Kılıçdaroğlu; Aslan Gibi Kükre, Yemeyince de Kedi Gibi Miyavla

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Sınırımızı ihlal eden kim, Ruslar. Sonra bir baktık, Rusya’dan özür diliyorlar. Neden özür diliyorsun. Benim hava saham ihlal edildi, başkalarının benden özür dilemesi lazım. Sıkıştı. Nedir bunların dış politikası; önce aslan gibi kükreyeceksin, yemeyince de kedi gibi miyavlayacaksın, bunların geldiği nokta bu. Aslan gibi kükrediler. 'Ben talimatı verdim, Rus uçağını düşürdüm', her tarafta iç politikanın malzemesi yaptılar. Şimdi kedi gibi miyavlıyorlar. Sen miyavlayarak Türkiye Cumhuriyetine gölge düşürüyorsun. Türkiye Cumhuriyetinin onuruyla oynuyorsun ” ifadelerini kullandı. 

KİMSİN SEN YA ÖZÜR DİLEYECEK, KİMSİN SEN?”

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı, dış politikada yaşananlara işaret ederek şöyle dedi:
“Dış politikayı kendi kişisel politikaları ve iktidarları için kullanmaya başladılar.
İsrail ile anlaşma oldu bir baktık ki Rusya’ya özür mektubu göndermişler. Kremlin açıklıyor. Tayyip Erdoğan, Putin’e mektup gönderdi, Türkiye Cumhuriyeti adına özür diledi. Kimsin sen ya özür dileyecek, kimsin sen, Türkiye Cumhuriyetini temsil edeceksen, otur adam gibi temsil et, sen kusura bakma Türkiye Cumhuriyetini temsil edemezsin, etmek için yeterliliğin yoktur senin.

“SEN MİYAVLAYABİLİRSİN AMA TÜRKİYE CUMHURİYETİNE GÖLGE DÜŞÜRÜYORSUN”

27 Kasım 2015 Erdoğan, CNN International’e çıkıyor. Spiker soruyor, özür dileyecek misiniz, verdiği cevap ‘burada özür dilemesi gereken biz değiliz, hava sahamız ihlal edilmiştir’.  Doğru mu, doğru, niye özür diliyorsun. Neden özür diliyorsun. Benim hava saham ihlal edildi, başkalarının benden özür dilemesi lazım. Sıkıştı. Nedir bunların dış politikası; önce aslan gibi kükreyeceksin, yemeyince de kedi gibi miyavlayacaksın, bunların geldiği nokta bu. Aslan gibi kükrediler. 'Ben talimatı verdim, Rus uçağını düşürdüm', her tarafta iç politikanın malzemesi yaptılar. Şimdi kedi gibi miyavlıyorlar. Sen miyavlayabilirsin ama Türkiye Cumhuriyetine gölge düşürüyorsun. Türkiye Cumhuriyetinin onuruyla oynuyorsun sen. Bunu herkesin bilmesi lazım. Elbette ki bütün ülkelerle dost olmak zorundayız. Ama ülkenin onurunu koruyarak, ülkenin gururunu koruyarak. Sen bu milletin onurunu ve gururunu ayaklar altına aldın.

Neden Erdoğan bu kadar itibarsız, bu sözleri yüzünden. Eğer sen donanma eşliğinde yardım gemisini Gazze’ye göndereceğim diyorsan Türkiye Cumhuriyetinin başbakanıysan verdiğin sözün arkasında kapı gibi durursun ve gemileri gönderirsin, gönderdi mi, gönderemedi, miyavlamaya başladı. Gönderemedi. Bu Türkiye’nin itibarına düşürülen en derin gölgelerden birisidir.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İsrail ile varılan anlaşmaya ilişkin, “Bu bir anlaşma değil, teslimiyet sözleşmesidir” derken, “İşte diktatör bozuntusu adama böyle yalatırlar, sen kalkar böyle yaparsan, adama böyle yalatırlar…Attın da attın, mangalda kül bırakmadın. Şimdi o attığın lafların tamamına sana gerisin geri yedirdiler. Senin ağrına gitmeyebilir. Miden geniş olabilir. Ama benim ağrıma gidiyor” dedi.


