Öne Çıkanlar çin tbmm chp gündem palandöken facebook Entübe Sayısı Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Akşener milliyetçi hareket partisi kemal kılıçdaroğlu Kuşadası Belediyesi

Kılıçdaroğlu: Sıkıyönetim Bildirileriyle Ne Yapıldıysa Bugün KHK’larla Aynısı Yapılıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, suçluyu siyasi otoritenin belirlediğini, yargının sadece onu onayladığını belirterek, “Geldiğimiz nokta, FETÖ mücadelesi noktası olmaktan geçti, artık iktidara muhalefet edenlerin tavsiye süreci. ‘Milli irade’ diyorlardı, milletin seçtiği milletvekilleri niye hapiste? Sıkıyönetim bildirileriyle geçmişte neler yapıldıysa bugün KHK’larla aynı şeyler yapılıyor” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, partisinin “OHAL’de Yeter Forumu”nun açılışında konuştu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’le birlikte, “15 Temmuz’u fırsata çevirenler” tarafından bir darbe sürecinin Türkiye’ye giydirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “20 Temmuz sivil darbesi; askeri darbelerden tek farkı şu, askeri darbeleri yapanların apoletleri vardı, generallerdi. Sivil darbeyi yapanların apoletleri yok. Aynı menzile yürüyorlar, aynı eylemleri, aynı düzenlemeleri yapıyorlar. Hiçbir fark yok aralarında, hatta bugün yaşadığımız süreç daha ağır” diye konuştu.

“YARGI TÜMÜYLE İFLAS ETTİ”

Yargıda gelinen noktaya ilişkin eleştirilerini sürdüren Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi kararına karşın Alpay ve Altan’ın tahliye edilmemelerine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Öyle bir noktaya geldik ki artık yargı birbirini tanımıyor, yargıda hiyerarşi kalmadı. Alt mahkeme, ‘ben Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımam, ne demek Anayasa Mahkemesi’ diyor. Eğer suçluyu yargı değil de siyasi otorite belirliyorsa ve yargı siyasi otoritenin söylediğini onaylar makama gelmişse orada hukuk bitmiştir, geldiğimiz nokta budur. Hukukun olmadığı bir süreci yaşıyoruz. Her ne kadar anayasa 153. maddede ‘Anayasa Mahkemesini kararları kesindir’ dese de, her ne kadar son fıkrasında ‘Anyasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar’ dese de, alt mahkeme diyor ki ‘kusura bakma arkadaş, ben gerekli talimatı aldım, senin kararlarını uygulamayacağım’ diyor. Dolayısıyla yargı tümüyle iflas etmiştir.

“SUÇLUYU DOĞRUDAN SİYASİ OTORİTE BELİRLİYOR”

Siyasi otorite suçluyu belirlemekte, yargı sadece onu onaylamaktadır. Bizim anladığımız anlamda bir yargılama süreci artık Türkiye’de yoktur. Yargı bağımsızlığı ağır yaralar almıştır.

İstanbul il kongresinde, Hitler’in adalet müşavirinin bir sözünü dile getirmiştim. Bundan alınganlık göstermiş bazı çevreler, ‘ne demek 1940’ların Almanya’sı.’ 1940’ların Almanya’sını 21. yüzyılın Türkiye’sinde yaşıyoruz. Ne diyor Hitler’in adalet müşaviri,  ‘vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz, benim yerimde Führer olsaydı nasıl karar verirdi’. Şimdi bu sürecin bir adım ötesine geçtik çünkü suçluyu doğrudan siyasi otorite belirliyor. Onun medyası manşetlere taşıyor, ‘bu suçludur’ diyor ve savcılar harekete geçiyor, mahkemeler hazır ve yargılama başlıyor ve bunun demokrasi olduğu anlatılmaya çalışılıyor.

“HAKİMLERİ FETÖ’NÜN SEÇTİĞİ GİBİ SEÇECEKLER”

Yargıtay’a 160, Danıştay’a da 52 FETÖ’cü hakim atanmıştı. Ben o zaman ‘Yargıtay’a 160 militan atadınız, hakim değil’ dediğim zaman, ‘vay efendim sen nasıl bunu söylersin’ dediler. Şimdi onların büyük bir kısmı hapishanede. Aynı yöntemi şimdi KHK’larla yapıyorlar; Yargıtay’a 100, Danıştay’a 16 hakim atıyorlar. Seçecekler bunları, FETÖ’nün seçtiği gibi, aynı yöntemi izliyorlar. Yargıyı tümüyle kuşatmak istiyorlar, ‘bizim dediğimiz şekilde karar vereceksin’ demek istiyorlar.

“MİLLETVEKİLLERİ NİYE HAPİSTE”

Geldiğimiz nokta FETÖ mücadelesi noktası olmaktan geçti artık iktidara muhalefet edenlerin tavsiye süreci. ‘Milli irade’ diyorlardı, milletin seçtiği milletvekilleri niye hapiste? Yargılayabilirsiniz ama niçin hapisteler? Bunlar parlamentoda temsil ettikleri halkın iradesini dillendirmek zorunda değiller mi, tam tersi bir uygulama var. Gazeteciler, avukatlar akademisyenler hapiste. Adalete erişim hakları büyük ölçüde ellerinden alındı, savunma hakları, avukatların duruşmalarda bulunmamaları, büyük kısıtlamalar getirildi. Tıpkı sıkıyönetim bildirileriyle geçmişte neler yapıldıysa bugün KHK’larla aynı şeyler yapılıyor.

“KENDİLERİ GİBİ DÜŞÜNENLERİN DE GELECEKLERİNİ GÜVENCE ALTINA ALIYORLAR”

Her darbe kendi hukukunu yaratır. 20 Temmuz darbesi de kendi hukukunu yaratıyor ama 20 Temmuz darbesinin diğer darbelerden temel bir farkı var; o darbeleri yapanlar sadece kendi geleceklerini güvence altına alıyorlardı. 20 Temmuz darbesini yapanlar sadece kendi geleceklerini değil kendileri gibi düşünenlerin de geleceklerini güvence altına alıyorlar. Bazı sivillere dokunulmazlık getirilmesi gibi, cezai, hukuki, idari ve mali sorumsuzluk getirmeleri gibi. Akıl alacak iş değil ama bunların tamamı Türkiye’de yaşanıyor.

Her darbe döneminde olduğu gibi, sırtı kalın olanlar, siyasal iktidara dayananlar paraları olanlar hapislerden çıktılar. Diğerleri hapishanelerde.

“BÖYLE BİR BASKI SÜRECİ DEVAM EDERSE TOPLUMDA PATLAMALAR KAÇINILMAZ”

Bu darbe döneminde de tek sesli medya oluşturuyorlar ve her darbe döneminde olduğu gibi üniversiteler susturuldu. Dolayısıyla 20 Temmuz darbesi ve OHAL’le mücadele etmek insan olmanın, insana saygı duymanın bir gereğidir. Demokrasiyi hep birlikte savunacağız, birlikte mücadele edeceğiz. Eğer böyle bir baskı süreci devam ederse toplumda patlamalar kaçınılmaz olur. Biz Türkiye’nin bedel ödemesini, ülkenin geriye gitmesini, insan hakkı ihlalleri olmasını istemiyoruz. Beraber, farklı düşüncelerle birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz ve bunun mücadelesini vereceğiz.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.