Öne Çıkanlar cumhurbaşkanı erdoğan abd bugünün gündemi gündem özeti AİLE ırak Pandemi gündem başlıkları galatasaray suriye İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener terörist

Kılıçdaroğlu: Lozan'ı Tartışmaya Açman İçin Önce Şu Üniversite Diplomanı Bana Bir Göster Bakayım

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı Yunanistan'a gitti. Bir devlet başkanı pozisyonunda olan kişi, ayaküstü Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını belirleyen Lozan Anlaşması'nı tartışmaya açamaz. Hangi gerekçeyle, hangi bilgi birikimiyle tartışmaya açıyorsun? Lozan'ı tartışmaya açman için önce şu üniversite diplomanı bana bir göster bakayım” dedi.

Meclis Genel Kurulu’nda, 2018 Yılı Bütçesi üzerinde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:

“Filistin trajedisi yıllardır devam ediyor. Topraklarından edildiler, insanları öldürüldü, hak ararken her türlü baskıya ve şiddete maruz kaldılar ve bunlar yeteri kadar Arap dünyasının da desteğini alamadılar. Filistin davası aslında bir insanlık davasıdır, bir dramdır, bir trajedidir. Filistin'e ve Filistinlilere sahip çıkmak insan olmanın gereğidir, bir onurdur.

“Arap Dünyası İyi Bir Sınav Vermemiştir”

Filistin konusunda Türkiye'nin tek yürek olması lazım. Ortak karar alınması lazım. Ortak mücadele verilmesi lazım. Eğer bir yerde zalim var ve zulmediyorsa zalime karşı direnmek hepimizin ortak görevidir. Zulme karşı direneceğiz, zalime karşı direneceğiz ama bu konuda, üzülerek ifade edeyim, Arap dünyası iyi bir sınav vermemiştir, başarılı bir sınav vermemiştir. Bizim gösterdiğimiz duyarlılığı Arap dünyasının pek çok devleti, maalesef, üzülerek ifade edeyim, göstermemiştir.

“Öyle Lafla Peynir Gemisi Yürümez”

Birleşmiş Milletler kararlarına açıkça İsrail karşı çıkmıştır ve ihlal etmiştir. Biz ve Türkiye Cumhuriyeti bu konuda çok daha net, çok daha kararlı bir tavır takınmak zorundadır. Öyle lafla peynir gemisi yürümez. ‘İsrail'le ilişkileri kesebiliriz.’ Kesiyorsan kes kardeşim, biz de kapı gibi arkandayız! Öyle lafla olmaz bu iş.

“Kaldı Ki Asıl Kızacağın Adam, Trump. Niye Kızmıyorsun?”

Kaldı ki asıl kızacağın adam, Trump. Niye kızmıyorsun? Öyle dolaylı, orta alanda top çeviriyorsun. Asıl bu işin sorumlusu, Amerika'daki Başkandır. Oradaki sıkışmışlığını gidermek için, gündemi değiştirmek için getirdi Orta Doğu'nun kalbine pimi çekti, bombayı koydu. Herkesi aradı, sadece ve sadece Erdoğan'ı aramadı. Bu bile üzerinde hepimizin oturup düşünmesi gereken bir gerçektir.

“İnternet Sitesinde İsrail'le İlgili Açıyorsunuz, Başkenti Boş”

Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde; İsrail'le ilgili açıyorsunuz, başkenti boş. Tel Aviv yazmıyor ama orada bir yıldız var. Yıldıza baktık, ne yazıyor? ‘Efendim, İsrail 1980 sonrası şunu şunu yaptı ama onlar Kudüs'ü başkent olarak kabul ediyorlar’. E, sen niye Tel Aviv yazmıyorsun? Elinden tutan mı var? Hem bunu yapacaksın hem kalkacaksın iç politikada şunu yaparım, bunu yaparım, bunu asarım, bunu keserim… Bunlara bu milletin karnı tok arkadaşlar, bu milletin karnı tok. Yapacaksan adam gibi yap, oraya yazacaksın: ‘İsrail'in başkenti Tel Aviv'dir’ diye. Yazıyor musun? Yazmıyorsun, yazamıyorsun. Alta dipnot koymuşsun, orayı da boş bırakıyorsun. Bu, doğru değil. Takipçisi olacağız. Sayın Başbakandan da istirham ediyorum, o başkentin adı Tel Aviv'dir. Kaldı ki not sadece bu konuda da kırık değil, buraya, 20 milyon dolara Türkiye'nin itibarını satan bir anlaşma da geldi. 20 milyon dolara Türkiye'nin bütün itibarını satan anlaşma da geldi. Anlaşmada ne yazıyor biliyor musunuz? ‘Ankara’ ve ‘Kudüs’ yazıyor ve sizler o anlaşmaya ‘Evet’ dediniz. Hangi gerekçeyle ‘Evet’ dediniz?

