Öne Çıkanlar galatasaray Kuşadası Belediyesi bugünün gündemi gündem özeti Koronavirüs deprem gündem başlıkları erdoğan çin türkiye Covid19 konser

CHP Sözcüsü Öztrak: “Bu Para Hangi Baronların Parası?”

CHP Sözcüsü Öztrak, ödemeler dengesi verilerine göre 2021’in ilk dokuz ayında net hata noksan kaleminden gelen kaynağı belirsiz para girişinin 13 milyar 516 milyon dolar olduğuna dikkat çekerek, “Bu, tarihimizde en yüksek ikinci kaynağı belirsiz para girişi… Bunun birincisi 2018’deydi” diye konuştu.

Kaynağı belirsiz para girişinin, kaynağı belirli para girişiyle aynı anda artmasının 2018’de bile görülmeyen bir durum olduğunu ifade eden Öztrak, “Finansmana erişimin nispeten kolay olduğu bu dönemde, rekor düzeyde kaynağı belirsiz para girişinin sebebi nedir? Bu para neyin parasıdır? Hangi baronların parasıdır?” diye sordu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Öyle önderler vardır ki, “Tarihin sinesine sığdırayım” deseniz, sığdıramazsınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, böyle bir liderdir. Özgürlüğün, bağımsızlığın, vatan sevgisinin, aydınlanmanın, cumhuriyetimizin ve ulusumuzun sembolüdür. Ebedi istirahatgâhı Anıtkabir’dir. Ebedi ikametgâhı ise ulusumuzun kalbidir. Atatürk ve onun ilkeleri, ulusumuzun, cumhuriyetimizin çimentosudur. Atatürk’ün ebedi Genel Başkanı olduğu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin mensupları olarak, bu gerçeğin her geçen gün daha iyi anlaşılmasından, elbette son derece bahtiyarız.

ERDOĞAN YAKINDA “BEN CHP’LİYDİM” DERSE ŞAŞIRMAYACAĞIZ

Erdoğan da seçim anketlerinden harcı bitirip, yapı paydos deme aşamasına geçtiğini görünce, birden bire hidayete erdi. “Yunan postalını Atatürk’e tercih eden” Fesli Kadir’in vaazlarından Atatürk’ü öğrenen Erdoğan, şimdilerde Atatürk’ün adını ağzından düşürmez oldu. Yetmedi, bizle Atatürkçülük yarışına çıktı. Yakında çıkıp, “Ben geçmişte zaten Atatürkçüydüm”, “Ben geçmişte zaten CHP’liydim” derse, hiç şaşırmayız.

EMİR KOMUTA MERKEZİNİ MERAK EDİYORUZ

Zira kendisi koltuk için; “Milli görüş” gömleğini fırlatıp atan kişidir. Yine kendisi; “Benim emir komuta merkezim, bana ‘Papaz elbisesi giyeceksin’ diyorsa, Papaz elbisesini giyer, bu şekilde gider, görevimi yaparım” diyen kişidir. Erdoğan’ın, girmeyeceği kılık, milliyetçilik dahil ayağının altına almayacağı değer yok. Tabi şimdiki emir komuta merkezinin kim olduğunu merak ediyoruz. Ama kendilerini uyaralım, Atatürkçülerin giydiği elbisenin kumaşında, Kuvayı Milliye vardır. Müdafaa-i Hukuk vardır. O elbise, Erdoğan’a birkaç beden bol gelir.

SÖZLERİNİN ALTINDA EZİLİYOR

Erdoğan’ın kibri, milletin aklıyla alay etme aşamasına ulaşmıştır. Bunu 10 Kasım’da bir kez daha gördük. Anıtkabir defterine, “2023 hedeflerine ulaşmaya kararlıyız” yazdı. Bu 2023 hedeflerinin ismi var da, cismi bir türlü ortada yok. Erdoğan “2023 hedefleriyle” millete neleri vadettiğini bir türlü söyleyemiyor. Ya Saray şürekası ona diyor ki, “Siz merak buyurmayın, emredersiniz bu hedefleri tuttururuz” diyor. O da buna inanıyor. Ya da millete verip de tutmadığı sözlerin altında, ezim ezim eziliyor.

