Öne Çıkanlar ankara konya bodrum sgk deprem chp pakistan veysel eroğlu iata kastamonu Bala Kuğu Gölü ile İzleyenleri Büyüledi

“Hazırlayacağımız Yeni İnsan Hakları Eylem Planı, İktidarlarımız Döneminde Damgasını Vuracak İşlerden Bir Tanesi Olacak”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Kızılcahamam Eliz Hotel'de düzenlenen AK Parti 29. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı devam ederken, basın çadırında düzenlediği toplantıda gazetecilere açıklamalarda bulundu.

 Çelik, şunları söyledi:

Olağan Kongre sürecimizin nasıl işleyeceğini, takvimin ne olduğunu, bu süre içerisinde ne yapacaklarını, illerde nasıl çalışmalar yürüteceklerini ve bütün birimleriyle birlikte bu takvimi nasıl işleteceklerini ayrıntılı bir biçimde paylaştılar.

Arkasından Grup Başkanımız Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki gündem tabi önümüzdeki dönemde çok önemli bir gündem, her zaman önemli ama, yargı reformu gibi kapsamlı paketleri inceleyecek, bunun tabi, Cumhurbaşkanımız da bunu belirtti, uzlaşmasıyla gerçekleşmesini arzu ediyoruz. Ama tabi bu tartışılacaktır, sayın milletvekilleri bu konulardaki kanaatlerini belirteceklerdir.

Yine Medya Tanıtım Başkanlığımız tarafından iletişim stratejisi ve yeni medya düzeni üzerine bir sunum gerçekleştirildi.

Bugün tabi önemli konulardan bir tanesi, epeydir sizlerle paylaşıyoruz, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin birinci yılının dolmasından sonra cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bu bir yıl içerisindeki uygulamalarda ne tür geri dönüşler aldığı, geri dönüşlerin nasıl değerlendirildiği, nasıl konumlandırıldığı, çeşitli kesimlerin bu bir yıllık uygulamaya dönük değerlendirmelerinin ve tavsiyelerinin ne olduğuna dair kapsamlı bir sunum Cumhurbaşkanı Yardımcımız tarafından yapıldı. Tabi sayın milletvekillerimizin, katılımcı arkadaşlarımızın bu konularda soruları oldu ve bu sorulara cevap verildi. Böylece herkes kendi alanı içerisinde, kendi ilinden başlayarak kendi faaliyet alanı içerisinden bu bir yıllık cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili değerlendirmeye katkısını yapmış oldu.

Son oturum, oradan geliyorum, onun moderatörlüğünü yapıyordum, adalet, içişleri ve güvenlik, dış politika konularıyla ilgili sunum. Bu 3 bakanımız tarafından gerçekleştirildi, Adalet Bakanımız, İçişleri Bakanımız ve Dışişleri Bakanımız tarafından gerçekleştirildi.

Tabi yargı reformu meselesini çeşitli zeminlerde MYK’mızda, MKYK’mızda tartıştığımız gibi, Kızılcahamam’da da, burada da arkadaşlarımızla geniş kapsamlı bir şekilde değerlendiriyoruz. Burada tabi iki aşamalı olarak düşünebiliriz bu tartışmayı.

Birincisi, yargı bağımsızlığını ve yargı tarafsızlığını sağlayacak şekilde yargısal kalitenin arttırılmasına dönük gerçekleşecek tasarruflar. Örneğin coğrafi teminat getirilmesi hakim ve savcılara, aynı şekilde hakim ve savcı yardımcılığı müessesesiyle belli bir deneyimden sonra hakim ve savcı konumuna gelinmesi. İhtisaslaşma, belli bir ihtisas alanında başlayarak o ihtisas alanında mesleği tamamlama gibisinden yargısal kaliteyi artıracak, yargı bağımsızlığını güçlendirecek, yargı tarafsızlığını teminat altına alacak, böylece yargısal kalitenin standartlarını yükseltecek birtakım tedbirler var. Tabi çok geniş kapsamlı, kısaca anlatıyorum size.

