaren Genel Başkanlarımız ifade ediyor. Bugün adayın ismi değil hangi kriterlere sahip olacağı önemli. Bu nedenle de Genel Başkanlarımız bu konudaki düşüncelerini kamuoyuna duyuruyorlar.

 

Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun altılı masa bildirisini Almanya Büyükelçisine düzelttirdiği iddia edildi. Sizin bu iddiaya ilişkin bir açıklamanız olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Bu tamamen yalan, alçakça bir iftira, namertlik. Bu haberi yayınlayan gazeteyi tekzip edeceğiz. Suç duyurusunda bulunacağız, tazminat davası açacağız. Artık bu zırvaların hesabını mahkemede verirler.

 

Soru- Seçim Kanunu’ndaki üç maddenin iptali için bugün Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaktınız. Bir erteleme var sanırım. Ne zamana ve hangi sebeple ertelendi bilgi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Erteleme yok. Şu anda son şekli veriliyor başvuru dilekçesine. İlçe Seçim Kurulları, İl Seçim Kurullarında kıdemli hakim yerine kurayla birinci sınıf kategorisine giren hakimlerin getirilmesi ve şu anda AK Parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanının diğer parti Genel Başkanlarının tabi olduğu seçim yasaklarına tabi olmamasıyla ilgili maddeler hakkında Anayasa Mahkemesi’ne itiraz edeceğiz.

 

Soru- Efendim biraz önce biraz değindiniz ama Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, “Altı lider kendisini seçmezse Zafer Partisi olarak Mansur Bey’e bizim adayımız olmasını teklif edeceğiz” dedi. Mansur Yavaş’ın sizin adayınız olma ihtimali var mıdır?

Benzer bir soruda A Haber’den geldi. Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç’ın millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı iddialarını soruyor.

Faik ÖZTRAK- Biraz önce söyledim, hep de söylüyoruz. Bu aşamada bizim için adayın ismi değil adayın nitelikleri önemli. Vakti, saati geldiğinde masanın etrafındaki altı siyasi partinin Sayın Genel Başkanları Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek ismi açıklayacaklar. Bu arada henüz Cumhur İttifakı da adayını netleştirmedi. Sarayın küçük ortağı bir isim söyledi ama o isim adaylığını nedense daha hala ilan etmedi. Herhalde bizim açıklayacağımız adaya göre kendi adaylarında değişiklik yapmayı düşünüyorlar. Ama herkes bizim adayımızı merak ediyor, Cumhur İttifakı’nın adayını nedense merak eden yok. Varsa yoksa Millet İttifakı’nın adayı kim olacak… Biz bu merakın nedenini çok iyi anlıyoruz. Cumhur İttifakı’nın adayı kim olursa olsun Türkiye Cumhuriyetinin 13. Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’nın adayı olacak.

 

Soru- CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, terörle bağlantı iddiasıyla tutuklanan HDP’nin eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için barıştan yana ifadelerini kullandı. Sizde Sayın Tuncay Özkan’la aynı fikirde misiniz?

Faik ÖZTRAK- Bizim peşimde olduğumuz haktır, hukuktur, adalettir. TBMM’ye girdiğimizde ilk işimiz anayasaya sadakatten ayrılmayacağımıza ant içmek oldu. Anayasa Mahkemesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uymak anayasanın gereğidir. Anayasamızın söylediği de budur. Biz onu bunu şunu değil hakkı hukuku adaleti savunuyoruz.

 

Soru- Tarım Bakan Yardımcılığına atanan Ebubekir Gizligider’in FETÖ lideriyle fotoğrafının ortaya çıkmasının ardından bir diğer Bakan Yardımcısı Nihat Pakdil’in de Nevzat Pakdil’in kardeşi olduğu ve Nevzat Pakdil’in de Vahit Kirişçi’nin iş ortağı olduğu haberleri basına yansıdı. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Önce şunu söyleyeyim, FETÖ’yle mücadele ediyoruz diyenler FETÖ’yle resim çektirenleri bakan yardımcısı olarak atamaya başladılarsa belli ki masanın altından da müzakereler başlamıştır. Masa altlarıyla, masa ayaklarıyla özel alakaları olanlar bu müzakerelere acaba neler demektedir. Ucube saray rejiminde kimin eli kimin cebinde, kim kiminle iş ortağı, kim kiminle iş bağlıyor belli değil. Bakanlıklarda şirkete dönmüş, liyakat bitmiş. Varsa yoksa akrabayı taallukat ve yandaş. Sanki millete hizmete değil devleti talana gelmişler.

 

Soru- Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati bugün Mardin’de yaptığı konuşmada “Enflasyon konusunda gelecek makul seviye sonrasında emin olun bu sıkıntılı dönemi geçtiğimizde yine aynı karamsarlara karşı biz toplum olarak galip geleceğiz” dedi. Siz bu sözü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Biraz önce ifade ettim, oynamayı bilmeyen gelin yerim dar dermiş. Nebati Bakanında maalesef durumu bu. Enflasyonu nasıl düşüreceğini bilmiyor. Hayat pahalılığına karşı eli kolu bağlı kalmış. Bir takım tarihler veriyor ama bu tarihlerde tutmuyor. Her verdiği tarihin altında kalıyor. Enflasyonun düşüşünden önce enflasyon kaça kadar çıkacak, millet hayat pahalılığının altında daha ne kadar ezdirilecek bir çıksın onu söylesin.

Ne yazık ki, bu beceriksizlerin, liyakatsizlerin elinde milletimiz önce altını, dövizi takip etti, şimdi bunları bıraktı domates, biber, marul fiyatlarını takibe başladı. Bunlar geldiklerinde çeyrek altın 27 liraydı şimdi 27 lirayla biraz önce ifade ettim bir kilo yeşilbiber alamaz hale getirdiler milleti. Nasıl kötümser olmasın millet? Enflasyonun sebebi olanlar enflasyona çözümde olamazlar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.