EKONOMİ POLİTİKALARI RESMEN İFLAS ETTİ

Erdoğan 2023 hedefleri diyerek, millete vaatlerini ilk kez 2011 seçim beyannamesiyle açıklamıştı. Yetmedi... Bu hedefleri bir de 2013 yılında, 10. Kalkınma Planı’na yazdı. Altına da imzasını attı. Bu doküman, yani plan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayından da geçti. Artık hedefler vaat olmaktan çıktı. Kendisinin ve partisinin millete resmi taahhüdü haline geldi. 2023’te; milli gelirimizi 2 trilyon dolara, fert başına gelirimizi 25 bin dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara yükseltmeyi, işsizliği ise yüzde 5’e düşürmeyi, böylece ülkemizi, Dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına sokmayı milletimize taahhüt etti. Peki, bu 2023 hedefleri ne oldu? Millete verilen sözler ne oldu? Ben söyleyeyim, yalan oldu. Bunu ben demiyorum… Erdoğan’ın 5 Eylül 2021’de, altına imza attığı bu Orta Vadeli Program diyor. Şu anda TBMM’de görüşülen bütçenin dayanağını oluşturan bu OVP, Erdoğan’ın 12 yıl önce, 2023 için millete taahhüt ettiği, 2 trilyon dolarlık milli gelirin 925 milyar dolarda kalacağını söylüyor. Kişi başına 25 bin dolar olacak dedikleri gelirin “Ancak 10 bin 703 dolarda kalacağını” 500 milyar dolar ihracat hedefinin de 242 milyar dolara düşürüldüğünü yazıyor. Tüm bu hedeflerde yüzde 50’den fazla ıskontoya gidilmiş, bir hedef var ki o iki katına çıkmış. Erdoğan’ın “2023’te yüzde 5’e düşüreceğim” dediği işsizlik oranı yüzde 11,4 olacak. Erdoğan, 19 yıldır izlediği ekonomi politikalarının, resmen iflas ettiğini, kendi imzasıyla yayınladığı şu dokumanla cümle âleme ilan ediyor. Sonuçta da, bırakın dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi, 2023’e iki yıl kala, Erdoğan yönetiminde ülkemizin en güçlü 20 ekonomi liginden bile düştüğü ortaya çıkıyor.

SÖZÜNÜ TUTMAYAN KOLTUĞU BIRAKIR

Netice; netice Erdoğan millete verdiği sözleri tutmayan bir siyasetçidir. Sözünü tutmayan siyasetçi, dünyanın her yerinde milletinden özür diler ve koltuğunu bırakır. Ama Erdoğan; "Et-tekrârü ahsen, velev kâne yüz seksen" diyerek; “2023 hedeflerini tutturacağız” hikayelerini anlatmayı sürdürüyor. Yalanı ne kadar çok tekrarlarsa, milleti kandırabileceğini sanıyor. Milletimizin aklını, ferasetini hafife alanların sonu buradan söylüyorum hep hüsran olmuştur. Milletimiz azan hayat pahalılığını, kendisini ezen işsizliği, artık sadece cüzdanında ya da mutfaktaki tenceresinde değil, ta ciğerlerinde hissediyor. Kimse hayal olan 2023 hedefleriyle milletimizin gözünü boyayabileceğini sanmasın.

FEDAİ ÖĞRETMENİN VEBALİNİ KİM ÖDEYECEK?

Bakın daha dün Malatya’da çok acı bir olay yaşadık. Gencecik bir beden öğretmeni, 23 yaşındaki Fedai Altun, atanamadığı için inşaat işçisi olmuş. Çalıştığı inşaatta, elektriğe kapılarak yaşamını yitirmiş. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine sabır diliyoruz. Yaşamını kaybetmeden önce bu genç, Saray’ı ve Saray avanesini etiketleyerek sosyal medyadan şu mesajı atmış; “Beden eğitimi mezunuyum. 80,55 puan aldım. Sizin yüzünüzden atanamıyorum. Aile baskısı yüzünden, ağır şartlarda çalışmak zorundayım. Bunun vebalini acaba kim ödeyecek? Ben hakkımı size helal etmiyorum.” İşte burası sözün bittiği yer. Bu ülkede analar, babalar; yemiyor, evlatlarına yediriyor. İçmiyor, evlatlarına içiriyor. Giymiyor, evlatlarına giydiriyor. “Yeter ki evladım okusun” diyor. Bin bir umutla okutulan gençlerimiz mezun oluyor. Öğretmen çıkıyor, mühendis çıkıyor, ekonomist çıkıyor… Ama bu müflis yönetim gençlerimize, mesleklerini icra edecekleri işleri veremiyor. Milletin evlatlarını, açlık sınırının altında kalan asgari ücrete talim ettiriyor.