Ama en önemlisi, vatandaşımızın gündelik hayatına dokunan, vatandaşımızın devletten beklediği hizmeti, devletten vatandaşa bakan bir gözle değil, vatandaştan devlete bakan bir gözle değerlendiren birtakım düzenlemelerin hayata geçirilecek olması.

Bunlardan en önemlisi, sadeleştirme, yargısal süreçlerin sadeleştirilmesi. Vatandaşımız lehine bunun vatandaşımız için en iyi sonucu doğuracak şekilde, vatandaşa en az zahmet verecek şekilde bu sadeleşmenin gerçekleştirilmesi.

Nitekim en sıkıntılı konulardan bir tanesi, idareyle birey arasında ya da idarenin iki unsuru arasında bir ihtilaf çıktığı zaman vatandaşımız bundan büyük bir zarar görüyor, bunun engellenebilmesi için alternatif çözüm yollarının üretilebilmesi. Örneğin idarenin iki unsuru arasında bir yargı süreci varsa, bundan vatandaş niye mağdur olsun?

Aynı şekilde arkadaşlar, bireysel hak ve özgürlüklerin arttırılmasıyla ilgili önemli bir çalışma burada söz konusu olacak. Çok uzun zamandır terörle mücadele eden bir ülkeyiz, 15 Temmuz’da Fethullahçı terör örgütünün darbe girişimine karşı güçlü bir tepki verdik ve bu tepki karşısında aldığımız tedbirler hukuka uygun olmasına rağmen haksız birtakım eleştirilere muhatap oluyor. Ama reform sürecimizi sürdürüyoruz, hem bireyin hak ve özgürlüklerinin arttırılması, en önemlisi de ifade özgürlüğünün genişletilmesi bakımından burada güçlü kalemler yer alacak.

Uzun tutukluluk sürelerinin bir tür yargısal sonuç gibi olması, bir tür cezalandırmaya dönüşmesi karşısında alınacak tedbirler son derece önemli. Bu sebeple de yargılamanın makul bir sürede yapılması, vatandaşa belli bir süre vererek yapılması ve devletten bakan bir gözle vatandaşa bakılması değil, vatandaştan devlete bakan bir gözle bütün bu yargı sürecinin değerlendirilmesi.

En önem verdiğimiz hususlardan bir tanesi, yeni bir insan hakları eylem planı hazırlanacak. Bu yeni insan hakları eylem planına çok önem veriyoruz, iktidarlarımız döneminde damgasını vuracak işlerden bir tanesi olacak. Bununla ilgili olarak da Adalet Bakanlığımız bu çalışmayı yaparken bütün bileşenlerin, bütün aktörlerin, bütün kurumların, bütün bireylerin buna katkısını talep ediyor. İnsan hakları eylem planı aynı şekilde bizim evrensel dünyaya karşı hangi standartlarla baktığımızı, evrensel dünyadaki standartlara karşı cevabımızın ne olduğunu, bununla ilgili olarak nasıl bir uyumlaştırma içerisinde olduğumuzu gösterecek.

Zaman zaman işte bahsettim, yargılama süreleri konusunda belirsizlikten vatandaş zarar görüyor. Vatandaşa makul bir yargılama süresi verilecek, yani senin davan şu kadar zaman içerisinde bitecek diye vatandaş lehine bir düzenleme yapılacak.

Aynı şekilde havaalanlarında zaman zaman insanlar bilmedikleri bir suçtan dolayı veya bir aranmadan dolayı alıkonuluyorlar. SEGBİS sistemi getirilerek, 24 saat nöbetçilik getirilerek vatandaşın mağduriyeti bu şekilde giderilecek.

