Başbakan Yıldırım: Bizim Kudüs’te Filistin Devleti Büyükelçiliğimiz Var

Başbakan Binali Yıldırım, “Bizim Kudüs’te büyükelçiliğimiz var, kimin büyükelçiliği? Filistin devletinin büyükelçiliği. Başka bir ülkenin orada Filistin Büyükelçiliği yok” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, TBMM Genel Kurulu, 2018 Mali Yılı Bütçe görüşmelerinde bir konuşma yaptı. Konuşmasına Kudüs’ten bahsederek başlayan Yıldırım, Kudüs’ü miraca açılan kapının eşiği, yeryüzünün ikinci mescidi, insanlığını mabedi, tevhidin simgesi ve tarihin ayrılmaz parçası olduğunu ifade etti. Konuşmasında Sezai Karakoç’un ‘Gökte yapılıp, yere indirilen şehrin adıdır Kudüs’tür sözünü hatırlatan Yıldırım, “Kudüs üç büyük semavi dinin merkezidir. Kudüs, sana aziz Türk milletinden selam gönderiyoruz.” dedi.

“ÇÖZÜM ANCAK BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KARARLARINA UYGUN OLARAK, TARAFLAR ARASINDA VARILACAK NİHAİ BİR ANLAŞMA İLE MÜMKÜNDÜR”

Amerikan yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak gördüğünü ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını dünyaya duyurduğunu belirten Yıldırım, Amerikan yönetiminin kararının hem uluslararası hukuka hem Birleşmiş Milletler’in Kudüs konusunda aldığı bütün kararlara ters, aykırı ve yok hükmünde olduğunu ifade etti. Yıldırım’ın konuşması şöyle devam etti:

“Bunu Cumhurbaşkanımız defalarca açıklamıştır. Dünyada hiçbir ülke, hiçbir vicdan sahibi bu kararı onaylamadı, onaylamaz. Bütün dünya biliyor ki; Bugün İsrail, Kudüs’te işgalci konumundadır. Bu karar ile yıllardır acı çeken barış bekleyen, bölgedeki sorunları çözmek yerine bölgede ateşin üzerine benzin dökülmüştür. Bu kararı alanlar ne yazık ki Ortadoğu’da barış istemediğini alenen ortaya koymuştur. Bu durum bölgede var olan sorunları çözmeye katkı sağlamadığı gibi küresel terörün yayılmasına zemin hazırlayacaktır. Esasen Amerika yönetimi bu kararla bölgedeki krizi, kaosu daha da derinleştirecek yeni bir planın sinyallerini de vermektedir. Çözüm ancak Birleşmiş Milletler kararlarına uygun olarak, taraflar arasında varılacak nihai bir anlaşma ile mümkündür. Birleşmiş Milletler Güvenlik  Konseyi’nin Kudüs gündemli toplantısında sorunun müzakeresinden öteye geçilememiş, bağlayıcı karar ne yazık ki alınamamıştır. Bu olayda göstermiştir ki, Birleşmiş Milletler’in dengesiz yapısının küresel sorunlara çözüm üretmekte yetersiz kaldığı ortadadır.

“FİLİSTİN HALKI BU HAKSIZ, HUKUKSUZ, KİBİRLİ KARAR KARŞISINDA ASLA YALNIZ DEĞİLDİR”

 Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz günlerdir dünyanın vicdanını harekete geçirmektedir. Nitekim Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin’in bugün Türkiye’de olması tesadüfi değildir. Çarşamba günü ise İslam İşbirliği Zirvesi İstanbul ‘da toplanıyor. Çok sayıda devlet ve hükümet başkanları bu toplantıya Türkiye’nin ev sahipliğinde bir araya gelecektir. Mesele çok ciddidir. Bölge barışını değil, aynı zamanda küresel barışı da tehdit etmektedir. Buradan uluslararası toplumun ve İslam ülkelerinin yapması gereken tek şey bir ve beraber hareket etmektir. Bilinmelidir ki, yıllardır barış için bedel ödeyen Filistin halkı bu haksız, hukuksuz, kibirli karar karşısında asla yalnız değildir. Yüce Meclisimiz bu konuda gerekli hassasiyeti göstermiş ve bütün parti gruplarının yayınladıkları ortak bildiride Filistin halkının yanından olduğunu dünyaya ilan etmişlerdir. Bilinmelidir ki, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Filistin’in Filistin halkının yanında olmaya devam edecektir.”