İSRAİL İLE VARILAN ANLAŞMA, RUSYA İLİŞKİLERİ

İsrail ile anlaşma yaptık.Sizi biraz geriye götüreceğim. 31 Mayıs 2010. Mavi Marmara gemisi Türk kara sularından ayrılmış.
Sonra bir haber geldi, AKP milletvekillerine dediler ki ‘siz binmeyin’, onlar binmedi. Vatandaşlar bindi. İsrail askerleri uluslararası sularda gemiyi bastılar, 10 vatandaşımızı katlettiler. Dış politika iç politikaya malzeme edilmemelidir. Ama bunlar her seçim öncesi bunu gündeme getirdiler. İsrail’i bir numaralı düşman ilan ettiler.

Sınırımızı ihlal eden kim, Ruslar. Uçakla ihlal ettiler mi, ihlal ettiler. Angajman kurallarını kim belirledi, biz belirledik, bütün dünyaya duyurduk. Uçağı düşürdüler, 'ben uçağı düşürme talimatını verdim', öbürü dedi ki 'hayır siz değil ben talimatı verdim', bir yarışa girdiler, sonra bir baktık, Rusya’dan özür diliyorlar.

23 Nisan 2013, Nisan’da ‘Gazze’ye gideceğim’ diye bir açıklama yaptı. Şimdi 28 Haziran 2016. Gazze’ye gitti mi, gidemez. Dış politikada büyük lokma yutabilirsin ama büyük laf etmeyeceksin, arkasında durmayacağın lafı etmeyeceksin, arkasında durmayacağın lafı edersen  tükürdüğünü sana yalatırlar. İşte geldiğimiz nokta budur.

Türkiye dedi ki benim üç şartım var, bir; özür dileyeceksin, iki tazminat ödeyeceksin, üç ablukayı kaldıracaksın. Ama bakalım tabloya, bir; şu ana kadar yazılı ve resmi bir özür Türkiye Cumhuriyetine ulaşmış değil. Ama kendisi kalkıp Putin’e mektup yazmasını biliyor. Ama Netanyahu’dan resmen yazılı bir özür mektubu isteyemiyor. İki; tazminat. 20 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul ettiler.  Ama diyor ki İsrail benim şartım var. Sana 20 milyon doları vereceğim ama İsrailli askerlerle ilgili açılmış davalardan vazgeçeceksin. Vazgeçeceksin ama bunu lafla değil, Meclis’e kanun sevk edeceksin. Biz bir özür mektubu dahi isteyemiyoruz, o 20 milyon doları veriyor, kanun çıkacaksın bununla ilgili diyor.

Bunu hangi iktidar kabul eder, hangi ahlak kabul eder, hangi inanç kabul eder. Ve bunlar bunun altına bastılar imzayı. Bunun altına nasıl imza atarsınız?
Parlamentonun iradesi de bir anlamda ipotek altına alınmış oluyor. Hangi ahlak kabul eder bunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine sesleniyorum. Eğer siz de nohut kadar bir vicdan varsa 20 milyon dolar karşılığında siz bu davadan hangi gerekçeyle Vazgeçiyorsunuz? Vatandaşlarımızdan yana mısınız, yoksa onları öldüren İsrailli askerlerden yana mısınız? Onların tavırlarını göreceğiz.

Bir başka konu Gazze’ye ablukanın kaldırılması. Abluka için ne dediler. 3 Ocak 2016, Erdoğan’ın konuşması, ‘İsrail’e muhtacız’ diyor.Hala bunlara oy mu vereceksiniz?

Binlerce şehidimizin kanı var, gözyaşı var. Sözde lider, Ortadoğu’nun lideri… İşte diktatör bozuntusu adama böyle yalatırlar, sen kalkar böyle yaparsan, adama böyle yalatırlar.

