Öne Çıkanlar çin tbmm chp gündem palandöken facebook akbank Akşener Pandemi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Kuşadası Belediyesi AİLE

"Asıl Yoğunlaşılması Gereken DİTİB Değil Terör Örgütleridir"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya’da meydana gelen DİTİB imamlarına yönelik casusluk suçlamalarına ilişkin, “Baktığınızda DEAŞ, El Kaide ve benzeri terör örgütlerine katılım noktasında Avrupa’da DİTİB’in çok önemli rol oynadığı, bu tür katılımları önlediği görülüyor. Bunun takdir edilmesi gerekirken DİTİB’e yönelik karşı propagandanın başlatılmış olması kabul edilemez. PKK, FETÖ, DHKP-C gibi illegal örgütlerin Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde cirit attığı bir dönemde asıl yoğunlaşılması gereken DİTİB mensupları değil, bu terör örgütleri olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 16 Nisan günü gerçekleşecek halk oylamasına dikkat çeken Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuyu Türkiye’nin gündemine getiren bir lider olarak sahada olduğunu ve bundan sonraki süreçte de sahada olmaya devam edeceğini belirtti. Bu vesileyle Erdoğan’ın il ziyaretleri, basın toplantıları, televizyon programları, gençlerle buluşmalarının da devam edeceğini ifade eden Kalın, şöyle devam etti:

“Böylece Cumhurbaşkanımız bizzat kendisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yapısının ne olacağı, Türkiye’ye neler kazandıracağı, Türkiye’yi nasıl büyüteceğini milletimizle doğrudan paylaşma imkanı da bulacak. Böyle bir beklentinin milletimizde olduğunu da biliyoruz. Bizzat Cumhurbaşkanımızın ağzından bu sistemin artılarını duymalarının büyük önem arz ettiğini düşünüyoruz. Zira 16 Nisan günü yapılacak oylama, şüphesiz Türkiye’nin bundan sonra muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasında, istikrarlı, güçlü bir toplum olmasında, demokratik ilkeleri gözeten denetim ve kontrol mekanizmalarını tam yerine oturtmuş bir sistemi hayata geçirmesi noktasında çok büyük önem arz ediyor. Bu anayasa değişikliği, aynı zamanda demokrasinin en temel prensiplerinden olan kuvvetler ayrılığı ilkesini korumaktadır, zira yasama yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı demokratik yönetimlerin en temel unsurlarından birisidir. Mevcut sistemde yürütme yasamanın içinden çıkıyor. Burada bu kuvvetler ayrılığı net bir şekilde ortaya konuyor ve millete hem yasamayı hem yürütmeyi doğrudan seçme hakkı ve imkanı doğrudan tanınmış oluyor.”

-15 TEMMUZ FAİLLERİNİN YARGILANMASI-

15 Temmuz darbesiyle ilgili yargılamaların başladığını anımsatan Kalın, 15 Temmuz darbesini yapanların yargı önüne çıkartılmasının, bu ihanet suçunu işleyenlerin bedelini ödemeleri açısından büyük önem arz ettiğini belirtti. Bunun aynı zamanda Türkiye’de yargı sisteminin çalıştığını da gösterdiğini ifade eden Kalın, “Bir kısmı arsızca ve utanmadan ‘Ben bu darbeyi yaptım’ diyenler var, hiçbir şey olmamış gibi inkar edenler de var. Bu yargı sürecini elbette millet olarak izleyeceğiz ve yapanın yanına hiçbir şeyin kalmadığını göreceğiz. Zira 15 temmuz gecesi kaybettiğimiz 248 şehidimizi asla unutmayacağız. Bundan sonraki bütün çabamız da Türkiye’de bir daha böyle bir karanlık gecenin, darbe girişiminin asla yaşanmaması. Bunu da milletimizle elbirliği ile gerçekleştireceğiz” şeklinde konuştu.