“TRUMP BUNU BİLDİĞİ İÇİN ARAMAYA DAHİL CESARET EDEMEMİŞTİR”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Filistin Meselesi ve Amerikan yönetiminin aldığı karar ile ilgili bir değerlendirmede bulunduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump’ın bütün liderleri aradığı halde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı aramadı ifadeleri ile ilgili Yıldırım, “Doğru. Cumhurbaşkanımızla, Trump arasında görüşme olmadı. Çünkü Cumhurbaşkanımızın düşüncesi bellidir, görüşü bellidir. Olsa olsa Trump bunu bildiği için aramaya dahil cesaret edememiştir” dedi. Yıldırım ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Başkanı olarak bütün liderler ile gerekli telefon diplomasisini yaptığını ve kısa süre içerisinde Kudüs konulu Birleşmiş Milletler’den sonraki en büyük toplantının Türkiye’de gerçekleşmesini sağladığını söyledi.

BİZİM KUDÜS’TE FİLİSTİN DEVLETİ BÜYÜKELÇİLİĞİMİZ VAR

Yıldırım’ın konuşması şöyle devam etti:

“Diğer bir konuda burada Kudüs’ün fiili durumudur. Yani Kudüs’te şu anda bir çok İsrail’in devlet kuruluşları yer almaktadır. Biz Kudüs’ü asla ve asla İsrail’in başkenti olarak tanımadık, bundan sonra da İsrail ve Filistin arasında çözüm oluncaya kadar da tanımayacağız. Bu nettir. Efendim ‘Neden Tel Aviv, İsrail’in başkenti olarak yazılmamış, internet sitesinde, web sitesinde?’ Değerli Arkadaşlar, şimdi elimde anlaşmalar var. 1996 yılında merhum Demirel, İsrail’e resmi ziyaret yaptığında altı adet anlaşma yapmış. Altısını da Kudüs’te yapmıştır, Kudüs’te imzalamıştır. Türkiye, Sayın Demirel, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak mı tanımıştır? Elbette değil. İki şeyi birbirine karıştırmamız lazım. Bizim büyükelçiliğimi Tel Aviv’dedir. Bizim için İsrail’in başkenti Tel Aviv’dir. Ama bu konuda İsrail ile uluslararası camia arasında bir mutabakat yoktur. Onlar ‘Biz Kudüs’ diye iddia ediyor, bizde Kudüs’ü kabul etmiyoruz, olay bundan ibarettir. Ama bizim Kudüs’te büyükelçiliğimiz var, kimin büyükelçiliği? Filistin devletinin büyükelçiliği. Başka bir ülkenin orada Filistin Büyükelçiliği yok.”

“BU DURUM TÜRKİYE’NİN ULUSAL GÜVENLİĞİNİ, TERÖR İLE MÜCADELESİNE, BÖLGESEL BARIŞA ZARAR VERMEKTEDİR”

Dış politikada da ciddi sorunlar olduğunu dile getiren Yıldırım, ABD’nin Türkiye’nin müttefiki olduğunu düşündüklerini ancak son zamanlarda kendilerini hayal kırıklığına uğratan gelişmeler olduğunu söyledi. Yıldırım kendilerini hayal kırıklığına uğratan gelişmelerden birinin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki FETÖ terör örgütü ele başsısının faaliyetlerinin kısıtlanmaması, yargılanması ve iadesi ile ilgili tek bir adım atılmaması olduğunu söyledi.

ABD’nin IŞİD ile mücadele adında PKK’nın uzantıları olan PYD ve YPG terör örgütleri ile işbirliğini ısrarla sürdürmesinin de ilişkilere zarar verdiğini ifade eden Yıldırım, “Bu durum Türkiye’nin ulusal güvenliğini, terör ile mücadelesine, bölgesel barışa zarar vermektedir. Bunun bilinmesini isteriz” dedi.