Ve Binali Yıldırım, dün yaptığı açıklama; Türkiye’nin şartları sadece özürle sınırlı değildir, iki tane daha önemli şartımız var diyor. Bunlardan birisi özellikle Filistin’e, Gazze’ye uygulanan ambargoların hafifletilmesi diyor. Hiç böyle bir şart yoktu, kaldırılması vardı. Çark edecek de, dili dönmüyor. Senin zaten dilin dönmez, sen zaten düşük profilli bir adamsın. Sen ne anlarsın Dışişleri Bakanlığından, ne anlarsın dünya politikalarından, sen havuzda medya nasıl ele geçirilir, nasıl biz yolumuzu buluruz senin uzmanlık alanın bu zaten. Çarka bakın, bu kadar çark olmaz. Attın da attın, mangalda kül bırakmadın. Şimdi o attığın lafların tamamına sana gerisin geri yedirdiler. Senin ağrına gitmeyebilir. Miden geniş olabilir. Ama benim ağrıma gidiyor. Türkiye’nin ağrına gidiyor.
Böylece 10 vatandaşımız bir anlamda satıldı, Türkiye Cumhuriyetinin iradesiyle  beraber,Şimdi başta havuz medyası ve diğer medya, sanki çok olağanüstü bir başarı elde edilmiş gibi olayı köpürtüyorlar. Onların da vicdanına sesleniyorum. Böyle bir anlaşmayı CHP imzalasaydı, acaba Türkiye’de ne olurdu, kıyamet kopardı.

Sonuçlarını size beş, altı madde halinde özetleyeyim. Bir; İsrail’in yazılı özür mektubu yok. İki; ölenlerin ailelerine İsrail tazminat ödemeyi kabul ediyor ama karşılığında Türkiye Cumhuriyetine diyor ki sen İsrailli askerler aleyhine açılmış bütün davalardan vazgeçeceksin. Bizim ki emredersin diyor. Bu şart Türkiye’nin Gazze ablukasını kabul etme şartıdır. Bunun altına imza attığınız andan itibaren İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti meşru hale getirmiş oluyor. Bu anlaşma ile ablukanın da ötesinde Türkiye, İsrail’in Gazze üzerindeki egemenliğini de kabul etmiş oluyor. Altına imzayı basıyor. 20 milyon dolarlık tazminata karşılık İsrail kendi doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya götürecek.Dün imzalanan anlaşmayla İsrail’in NATO’ya girişine resmen izin verdi.

Bu anlaşma imzalandıktan sonra ne oldu, İsrail askerleri Mescidi Aksa’yı bastılar. Bunlardan bir ses çıktı mı, çıkamaz. Kedi gibi oturuyorlar. Konuşamazlar. Seslerini bile çıkaramazlar. Çünkü her şeyi satmaya hazırlar. Eğer sen onurunu ve gururunu terör örgütüyle kıyaslıyorsan bunu da başka şeylerle kıyaslamamız lazım. Bu anlaşma Filistin’in dışlanması sonucunu doğurmuştur. Anlaşma ile ne oldu: İsrail Gazze ablukasını korudu. NATO üyeliğinin yolunu açtı. Bütün bunların tamamını 20 milyon dolar vererek elde etti. Bu bir anlaşma değil, teslimiyet sözleşmesidir. Adalet ve Kalkınma Partisi ve yöneticileri ve bu hükümet o kadar sıkıştı ki taviz vermeyeceği hiçbir alan yoktur. Bunlardan birisi bu, ikincisi Rusya. Her türlü tavizi verebilirler. Yeter ki kendilerine meşruiyet alanı sağlansın. 20 milyon dolara satın alınan bir irade.

O irade Türkiye Cumhuriyetinin değil Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iradesidir. Ne demiştim bunların dış politikasına aslan gibi kükrerler bir süre sonra kedi gibi miyavlarlar, geldikleri nokta bu, şimdi miyavlama dönemini yaşıyorlar.” ​

“ORADA METİNLER GEÇİYOR, ONLARI OKUYOR”

Efendim bu bir gafmış, gaf değil bu. Biliyorsunuz bu zat cama bakıyor, promptera bakıyor, orada metinler geçiyor, onları okuyor.
Bursa’da karne günü, genç bir kızımız kalkıyor Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi'ni okuyor, vay sen misin okuyan, önce disiplin kuruluna…O zavallılara sesleniyorum. Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı sen o okulda öğretmen olamazdın. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi'ni okuyan o kızımızın gözlerinden öpüyorum.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.