Öne Çıkanlar çin tbmm chp gündem palandöken facebook Entübe Sayısı Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Kuşadası Belediyesi Akşener milliyetçi hareket partisi kemal kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu: "Vatandaşın Aklıyla Dalga Geçiyorlar"

CHP Genel Başkanı Kemal kılıçdaroğlu, "diyor ki, “Bu kuyruk varlık kuyruğudur. Eskiden yokluk kuyruğuydu, şimdi varlık kuyruğudur.” Peki sevgili kardeşim, en varlıklı adam sensin, milyarları götüren sensin, cebini dolduran sensin, sarayda oturan sensin, uçan sarayda oturan sensin. Şimdi kendisine bir de Amerika’da saray yaptırıyor, o sarayı da yaptıran sensin. Sen niye bu kuyrukta yoksun? Madem varlık kuyruğu, sen de bu kuyruğa gir, damadın girsin bu kuyruğa, bütün AK Parti milletvekillerini al hep beraber kuyruğa girin. Vatandaş niye kuru soğana muhtaç oldu? Vatandaşın aklıyla dalga geçiyorlar. Emin olun okurken üzülüyorum, bu memleketi kimlere teslim ettik diye. Varlık kuyruğuymuş, insan bunu söylerken biraz utanır, bir ar, hayâ eder." dedi. 

CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubunda yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

Konuşmasına başsağlığı dileklerini ileterek başlayan Kılıçdaroğlu, "Bu sabah iki acı haber geldi. Parlamentoda birlikte görev yaptığımız Halil Akyüz Antalya’da geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti; kendisine Allah’tan rahmet, camiamıza da başsağlığı diliyoruz. Gerçekten uzun süredir Antalya’daydı, her gidişimizde karşılaşırdık, her gidişimizle güler yüzle karşılardı, ama böyle acı bir haberle bu sabah karşılaşacağımı düşünmemiştim.
Fikret Ünlü, siyasetimizin önemli aktörlerinden birisiydi. Bakanlık yaptı, spor dünyasını özellikle çok yakından takip eden birisiydi ve spor dünyasına onun hizmetleri asla unutulamaz. O da uzun süredir tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Fikret Ünlü’ ye de Allah’tan rahmet diliyoruz, camiamıza ve sevenlerine ailesine Allahtan sabırlar diliyoruz." dedi. 

 "Ozanlar ve aşıklar halkın sesini sazlarıyla dile getirirler. Onların özelliklerinden birisi, zulme karşı baş eğmezler"

Her ölüm aslında bir başka başlangıçtır. Mevlana ölümü farklı dillendirmiş, “Şebi Aruz” dediği düğün gecesi olarak dillendirmiş diyen Kılıçdaroğlu, "Bizim Anadolu kültüründe ozanlar vardır, aşıklar vardır. Ozanlar ve aşıklar halkın sesini sazlarıyla dile getirirler. Onların özelliklerinden birisi, zulme karşı baş eğmezler. En büyük silahları sazlarıdır ve sözleridir. Bütün mücadeleyi bunun üzerine yaparlar. Sevgiyi, hoşgörüyü, haksızlığa karşı direnmeyi; şiirleriyle, sözleriyle, sazlarıyla dile getirirler. Böyle bir ozan hayatını kaybetti, Ozan Arif, ona da Allah’tan rahmet diliyoruz. Ozan Arif’in diğer ozanlardan hiçbir farkı yok; Aşık Veysel gibi, Aşık Daimi gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Erzurumlu Emrah gibi, Neşet Ertaş gibi. Ölmeden önce dostlarına bir mektup yayınladı, o mektubun bir bölümünü sizlerle paylaşmak isterim. “Hakkı bırakıp güya devletten yana, hatta hakiki devletten yana tavır koyduğunu sanan Hızır Paşalar yaşamıyor. Lakin Pir Sultan yazdıklarıyla, söyledikleriyle bugün hâlâ yaşıyor, bunu akıllarından çıkarmasınlar. Bütün gönüldaşlarıma selam olsun” diyor Ozan Arif. Biz de Allah’tan rahmet diliyoruz. Aşık Veysel hayattayken bir dörtlük yazdı, daha doğrusu bir şiiri vardı. O dörtlükten bir bölüm okumak isterim sizlere, “Can bedenden ayrılacak, tütmez baca yanmaz ocak, selam olsun kucak kucak, dostlar beni hatırlasın.” Aynı gelenekten gelen Ozan Arif’in de bir dörtlüğünü okumak isterim, “Yalan dünya sana böyle, kimler konup göçtü söyle. Ben de işte aynen böyle, aha geldim gidiyorum.” Aynı gelenek, aynı sözler, aynı duygular.

