Öne Çıkanlar çin tbmm chp gündem palandöken facebook Akşener Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Kuşadası Belediyesi Entübe Sayısı milliyetçi hareket partisi AİLE

“Bu Destan Demokrasiye Susayanların Destanıdır, Hepimizin Destanıdır”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu destan CHP’nin destanı değildir, bu destan demokrasiye susayanların destanıdır, hepimizin destanıdır. Bu ülkenin destanıdır. " dedi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada; "Güzel bir ülkemiz var; birlikte yaşamak istiyoruz, huzur içinde yaşamak istiyoruz. Güzel bir ülkemiz var; el ele kol kola bu ülkenin caddelerinde sokaklarında parklarında gezmek istiyoruz. Güzel bir ülkemiz var; kimliklerimiz farklı olabilir, inançlarımız farklı olabilir, yaşam tarzlarımız farklı olabilir, ama bayrağımızın altında özgürce yaşamak istiyoruz. Dolayısıyla bu güzel ülkede huzur içinde yaşamak hepimizin ortak amacı olmalıdır." dedi. 

Enis Fosforoğlu tiyatro dünyamızın çok önemli bir ismiydi. Adalet Yürüyüşü’nde beraber yürümüştük, daha sonra Adalar’da karşılaştık, benim bir toplantıma katılmıştı diyen Kılıçdaroğlu, "Saygın bir sinema sanatçısı, tiyatro sanatçısıydı ve onu dün sonsuzluğa uğurladık. Allah’tan rahmet diliyoruz, yakınlarına, sanat dünyasına başsağlığı diliyoruz. Dolayısıyla bu tür insanların bizim toplumumuzda ayrı bir saygınlığı var. Onları her zaman saygıyla anmak, rahmetle anmak da bizim ortak görevlerimizden birisidir. Biz hep birlikte Enis Fosforoğlu’na Allah’tan rahmet diliyor ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz." dedi. 

"Dünyanın en demokratik eylemlerinden birisiydi"

Kılıçdaroğlu, "Efendim dün yine önemli bir olayımız vardı. Gezi olaylarında şu veya bu şekilde Gezi olaylarında kendisini gösteren, yeşile duyulan hasreti bir şekliyle Gezi olaylarıyla dile getiren, bir beton ormanı düşünün İstanbul’un dönüştüğü bir beton ormanını düşünün ve bu ormanda yeşile hasret milyonları düşünün, ağaçların kesilmesine karşı çıktılar ve hep birlikte geldiler, hep birlikte mücadele ettiler. Hiç kimsenin burnu kanamadı. Yasak getirdiler, yasağı aşmak için biz mitingimizi iptal ettik ve Taksim’e gittik. Taksim’de hiç kimsenin burnu kanamadı. Kitaplar okundu, yardımlaşmalar yapıldı, sevgi gösterilerinde bulunuldu, piyanolar çalındı, halaylar çekildi, yeryüzü sofraları kuruldu, hiç kimsenin burnu kanamadı. Dünyanın en demokratik eylemlerinden birisiydi. Ama bunu hazmedemediler, polisler saldırdı, Talimat üzerine polisler saldırdı, İstanbul Valisinin talimatı üzerine, o da şimdi içeride bildiğim kadarıyla. Dolayısıyla orada biber gazı, şiddet vesaire bir sürü olaylar oldu.
İddianameler hazırlandı ve o iddianamelerin altının tamamının boş olduğu da çıktı ortaya. Aradan bir süre geçti, Osman Kavala’yı tutukladılar. 601 gündür Osman Kavala içeride. Yaklaşık 600 gün yargı önüne çıkarılmadı, dün yargının önüne çıktı. Ne yaptı bu insanlar? Demokraside yeşile sahip çıkmak, ağaca sahip çıkmak demokrasilerin zaten olmazsa olmasıdır. İnsanlar düşüncelerini söyleyebilirler, ifade edebilirler şiddete başvurmadıkları sürece. Hiç kimse şiddete başvurmadı, hiç kimse! Osman Kavala içeride, niçin? Daha önce FETÖ’cü hâkimlerin ve savcıların hazırladıkları iddianameler vardı ve FETÖ’cü polislerin, FETÖ’cü bürokratların hazırladıkları iddianameler vardı. O iddianameler sonucu beraat verildi. Aradan bir süre geçti, intikam alacaklar; neden eylem yapıyorsunuz, demokratik hakkınızı niye kullanıyorsunuz diye intikam alacaklar. Aynı iddianamelerden yola çıkıldı ve adına da “yeniden kıymetlendirme” denildi. Borsada mı uğraşıyorsunuz, bu hâkimler borsalarda mı uğraşıyorlar? Ne kıymetlendirmesi kardeşim, delil delildir zaten, varsa delil getirirsin!" dedi. 