“Filistin Olayı Bu Memleketin Onurudur”

Filistin olayı bu memleketin onurudur. Kudüs, hepimizin, üzerinde titremesi gereken bir kenttir. Bir barış kenti olmak zorundadır Kudüs. Üç semavi dinin de kutsal mekânıdır orası. Orası, birilerine asla ve asla terk edilemez.

“Bir Devlet Başkanı Pozisyonunda Olan Kişi, Ayaküstü Türkiye Cumhuriyeti Sınırlarını Belirleyen Lozan Anlaşması'nı Tartışmaya Açamaz”

Sayın Cumhurbaşkanı Yunanistan'a gitti. Gidebilir tabii, gezmesinde yarar vardır, dostluk ilişkilerinin gelişmesinde yarar vardır. Hiçbir zaman, ‘Neden şuraya gitti, neden buraya gitti?’ diye özel bir eleştiri getirmiyoruz, tam tersine, gidilmeli, gezilmeli, ticari ilişkiler, kültürel ilişkiler geliştirilmeli. Ülkeler, barış eksenli birbirlerine destek vermeliler. Gidildi, orada Lozan tartışma konusu yapıldı. Bir devlet başkanı pozisyonunda olan kişi, ayaküstü Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını belirleyen Lozan Anlaşması'nı tartışmaya açamaz. Sormak istiyorum, Sayın Erdoğan'a sormak istiyorum: Hangi gerekçeyle Lozan'ı tartışmaya açıyorsun, hangi bilgi birikimiyle Lozan'ı tartışmaya açıyorsun? Lozan'ı tartışmaya açman için önce şu üniversite diplomanı bana bir göster bakayım. Yok böyle şey. Türkiye Cumhuriyeti'nin namusudur o, namusudur. Benim sınırlarımı sen nasıl gidersin başka bir ülkede tartışmaya açarsın? Konuşuyorsun, iç politika malzemesi yapıyorsun, ben bunu da anlarım. Peki, ben Sayın Erdoğan'a sormak isterim: Orada niye 18 adadan söz etmedin? İşgal altındaki 18 adadan neden söz etmedin, neden söz etmedin? Lozan Anlaşması'nın 12'nci ve 15'inci maddeleri açıkça ihlal edilmiştir. 18 adayı ve 1 kayalığı hiçbir zaman, ne Lozan Anlaşması ne de başka bir anlaşma Yunanistan'a vermemiştir. Peki kardeşim, sen oraya gidiyorsun, Yunanistan'a gidiyorsun, oturup konuşuyorsun, Lozan'ı tartışıyorsun, adalara gelince ağzına bant çekiyorsun.

“İlk Kez Bu Hükümetler Döneminde Türkiye Cumhuriyeti Toprak Kaybetmiştir”

Bu, bizim kaldıracağımız bir olay mıdır? İlk kez bu hükümetler döneminde Türkiye Cumhuriyeti toprak kaybetmiştir tıpkı Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırdıkları gibi. İçime sindiremiyorum. Gideceksiniz, 18 adayı vereceksiniz oraya, askerini, askeri birliğini yığacak oraya, sen gideceksin ‘Lozan'ı tartışmaya açalım’ diyeceksin. E, zaten adamlar açtılar Lozan'ı tartışmaya, 18 adayı da işgal ettiler.”