-CUMHURBAŞKANININ KÖRFEZ ZİYARETİ-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta yaptığı Körfez ziyareti hakkında bilgi veren Sözcü Kalın, “Bu ziyaret bizim özellikle Körfez’le ilişkilerimiz noktasında çok önemli bir adımı teşkil etmektedir. Daha önce 2009 yılında kurduğumuz bir Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi, stratejik diyalog mekanizması vardı fakat çeşitli sebeplerle arzu ettiğimiz düzeyde verimlilik sergileyememişti. Bu ziyarette Körfez İşbirliği Teşkilatının en önemli üyelerinden Suudi Arabistan’la ve Bahreyn’le bu mekanizmanın hızlandırılması konusunu etraflı bir şekilde görüştüler. Bahreyn’de 4 anlaşma imzalandı. Körfezle olan diplomatik trafiğimizin yoğunlaşması bağlamında önümüzdeki ay Kuveyt emirinin Türkiye ziyareti gerçekleşecek. Böylece 1-1,5 aylık süre içinde 4 Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeyle yakın temasımızı sağlamış olacağız. Muhtemelen halkoylamasından sonra  önümüzdeki aylarda Cumhurbaşkanımızın diğer körfez ülkelerine yapacağı bir takım ziyaretler olabilir. Ama özellikle bu trafiğin giderek yoğunlaşacağını paylaşmak istiyorum” ifadelerini kullandı.

-FETÖ İLE MÜCADELE-

Körfez ziyareti sırasında FETÖ ile mücadele konusunun da gündeme geldiğini söyleyen Kalın, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit teşkil eden FETÖ’ye karşı özellikle Körfez ülkelerinin aldığı tedbirlerin memnuniyet verici olduğunu belirtti. Bölgede FETÖ’ye karşı ciddi tedbirler alınmaya başlandığını ifade eden Kalın, bu konudaki mücadelenin her alanda devam edeceğini kaydetti.

-“ASIL YOĞUNLAŞILMASI GEREKEN DİTİB MENSUPLARI DEĞİL, BU TERÖR ÖRGÜTLERİ OLMALIDIR”-

Sözcü Kalın, Almanya’da DİTİP mensuplarına yönelik yapılan suçlamalara ilişkin, “DİTİB mensuplarına yönelik böyle bir takibatın başlatılmış olması arkada başka art niyetlerin olduğunu akla getirmektedir” diyerek, DİTİB mensuplarına yönelik bir cadı avı başlatıldığını ve bunda art niyet olduğunu ifade etti. Kalın, “DİTİB, Alman makamları ile her zaman temas içinde olmuş, tam bir şeffaflık içinde faaliyet göstermektedir. İlginç olan şu ki, yaklaşık 3 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da aşırı sağın yükseldiği, mültecilerin saldırılara maruz kaldığı, İslam ve yabancı düşmanlığının arttığı, PKK, FETÖ gibi terör örgütlerinin adeta cirit attığı bir dönemde bütün bunların bir kenara bırakılarak DİTİB mensuplarına yönelik böyle bir takibatın başlatılmış olması, arkada başka art niyetlerin olduğunu akla getirmektedir” şeklinde konuştu. DİTİB’in Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde Türk Müslüman toplumun dini ihtiyaçlarını ve hizmetlerini görmekle kalmayıp, aynı zamanda çağın önemli meselelerinden birisi haline gelmiş olan radikalleşme, teröre bulaşma gibi konularda önemli rol oynadığını vurgulayan Kalın, “Baktığınızda DEAŞ, El Kaide ve benzeri terör örgütlerine katılım noktasında Avrupa’da DİTİB’in çok önemli rol oynadığı, bu tür katılımları önlediği görülüyor. Bu Diyanet İşerimizin önemli bir başarısıdır. Bunun taktir edilmesi gerekirken DİTİB’e yönelik karşı propagandanın başlatılmış olması kabul edilemez. PKK, FETÖ, DHKP-C gibi illegal örgütlerin Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde cirit attığı bir dönemde asıl yoğunlaşılması gereken DİTİB mensupları değil, bu terör örgütleri olmalıdır” ifadelerini kullandı. 

