Öne Çıkanlar ankara konya sgk bodrum chp deprem pakistan veysel eroğlu iata kastamonu Bala Kuğu Gölü ile İzleyenleri Büyüledi

"Hakkımızda Alınan Her Karara Evet Demek Mecburiyetinde Değiliz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz vize konusunda beklenen neticeyi alamazsak, Kızılay’a ödenecek rakamlar ödenmeyecek olursa, bütün verilen sözler yerine getirilmezse, şüphesiz ki Türkiye’nin de bir B planı, C planı olacaktır. Hakkımızda alınan her karara evet demek mecburiyetinde değiliz. Çünkü AB’nin bize bugüne kadar kazandırdığı hiçbir şey yok” dedi.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Slovenya Cumhurbaşkanı Borut Pahor’un yaptığı baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi. AB ile Türkiye arasındaki müzakerelerin yenilenebileceğini düşündüklerini ifade eden Pahor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Gelecekte sizlerin aslında seküler demokratik bir Türkiye’nin sütunu olacağınıza inanıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pahor’la yaptıkları görüşmede oldukça verimli istişarelerde bulunduklarını ifade ederken, hem ikili ilişkileri, hem de bölgede cereyan eden olayları değerlendirdiklerini söyledi. Önümüzdeki dönemde bilhassa iki ülke ilişkilerinin ekonomik ve ticari boyutunun daha da güçlendirilmesi konusunda mutabık kaldıklarını belirten Erdoğan,  karşılıklı üst düzey ziyaretlerin stratejik ortaklığın fille geçirilmesinde önemli katkıları olduğuna inandığını ifade etti.

-“TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN POPÜLİST SİYASİ YÖNELİMLERDEN ETKİLENMEMESİNİ ÜMİT EDİYORUZ”-

Yapılan görüşmede Avrupa Birliği ile ilgili gelişmeleri ve Türkiye-AB ilişkilerini nasıl çok daha olumlu seviyelere çıkartabileceklerini konuştuklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

“13 Aralıkta AB Genel İşler Konseyi’nde bir üye ülkenin vizyonsuz tutumuna rağmen, diğer ülkeler sağduyulu davrandı. AB sürecimize destek veren Slovenya’ya çabalarından dolayı bir kez daha teşekkür ederim. Ancak, metindeki içinde bulunduğumuz koşullar altında yeni fasılların açılmasının öngörülmediği ifadesini Türkiye olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bahsedilen koşullar AB’nin neden olduğu suni ve siyasi engellerdir. Bu arada, 15 Temmuzda darbe girişiminde bulunan kesimlere karşı yasal çerçevede attığımız adımları halen şüpheyle karşılayan yorumları da elbette tasvip etmiyoruz. Zira bu tür yorumlar objektif olmadığı gibi adil de değildir. Bizler köklü Türkiye-AB ilişkilerinin bazı AB ülkelerindeki dar bakışlı ve popülist siyasi yönelimlerden etkilenmemesini ümit ediyoruz. Türkiye’ye tamamen taraflı şekilde durmadan eleştiri yönelten bazı Avrupalı siyasilere öncelikle kendilerine, kendi ülkelerine bakmalarını tavsiye ediyorum. AB Müktesebatı çerçevesinde eğer bu değerlendirilirse, ne kadar yanlış bir noktada olduğunu açık ve net görecektir. Maç yapıyoruz, maç esnasında penaltının kuralları değişiyor. Niye, çünkü rakip Türkiye. Biz 53 yıldır bunu yaşıyoruz, bugün hala ne yazık ki bunu yaşıyoruz. Artık buna tahammül etmek mümkün değil. Avrupa’da özellikle bazı kesimlerde insanların dış görünüşleri, dilleri, etnik ve dini kimlikleri dolayısıyla ötekileştirilmeleri ırkçılığın, yabancı düşmanlığının artışı bizler için de ciddi bir endişe kaynağıdır.