Ailem, Çocuklarım, Torunum, Damadım, Hatta Dünürlerim, Hepsi Araştırılsın

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “CHP milletvekillerine söylüyorum; benim ailem, çocuklarım, torunum, damadım, hatta ve hatta dünürlerim, hepsi için araştırma önergesi verin ve hepsi araştırılsın. Hiçbir tereddüdüm yok. Beş kuruş bulursanız, gelip bu kürsüden özür dileyeceğim. Ama ben Ankara'daki beylere de seslenmek isterim, benim gösterdiğim cesareti siz gösterebilir misiniz? Buyurun siz de gösterin” dedi.

“Bir Kişi ‘Ben Devletim’ Diye Ortaya Çıkıyorsa Onun Adı Siyaset Kitaplarında Yazılıdır”

Devlet bakidir, hepimizin devletidir ama hükumet ayrıdır. Hükumet, halkın verdiği oylarla seçilir, gelir ve devleti yönetir; devlet olmaz, devleti yönetir. Eğer bir kişi ‘Ben devletim’ diye ortaya çıkıyorsa onun adı siyaset kitaplarında yazılıdır. ‘Ben devletim’ diye birileri çıkıyorsa, onun adı siyaset kitaplarında diktatörlüktür.

“Bizim Belediyelere Günün Yirmi Dört Saati Denetim Elemanı Gönderiyorsunuz”

Denetlenmesi gereken kurumlardan birisi de devlette yerel yönetimlerdir, elbette denetlenecek. Bir belediye denetlendi diye biz karşı mı çıktık? Hayır, her belediye de yasaların öngördüğü kurumlar tarafından rahatlıkla denetlenebilir. Neden itiraz ettik bazı şeylere? ‘Denetimde adaletli davranmıyorsunuz’ dedik. Bizim belediyelere -10 kişi, 20 kişi, 30 kişi- günün yirmi dört saati denetim elemanı gönderiyorsunuz, diğer belediyelere göndermiyorsunuz, buna itiraz ettik.

“Ağustos 2017'de Çıktı, Hiçbir Şey Yok, Mahkemenin Kararı”

Daha önce havuz medyasında haberler çıktı, Ataşehir'le ilgili olarak. Haberleri ben de okudum. Açtım telefonu Ataşehir Belediye Başkanı'na ‘Nedir bu olaylar?’ dedim. ‘Efendim, bunlar gerçek değil.’ 'Kardeşim, o zaman doğrudan doğruya gideceksin, kendin, ailen için Cumhuriyet savcılığında suç duyurusunda bulunacaksın.' Evet, gitti Cumhuriyet savcılığında suç duyurusunda bulundu. 'Buyurun, benim hesaplarımı inceleyin, ailemin mal varlığını inceleyin.' Ne zaman? 13 Mayıs 2015'te. Karar 3 Ağustos 2017'de çıktı, hiçbir şey yok. Kimin kararı? Savcının kararı, mahkemenin kararı. 'Bir şey yok' diyor. Güzel, demek ki bir şikayet var, denetlenmiş ilgili birim tarafından. 'Yakın, akraba, haksız mal edinme ve gizleme suçu yok' diyor, güzel. Karar? Karar kesinleşti.

16/9'u yıkamıyorsun, ‘Gecekonduyu neden gecekonducunun başına yıkmıyorsun?’ diye, çok eskilerde olan gecekonduya diyorsun ki ‘Soruşturma açacağım’. E, açabilirsin. Ne oluyor? Mahkemeye gidiliyor. Ne oluyor? Beraat ediyor. Şimdi, siz kalkıyorsunuz, bununla ilgili, Belediye Başkanını açığa alıyorsunuz. İtiraz ettiğimiz budur. Bunları görmeseydim ben de sizler gibi ‘Ne oluyor?’ diye derdim ama gördüm.

“Eğer Bir Lokma Haram Lokma İnerse O Belediye Başkanını Yaşatmam”

Açık ve net söylüyorum; bir belediye başkanının ağzından eğer bir lokma haram lokma inerse o belediye başkanını yaşatmam. Biz tüyü bitmemiş yetimin hakkı için oradayız. Her gittiğim yerde de şunu söylüyorum; bir, her kuruşun hesabını vereceksiniz. İki, her vatandaşa eşit davranacaksınız.