Tabi burada en önemli mesele şu: Çok uzun zamandır belli bir paradigmaya sıkışmış olarak bu tartışılıyor özgürlük-güvenlik dengesi gibi. Türkiye terörle çok yoğun mücadele eden bir ülke, bunu aldığı zaman hemen özgürlük-güvenlik dengesi içerisinde bir ikilimin içerisine sokulmaya çalışıyor aldığı tedbirler çerçevesinde. Bütün bunlar gösteriyor ki, biraz sonra da bahsedeceğim gibi, terörle mücadele konusundaki performansımızı artırırken, aynı zamanda özgürlük konusundaki performansımızı da artıyoruz. Devletten vatandaşa bakan bir göz değil, vatandaştan devlete bakan bir gözle, vatandaşın talimatıyla şekillenen bir devlet işleyişiyle hem özgürlük süreçlerini, hem ifade hürriyeti, insan hakları eylem planı gibi süreçleri yükselteceğiz, hem de terörle mücadele konusundaki kararlılığımızı daha da pekiştireceğiz.

Tabi İçişleri Bakanımız kapsamlı bir sunum yaptı, etrafımızda yükselen radikalizmin bize olan etkilerinden, bunun terör tehdidine dönüşmesinden, etrafımızdaki vekalet savaşlarının ülkemize dönük yansımalarına kadar. Tabi İslam düşmanlığı, nefret suçları ve göç düşmanlığı üzerinden terör örgütlerinin kendilerine oluşturmaya çalıştıkları fay kırıkları son derece önemli. Burada terörle mücadele konusunda 3 prensipten hiçbir şekilde vazgeçilmeyecek.

Bir tanesi, her alanda kesintisiz mücadele. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla mücadelenin kesintisiz verilmesi. Burada devlet belli bir mücadeleyi verdikten sonra, tamam, burada sorun bitmiştir diyerek hiçbir alandan çekilmeyecek, hiçbir alanda boşluk bırakılmayacak.

İkincisi, terörü kaynağında kurutmak. Terörle mücadelenin esası, terörle sadece bir cephe savaşı, bir cephe mücadelesi vermek değil, terörü kaynağına kadar takip edip kaynağında kurutacak şekilde eylemlerin gerçekleştirilmesi ve hiçbir zaman terör karşısında savunmada kalmamak, sürekli taarruz halinde bulunmak. Bu, şu manaya geliyor: Hiçbir şekilde hiçbir alanda sahadan çekilinmeyecek, sahadan çekilinmediği gibi tam tersine vatandaşın mal ve can güvenliğini sağlamak açısından terör örgütlerinin gözüne kestirdiği faaliyet alanlarında daha büyük derinlikler kazanılması, derinlikler oluşturulması güvenliğimiz açısından önemli olacaktır.

Tabi İçişleri Bakanlığının ajandasına bakarken her zaman sadece güvenlik perspektifinden bakılıyor, aslında vatandaşımızı ilgilendiren çok önemli meseleler üzerinde de çok kapsamlı müzakereler yapıldı. Bunlardan, pek çoğu var ama, birkaç tanesini size saymak istiyorum.

Sayın katılımcıların da soru ve cevaplarıyla uyuşturucuyla mücadele konusunda çok geniş bir şekilde herkes kendi bölgelerindeki izlenimleri, çeşitli duyumlarını aktararak uyuşturucuyla mücadele konusunu da bu kampta özel bir gündemle ele aldığımızı söyleyebilirim.

Yine çok önemli bir konu, kadına şiddet meselesinde uygulamadaki son durum nedir? Rakamlarla ilgili olarak ortaya koyulan gerçeklik, sahadaki durum nedir? Daha fazla ne yapabiliriz? Sahada siyasetçiler olarak kadına şiddetin önlenmesi konusunda mevcut yasaların yanı sıra bizim yapabileceklerimiz nelerdir? İçişleri Bakanlığımızın yaptıkları nelerdir? Bütün bunlar gözden geçirildi.