"Mart’ın sonunu getirdik, baharı getirdik"

31 Mart’ta bir seçim yapmıştık, yerel seçimleri yapmıştık. Güzel de bir sloganımız vardı “Mart’ın sonu bahar” diye. Gerçekten de Mart’ın sonu bahar oldu diyen Kılıçdaroğlu, "Öyle mavi bir gökyüzünde ağaçların çiçeği açtığı bir tabloyu düşünün, insanın içine huzur veriyor o tablo ve biz onu kullandık “Mart’ın sonu bahar” diye. Mart’ın sonunu getirdik, baharı getirdik. Antalya’da baharı getirdik, Adana’da Mersin’de baharı getirdik, Ankara’da baharı getirdik ve İstanbul’da baharı getirdik." dedi. 

"Biz 16 milyon İstanbulluya sonuna kadar güveniyoruz dedik ve güvendik"

Ama İstanbul’u hazmedemediler diyen Kılıçdaroğlu, "vay efendim nasıl olur da biz İstanbul’u kaybederiz diye. Bin bir türlü iftira emin olun, hâlâ tekrarlamaktan sıkılıyorum, ama mecburen tekrarlayacağım. “Efendim oyları çaldılar…” İyi de, hırsız nerede kardeşim? Nerede, hâlâ göremedik, nerede bu hırsız? “Elimizde kamera kayıtları var…” İyi de nerede bu kamera kayıtları? Seçim geçti aradan, o kadar süre geçti, gösterin. Sonunda itiraf ettiler, “çaldılar dedik, ama o siyasi bir söylemdir…” Ne demek siyasi söylem? Çalmayla siyasi söylemin nasıl yan yana getirirsiniz siz? Siyasetin de bir ahlakı vardır, siyasetin de bir düzeyi vardır, bir düzeyi olmak zorundadır. Eleştirebilirsiniz eyvallah, her türlü eleştiri başımın üstüne eyvallah, ama çaldılar demek, birisi oyları çaldı, hırsızlık yaptı demek asla ve asla doğru değildir. “Bu milletin vicdanı var” dedim, “bu milletin bir ahlakı var” dedim, “bu milletin bir feraseti var" dedim ve 17-18 gün sonra mazbatayı verdiler, 18 gün Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı Ekrem İmamoğlu, 18’nci günün sonunda Ankara’daki kurulan kumpas sonucunu verdi kapalı kapılar ardında, seçimi iptal ediyoruz dediler. Hangi seçimi? Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ediyoruz. Biz dilekçe verdik, madem oylar çalındı diyorsun, madem Büyükşehir Belediye Başkanlığını iptal ediyorsun, 39 ilçeyi iptal et yeniden seçime gidelim, eyvallah. Hayır dediler, 39 ilçe kalacak, sadece Büyükşehir’i biz yenileyeceğiz dediler. Bazı çevreler CHP’ye çağrı yaptı boykot yapın diye, bazı çevreler efendim mutlaka sokağa çıkın dediler. Onlar da bekliyorlardı; biz kumpas kurduk, kapalı kapılar ardında hâkimleri elde ettik, onlar seçimi iptal ettiler, CHP’liler durur mu? CHP’liler hemen sokaklara çıkarlar, caddelere çıkarlar, camı çerçeveyi kırarlar, bağırırlar çağırırlar, biz de polisleri salarız üstlerine, insanlar ölür ve deriz ki bak işte CHP’yi görüyorsun. Ama bunu yapmadık, hiç yapmadık, sağduyulu hareket ettik. Tahriklere gelmedik, hiçbir tahrike kapılmadık, sağduyulu hareket ettik. Niçin? Hakeme gidiyoruz. Hakem kim? Hakem millet, İstanbullu. İstanbulluya güvenmeyip de kime güveneceksin? AK Partiye güvenmiyoruz, onun hâkimlerine güvenmiyoruz, onun savcılarına güvenmiyoruz, onun bürokratlarına güvenmiyoruz, onun valilerine güvenmiyoruz, ama 16 milyon İstanbulluya sonuna kadar güveniyoruz dedik ve güvendik." dedi. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.