"Bizler şehitlerimizin hakkını ve hukukunu her ortamda savunmak durumundayız"

Tabii Suriye’de bir şehidimiz var, bir eve ateş düştü, anneler yine kaygıyla bakıyorlar Suriye’deki evlatlarına çocuklarına diyen Kılıçdaroğlu,  Zeytin Dalı operasyonu dolayısıyla Suriye’de olan Umut Özlütepe kardeşimiz de, kahramanımız da hayatını kaybetti, şehit oldu. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, güvenlik güçlerimize, kahraman ordumuza başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz, hepimizin başı sağ olsun. Şehit hepimizin şehididir, şehitlerimize saygı duymak saygı göstermek bu topraklarda yaşayan herkesin ortak görevidir.
Öteden beri Suriye politikasının doğru olmadığını söyledik. Ta en başından beri “Suriye bataklığına girmeyin, yapmayın, etmeyin” dedik, “Suriye’nin içişlerine karışmayın dedik.” 3,5 milyon Suriyeli geldi ve ne yapacağımızı hâlâ bilmiyoruz, karar veremiyoruz. Sözde 24 saatte gideceklerdi, Suriye’yi işgal edeceklerdi. Sözde biz her yere gideriz, şunu yaparız, bunu yaparız... Bugün geldiğimiz noktada tam bir açmazla karşı karşıyalar ve şehitlerimiz geliyor. Bizler şehitlerimizin hakkını ve hukukunu her ortamda savunmak durumundayız." dedi.

"Niye yönetmelik çıkmıyor, hangi gerekçeyle çıkmıyor?"