UTANMADAN HUZUR HAKKI DİYORLAR

Ailelerin bin bir fedakârlıkla yetiştirdiği evlatlarımızın hali bu. Peki, ya Saray sosyetesinin çocukları? Onların yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında. Bir değil, üçer-beşer maaş alıyorlar. Aldıkları maaşlara da, utanmadan “huzur hakkı” diyorlar. Milletin gencecik evlatlarında huzur kalmamış, en ağır şartlarda çalışırken, elektriğe kapılıp, yaşamını kaybederken, Saray maşallah “huzurdan” hakkını alıyor. Pes doğrusu! Gençlerimiz bunlara hakkını helal etmiyorsa haksız mı? Erdoğan ve şürekâsının kendilerinin değil, milletin huzurunu düşünmesi için, bu milletin daha kaç evladının yaşamı sönecek?

YOKSULLAŞTIRAN BÜYÜME

Yuvalara, mutfaklara ateşler düşerken, Erdoğan bu yıl çift haneli büyümeden bahsediyor. Bu ülkede büyüyen birileri var, o da saray, saray sosyetesi ve saray yandaşları. Milletin geliri ne yazık ki büyümüyor milletimiz büzüldükçe büzülüyor. Halkımıza, “Sağlıklı yaşamak için yeterli beslenebiliyor musun?” diye sormuşlar, bir anket yapmışlar. Milletimizin yüzde 57’si ne diyor biliyor musunuz? Yani yarıdan fazlası ne diyor biliyor musunuz? Ben yeterli beslenemiyorum diyor. Eğer millet karnını bile doğru dürüst doyuramıyorsa, bu ülkede ayçiçek yağlarına, bebek mamalarına alarm takılıyorsa, fiyat etiketleri saat başı değişiyorsa, o büyüme iftihar edilecek bir büyüme değildir, o büyüme  “Yoksullaştıran bir büyümedir.” Erdoğan daha önce ülkemizi, “İstihdamsız büyüme” ile tanıştırmıştı. Şimdi de öyle gözüküyor ki “yoksullaştıran büyüme” ile tanıştırıyor.

PARAMIZIN İTİBARINI BEŞ PARALIK ETTİ

Erdoğan paramızın itibarını, kendi ifadesiyle “beş paralık” etti. Bundan tam 9 yıl önce; “Para tıpkı bayrak gibi, tıpkı milli marş gibi, bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı, milletin itibarıdır” demişti Erdoğan. Bu sözü ettiğinde tarihler 12 Mart 2012’yi gösteriyordu. O gün 100 dolar almak için cebimizden 177 lira vermek yetiyordu. Şimdi ne oldu? Şimdi aynı 100 doları almak için 992 lira vermek zorundayız. Erdoğan yönetimi bizim paramızı itibarsızlaştırırken, doların itibarına da itibar kattı. Ne de olsa Erdoğan ve şürekâsının en sevdiği yeşil, doların yeşili bunu biliyoruz. İhaleler, sözleşmeler, garantiler, kasadaki paralar hep dolar.

1 KURUŞ VERMEDİK DEDİĞİ PROJELERE 5 YILDA 9,5 MİLYAR DOLAR ÖDENDİ

En son beyefendi çıktı, “Ben ekonomistim, ne kadar kaynak oluşturursanız, devletin kasasından da bir kuruş çıkmaz” dedi. “Devletin kasasından bir kuruş çıkmaz” dediği işler için, 2016 yılından bu yana devletin kasasından tam 9,5 milyar dolar çıktı. Erdoğan “Bir kuruş çıkmadı” yalanını tekrarlarsa milleti inandırırım sanıyor. Önümüzdeki üç yılda da “Tek kuruş ödemeyeceğiz” dediği işler için, milletin vergilerinden 14 milyar 600 milyon dolar ödeneceğini şu anda Meclis’te komisyonda olan bütçe söylüyor.