“Benim Gösterdiğim Cesareti Siz Gösterebilir Misiniz?”

Sonra döndüler -benimle ilgili- kızım bir daire almış. Buradan söylüyorum, CHP milletvekillerine söylüyorum, benim ailem, çocuklarım, torunum, damadım, hatta ve hatta dünürlerim, hepsi için araştırma önergesi verin ve hepsi araştırılsın. Hiçbir tereddütüm yok. Beş kuruş bulursanız, gelip bu kürsüden özür dileyeceğim. Ama ben Ankara'daki beylere de seslenmek isterim, benim gösterdiğim cesareti siz gösterebilir misiniz? Buyurun siz de gösterin.

“Zalimin Elinde Emir Kulluğu Yapanlar En Çok Döneklerdir”

Allah kimseyi zalimin elinde emir kulu yapmasın. Zalimin elinde emir kulluğu yapanlar en çok döneklerdir, bunu da kimse unutmasın. Amerika'da bir dava görüşülüyor, Rıza Sarraf davası. Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkiye hiç itirazımız yok. Ambargo uygulandı mı? Evet, uygulandı. Ama Türkiye'ye dendi ki ‘Siz, satın aldığınız doğal gaz, petrolle ilgili paranın karşılığını yiyecek, gıda maddeleri, içecek, giysi, ilaç, bunlarla yapabilirsiniz'. Bu, Türkiye'nin lehine demektir. Petrolü alacaksın, karşılığında yiyecek vereceksin.

“Hakkımda En Çok Dava Açan Kişilerden Birisi De Rıza Sarraf'tır, Bir Sahtekardır”

Ama bir olay oldu, Rıza Sarraf denen bir sahtekar geldi, ben bu işin dümenini nasıl kurarım dedi ve rüşveti başlattı. Rıza Sarraf'a o dönem en büyük itirazı ben yaptım, en büyük sert eleştirileri ben yaptım. Rıza Sarraf'a ne dediysem koşa koşa gitti, mahkemelerde dava açtı. Hakkımda en çok dava açan kişilerden birisi de Rıza Sarraf'tır, bir sahtekardır. Rıza Sarraf denen şarlatan, rüşvetçi, dönemin 3 bakanını ve bir kamu bankasının genel müdürünü parayla satın almıştı.

“Bizler Temizlemeliyiz”

Parlamento bir soruşturma komisyonu kurdu ve üzülerek ifade edeyim, bu soruşturma komisyonu dosyayı kapattı, savcı da kapattı, hakim de kapattı. Amerika'da görüşülen davadan rahatsızım. Türkiye'de işlenen bir olayın kirliliği Amerika'da temizlenmemeli, burası temizlemeli, bizler temizlemeliyiz.

Başbakan’a Çağrıda Bulundu

Ahlakımız varsa, adalet duygumuz varsa, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyorsak Binali Yıldırım Bey'e açık ve net çağrı yapıyorum; gel kardeşim, bu dosyayı yeniden açalım.

Rıza Sarraf'ın dosyaları kapatıldı, havuz medyasına çıkarıldı. Arkasında, bu milletin namusu olan bayrağı fon olarak kullanıldı, bir sahtekarın arkasına Türk Bayrağı'nı koydular A Haber'de. Onu da en sert şekilde eleştirdim, 'Sizin boynunuza ne takacağımı ben çok iyi biliyorum' dedim. Onlar da hemen atladılar, ‘siz bizi idam mı edeceksiniz?’ Yok kardeşim, ben sizi idam değil, rezil edeceğim dedim. Onların patronlarına da geleceğim ben, patronları da rahat uyumayacak onların.

“Şeref Madalyası Mı Takacaksın, Yoksa Ben Senin Boynuna İhanet Madalyası Mı Takacağım?”

O sahtekar kanala söylüyorum, A Haber'e söylüyorum; şeref madalyası mı takacaksın, yoksa ben senin boynuna ihanet madalyası mı takacağım?