SÜLEYMAN ŞAH SAYGI KARAKOLU’NUN YERİ, TÜRKİYE’NİN MÜLKÜDÜR

Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün Süleyman Şah Türbesi’ne ilişkin konuşması üzerine, “Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun yeri, Türkiye’nin mülküdür, orada Türkiye’nin bayrağı dalgalanacaktır. Kısa vadeli güvenlik sebebiyle burası boşaltılmış, Suriye’deki işler yoluna girdikten sonra aynen orada Süleyman Şah Saygı Karakol’u tekrar faaliyete geçecektir” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını da değerlendiren Yıldırım, Reza Sarraf’ın da içinde bulunduğu davaya da değindi. Davada Türkiye’de yapılan bazı ticaretlerin Amerikan menfaatlerine zarar verdiği şeklinde, iddianın olduğunu bildiren Yıldırım, “Bu dava ne yazık ki hukuki dayanaktan yoksun, tamamen siyasi bir davadır. Bunu nereden anlıyoruz, davanın seyrinden. 24 saat canlı yayın yapılıyor. Oradaki bakıyoruz, FETÖ’cüler dava içinde kendilerini seferber yapmışlar. Kimler var davada? Tanıklardan biri FETÖ’cü firari polis. Rapor diye sunulan kağıtlarda imzası olan FETÖ’cü firari bankacı. Mahkemenin belirlediği resmi kişinin çalıştığı kurumun finansörü FETÖ terör örgütü. Yargılamayı yapan, FETÖ’nün 2014 Mayıs’ında Türkiye’ye getirip, ağırladığı hakim. Bu davadan biz ne bekleyeceğiz?” dedi.

“ŞARLATANIN SÖYLEDİKLERİNE Mİ İTİBAR EDECEĞİZ, YOKSA YÜCE MECLİS’İN KARARINA MI?”

Yıldırım, Kılıçdaroğlu’nun Sarraf için şarlatan, sahtekar demesini vurgulayarak, “Zarrab hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na soruşturma açılmış 17-25 Aralıktan sonra, takipsizlik kararıyla kapanmıştır. Ne zaman? 16.10.2014. İtiraz edilmiş, 6. Sulh Ceza Mahkemesi itirazı reddetmiş. O adı geçen bakanlar hakkında bu yüce Meclis, Soruşturma Komisyonu Kurmuş ve Soruşturma Komisyonu raporunu hazırlamış, soruşturmaya gerek olmadığına karar vermiş. Genel Kurul’a gelmiş. Genel Kurul’da bu değerlendirilmiş. Genel Kurul’da bu soruşturmanın açılmaması yönünde yüce Meclis, kararını ortaya koymuş” şeklinde konuştu.  

Sarraf’la ilgili konuşan Yıldırım, “Bu şahıs diyor ki ‘Ben yalan söylersem, ceza almadan kurtulacağım’. Doğru, bunu söylüyor ve yalanlarıyla da kurtulmak için önüne geleni karalıyor, suçluyor. Sayın Kılıçdaroğlu’na katılıyorum. Biz şarlatanın söylediklerine mi itibar edeceğiz, yoksa yüce Meclis’in kararına mı? Tabii ki yüce Meclis’in kararına itibar edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

“KIBRIS MESELESİ, ARTIK AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİNİ TIKAYAN BİR KONU OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR”