Sözleşmeli er ve erbaşlar'ın sorunlarına değinen Kılıçdaroğlu, "Erkekler bilirler, 1111 sayılı bir Askerlik Kanunu var ve hepimiz o kanuna tabi olarak askerliğimizi yaparız. Gideriz askerlik görevimizi yaparız, sonra terhis oluruz evlerimize döneriz. Dediler ki, “Efendim profesyonel orduya ihtiyacımız var, Türkiye kritik süreçten geçiyor, sözleşmeli er ve erbaş almak zorundayız.” Bununla ilgili de bir yasa çıktı. Şöyle diyor yasanın amacında; Türk Silahlı Kuvvetlerinin kritik ve uygun görülen görevlerde, yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak maksadıyla istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve erlerin temini, yetiştirilmeleri, görevde yükselmeleri, hizmet şartları vesaire bunları belirleyen bir kanun çıkarıyoruz diyorlar. Eyvallah, kanun çıktı. Şimdi bunlar nasıl göreve alınıyorlar? Bir sınavla alınıyorlar. Raporları alınıyor, binlerce kişi giriyor, onların içerisinden askerler kendi kurallarına göre belli kişileri silah altına alıyorlar ve diyorlar ki sen sözleşmeli er ve erbaş olarak görev yapacaksın. Ayrıca bunların en az ortaokul mezunu olması lazım. Örneğin, ilkokul mezunu olan birisi sözleşmeli er ve erbaş olamıyor. Bunlar belli bir ücret alıyorlar, doğuda görev yapıyorlarsa halen 3 bin 500 lira civarında, artı 2 bin lira da bir ek ödeme yapılıyor. Eğer batıda görev yapıyorlarsa sadece 3 bin 500 lira belli bir bedel ödeniyor bunlara. Bunların görev süreleri de 7 yıl. Soru şu: 7 yıl sonra ne olacak bunlar, 7 yıl sonra nereye gidecekler bunlar? 7 yıl sonra bunların sorunları çözülsün diye kanuna bir madde koymuşlar. Diyorlar ki, 7 yıl görev yapanlar, görev yaptıkları sürenin sonunda çıkarılacak bir yönetmelikle, yönetmeliği de İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı oturacaklar bir yönetmelik yapacaklar 7 yıl askerlik yaptıktan sonra bunlar kamuda görev alabilsinler diye. 2013-2019, bu yönetmelik bir türlü çıkmıyor. Peki, 7 yılını doldurup ordudan ayrılanlar ne yapıyor şimdi? İşsiz! Düşünebiliyor musunuz Genelkurmayın ihtiyaçlarını karşılamak üzere, özellikle terörle mücadele için silah altına alınan, belli bir bedel ödenen, 7 yıl orduda eğitilen ve 7 yıl görev yapan insanlar, yedinci yılın sonunda görevlerini bırakıyorlar, görevlerine son veriliyor ve bunlar sokağa bırakılıyor. Niçin? Yönetmelik çıkmadı diye. Niye yönetmelik çıkmıyor, hangi gerekçeyle çıkmıyor? Hakkını teslim edelim, Genelkurmay Başkanlığı yönetmelik taslağını hazırlayıp ilgili birimlere göndermiştir. Ama ilgili birimler bunları kamuya almak istemiyorlar, kamuda görev yapmalarını istemiyorlar. Değerli arkadaşlarım, bunlar şu anda 7 yılını tamamlayıp dışarıda olanlar, bizim işsiz ordumuzun -işsiz ordusu diyoruz, yaklaşık 7-7,5 milyonu buldu- birer bireyi olarak evlerinde oturuyorlar. Uzman çavuş veya bir astsubay mesai bitiminde veya vardiya sonrasında akşam evine gider. Evlidir, çoluk çocuğu vardır, kışlada görevini yapmıştır, mesaisi bitmiştir, vardiya nöbeti varsa nöbetini tutmuştur, ondan sonra da evine gider. Orduda 7 yıl görev yapan sözleşmeli er ve erbaşlar evlerine gidemiyorlar. 7 yıl! 7 yılı söylüyorum, bir yıl değil. Hani bir yıl olsa idare ederiz deriz, 7 yıl evlerine gidemiyorlar. Nasıl gidiyorlar? Ancak yılda 30 gün izin var veya 15 gün mazeret izni veya doğum izni, eşi doğum yaparsa doğum izni 10 gün veya ölüm izni bir yakını ölürse 10 gün ölüm izni veriliyor, evlenmeye karar verirse de 7 gün evlilik izni var. Sonra? 7 yıl kışlada bekleyeceksin. Tıpkı erler gibi, zorunlu askerlikte olduğu kurallara tabiler bunlar. Dolayısıyla 7 yıl boyunca kışlada, her koğuşunda kalmak zorundalar 7 yıl süreyle. Soru şu: Neden? Bunlar insan değil mi, bunların çoluk çocuğu yok mu, bunların eşleri yok mu? Bunlar neden kışlada zorunlu olarak kalıyorlar?" dedi. 

"Toplanan milyonlar nereye gitti? Şu ana kadar hiçbir haber yok"