Milli İstihbarat Teşkilatı dönemin başbakanının önüne üç sayfalık bilgi notu koydu. Rıza Sarraf'ı da anlattı, İran'ı da anlattı, Muammer Güler'i de anlattı, Zafer Çağlayan'ı da anlattı. Şimdi tartışma ‘Efendim, bu rapor mudur, değil midir?’ MİT açıklama yapmış ‘Rapor vermedik’ diye. Ben de biliyorum rapor değil, bu bir bilgilendirme notudur, dönemin başbakanını bilgilendirme notudur. ‘Bunlar ortaya çıkarsa partiniz zor durumda kalır’ diye, açıklama, not konmuştur. Eğer MİT 'Ben bu notu koymadım' diyorsa Milli İstihbarat Teşkilatı önüne kocaman bir anahtar vuralım ve Milli İstihbarat Teşkilatı bu görevi bıraksın artık.  Devletin en hassas sırlarını siz kalkacaksınız Rıza Sarraf'a satacaksınız. Buna asla ve asla izin vermeyiz.

Bakın, casusluğun örneğine; 11 Ekim 2013'te telefon ediyor, kim? Rıza Sarraf, diyor ki ‘Ya beni MİT takip ediyor, polisler takip ediyor, bana haberler geliyor. Nedir bu olay?’ Muammer Güler, ‘Sen meraklanma, ben bir araştırayım’ diyor. Araştırıyor, sonra verdiği cevap şu, ‘Abiciğim, sen o konuda rahat ol, vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım yahu.’ Bir sahtekarın önüne bir bakan yatıyor, bu benim içime sinmiyor.

“Bu Şarlatana Devletin Bütün Sırlarını Kim Verdi?”

Bu şarlatana devletin bütün sırlarını kim verdi? Peki, ya bu kozmik odayı açanlar hesap verdi mi? Bu koltuklarda oturanların hesap sorması lazım. Çağrı yaptım Sayın Binali Yıldırım'a, ‘Efendim, bu dosyayı yeniden açalım’ dedim. Neden biliyor musunuz? İran diyor ki ‘Bizim 8,5 milyar dolarımız kayıp’. 8,5 milyar dolar, öyle 40-50 milyon avro değil. Dünyada rüşvete faiz ödeyen tek ülke biziz; rüşvete faiz ödeyen, rüşvetini iade edip üstüne de faizi veren tek ülke biziz.

“O Teoman'ın Gözlerinden Öpüyorum”

Şimdi, dosyayı yeniden açacağız. Diyeceksiniz ki ‘Dosyayı nasıl açabiliriz?’ Çok basit, size bir olay anlatacağım, Sayın Hayati Yazıcı da bu olayı ayrıntılarıyla sanıyorum biliyor. 1 Ocak 2013, Gana'dan bir kargo uçağı kalkar, Atatürk Havalimanına iner, gümrük beyanları verilir. 1,5 ton doğal taş getiriliyor Türkiye'ye. Gidilip bakılır ki içinde 1,5 ton altın var. Gümrük beyannameleri değiştirilir, sahte gümrük beyannameleri hazırlanır.

Rıza Sarraf'a derler ki ‘Rüşvet ver. Gümrükte verdin mi rüşveti, her şeyi halledersin’. O da diyor ki ‘Vallahi ne yapayım, Teoman diye bir adam var, dünyanın rüşvetini teklif ettim, adam vazgeçmiyor, 'Ben rüşvet almam' diyor’. O Teoman'ın gözlerinden öpüyorum, o Teoman'a Türkiye Cumhuriyeti çok şey borçludur.

Müfettiş, raporunda diyor ki ‘Bu altın 1,5 ton olarak geldi ama Türkiye'den çıkarken bize verilen beyannamede 292 kilogram altının (borsa değerine göre 14 milyon 600 bin dolar değerinde) bir şekilde, herhangi bir gümrük işlemine tabi tutulmaksızın Türkiye'ye sokulduğunu tespit ettik’ diyor.

Başbakan’a Seslendi

Şimdi, Sayın Binali Yıldırım, siz ülkenin Başbakanısınız eğer bu ülkeye sahte yollarla altın geliyor ve bunun 292 kilosu çalınıyorsa ve Türkiye'ye meşru olmayan yollardan sokuluyorsa bu soruşturmaya buradan başlayın, bu altın ne oldu?

“Rıza Sarraf Aleyhine Çıkmış Tek Cümle Yoktur, Neden?”