DOLAR ARTTIKÇA YANDAŞ ABAT OLUYOR

Yandaş müteahhitlere ödenecek bu paralar dolara endeksli. Paramızın pul olmasından yandaşlar hiç etkilenmiyor. Ama her devalüasyon milletin bütçesini biraz daha kemiriyor. Bugün 1 Dolar 10 Lira sınırında. Dolar arttıkça Erdoğan’ın yandaşları abat oluyor ama millette helak oluyor. Bu yılbaşında asgari ücret 385 dolardı. Şimdi ben gelmeden önce hesapladım 285 dolar. Erdoğan ve şürekası asgari ücreti artırmak için, hala 2022’ye randevu veriyor. Geçin bunları… İlkin çalışanın cebinden bu yıl çekip aldığınız, 100 doları bir telafi edin bakalım. Asgari ücrete derhal 992 lira zam yapın. 2022’nin zammını ondan sonra, oturup konuşun.

BUNUN ADI ZULÜMDÜR

Erdoğan yönetimi, ülkemizdeki asgari ücreti Afrika düzeyine düşürdü. Çok değil, bundan üç yıl önce… Ucube Şahsım Rejimi henüz iş başı yapmamışken, Avrupa’da en düşük asgari ücret veren 13. ülke idik. Bugün Arnavutluk’tan sonra, 2. sıraya yerleştik. Bunun adı fakirleşmedir. Bunun adı fukaralaşmadır. Bunun adı zulümdür zulüm. Milletin bugün, kendisine “ekonomist” diyen Erdoğan’a, “Şu ekonomi diplomanı bir göster bakalım” demesi, son derece haklıdır. Son derece meşrudur.

ARTIŞ DESTEKTE %30, GÜBRE FİYATINDA %230

Yılın bitmesine 1,5 ay gibi bir süre kaldı. Nihayet 2021 üretim yılında verilecek, gübre ve mazot destekleri dün yayımlandı. Daha önceki yıllarda bu destekler yılın hemen başında, Şubat ayında yayımlanırdı. Tarımı bilmeyen, kifayetsiz bakanla, destek kararnamesi de yılsonuna kaldı. 2020’de gübre ve mazot destekleri hiç artırılmamıştı. Bu nedenle 2021 yılındaki gübre ve mazot desteklerindeki artışlar, iki yıllık artışlar diye düşünmeliyiz. Ürüne göre desteklerde, yüzde 20 ile yüzde 30 arasında bir artış var. Tek yıla bölerseniz, yılda yüzde 10-15 arası bir artış yapar. Ama sadece son bir yılda, gübre fiyatları, yüzde 168 ile yüzde 234 arasında zamlandı. Şimdi çiftçimiz bu yetersiz destekle bu gübre zamlarının altından nasıl kalkacak, tarlasına nasıl gübre atacak? Tarlasını nasıl ekip, biçecek?

GELECEK SENE TAŞ YERİZ

Adana’da bir buğday üreticisi, “Şu an tarlamıza gübre atamıyoruz. Verim yarıya düşecek, ekmeğe muhtaç olacağız bu sene” diye açıkça uyarıyor. Duyan var mı? Ne gezer… Tarım Bakanı çıkmış çiftçi zarar etmiyor diyor. Zarar eden çiftçi yokmuş. Bu vurdumduymazlıkla, gelecek yıl ekmek yerine, hep beraber taş yeriz.

SADECE EKMEK MASRAFI 450 LİRA

Ekmek demişken, dün İstanbul’da Ticaret Odası’na bağlı fırınlar, ekmeğe yüzde 25 zam yaptı. 230 gram ekmek, 2 liradan 2,5 liraya çıktı. Bir eve üç öğünden, günde altı ekmek giriyorsa, o evin sadece aylık ekmek masrafı 450 lira yapar. Birde bunun zeytini var, peyniri var. Eti var, patatesi var, bulguru, nohutu, soğanı var. Yağı var, şekeri var. Yani var oğlu var. Ama sofraya bir tek kuru ekmek koysanız bu ayda 450 lira yapıyor. Ayçiçek yağına dokunan yanıyor. Şimdi zeytinyağı fiyatlarında da ciddi artış olacağı söyleniyor.