Kılıçdaroğlu, "Yine sözleşmeli er ve erbaşlar şehit olduklarında –ki, çok sayıda şehit var- ailelerine veya yakınlarına 4 bin 200 lira veriliyor. Sözleşmeli er ve erbaş dışında asker şehit olursa onlara 5 bin 600 lira veriliyor. Şehit şehittir, defalarca söyledik şehitler arasında ayrım olur mu? Mücadeleyse mücadele, silahsa silah, orduysa ordu, mücadeleyse mücadele yapmış bu adam. Şehit düşmüş, 4 bin 200 lira veririm senin yakınlarına diyor, ama diğer şehitlerin yakınlarına 5 bin 600 lira veririm. Haksızlık değil mi bu, adaletsizlik değil mi bu?
15 Temmuz şehitleri için bir soru sormuştum, toplanan paralar nereye gitti diye. Bu grupta sordum, daha önceki grup toplantılarında sordum, İzmir’de sordum, şu ana kadar tık yok. Toplanan milyonlar nereye gitti? Şu ana kadar hiçbir haber yok.
Efendim şehit yakınlarına veya gazilere kira yardımı da yapılıyor. Ama sözleşmeli er ve erbaşların şehit yakınlarına ve gazilere kira yardımı yapılmıyor, neden? Aynı şekilde AGİ dediğimiz asgari geçim indirimi var. İster subay, ister hâkim, ister işçi, hangi düzeyde olursa olsun ücret alanların belli bir geliri vergi dışında tutuluyor, yani buna vergi uygulanmıyor. Bu asgari geçim indirimi düştükten sonra kalan miktar üzerinden vergi hesaplanıyor. Sözleşmeli er ve erbaşlar için bu kural yok. Ne kadar alıyorsan asgari geçim indirimi yok, tamamı vergiye tabi. Neden, bu farklılık neden? Bunlar insan değil mi, bunlar görev yapmıyor mu, bunlar sınırlarda askeri birliklerde görev yapmıyorlar mı? Neden bu imkân sağlanmıyor?" dedi. 

"Sarayın çevresi işsizliği bilmez"

Bizde bir söz vardır, Anadolu’da çok kullanılır, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” diye. Çok güzel bir sözdür. Çünkü açlığın ne olduğunu Anadolu insanı çok iyi biliyor, sefaletin ne olduğunu da çok iyi biliyor diyen Kılıçdaroğlu, "O zaman siz 21.Yüzyılın Türkiye’sinde 7,5 milyona varan işsiz ordusunu nasıl yarattınız? Bütün işsiz kardeşlerime, iş arayan bütün kardeşlerime sesleniyorum; 17 yıldır iktidardalar, onların çocukları işsiz değil, onların çocuklarının bir eli yağda bir eli balda, sarayda işsizlik yok, saray çevresinde de işsizlik yok, saraydan beslenenlerin çocuklarında da işsizlik yok. Kimin çocukları işsiz? Fakirin fukaranın, garibanın, arkası olmayanın çocuğu işsiz! Ama sen hâlâ gidip oyunu, beni işsiz bıraktı gidip ona vereyim diyorsan, yarın ağzındaki lokmayı da alır, bundan hiç endişen olmasın. 17 yıldır devleti yönetiyorlar, 17 yıl, dile kolay 17 yıl! Bunlar iktidar olmadan önce Anadolu Kaplanları diye bir laf vardı. Anadolu kaplanları, yani Anadolu’yu ayağa kaldıranlar, sanayide ayağa kaldıranlar vardı. Bugün Anadolu kaplanlarından söz eden yok, kaplan kalmadı, çünkü Anadolu’nun içini boşalttılar.“Açım açım, evime ekmek götüremiyorum” diyen bir kadının, bir annenin sesini acaba bunlar duyuyorlar mı? Kibir abidesi sarayda oturuyor. Sarayda oturan birisi işsizlik nedir bilir mi? İşsizliğin ne kadar acı olduğunu bilir mi? İşsiz bir insanın evine nasıl gittiğini bilir mi? İşsiz bir insanın sokaklarda nasıl gezdiğini bilir mi? Sarayın çevresi işsizliği bilmez." dedi.