-“PYD/PYG BULUNDUĞU BÖLGELERDE HAKİMİYET SAĞLADIYSA, BU ABD’NİN VERDİĞİ DESTEK SAYESİNDE”-

Fırat kalkanı çerçevesinde devam eden El Bab operasyonuna değinen Kalın, operasyonların başarıyla devam ettiğini belirtti. El Bab’ın içerisindeki operasyonların hassasiyetle yürütüldüğünü, sivil kayıpların olmaması için hem Türkiye hem Özgür Suriye Ordusu’nun büyük bir gayret ve dikkat içerisinde DEAŞ’a karşı mücadele ettiklerini ifade eden Kalın, şöyle devam etti:

“El Bab’da elde edilecek başarı, DEAŞ’ın Suriye’deki son kalesi olan Rakka’nın bu terör örgütünden temizlenmesi açısından da büyük önem arz ediyor. Suriye’de Obama yönetiminin DEAŞ’la etkin mücadele veriyor gerekesiyle PKK’nın bir uzantısı olan PYD ve YPG’ye destek vermesi, kabul edilebilir bir durum değildir. Aslında PYD/YPG’nin Suriye sahasında en etkin mücadele eden grup olduğu efsanesi, Fırat Kalkanı harekatıyla yerle bir olmuştur. Destek verildiği zaman meşru diğer grupların, orada bulunan ÖSO ve diğer grupların, terör örgütleriyle hiçbir ilişkisi olmayan grupların DEAŞ’a karşı etkin bir mücadele verebileceğini Fırat Kalkanıyla net bir şekilde gördük. PYD/PYG bugün bulunduğu bölgelerde bir alan hakimiyeti sağladıysa, bu ABD’nin verdiği destek sayesinde olmuştur. Dolayısıyla bu destek kesildiği zaman bu argümanların da bir geçerliliği kalmayacaktır. Burada bizim özellikle ABD yönetimine tekliflerimiz hep bu yönde oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump’la yaptığı telefon görüşmesinde bu konuyu gündeme getirdik. Eğer Suriye’nin toprak bütünlüğünü güvence altına alacaksak, bunu ancak doğru aktörlerle yapabiliriz. Orada ayrılıkçı faaliyetlerde bulunan PYD/YPG türü örgütlerle ne DEAŞ’la tam manasıyla mücadele edilebilir, ne Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaya dönük adımlar atılabilir. Dolayısıyla Rakka konusunda operasyonel düzeyde yürütülen çalışmaları bizzat Hulusi Akar paşanın koordinasyonunda yürütülmekte. Bizim beklentimiz Rakka ve diğer bölgelerde doğru aktörlerle hareket edilmesi. Buna imkanımız var, bunu yapabilecek gücümüz var. Biz şu an Suriye’de de, Irak’ta da hem sahada hem de masadayız. Bu hem bizim ulusal güvenliğimiz açısından bir siyasi zorunluluk, aynı zamanda bölgenin geleceğini garanti altına almak için kaçınılmaz bir durumdur. Bu çerçevede Astana ve Cenevre süreçleriyle de bir siyasi geçişin sağlanması için çalışmalar yoğun şekilde devam etmekte. Astana Toplantısı geçtiğimiz ay içinde yapıldı, şimdi Cenevre toplantıları devam edecek.”

-AB İLE İLİŞKİLER-

Türkiye-AB ilişkileri konusunda yoğun çalışmaların devam ettiğini söyleyen Kalın, “Bizim bu aşamada AB’den temel beklentimiz vize muafiyeti konusunda adımların bir an önce atılması, Suriyeli mültecilerle ilgili vaatlerin yerine getirilmesi, fasılların açılmasının önündeki engellerin kaldırılmasıdır. AB ülkelerindeki yükselen sağcılık, popülizm, yaklaşmakta olan seçimler, mülteci krizi ve benzeri gerekçelerle Türkiye’nin AB üyeliğinin ötelenmesi, bu süreçte Türkiye’nin zaman zaman suçlanması kabul edilebilir değil. Bizim de beklentimiz AB’nin bu konuda daha yakın istişareler çerçevesinde bu adımları bir an önce atmasıdır. Zaten Schengen sistemi içine dahil edilmek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çok çok gecikmiş bir hakkıdır. Bu konuda AB’nin hala direnç içinde olması elbette kabul edilemez” diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Erdoğan-Trump görüşmesine ilişkin de bilgi verdi. Kalın, Mayıs ayı içinde yapılacak NATO Liderler Zirvesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılacağını, orada mutlaka ABD Başkanı Trump ile bir görüşme olacağını söyledi.
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.