Anne-babalardan gelen şikayetler çerçevesinde, anne-babalardan gelen şikayet olmasa bile hassasiyetler çerçevesinde okulların etrafındaki güvenlik meselesine çok özel bir önem veriyoruz. Bütün anne-babalara buradan seslenmek isterim, sizin bize ilettiğiniz, partimize ilettiğiniz, Hükümetimize ilettiğiniz bütün talepleri tek tek inceliyoruz, okulların etrafıyla ilgili bize ilettiğiniz bütün şikayetleri, bütün hassasiyetleri tek tek yazıyoruz ve bunlar üzerinde çalışıyoruz. Bu çerçevede okulların güvenliği meselesi, okulların etrafındaki güvenlik meselesi, çocukların sadece okulla teslim edilip o dersi görmesi değil, çocuğun yaşadığı okulun çevresi, oradan evine gelirken ki ortam, bütün bu konularda anne-babaların müsterih olacağı çalışmaları sürdürüyoruz.

Tabi trafik güvenliği konusundaki çalışmalar güçlü bir şekilde sürüyor, bu konuda büyük ilerlemeler kaydettiğimizi söyleyebilirim.  Yani vatandaşımızın gündelik hayatının standartlarının yükseltilmesi, medeni bir toplum düzeninin standartlarının yükseltilmesi konusunda bu meseleler enine, boyuna tartışılmıştır.

Göç meselesini yine tartıştık arkadaşlar, epeyi bir buna vakit ayırdık.

AFAD’ın faaliyetleri, son deprem olayıyla birlikte gündeme gelen konuları ele aldık. Tabi deprem vergisi vesaire gibi Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir şekilde temeli olmayan, mesnedi olmayan eleştiriler yaptı. Bunu geçen basın toplantısında söylemiştim, şimdi bir kere daha söyleyebilirim, çok daha fazla miktardaki rakamlarla bu altyapının dönüştürülmesi, depreme karşı tedbirlerin alınması konusunda önemli gelişmeler ortaya koyulmuştur, bundan sonra da bu devam edecektir.

Dış politikada tabi biliyorsunuz tarihte bildiğimiz bir gerçek var. O da şu: Dünya tarihinde ne zaman ticaret savaşları konuşulmuşsa, ticaret savaşlarının konuşulmasından sonra dünyanın başına yeni belalar açılmıştır. Maalesef yine ticaret savaşlarının konuşulduğu bir dönemdeyiz. İkinci Dünya Savaşından sonar kurulan toplumsal düzenin dikişlerinin söküldüğünü görüyoruz. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, Avrupa Birliği başta olmak üzere kurumların yetersiz kaldığını görüyoruz sorunların çözülmesinde. Brexit’ten ticaret savaşlarına, yükselen radikalizmden etrafımızdaki pek çok gelişmeye kadar bütün bu konularda arkadaşlarımızın Dışişleri Bakanımızın sunumundan sonra kapsamlı değerlendirmeleri oldu.

Tabi buna vereceğimiz cevaplar nedir? Fethullahçı terör örgütünün yurt dışı faaliyetleri, PKK ve diğer terör örgütlerinin yurt dışı faaliyetleri başta olmak üzere şunu kesin bir şekilde söyleyebilirim ki; bugünkü bu müzakerelerde görülmüştür ki, alt alta yazdığımızda dünyadaki yeni gelişen dış politika dinamiklerinin hepsinin farkında bir grubuz. Ve en önemlisi, bütün bu meydana çıkan gelişmelere karşı cevaplarımız var, bu meydan okumalara karşı hazırlıklarımız var.

Baktığımız şey şudur: Bütün bu bahsettiğim gelişme, ticaret savaşlarından etrafımızdaki vekalet savaşlarına kadar olan bu maalesef olumsuz gelişmeler karşısında ülkemizin milli çıkarlarını nasıl koruyacağız, aynı zamanda da mazlumların hukukunu nasıl koruyacağız?