"Fakire fukaraya gidince din iman, köşeyi dönünce de han hamam"

Kılıçdaroğlu, "Bir eli yağda, bir eli balda olan bir de sosyete damat var. O işsizliği bilir mi? Hayatında işsizlik nedir, hayatında yoksulluk nedir bilir mi? Bir fakirin fukaranın sofrasına oturmuşluğu var mı? Anadolu nedir, ne değildir bilir mi? Bilemez bunları, bilemezler bunları. AK Parti milletvekilleri işsizlik nedir bilirler mi? Hortumcu piyasa ekonomisinin en önemli aktörleri AK Parti milletvekilleridir. Yandaşlara çalışırlar, fakir fukaraya çalışmazlar. Fakire fukaraya gidince din iman, köşeyi dönünce de han hamam.Bunların felsefesi budur, bu felsefeyi kimsenin unutmaması lazım. Çift dikiş maaş alanlar var. Bir maaş yetmiyor, çift dikiş maaş alıyor. Başında da saraydaki zat geliyor.Peki kardeşim, çift dikiş maaş alıyorsun, emeklilik hakkı için mücadele eden, emeklilikte yaşa takılanlara “türedi” diyorsun. Bu adam işsizlik nedir bilir mi? Bilemez. Emeklilikte yaşa takıldığı için emekli olamayan ve işsiz kalan yüz binlerce kişi var, yüz binlerce kişi! Bunların derdiyle ilgilenen var mı bizim dışımızda? Hayır, yok. " dedi. 

"Sen niye bu kuyrukta yoksun? Madem varlık kuyruğu"

Kılıçdaroğlu, "Baktılar tıkandılar, tanzim satış mağazaları kuruyorlar. Kurun tanzim satış mağazaları! Gariban insan eğer yakınsa gidip alışveriş yapan; İstanbul’u bilenler çok iyi bilirler, İstanbul’un varoşlarında oturan bir kadın birden fazla otobüs parası verip gelecek tanzim satış mağazasına, alışveriş yapacak, aynı otobüs parasını verip tekrar evine gidecek. Otobüs parası var mı acaba o ailede, o kadında var mı?
Peki, biz ne yapıyoruz? Hafta sonu İzmir’deydim. Aziz Kocaoğlu, “Biz zaten kentimizi çok iyi biliyoruz, İzmir’i çok iyi biliyoruz. Hangi ailelerin fakir olduğunu da gayet iyi biliyoruz. 35 bin fakir aile var” dedi, 35 bin! Öyle tanzim satış mağazaları kuralım, gelsinler alışveriş yapsınlar değil. 35 bin eve 10 kilo soğan, 10 kilo domates götürüp teslim edeceğiz. İşte sosyal adalet budur. Hiçbirisi gidip tanzim satış mağazalarının önünde kuyruğa girmeyecek, hiçbirisi cebinden para vermeyecek, herkesin evine teslim edilecek; 10 kilo patates, 10 kilo kuru soğan. Böylece bu mesele de bitmiş olacak. Üstelik bu şimdi yapılmıyor, daha önce de ve halen uygulanan süt projesi var. Fakir zengin ayrımı yapılmadan, bir evde bir çocuk doğduysa onlarca araba haftada bir gün gider sütü onların kapısına bırakır. Aile alır sütünü çocuğunu besler. İşte insan onuruna uygun davranış budur, insanı sevmek de budur.
Efendim diyor ki, “Bu kuyruk varlık kuyruğudur. Eskiden yokluk kuyruğuydu, şimdi varlık kuyruğudur.” Peki sevgili kardeşim, en varlıklı adam sensin, milyarları götüren sensin, cebini dolduran sensin, sarayda oturan sensin, uçan sarayda oturan sensin. Şimdi kendisine bir de Amerika’da saray yaptırıyor, o sarayı da yaptıran sensin. Sen niye bu kuyrukta yoksun? Madem varlık kuyruğu, sen de bu kuyruğa gir, damadın girsin bu kuyruğa, bütün AK Parti milletvekillerini al hep beraber kuyruğa girin.Vatandaş niye kuru soğana muhtaç oldu? Vatandaşın aklıyla dalga geçiyorlar. Emin olun okurken üzülüyorum, bu memleketi kimlere teslim ettik diye. Varlık kuyruğuymuş, insan bunu söylerken biraz utanır, bir ar, hayâ eder." dedi. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.