-“TÜRKİYE’Yİ DIŞLAMAYA ÇALIŞMAK, BÖLGENİN İSTİKRAR VE GÜVENLİĞİNİ DE TEHLİKEYE ATMAK DEMEKTİR”-

Türkiye henüz AB üyesi olmasa da, Avrupa’nın ayrılmaz bir parçasıdır. AB üyeliği, bizim için stratejik bir tercihtir. Bugün Türkiye, üye ülkelerin pek çoğuna kıyasla AB’nin temel kurucu değerlerini çok daha fazla gözeten bir ülkedir. Göç, terör, mülteci meselesi başta olmak üzere yaşadığımız krizler, ortak sorunlardır ve bunlar ancak tam bir işbirliği ile çözülebilir. Bu nedenle Türkiye’yi dışlamaya çalışmak, bölgenin istikrar ve güvenliğini de tehlikeye atmak demektir. Türkiye’nin kapıda bekletildiği, Türkiye’nin yer almadığı bir Avrupa’nın güven ve huzur içinde olması da mümkün değildir. Türkiye artık kısır siyasi çekişmelerin, popülizmin ve siyasi rant arayışlarının odağına yerleştirilmemelidir. Biz AB sürecinde daima samimi olduk, verdiğimiz sözlerin arkasında durduk. Şu anda mülteci sorunu var, buna göğsünü geren Türkiye var. Yaptığımız harcamalar belli fakat AB’nin bize verdiği sözler de ortada. Ne yazık ki, AB bize vermiş olduğu sözleri yerine getirmedi. 1 Temmuz itibariyle 3 milyar avro Türkiye’ye verecekti, şu ana kadar gelen para 677 milyon dolar veya avro. Aynı şekilde ikinci taksit yine 3 milyar avro olacaktı, ondan zaten hiçbir ses yok. Vize konusu vardı, vize konusunda da en sonunda bu yıl sonuna kadar dediler. Şu andaki gelişmelere baktığımız zaman bu yıl sonuna kadar da vize sorununun çözülmesi mümkün değil. Dünya medyasına sesleniyorum, Latin Amerika ülkelerinin AB ile ne alakası var? Ama Latin Amerika ülkeleri şu anda vize noktasında bu avantajı kendileri için kullanıyorlar. Biz Türkiye olarak diyoruz ki, onlara da verecekseniz verin ama, 53 yıl bu kapıda bekletilen Türkiye’yi niçin oyalamaya devam ediyorsunuz? Bir diğer nokta, Avrupalı dostlarımızın ilkeli ve kararlı bir tavır sergilemelerini bekliyoruz. Bazı Avrupa ülkelerinde terör örgütü elebaşılarının rahatça dolaşabilmelerini AB Müktesebatının hangi maddesine yerleştiriyorsunuz? Türkiye’den kaçıp giden teröristler Avrupa ülkelerinde rahat rahat dolaşıyor. Hatta, tüm AB üyesi ülkelerden bunların topladığı haraç 26 milyon avrodur. Sadece 13 milyon avro Almanya’da toplamışlardır. Bunları söylediğimiz zaman rahatsız oluyorlar. Rahatsız olmayacaksınız. Bu yanlışları düzelteceksiniz. Hem bir taraftan Türkiye’yi kapıda beklet, bir taraftan Türkiye’de bu teröristlerle mücadele verilsin, bu mücadelede de NATO’da beraber olduğumuz ülkeler AB’de müzakere masasında olan Türkiye, yalnız bırakılsın.  Biz AB konusunda nasıl samimiysek, AB’den de samimiyet bekliyoruz. Bugün gerçekleştirilecek AB Konseyinde devlet ve hükümet başkanlarının müzakere sürecine ilişkin aklıselimle hareket edeceklerine inanmak istiyorum.

-SURİYE GELİŞMELERİ-
Ayrıca Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdik. Halep’teki katliam, zulüm tüm dünyanın gözü önünde işleniyor. Rejim ve destekçileri, ateşkesin uygulanmasını ve tahliyeyi engellemeye çalışıyorlar. 21. yüzyılda böylesi bir trajedinin yaşanıyor olması, insanlık adına utanç vericidir. Suriye’de bir çözüm isteniyorsa, öncelikle Halep’teki durumun kontrol altına alınması şarttır. Halep’te ateşkes ve tahliye sürecinde, öncelikle Sayın Putin’le art arda görüşme yaptım. Bu görüşmelerde birlikte dışişleri bakanlarımızı talimatlandırmak suretiyle onlar da bu süreci beraber takip ettiler. BM Genel Sekreteri ile görüşme yaptım. Kendilerinden destek istedim. MİT ve Dışişleri bakanlarımız yoğun görüşmeler yaptılar. Gerek Rusyayla gerek iranla, gerekse bölgedeki diğer etkili unsurlarla görüşmeleri sürdürdüler.