Bütün bunlar olurken Sayın Erdoğan'ın ağzından Rıza Sarraf aleyhine çıkmış tek cümle yoktur, neden? Bu sahtekar, bu şarlatan, bu rüşvetçi hangi gerekçeyle, niçin özel korumaya alındı? Ben merak ediyorum hala bir hayırsever iş adamı olarak mı değerlendiriliyor?”

Asgari Ücret En Az 2 Bin Lira Olmalı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Asgari ücret en az 2 bin lira olmalı. Geçinemiyor işçi. ‘Efendim, 2 bin lirayı nereden bulacağız?’ Bu beylere söylüyorum, 2 bin lirayı bulamıyorsanız, ‘Çok yüksek’  diyorsanız bir ay 2 bin lirayla geçinin. Niye geçinmiyorsunuz? Bir deneyin bakalım, bir asgari ücret alın, 2 bin lirayla geçinin” dedi.

“Bu bütçe halka umut veren bir bütçe değil. Elin oğlu önümüzdeki elli yılda, yüz yılda nelerin yapılacağının oturuyor planını yapıyor, biz yarın ne olacağını bilmiyoruz bu memlekette, kimse bilmiyor. Çünkü hükümet dediğiniz göstermelik bir hükümet, her şey bir kişinin iki dudağına hapsedilmiş. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Yönetim Kurulu tablosu arkadaşlar. BDDK'nin internet sitesinde Yönetim Kurulunda 2 kişi var, 1 Başkan, 1 üye. Kaç kişi olması lazım, yedi. Ben sormak istiyorum Sayın Binali Yıldırım'a, altı aydır BDDK'ye niye üye tayin etmiyorsunuz, sizi engelleyen kim, hangi güç sizi engelliyor? 

Şeker Kurulunun Yönetim Kurulu'nda hiç kimse yok. Bakın, 30 Ağustos 2016'dan bu yana on altı aydır Şeker Kurulu'na atama yapılmıyor. TÜİK Başkanlığı bir yıldır vekaletle götürülüyor.

“Merkez Bankasını İğdiş Ettiniz”

Merkez Bankasını iğdiş ettiniz. Adamcağız konuşamaz hale geldi. Telefonla ancak diyor ki ‘Ya faizi yükselteceğiz, idare edin’ filan. Şimdi, ben soruyorum, faizi önümüzdeki günlerde yükseltecek misiniz, yükseltmeyecek misiniz? Yükseltecekler, hep beraber göreceğiz. Müdahaleden korkuyorlar. Hani Merkez Bankası bağımsızdı? Nasıl bir bağımsızlık bu? Bu hükümet kanunları uygulamıyor.

“Vergi Cennetlerinin Çıkması Lazım, Açıklanması Lazım”

Kurumlar Vergisi Kanunu 30'uncu maddenin 7'nci bendi ‘Vergi cennetlerinde şirket olur ve bunların paraları Türkiye'ye gelirse yüzde 30 vergileriz’ diyor ama vergi cennetleri listesi Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek. 2006, şimdi 2017, on bir yıldır belirlendi mi? Belirlenmedi. Niye belirlenmiyor? Bu Man'cılar yüzünden belirlenmiyor. Hani var ya o Man Adası'ndan para trafiği yapan, paraları getirip götüren insanlar, onların yüzünden çıkmıyor bunlar.

“O Man'cılar Türkiye'de Vergi Vermemek İçin Her Türlü Dümeni Çevirecekler”

Siz sormayacak mısınız bu hükümete? Ben şimdi soruyorum, Sayın Başbakan, bu Parlamento iradesini ortaya koydu, bu Parlamento bir karar aldı, vergi cennetlerinin çıkması lazım, açıklanması lazım. ‘Efendim, biz tespit edemedik.’ Ben ipucu vereyim, çok basit, MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) Başkanını çağırın, deyin ki ‘Vergi cennetleri listesini bana getirin’. Size en geç on beş dakika içinde listeyi verir ama siz bunu çıkartamazsınız. Çünkü sizin iradeniz de saray tarafından ipoteğe alınmış durumda. Elin oğlu vergi verecek, tüyü bitmemiş çocuk vergi verecek, o Man'cılar Türkiye'de vergi vermemek için her türlü dümeni çevirecekler ve diyecekler ki ‘Kılıçdaroğlu, sen konuşma’. Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar savunacağım, bu benim namus görevimdir.