Yıldırım, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine dikkat çekerek,  “Avrupa Birliği’yle Türkiye’nin 54 yıllık bir tam üyelik süreci vardır. Tam üyelik yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin stratejik hedefi olmaya devam ediyor. Geldiğimiz noktada beklentimiz, artık bu sürenin daha da uzamaması, tam üyelik hedefinin sonuçlandırılmasıdır. Avrupa Birliği, Brexit’ten sonra bir karar vermek zorundadır, vizyonunu belirlemek zorundadır. Birlik, ya içine kapanacak, küçülecek, ya da çeşitliliği, kapsayıcılığı, çok sesliliği, çok kültürü esas alan güçlü bir şeklide geleceğe yürüyecektir. Bu da ancak Türkiye’nin tam üyeliğiyle mümkün olacaktır. O halde 18 Mart 2016 tarihinde varılan anlaşmaya göre oradaki hususların hayata geçirilme zamanı gelmiştir. Burada vize serbestisi, gümrük birliğinin güncellenmesi, mültecilerle ilgili konuların ivedilikle ele alınmasını teklif ediyoruz. Kıbrıs meselesi, artık Avrupa Birliği üyeliğini tıkayan bir konu olmaktan çıkarılmalıdır, çünkü 2004’teki Güney Kıbrıs Rum tarafına yapılan tek taraflı referandum sonrası üyelik, Türkiye’nin tam üyeliği yönünde ciddi bir engele dönüşmüştür” dedi.

“TERÖRLE MİLLETİMİZ ARASINDA ASLA BİR BAĞ KALMAYACAKTIR”

Terörle mücadelede 2017’nin en etkin yıl olduğunu belirten Yıldırım, “Bu başarıda siyasi kararlılığın sonucu olarak güvenlik, istihbarat birimlerimizin tam bir uyum içerisinde çalışmasının büyük etkisi vardır. Vatandaşlarımız bu süreçte güçlü bir iradeyle terörün ve terör örgütünün tam karşısında yer almıştır. Terör örgütü ağır darbe almış ve teröre katılım, bitme noktasına gelmiştir. Yurt içinde çaresiz kalan bölücü terör örgütü, varlığını sınır ötesine taşımaya çalışmaktadır. Ancak şu bilinmelidir ki, terör ister içeride, ister dışarıda olsun, mutlaka yok edilecek, vatandaşımızın can ve mal güvenliği mutlak surette sağlanacaktır. Terörle milletimiz arasında asla bir bağ kalmayacaktır” diye konuştu.

“SÜLEYMAN ŞAH SAYGI KARAKOLU’NUN YERİ, TÜRKİYE’NİN MÜLKÜDÜR”

Yıldırım, Kılıçdaroğlu’nun Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili eleştirilerini ele alarak, “Şunun bilinmesini istiyoruz ki tarihi haklarımız konusunda çok hassasız. Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun yeri, Türkiye’nin mülküdür, orada Türkiye’nin bayrağı dalgalanacaktır. Kısa vadeli güvenlik sebebiyle burası boşaltılmış, Suriye’deki işler yoluna girdikten sonra aynen orada bu Süleyman Saygı Karakol’u tekrar faaliyete geçecektir. Terörün bölgede azalması, ekonominin canlanmasına ivme katmış, çok şükür bölgedeki oteller turistlerle dolup taşmıştır” ifadelerine yer verdi.

“MİLLETTEN GELEN KAYNAĞI, MİLLETİN İHTİYACINA HARCADIK”

2018 bütçesinin, AK Parti hükümetinin 16’ıncı bütçesi olduğunu bildiren Yıldırım, “2018 bütçemizin hedefi, mali disiplini devam ettirmek, büyümeyi, istihdamı artırmak, gelir dağılımını daha da iyileştirmek olacaktır. İktidara geldiğimizde bütçe açığımız, milli gelire göre yüzde 11 buçuktu. Bu oran, 2017’de yüzde ikinin altına, 2018’de yüzde 1,9 olacak. Bu ne demektir? Gelişmiş ülke ortalamaları ve Maastricht kriterlerine göre çok daha iyi bir konumdadır. 15 yıl içinde sadece bütçeyi büyütmedik, bütçeyi daha etkin kullandık. Milletten gelen kaynağı, milletin ihtiyacına harcadık. Bütçeyle ilgili eğer biz gayri safi milli hasılanın yüzde 11 buçuğu kadar faiz ödemesi yapsa idik, Türkiye, 700 milyar faiz ödemeyecek, 2,6 trilyon faiz ödeyecektik. Yani, 1,9 trilyonluk bir tasarruftan bahsediyoruz” dedi.