-OBAMA VE MERKEL’LE GÖRÜŞME-

Gelen yaralılar ve siviller için İdlib’de ve Türkiye’de AFAD ve Kızılay çeşitli tedbirler aldı. Bu arada, Sayın Merkel’le görüştüm. Merkel’le görüşmede neler yapabiliriz, bunları konuştuk. Kendileri de insani yardım noktasında her türlü desteğe hazırız dediler, temenni ederim ki, bu yardım da gelir. Az önce de Sayın Obama ile uzunca bir görüşmemiz oldu ve kendileriyle yaptığımız görüşmede sadece Suriye’yi değil, aynı zamanda Irak’taki gelişmeleri de ele aldık. Irak’ta da özellikle Telafer ve Sincar’da istenmeyen bir durum olması halinde buradaki sorumluluğumuzun ne denli önemli olduğunu kendilerine ifade ettim. Kendileri biz nasıl yardımcı olabilir dediler, ben de kendilerine nasıl yardımcı olabileceklerini ifade ettim. Takriben 1150 sivil ve yaralı tahliye edilerek İdlib’e gelmiş bulunuyor. Ateşkes ve tahliye sürecini yakından takip etmeye devam edeceğiz. Oradaki bu kadar küçük değil. Temenni ederim ki, bundan sonraki süreç tekrar bir kesintiye uğramaz ve doğu Halep’teki bütün o insanlar, yaralılar, çocuklar, kadınlar, otobüsle İdlib’e ve biz buna karşı alternatif olarak başka hazırlıklarımızı da yaptık.

Atacağımız diğer adımları, AB nezdinde neler olabilir, bunları değerlendirme noktasında gayet verimli görüşmelerimiz oldu. FETÖ ile alakalı neler yapılabilir, bunu da görüştüm, kendileri gerekli hassasiyeti göstereceklerini söylediler.”

-“TÜRKİYE’NİN DE BİR B PLANI, C PLANI OLACAKTIR”-

Erdoğan, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. AB ile yapılan mülteci anlaşmasının gerçekleşmemesi durumunda yeni bir mülteci dalgası olabileceğine ilişkin soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanıyla bunu da konuştuk. Biz vize konusunda beklenen neticeyi alamazsak, Kızılay’a ödenecek rakamlar ödenmeyecek olursa, bütün verilen sözler yerine getirilmezse, şüphesiz ki Türkiye’nin de bir B planı, C planı olacaktır. Hakkımızda alınan her karara evet demek mecburiyetinde değiliz. Çünkü AB’nin bize bugüne kadar kazandırdığı hiçbir şey yok. Bunu da özellikle açık ve net söylemek zorundayım.”

-“BİN KİŞİ DAHİ GELSE ALMAKTA KARARLIYIZ”-

Halep’ten gelebilecek mülteciler için alternatif planlar olduğunu söylediği anımsatılan Erdoğan, bu hazırlıkların neler olduğu ve Halep’ten yoğun bir göç hareketi olma ihtimali konusundaki soruya, “Özellikle şu anda İdlib’e gelen bu vatandaşların aylardır neler çektiğini biliyoruz. Video çekimlerinde, televizyon ekranlarında o kadınların, çocukların nasıl ıstırap çektiğini görüyoruz. Biz Sayın Başbakan ve bazı bakan arkadaşlarımla yaptığımız görüşmede şuna karar verdik, dedik ki biz bu gelenlerin bir kısmını çocuk, yaşlı olanları gerekirse ülkemiz içine alarak ülkemizdeki konteyner kentlere, varsa evlere yerleştirmek suretiyle onlara rahat, huzurlu bir imkan sağlayalım. Bunu insan hakları meselesi olarak görüyoruz. Bazı batılı ülkelerin bir kişi dahi gelse almam dediği ortamda, biz bin kişi dahi gelse almakta kararlıyız. Çünkü ben o betonarme apartmanların yığınları içinden yıkılan o çocukların çıkışını gördüğüm zaman bir baba olarak içim kan ağlıyor. Öyleyse,  bu bakımdan hiç gecikmeden TOKİ olarak bu çalışmayı yapacağız, konteyner kentlerimizi yoğunlaştıracağız. Bu yavrularımızı, bu insanları daha uygun yerlerde yaşatmanın mücadelesini vereceğiz” yanıtını verdi.

-“MİLLİ DAYANIŞMA AÇISINDAN BİR ÇAĞRIDIR”-

Milli seferberlik konusundaki sözleri hatırlatılan Erdoğan, bu çağrının anayasal bir boyuta taşınıp taşınmayacağına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Bu, birinci derecede milli dayanışma açısından bir çağrıdır, önce bunu başaracağız. Milli dayanışma açısından atacağımız bu adımla birlikte Türkiye olarak terörle mücadelede gücümüzü derleyip, toparlayıp pekiştirmemiz lazım. Muhtarlar Toplantısında söylediğim o ifade çok daha enteresandı. Benim bütün muhtarlarım, kendi mahallesinde, köyünde kim var kim yok, bunları en iyi bilendir. Muhtarlarımızın dışında kim var kim yok, bunları en iyi bilen vatandaşımdır. Bunları ilgili mercileri duyurmak suretiyle teröristlerle mücadelemize yardımcı olmalıdır. Sadece devlet teröristle mücadelede başarılı olmayabilir. Bu noktada bu şekilde düşünmemiz lazım.”
 
 

Anahtar Kelimeler:
Erdoğan
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.