Burada çok taraflılığı savunma konusunun altını çiziyoruz, girişimci ve insani dış politika konusunun altını çiziyoruz. Toplam dünyadaki çatışmaların yarısından fazlası bölgemizde gerçekleşiyor, bunun için ülkemizi bütün bu çatışmaların ortasında hem özgürlüğümüzü koruyacak, hem güvenliğimizi koruyacak şekilde ne şekilde hazırlamalıyız konusunda ciddi beyin fırtınaları gerçekleştirildi.

Tabi D-8 Dönem Başkanlığını devraldık, Asya İşbirliği Dönem Başkanlığını devraldık, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Başkanlığını alacağız, bütün bunlar çok önemli.

Afganistan’la ilgili olarak İstanbul süreci toplantısını 9 Aralık’ta gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla dünyadaki bütün bu krizler karşısındaki pozisyonumuzu sürdüreceğiz.

Tabi az bilinen konular var, bunları da konuştuk. Filipinler’den Somali’ye, Kolombiya’daki süreçten Guatemala’daki sınır sorununa kadar her alanda Türkiye arabulucu. O kadar geniş bir coğrafyada arabuluculuğumuz var ki, Somali’den Filipinler’e, Kolombiya’dan Guatemala’ya kadar pek çok alana uzanıyor. Bütün bunların sebebi, Türkiye’nin masada olmasının istenmesinin sebebi, Türkiye’nin güvenilir bir ortak, güvenilir bir moderatör olarak görülmesidir.

Nitekim Suriye’deki anayasa komisyonuna katkılarımızı vermeye devam edeceğiz.

Tabi Filistin davasına bağlılığımızı sürdürüyoruz, bunu da bugün ayrıntılı bir şekilde milletvekili arkadaşlarımızla konuştuk.

Libya’daki siyasi çözümde gelinen aşamayı konuştuk.

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konusundaki hassasiyetimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları çerçevesinde yine devam etmektedir ve bu konudaki hassasiyetimiz çok yüksek düzeydedir. Bu gelinen noktada artık Kıbrıs’ta sadece siyasi eşitlik lafını zikrederek müzakerelere başlayalım gibisinden bir tutumu destekleyemeyeceğimizi, bunların artık tüketildiğini, bu siyasi eşitliğin unsurları tamamen kağıda yazılmadan herhangi bir müzakereye başlanmasının doğru bulunmadığı hem Bakanlığımız tarafından, hem bütün arkadaşlarımız tarafından ifade edilmiştir. Burada çeşitli zamanlarda sadece sözde bir siyasi eşitlik üzerinden bir tartışma yapıldı, ama sonuçta bunların hiçbir şekilde buna yanaşmadığını gördük. Siyasi eşitlik konusunun unsurları tam olarak kağıda yazılmadan herhangi bir referans belgesi, tartışma belgesi oluşmayacaktır.

Doğu Akdeniz’le ilgili olarak hem kıta sahanlığımızdaki çıkarlarımızı korumak, hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çıkarlarını korumak konusunda kararlılığımız sürüyor.

Tabi her zaman konuşulmayan meseleler var ama, bunların konuşulmaması bunlar konusundaki çalışmaların olmadığı anlamına gelmiyor. Ahıska Türkleriyle ilgili yapılan faaliyetler, dünyanın her yerindeki Ahıska Türklerine verdiğimiz destekler hem Türkiye’de, hem dünyanın her yerinde ele alındı. Nitekim Türkmen kardeşlerimiz de, Irak ve Suriye’de başta olmak üzere onlara dönük yaptığımız çalışmalar ele alındı. Tabi bu Uygur kardeşlerimizle ilgili olarak ortaya çıkan gündem yakın bir şekilde takip ediliyor. Türk dünyasındaki gelişmeler ayrıntılı bir şekilde ele alındı. Kırım meselesini ayrıntılı bir şekilde konuştuk ve bugünü bu şekilde tamamladık.