ELEKTRİKTE KIŞ İÇİN KDV’Yİ DE KALDIRIN

Peki, emekli, işçi, memur, esnaf, sabit gelirli, bu zam yağmurları karşısında ne yapacak? Kendini nasıl koruyacak? Bu yıl ayrımsız tüm sabit gelirli yurttaşlarımıza, ciddi bir kara kış desteği şart. Aksi halde kara kış, milletimizi ezip geçecek. Genel Başkanımız yaşanacakları gördüğü için, ısrarla “Kara Kış Fonu” kurun dedi. Bu kapsamda “Elektrik üstündeki TRT payını kaldırın” demişti. Onu şimdi yapıyorlar anlaşılan. Ama elektrikte asıl vatandaşımızı rahatlatacak olan kış boyunca KDV’nin sıfırlanması henüz ortada yok. Bunun da vakit geçirmeden yapılmasını bekliyoruz. Korkmayın adına başka bir şey deyin, ama Kara Kış Fonu’nu da kurun. Bu fonla yeter ki milletimizi rahatlatın.

İŞSİZLER İŞKUR’DA ARTIYOR, TÜİK’TE AZALIYOR

Hayat pahalılığı milletimizi ezip geçerken, ülkemizde korkunç trajediler yaşanırken, milli paramız pul olurken, Tayyip’i Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun rakamları, Alice’in Harikalar Diyarında gezinmeye devam ediyor. TÜİK’in, bu yılın Eylül’ünden geçen yılın Eylül’üne, resmi işsiz sayısı 147 bin kişi azaldı diyor. Ama ne hikmetse yine aynı ayda İŞ-KUR’a kayıtlı işsizlerin sayısı 219 bin kişi artıyor. Şimdi bunun hangisi doğru? Bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. Küresel salgın ülkemize geçen yılın Mart ayında ulaştı. Gerçek işsiz sayımız geçen yıl Şubat’ta, 7 milyon 83 bin kişiydi. Eylül’de TÜİK’in mevsim etkilerinden arınmış gerçek işsiz sayısı, 7 milyon 870 bin kişi. Yani TÜİK’in tüm makyajlarına rağmen, işsiz sayısı pandemi öncesine göre hala 800 bin kişi daha yüksek.

KAYNAĞI BELİRSİZ PARA GİRİŞİNDE İKİNCİ REKOR

Bu arada sadece işsizlik rakamlarında garabet göze çarpmıyor. Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi rakamlarında da, ciddi gariplikler ve açıklanması gereken hususlar var. Ödemeler dengesi verilerine göre, 2021’in ilk dokuz ayında Türkiye’ye, kaynağı bilinen kanallardan 31 milyar dolar para girmiş yani finans hesabından net. Yine ilk dokuz ayda, net hata noksan kaleminden, kaynağı belirsiz para girişi ise, 13 milyar 516 milyon dolar olmuş. Bu, tarihimizde en yüksek ikinci kaynağı belirsiz para girişi… Bunun birincisi 2018’deydi. Ama 2018’den fark şurada, 2018’de seçim vardı. Haziran’daki seçimler öncesinde de, Türkiye’ye normal kanallardan para girmiyordu. 2018’in ilk 9 ayında Türkiye’den, 8 milyar 900 milyon dolarlık bilinen kanallardan para çıkışı olmuştu net. Finansmana erişimin zorlaştığı dönemlerde, firmaların veya şahısların, dövizlerini bozdurarak finansman ihtiyaçlarını bir şekilde gidermeleri nedeniyle, net hata noksan kaleminden kaynağı belirsiz para girişi görülüyor. Nitekim 2018’in ilk 9 ayında da bu rakam 19 milyardı kaynağı belirsiz para girişi rakamı. Türkiye’nin finansmana erişiminde bugün bir sıkıntı yok. İlk 9 ayda kaynağı belli, 31 milyar dolar bulmuşuz. Peki, finansmana erişimin nispeten kolay olduğu bu dönemde, rekor düzeyde kaynağı belirsiz para girişinin sebebi nedir? Bu para neyin parasıdır? Hangi baronların parasıdır?