“Cepleriniz Büyüdü”

'Efendim yüzde 11 büyüdük.’ Cepleriniz büyüdü değerli arkadaşlar. Vatandaşın cebinde bir şey yok. Çiftçiye dünyanın en pahalı mazotunu satıyor bu iktidar. Elinde viski bardağı, ayağında en pahalı şort, yata binecek, liman liman gezecek, ona mazotu vergisiz vereceksiniz. Çiftçi binecek traktöre, gidecek tarlaya, ona da dünyanın en pahalı mazotunu vereceksiniz.

“Bu Bütçe Man'cıların Bütçesidir”

Bu bütçe işsizin bütçesi değil, işsizlik artıyor. Bu bütçe onların bütçesi değil, bu bütçe Man'cıların bütçesidir, açık ve net söylüyorum. Bu bütçe aynı zamanda faizcilerin bütçesidir. On beş yılda yurt dışındaki bir avuç adama, bir avuç tefeciye ödediğiniz faiz ne kadar biliyor musunuz? 145 milyar dolar.

“Tefeciye Çalışan Bütçedir”

Kime çalışıyor bu bütçe? Fakir fukaradan al, tefeciye ver. Tefecilere çalışan bir bütçedir. Bu bütçenin birinci özelliği -üç özelliği var zaten- tefeciye çalışan bütçedir. İkinci özelliği, denetlenmeyen ve denetlenemeyen bir bütçedir.

Şehir hastaneleri bu bütçede yok. Kaça mal oldu bunlar biliyor musunuz? Bilemezsiniz. Öğrenebilir misiniz? Öğrenemezsiniz. Söylüyorum hükümetin önünde, siz bunların maliyetini öğrenemezsiniz ama siz usulen ‘Ben milletvekiliyim’ diye gezersiniz.

“Vergi Cennetleri Kararnamesini Ne Zaman Çıkaracaksınız?”

Peki, bu vergi cennetlerinde şirket kurup, malı götürenler ne ödüyor? Tık ödemiyor.

Bu kararnameyi ne zaman çıkaracaksınız? Merak ediyoruz. Bu vergi cennetleri kararnamesini ne zaman çıkaracaksınız? Bu vergi cennetleri niye olur? Bu bütçenin üçüncü özelliği; bu bütçe Anayasa'ya aykırı bir bütçe.

“Öyle Man Adalarında Şirket Kuranları Bu Ülkede Yaşatmayacağız”

Bu faizci düzeni yıkacağız. Bu faizci düzeni altüst edeceğiz, düzelteceğiz değil, bu faizci düzeni yıkacağız. Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen kuracağız. Zenginin vergi verdiği, yoksulun onurlandırıldığı bir düzeni getireceğiz. Öyle Man Adaları'nda şirket kuranları bu ülkede yaşatmayacağız. Git kardeşim oraya o zaman!

'Ben yerliyim, ben milliyim' diyorlar. Ne yerlisi, ne millisi kardeşim? Bu ülkeye fakir fukara vergi verirken sen vergiden kaçınmak için, vergi kaçırmak için Man Adası'nda şirket kurup dalavere çevireceksin, 'Ben yerliyim, milliyim' diyeceksin. Sen ne yerlisin, sen ne millisin, sen olsa olsa gayrimillisin!

Man Adası'nda ya da benzer adalarda kim şirket kurarsa onları Türkiye'ye sokmayacağız arkadaşlar, 'Git oraya’ diyeceğiz. Asgari ücret, en az 2 bin lira olmalı. Geçinemiyor işçi.  ‘Efendim, 2 bin lirayı nereden bulacağız?’ Bu beylere söylüyorum, 2 bin lirayı bulamıyorsanız, ‘Çok yüksek’  diyorsanız bir ay 2 bin lirayla geçinin. Niye geçinmiyorsunuz? Bir deneyin bakalım, bir asgari ücret alın, 2 bin lirayla geçinin.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.