Yarın sabah arkadaşlar ekonomi sunumuyla başlayacak çalışmamız,  sabah 9’da Hazine ve Maliye Bakanımızın sunumu olacak, arkasından en geniş değerlendirmemiz olan genel değerlendirmeyi yapacağız, öğleden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın Genel Başkanımızın kapanış konuşması ile kampı tamamlayacağız.

Bugünlük sizle paylaşacaklarım bunlar, bana sorunuz varsa sorunuza cevap vereyim.

Buyurunuz.

SORU- Efendim, Sayın Devlet Bahçeli’nin yazılı bir açıklaması oldu, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin HDP-CHP ilişkisini araştıracak bir komisyon kurulduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması yönünde bir açıklaması vardı. AK Parti olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK- Tabi biz arkadaşlar size geçen MYK’da AK Partinin yetkili kurullarında yaptığım değerlendirmeleri söylemiştim, bu konuyla ilgili yeni bir değerlendirme yapmadık, değerlendirme yaptığımız konuları size ifade ettim.

Ama öteden beri, birincisi, HDP’nin terör örgütüyle bu kadar bitişik durması, hatta zaman zaman terör örgütünden daha radikal eylemler kullanması konusunun altını çiziyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuya müsamahakar davranması ve bu ilişkiyi kurarken terör konusundaki hassasiyette aşınmalara yol açabilecek mesajları giderek artan bir şekilde verdiğini gözlemliyoruz ve buna karşı da güçlü eleştiriler getiriyoruz, bu eleştirilerimizin altını çiziyoruz. Zaten bu mesele o kadar görünür hale gelmiştir ki, kendi ittifakları olan ittifakın içerisindeki bazı unsurlar da buna karşı seslerini yükseltmeye başlamışlardır ve bunun bir eleştiri konusu olarak Cumhuriyet Halk Partisine yönelmesi söz konusu olmuştur. Bu konuyla ilgili şu aşamada söyleyeceklerim bunlar, yeni bir değerlendirmemiz olursa sizle paylaşırım.

Buyurunuz.

SORU- … kamp öncesi iki tarafın yöneticilerinin … ve genel başkanlarının yapacakları konuşma …

PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK- Arkadaşlar, biz bir kere herhangi bir mutabakat olduğu zaman biz bu mutabakata uyarız, yani siyasi centilmenliğe aykırı bir iş yapmayız. Siyasi rekabet ayrıdır, siyasi nezaketin korunması ayrıdır. Biz kimseye karşı siyasi nezaketsizlik yapmayız ve buna da dikkat ederiz. Yani siyasi mücadeleyi en sert verdiğimiz zamanlarda bile siyasi nezakete dikkat ediyoruz.

İddia grup başkanvekillerimize dönük bir iddia. Grup Başkanımızla konuştum, arkadaşlarımızın söylediği, bizim programımızla ilgili olarak bu konuşmaların olduğu, ama biz şu saatte başlarız, siz bu saatte başlarsınız gibisinden bir mutabakat değil, tam tersine Çarşamba günü bizim programımızın tam olarak kendilerine verildiği, yani bunlarda zaman zaman sarkma olabiliyor, ama bu çok fazla olmuyor. Nitekim saat kaçta başlayacağımız, Cumhurbaşkanımızın konuşmasının kaçta olacağı, diğer programların kaçta olacağı açık ve net bir şekilde belirtiliyor. Ve bu program, saatler kendilerine verilmiş, dolayısıyla bu saatleri görerek kendilerinin bu programlarını ayarlamaları gerekiyordu. Bu şekilde bir de, yani bu kadar ileri cümleler kurmaları, bu kadar nezaketsiz cümleler kurmaları da doğru değil. Biz herhangi bir şekilde bir siyasi nezaketsizlik yapmayız, herhangi bir mutabakat olduğu zaman buna uyarız. Ama arkadaşlarımız söylüyorlar, bizim bu kamp programında saat kaçta ne yapacağımız çok öncesinden belliydi ve saat kaçta ney yapacağımıza ilişkin programı da Çarşamba günü onların Grup Başkanvekillerine teslim edilmiş. Dolayısıyla bizim açımızdan mutabakata uymamak diye bir şey yok, bizim programımız belliydi arkadaşlar.