SÖYLEYİN DE BİLELİM

Kayınpeder, damat Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar doları, ortalama 6 Lira 30 kuruş ila 6 Lira 40 kuruştan satarak buharlaştırdı. Bugün kur 10 Liraya dayandı. İçeride Lira ile ölçüldüğünde her şey ateş pahası. Ama dolarla ölçüldüğünde dışarıdakilere her şey sudan ucuz. Borsadaki hisseler doları olana çok ucuz, fabrika, arazi, ev, araba, elinde doları olanlara sudan ucuz. O gün 128 milyar doları ucuza toplayanlar, bugün ülkeye getirip, ucuza mal kapatıyor ve kârlarına kâr katıyorlarsa, bunu bilelim. 128 milyar doları, Merkez Bankası’nın kasasına geri koymak için göz yumulan devalüasyonun tüm yükünü milletimizin sırtına yüklemek gibi bir cin fikriniz varsa, bunu da bilelim. Yok, başka bir tezgâh varsa onu da bilelim. Çünkü ortada izaha muhtaç olağanüstü bir durum var.

128 MİLYAR DOLAR OYUNU

128 milyar doları buharlaştırdıktan sonra, Merkez Bankası dört koldan bilançosunu makyajlamaya girişti. İlkin yabancı ülkelerle SWAP anlaşmaları yaptı. Emanet rezervle bilançoyu düzeltmek istedi. Brüt rezervler arttı ama net rezervler artmadı. Yani kasanın tam takır olduğu gerçeği değişmedi. SWAP’lar yetmeyince, reeskont kredileri ve zorunlu karşılıklarla oynamaya başladılar. Merkez Bankası, zaten yaz başından bu yana, Döviz Tevdiat Hesaplarından yaptığı kesintileri yükselterek, brüt rezervlerini 10 milyar dolar artırmıştı. En son bu hafta, Döviz Tevdiat Hesaplarından kesilen karşılıkları 2 puan artırdılar. Artık bankalardaki her 100 dolarlık mevduatın 25 milyar doları Merkez Bankası’na emanet verilecek. Bu son operasyonun brüt rezervlere katkısı 3 milyar 800 milyon dolar. Son bir aydır brüt rezervler, 125 milyar dolara çakılıp kalmıştı. Anlaşılan Merkez Bankası, milletin bankalara yatırdığı dövizden emanet alacağı dolarlarla, “Bakın rezervler 128 milyar doları geçti” demeye hazırlanıyor. Ama tüm bunların net rezerve katkısı sıfır… En son 5 Kasım itibariyle, Banka’nın döviz kasasındaki açık, 35 milyar 200 milyon dolar.

 

EKONOMİ KISIR DÖNGÜYE GİRDİ

Türkiye bir kısır döngüye girmiş durumda. Önce hükümet bankaya emir veriyor, politika faizini düşürttürüyor. Yatırımcı parasını ülkeye getirmekten vazgeçiyor. Vatandaşta tasarrufunun değerini koruyabilmek için tasarruflarını döviz tevdiat hesaplarına yatırıyor. Paramız değer kaybediyor. Paramız değer kaybettikçe, enflasyon artıyor. Enflasyon artınca millet yeniden dövize koşuyor. Paramız bir kez daha değer kaybediyor. Yapılanların ne net rezerve katkısı, ne de dolarizasyonu azaltmaya etkisi oluyor. Şu andaki bankalardaki mevduatın yüzde 52’si döviz cinsinden. Neden? Çünkü milletin milli paraya güveni yok. Ne Merkez Bankası kendi bastığı paraya güveni sağlayabiliyor, ne de Hükümet milli paramızın itibarını koruyabiliyor. Çünkü her ikisine de artık güven kalmadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri de, oyun esnasında kural değiştirilmesidir. Oyunun başında kural neyse, ortasında da, sonunda da o olmalıdır. “Enflasyon faizden yüksek olacak” dedikten sonra, enflasyon faizi aşınca, “Ben manşet enflasyona değil, çekirdeğine bakacağım…” Çekirdek tutmayınca, “Cari açığa bakacağım” derseniz, para politikanızın hiçbir inandırıcılığı kalmaz. Merkez Bankasına ikide bir talimat veren bir Hükümetin başına güven olmaz. Ekonomide de, mahkemede de kararların, “Tek kişinin iki dudağından çıkacak söze göre alındığı” algısı pekişir. Böyle bir ülkede hiçbir yatırımcı malının, mülkünün, güvencede olduğuna inanmaz.