“YILSONU İTİBARİYLE BÜYÜME ORANIMIZ YÜZDE 6 BUÇUKLA 7 ARASINDA GERÇEKLEŞECEK”

Bugün açıklanan büyüme rakamlarına değinen Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:

“Büyüme oranı yüzde 11,1. Dünyada başka böyle bir büyüme var mı? Yok. Bu da Türkiye’ye yakışır. İki kat büyüme. Hiç merak etmeyin bu yılsonu itibariyle büyüme oranımız yüzde 6 buçukla 7 arasında gerçekleşecek. Peki, bu nasıl oldu? Tesadüfle mi oldu? 2017’ye girerken yine bu bütçe görüşmelerinde felaket senaryoları hazırlanmıştı. ‘İflaslar olacak, ekonomik kriz gelecek ve Türkiye, bu sarmaldan çıkamayacak.’ Ne oldu? Aldık tedbirlerimizi, hayata geçirdik ve işte sonucu ortada. Sayın Kılıçdaroğlu, 2018, 2017’den daha güzel olacak. Hiç merak etme. Enflasyon da düşecek, büyüme de devam edecek. Üretim, istihdam, yatırım ve ihracatta da yine artış devam edecek. Bu sene ihracatta bütün yılların rekorunu kırarsak şaşmayın. Bir ay sonra o da belli olacak. Şu anda hesaplara göre Aralık ayı hariç, 155 milyar yıllık bazda bir ihracat rakamına ulaşmış durumdayız. Dolayısıyla son 15 yılın en yüksek ihracat değerine bu yıl sonu itibariyle ulaşmayı hedefliyoruz.

“YUNANİSTAN, TÜRK KELİMESİNİN KULLANILMASINA BİLE İZİN VERMİYOR”

Sayın Genel Başkan, Ege adalarıyla ilgili de bir değerlendirme yaptı ve iktidarımız döneminde Ege adalarının Türkiye’nin elinden çıktığını, işgal edildiğini burada ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımızın da Lozan’ın değiştirilmesi konusundaki değerlendirmelerine gönderme yaptı. Her şeyden önce şunu söyleyeyim. Lozan, Türkiye’yle 11 ülke arasında yapılmış, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu belirleyen bir anlaşmadır. Lozan Anlaşması, değiştirilmesinden kasıt, Sayın Cumhurbaşkanımızın Yunanistan’da bunu dile getirmesinin arkasındaki sebep şudur, Yunanistan, soydaşlarımızın hakları Lozan’da net olarak belirlenmesine rağmen, bunları uygulamaktan kaçınıyor. Türk kelimesinin kullanılmasına bile izin vermiyor. Kimliklerine ifade etmesine izin vermiyor. Müftülerinin seçilmesine izin vermiyor, peki göz göre göre bir anlaşmayı uygulamayan ülkeye hem de evinde ‘Bunun değişmesi lazım gelir’ demenin neresi yanlış? İşte milli duruş budur, arkadaşlar, milli duruş lafla olmaz, milli duruş ülkesini dışarıda şikayet etmekle olmaz, ülkenin menfaatini her yerde savunmakla olur. Değerli kardeşlerim, Ege adalarından tek bir çakıl taşı dahil iktidarımız döneminde gitmemiştir. Ege adalarıyla ilgili ilk anlaşmazlık Kardak kriziyle ortaya çıkmış ve Türkiye, bu konuda tavrını net olarak ortaya koymuştur.

“EGE NE BİR YUNAN GÖLÜDÜR, NE BİR TÜRK GÖLÜDÜR”

Biz şunun bilinmesini isteriz. Bu adalar, bu formasyonlar kaya parçaları, irili ufaklı şeyler, o günün teknolojisiyle anlaşmaya dahil edilmemiş ve üzerinde bir mutabakat sağlanmamış. Ege, ne bir Yunan gölüdür, ne bir Türk gölüdür. Ege, Türkiye’nin Yunanistan’ın arasında sorun alanı değil, ilişkilerini daha da geliştirmesi için önemli bir denizdir. Onun için Türkiye’nin hak ve menfaatlerinin en ufak halel gelmemesi için ne gerekiyorsa yaparız. Türkiye, kuru gürültülülere pabuç bırakacak bir ülke değildir.”