Başka sorunuz var mı arkadaşlar?

PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK- Tabi, özeleştiri her zaman iyidir. Bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi tabi Genel Başkanının başörtüsü konusunda bu eleştiri düzeyine gelmiş olması iyidir. Fakat, bakın dikkat edin, hemen arşivlere bakalım arkadaşlar, bu özeleştirinin yapılması yetmiyor, daha hemen yerel seçimler sonuçlandıktan sonra, İstanbul seçimleri sonuçlandıktan hemen sonra biz bunu gündeme de aldık, hemen birtakım sözcüleri yine başörtüsü meselesine saldırmaya, başörtüsünün kamuda yer olmadığına dair, belli kurumlarda yeri olmadığına dair birtakım söylemleri ifade etmeye başladı. Yani buradaki hassasiyetin sadece retorik düzeyinde, sadece etiket düzeyinde, sadece söylem düzeyinde kalmaması gerekiyor. Bu temel bir insani hassasiyettir, kimse kimsenin kılık kıyafetine karışamaz.

İkincisi, özeleştirinin dolayısıyla pratik sonuçlarını görmek istiyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği, Sayın Kılıçdaroğlu zaman zaman ileri demokrasiyi kurmaktan bahsediyor, ama defalarca basın toplantılarında ifade ettim, açıktan darbe çağrısı yapan milletvekillerine karşı herhangi bir eyleme girişmiyor. Açıktan darbe çağrısında bulunan milletvekillerinin çeşitli basın toplantılarında ismini verdik, bakın şu Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili böyle söylüyor, şu şekilde darbe imasında bulunuyor. Bir başkası, bunları indirin, biz bunun gereğini yaparız diyen hakimler benim kulağıma fısıldadı diyerekten yargıyı töhmet altında bırakıyor. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanını ve CHP yönetimini bunların antidemokratik tutumlarına karşı tavır almaya çağırıyoruz dedik, bunlar da olmadı.

Dolayısıyla ileride demokrasiden sadece etiket olarak bahsetmek, başörtüsünden ya da başka insani hassasiyetlerden bahsetmek, en son nerede gördük bunu? En son yetim hakkından, hiçbir işçinin mağdur edilmeyeceğinden bahsettiler, ama seçimler sonrası ortaya çıkan mesele, CHP’nin bir tür insanları mağdur etme ajandasına dönüştü, bir mağdur etme eylem planına dönüştü. Dolayısıyla bunlar sadece yetmiyor.

Evet, özeleştiri iyidir, ama şunu da unutmamak gerekir arkadaşlar: Bakın, burada da bugün bir vesileyle bazı arkadaşlarımız kendi hayat hikayelerinden bahsederken, geçmişte yaşadıkları bazı sıkıntılardan, insanları bu yasaklar yüzünden yılları gitmiş, daha sonra gitmiş yurt dışında doktor olmuş, mühendis olmuş, son derece yüksek düzeydeki, son derece kaliteli okulları bitirmiş insanlar kendi ülkelerinde okuyamadılar, yıllarını kaybettiler. Bu imkanlara sahip olmayanlar da geleceklerini kaybettiler. Bunun karşısında bir cümlelik özeleştirinin ötesinde çok daha güçlü sesler ve güçlü pratikler duymak istiyoruz. Aynı zamanda da bu güçlü seslerin bir kişi tarafından dillendirilmesi yetmiyor, kurumsal bir tavra dönüşmesi gerekiyor Cumhuriyet Halk Partisi tarafından. Cumhuriyet Halk Partisinin temel sorunu, her seferinde demokrasiye karşı bir odak oluşturma konusunda maalesef doymak bilmez bir iştahı var. Umarız ki daha demokratik bir aşamaya gelirler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.