ÇÖZÜM BELLİ, HAYATİ SORU ŞU…

Bu kısır döngüyü kırmanın tek bir yolu var. Önce Hükümet Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığını tanıyacak. Bunu da açıklayacak. Sonra da toplumun tüm kesimleriyle istişare edilerek, tercihen de Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayarak bir program hazırlanacak. Piyasalara ve ekonomideki tüm aktörlere güven verecek, içsel tutarlılığı yüksek ve takvimlendirilmiş bu programı adım adım, her aşamasında millete hesap vererek, kararlılıkla hükümet uygulamaya başlayacak.

Şimdi şu hayati soruyu milletimize soralım. Her şeyi ben bilirim diyen Saraydaki kibirli adam, millete danışarak bir program yapmaya, uygulamalarıyla ilgili millete hesap vermeye, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kabul etmeye razı olur mu? Olsa bile, böyle bir programı hazırlayıp uygulamaya takati kaldı mı? Bu nedenle biz, “Metal yorgunu, tükenmiş Erdoğan Şahsım Hükümeti, ülkemizi düze çıkaramaz” diyoruz. Bu nedenle biz, “Hemen sandık” diyoruz. Bu nedenle biz, “Yeni kurallar, yeni kurumlar, yeni kadrolar” diyoruz. Biz, Türkiye’yi düze çıkarmak için hazırız. Cumhuriyet Halk Partisinin yöneteceği ülkede, kurallı ekonomi olacak. Hukuk devleti olacak. Güçlü kurumlar olacak. Öngörülebilirlik olacak. Pahalılığı, işsizliği, çaresizliği bitirmeye talibiz. Bu ülkeyi küresel ligde hak ettiği yere çıkarmaya talibiz. Biz insanlarımızı ötekileştirmeye değil, birleştirmeye geliyoruz. Biz bu ülkenin tertemiz insanlarıyla beraber, kimseyi dışlamadan, yepyeni bir geleceği inşa etmek için geliyoruz. “Biz hazırız, artık vakit tamam. Seçim zamanıdır bu zaman. Milletten korkma, sandıktan kaçma Erdoğan” diyoruz.

KURT KIŞI GEÇİRİR, YEDİĞİ AYAZI UNUTMAZ

Bitirmeden önce, Bulgaristan vatandaşlığına da sahip yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum… Pazar günü evinize en yakın seçim sandığında, Bulgaristan seçimleri için lütfen oy kullanınız. Belediyelerimiz, oy vermenizi kolaylaştıracak tüm önlemleri almaktadır. Ayrıca bu seçimlerde, valiliklerin ve kaymakamlıkların da ilk kez devrede olması bu defa hükümetin aklıselimin yolunu bulduğunu gösteriyor. Ama herkeste şunu bilmelidir ki; kurt kışı geçirecektir, fakat yediği ayazı da unutmayacaktır.

Benim diyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.

 

Soru- CHP’li Bolu Belediye Başkanı yabancı evlilik başvuruları için aldığı kararı açıkladı. Siz bu adımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Belediye Başkanının bu kendi fikridir. Partimizin gündeminde böyle bir konu yoktur.

 

Soru- İYİ Partili Lütfü Türkkan için fezleke düzenlendi. Bu fezlekeye yorumunuz ne olur? Fezleke TBMM’ye gelirse oyunuzun rengi ne olacak?

Faik ÖZTRAK- Öncelikle şunu ifade edeyim. Siyasetçilerin her türlü eleştiriye açık olması gerekir. Bunu geçen defada söylemiştim. Savcılığın hazırladığı fezlekeye gelince, savcıların milletvekillerinin kimliğine göre fezleke düzenlemeleri adalet duygusunu incitir. Hukuk önünde herkes eşittir, çifte standart olmaz. Siyasi partilerinde fezlekeleri öç alma duygusuyla siyasi linçe hizmet edecek şekilde değerlendirmelerini de doğru bulmayız. Aynı savcılar şehit yakınına hakaretler ederek kovan AK Partili Belediye Başkanıyla ilgili hangi işlemi yapmaktadır merak ediyorum. Ya da bundan önce şehide kelle diyenler, bu ülkenin çiftçisine ananı da al git diyenler, şehit babasına karakteri bozuk diyenlere, kendisini eleştiren şehit anasını 4 yılla yargılatanlara bunlar hakkında aynı savcılar ne yapmıştır? Bu soruyu da sormak istiyorum.