“OSMANGAZİ KÖPRÜSÜNÜ KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞIYLA YAPTIK”

Kılıçdaroğlu’nun kamu ihaleleriyle ilgili değerlendirmesine vurgu yapan Yıldırım, “Bununla ilgili de kısa bir şey söylemek istiyorum. Son iki yılda örneğin Ulaştırma Bakanlığı, 4 bin 400 ihale yapılmış, 21 B Maddesine göre 4 bin 440 ihaleden 139’u yapılmış. Davet edilen firma sayısı 362, ihale alan firma sayısı 109. Davete 3 tane firma çağıracaksın. Ama bu ihalelerde kaç firma çağırılmış, en az 6 firma. Yani rekabet tesis edilmiş” dedi.

Yıldırım, kamu-özel ortaklığına değinerek, “Türkiye, 50 yıldır gündemimizde olan dev projeleri, birer birer tamamlamıştır. Osmangazi köprüsünü hatırlayın. 50 yıl konuşuldu, 5 sefer ihalesi yapıldı. Ama hiçbirinde başarılamadı, çünkü devletin oraya ayıracak parası yoktu. Ama geldik bunu kamu özel ortaklığıyla yaptık ve şimdi hizmete girdi. Bunun parası ne kadar? 6 buçuk milyar dolar. Ne var bunda? İstanbul’dan İzmir’e kadar otoyol var. 421 kilometre. Osmangazi köprüsü var. Köprüyü açtık, Bursa’ya kadar yolu da açtık ve şimdi Bursa’yla İzmir arası devam ediyor. 2019’da orayı da açacağız. Böylece İzmir, İstanbul 2 saat 50 dakika, Kemal bey” ifadelerini kullandı.

SEN YÜRÜYEREK GİTTİN AMA YÜRÜYEREK OTOYOL PARASI ÖLÇÜLMEZ”

Kılıçdaroğlu’nun Ankara-İstanbul arasındaki yola ilişkin değerlendirmelerine yanıt veren Yıldırım, “Kamyoncuların büyük sıkıntı içerisinde olduğunu ve artık bıçak kemiğe dayandığını söylüyor. Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ediyorum, bu konuyu gündeme getirdiğiniz için. Ankara İstanbul arası gidiş geliş bin kilometre değil 850 kilometre, burada bir eksiklik var. Otoyol ücreti 89 değil, 70 lira. Gerçi sen yürüyerek gittin ama yürüyerek ölçülmez bu, otoyol parası falan ödemediği için olabilir. İkinci otoyol dediğiniz, Kuzey Marmara otoyol 123 lira değil, 104 lira. Yavuz Sultan Selim köprüsü, 77 lira değil 30 lira. Sefer başı 100 lira yağ bedeli değil, 50 lira. Yakıt dışındaki masraflar dediğin gibi 379 değil, 255 lira. Şimdi yani hesap uzmanlığı burada da çöktü, kusura bakmayın” şeklinde konuştu.

“SAVCILIK FİRMALARA 50 MİLYON CİVARINDA CEZA KESİYOR"

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında Türkiye’ye gelen altınla ilgili sözlerine değinen Yıldırım, şöyle konuştu:

“Hayati Bey'in kendisiyle konuyu arada görüştüm, olay tamı tamına şöyle, bir uçakla altın geliyor önce varış yerini yanlış söylüyor, sonra Atatürk Havalimanı’na geliyor, indikten sonra oradaki gümrük memurları, bir tutanak yapıyor beyana göre. Henüz Gümrük Beyannamesi düzenlenmemiş.  Tutanakta diyor ki, ‘Bu uçakta bin 500 kilo altın var’. Bunu beyan üzerine yapıyorlar. Daha sonra diyorlar ki ‘Acaba böyle mi?’ açıp bakalım. Ne zaman? 14 Ocak’ta. 14 gün sonra mühürlüyorlar. Tutanak yaptıkları esnada da kargo kapısını mühürlüyorlar. 14’ünde de diyorlar ki açıp kontrol edeceğiz. Açıyorlar, tartısını yapıyorlar bin 208 kilo altın çıkıyor. Bin 500 beyan etmiş, bin 208 çıkmış. Ne var? Sayın Genel Başkanın dediği gibi arada 292 kilo altın farkı var. Doğru, peki bundan sonrası nasıl? Bu ikinci işlem ne oluyor, gümrükçüler yanlış beyandan dolayı bir ceza kesiyorlar. Aynı zamanda bakan talimat veriyor, araştırma yapılıyor, savcılığa veriliyor. Savcılık da firmalara yine 50 milyon civarında her birine ceza kesiyor. Bu arada altın ne oluyor? Altın hiç içeri dışarı girmeden aynı uçakla yoluna devam ediyor. Yani altından bir gram bile kaybolmadan Türkiye’nin kasasına 150 milyon para giriyor. Altın da geldiği yere gidiyor, bu kadar basit, olay bundan ibaret.”


GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILMIŞ 106 BELEDİYE BAŞKANI VAR

Başbakan Binali Yıldırım, “11 Aralık 2017 tarihi ile görevden uzaklaştırılmış 106 belediye başkanı var. Bunların 93’ü HDP’li 9’u AK Partili, 3’ü MHP’li, 1 tanesi CHP’li” dedi.

Konuşmasında Kozmik odaya değinen Yıldırım, davanın Yargıtay 18. dairesinde görüldüğünü ifade etti. Davadan ikisi tutuklu toplamda altı sanığın olduğunu ve yargılamanın halen devam ettiğini söyleyen Yıldırım iki sanık hakkında da yakalama kararı olduğunu belirtti. Yıldırım,  “Bu davanın da nasıl bir dava olduğunu hepimiz biliyoruz, FETÖ’cülerin davası. Şimdi yargıda hesabını veriyorlar, olay bu kadar net” dedi.

“BURAYA GİDEN PARA DA YOK GELEN PARA DA YOK, BU KADAR NET”

Konuşmasında Man Adası meselesine de değinen Yıldırım konunu çok uzun zamandır gündeme getirildiğini ifade etti. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun konu ile ilgili ilk belgeleri ortaya çıkardığında konunun muhataplarının açıklamalarını yaptığını ve belgelerin savcılığa verilmesini istediklerini söylediklerini belirten Yıldırım’ın konuşması şöyle devam etti:

“Bir müddet verilmedi, sonra vermeye karar verdiniz yapıldı. Sonra belgeler alenileşince uzmanları baktı ortaya bir şey çıktı. Size verilen bilgilerin doğru olmadığı anlaşıldı. Nasıl doğru değil? Man Adasında bu insanların hiçbirinin şirketi yok.  Buraya giden bir para yok, buraya giden para da yok gelen para da yok, bu kadar net. Burada, orada isimlerini zikreden Sayın Cumhurbaşkanımızın yakınlarının hiçbirinin bir şirketi yok. Oraya gönderilende bir para yok. Paralar iki Türk bankası arasında havale edilmiş. Burada devletin bir kaybı yok.  Şimdi oradan bu kurumlar vergisi kanuna atıf yaptı. Kurumlar vergisi kanunun 30. Maddesi ne diyor: ‘Eğer bir ülkeden para çıkışı olursa o paraya vergi uygulanır. Vergi cenneti olduğu tespit edilen bir ülke olursa buraya vergi uygulanır.’ Bu konu ile ilgili 2006’da kanunu çıkaran kim? Bizim hükümetimiz. Bu kanun nasıl bir kanun? Bir takım ülkelerle anlaşma yapacaksınız diyor. O ülkeler aralarında anlaştıkları zaman karşılıklı vergilendirme ve bilgi paylaşımı yapacak.

“ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ YIL İÇERİSİNDE ÜMİT EDİYORUZ BİTMİŞ OLACAK”

Şu anda bu kanunla ilgili G-20’de OECD müşterek bir çalışma var. Ülkelerin geldiği nokta bunun her ülkenin tek başına yapması mümkün değil. Bunun uluslararası mevzuata dönüştürülmesi lazım. Burada ülkeler ne yapacaklar? Sadece liste verecekler, şu ülkelerle ben bilgi değişimi yapmak istiyorum diye. O ülkelerde aynı şeklide buraya dönüp biz de burayla bilgi değişimi yapabiliriz demesi lazım. Dolayısıyla bu çok taraflı bir anlaşma. Sizin yapıyorum demenizle olacak bir iş değil. O yüzden herhangi bir tavsama herhangi bir gecikme söz konusu değil ve çok taraflı bu anlaşmanın yapımı hakkında çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde ümit ediyoruz bitmiş olacak.”

“RAPOR MU ÖNEMLİ BİLGİ NOTU MU ÖNEMLİ?”

MİT’in Rıza Sarraf hakkında bilgi verdiğini ancak dikkate alınmadığına yönelik iddialar hakkında da konuşan Yıldırım, MİT tarafından 18 Nisan 2013 tarihli Rıza Sarraf’ın suç işlediğine dair tespitlere ilişkin bir Başbakanlık makamına bir rapor sunulmadığını ifade etti.   Yıldırım konu ile ilgili ayrıca, “Mahkemeye bu iş intikal edince mahkeme resmen soruyor, MİT’te diyor ki böyle bir rapor yok. Rapor mu önemli bilgi notu mu önemli? Bilgi notu herkes birbirine verebilir. Asıl olan resmiyete girmiş belgedir, rapordur. Bilgi notuna göre işlem yapılır mı?” dedi.

AK PARTİ BELEDİYELERİNE 91 SORUŞTURMA İZNİ VERİLDİ

Konuşmasının devamında yolsuzluk ve usulsüzlüklere de değinen Başbakan Yıldırım, “Şimdi şunu herkesin iyi bilmesi lazım. Yolsuzluk, usulsüzlük, arsızlık kim yapıyorsa karşısında olacağız, mücadelemizi vereceğiz” dedi. Yıldırım’ın konuşması şu şekilde devam etti:

“Burada hiçbir tereddüt yok. Peki verilmiş mi ona bir bakalım. Şimdi bu konuya çok girecek değilim fakat şu kadarını söyleyeyim. Bahse konu belediye başkanı hakkında açılmış üç ayrı dava, üç ayrı yargılama ve soruşturma aşamasında 11 tane dosya mevcut. Yani hiç birden, tamamından takipsizlik olmuş bitmiş diye bir şey yok bunun bilinmesi lazım. Devam ediyor, sonunda bir şey yoksa ortaya çıkacak. Bu onun içinde olabilir. Başkaları içinde olabilir. Ama şurada benim söyleyeceğim şey daha önemli bir şey. Burada adil davranılmıyor. İşte AK Partili belediyelere gidilmiyor. Diğer belediyelerin üzerine gidiliyor diye bir takım iddialarda bulunuldu. 31 Mart 2004 ile 1 Aralık 2017 tarihleri arasında soruşturma izni verilmesine dair kararların partilere göre dağılımı: AK Parti 91, CHP 27, MHP 23, diğerleri 9. Hangisi fazla?

“GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILMIŞ 106 BELEDİYE BAŞKANI VAR”

11 Aralık 2017 tarihi ile görevden uzaklaştırılmış 106 belediye başkanı var. Bunların 93’ü HDP’li 9’u AK Partili, 3’ü MHP’li 1 tanesi CHP’li. Görevden uzaklaştırma evet, kayyum atananlar hepsi dahil açığa alınanlar, görevden uzaklaştırılanlar liste böyle. Burada da görüldüğü gibi HDP’li belediye başkanlarını hariç tutsak bile 9 AK Partili, 3 MHP’li, 1’de CHP’li belediye başkanı açığa alınmış. Burada da bir adaletsizlik yok. En fazla AK Partili belediye başkanı görevden alınmış, HDP’nin durumu özel ona girmiyorum. Teröre kaynak aktardıkları için görevden aldık. Terör ile aralarına mesafe koymadıkları için.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.