Soru- Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesi sonrası “anlaşamamakta anlaştık” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Saygıyla karşılıyoruz.

 

Soru- Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan hükümetimizin ihracatı desteklemek amacıyla yüksek döviz kuru hedeflerine yönelik yorumlar doğru değil dedi. Ayrıca döviz kurunun piyasada belirlendiğini söyledi. Dolar kuru şuan 10 liraya dayanmış durumda. Hem Bakan Elvan’ın açıklamasını, hem de kurun bu gidişatını siz nasıl yorumluyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Şimdi Sayın Elvan’ın söylediği iki tane kritik husus var. Biri küresel konjonktürün ve yurtiçi enflasyonun seyrinin temkinli olmayı gerektirdiği. Ne kadar temkinli olduklarını son iki aydır izliyoruz. Tüketici enflasyonu yüzde 20’de, üretici enflasyonu yüzde 46’da, faiz yüzde 16’da. Şimdi insanlar lafa değil icraata bakıyor. İkinci önemli husus kurla ilgili söyledikleri. Acaba Sayın Bakan bu söylediklerini Merkez Bankası Başkanıyla konuşmuş mu? Çünkü Merkez Bankası Başkanı en son enflasyonu düşürmek için cari açığın düşürüleceğini söyledi. Cari açığı düşürmek öncelikli hedef oluyorsa eğer bu kurla rekabet gücü kazanmanın yani Türk Lirası’na değer kaybettirmenin sonuna kadar istismar edileceğini gösteriyor. Nitekim son 2 aydır cari denge fazla veriyor ama dolar 10 liraya dayandı. Bu hükümette her kafadan bir ses çıkıyor. Kimse kimsenin ne dediğini dikkate almıyor. Birinin ak dediğine öbürü kara diyor. Çok açık söylüyorum, ülke yönetilmiyor savruluyor. Bu savruluşun faturası da maalesef hep milletimizin sırtına yükleniyor.

 

Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saadet Partisi Genel Başkanıyla görüşmede enflasyon, işsizlik, geçim sıkıntısı da konuşulmuş ve Karamollaoğlu’nun ifadesine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konulara muhalefetin abartması demiş. Sizin bu açıklamaya yönelik değerlendirmeniz nasıl olur?

Faik ÖZTRAK- Hep söylüyorum, saraydan bakılınca anlaşılan milletin hali görünmüyor, sesi de hiç duyulmuyor. Sokakta işsizlik ve hayat pahalılığı var tabi. Sarayda üç beş tane ballı maaş tatlı bir hayat var. Konuşmamda anlattım Malatya’da çok acı bir olay yaşadık. Gencecik bir atanamayan beden öğretmeni çalıştığı inşaatta hayatını kaybediyor. Ama öncesinde de saraya hakkını helal etmiyor. Ülkeyi yönetenler saraylarında efuli mi içiyorlar ne içiyorlarsa ondan millete de ikram etsinler milletçe hep beraber bu kafaya girelim, pembe rüyalar görelim.

 

Soru- EYT’yle ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay öyle bir çalışma yok dedi. Fakat AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu dün teklifi meclise getireceklerini söyledi. Ancak birkaç saat sonra Çalışma Bakanlığı böyle bir çalışmanın olmadığını ifade etti. Sizin bu farklı açıklamalara ilişkin yorumunuz nasıl olur?

Faik ÖZTRAK- Yani hem hükümetin ortakları arasında, hem hükümetin mensupları ve bürokratları arasında inanılmaz bir karmaşa var. Hükümetin bir ortağı EYT için çift dikiş yok diyor, öbürü seçim beyannamesine çözeceğiz diye yazıyor. Sonra seçim ufukta görününce el altından EYT’yi çözeceğiz haberleri dolaşıma sokuluyor. Sonra bakanlık çalışıyoruz diyor, saray yok öyle bir şey diyor. Şimdi yani bu milletin umutlarıyla, beklentileriyle, aklıyla dalga geçmek. Dalga geçmeye kalkanı bu millet sandıkta nasıl çarpar bunu en ciddi şekilde sandıkta göreceksiniz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.