Öne Çıkanlar Koronavirüs CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak chp niğde milletvekili ömer fethi gürer sıla vodafone suriye gündem başlıkları Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş fırat kalkanı akbank hatay

"Kiminle Yola Gideceklerine Oturup Karar Vermeleri Lazım"

Başbakan Binali Yıldırım, PYD/YPG’ye işaret ederek bazı terör örgütlerinin Suriye’den istifade etmeye çalıştığını belirtirken, “Dost ve müttefiklerimiz iş tutarken bir kere değil 10 kere düşünmeleri lazım. Kiminle yola gideceklerine oturup karar vermeleri lazım. Ya Türkiye ile karar verecek ya da terör örgütleriyle yollarına devam edecekler” dedi.

Başbakan Yıldırım, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 4. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu açılışında konuştu. İnsanlığın sorunlarının başında göç geldiğini belirten Başbakan Yıldırım, ülkelerdeki iç karışıklıklar, baskıcı idareler, iç savaşların göçün en önemli sebepleri arasında olduğunu söyledi. Türkiye’nin, mülteciler ve göç meselesinde dünyada en fazla önemini bilen ve elini taşın altına koyan ülkelerin başında geldiğini ifade eden Yıldırım, Suriye ve Irak’ta yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye’de 3 milyondan fazla mültecinin barındırıldığını anımsattı. Mültecilerin yük olarak görülmediğini ifade eden Yıldırım, “İnsanların hayatlarını kurtarabilmek için yerlerinden yurtlarından çıkıp bir bilinmeze gitmeleri kolay bir şey değildir. Bu kararı vermek elbette ki hayat hakkının ne kadar kutsal olduğunu göstermektedir” dedi. Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:

“Türkiye olarak bu kardeşlerimize kucak açarken, hiçbir hesap içinde olmadık. Onların acılarını paylaşmak, hayata tutunmalarına vesile olmak istedik. Türkiye’de bugüne kadar 3 milyonun üzerindeki mülteciden 900 bin öğrenci var ancak 510 binine eğitim verebiliyoruz. Diğer 400 bini en temel hak olan eğitimden yararlanamıyor. Türkiye’de misafir ettiğimiz mültecilerin 200 bin bebeği bu topraklarda dünyaya gözlerini açtı. Burada emniyet içerisinde büyüyecekler, hayata tutunacaklar. 21 milyon sağlık hizmeti verildi. Türkiye kıt imkanlarıyla ekmeğini paylaştığı, misafir ettiği mültecilere, evlerinden uzakta evlerinin sıcaklığını aratmayacak bir şefkat içinde yaşamalarını sağlıyor. Bu bizim inancımız gereğidir. Onun için yapıyoruz. Herhangi bir hesap içinde de olmadık. Ancak dünya toplumu, Birleşmiş Milletler, heyetler geliyor gidiyor, Türkiye’nin yaptığını takdirle yad ediyorlar, ‘Çok iyi işler yapıyorsunuz’ diyorlar. İyi de kardeşim, ‘Sırtımızı sıvazlamayın biraz da siz yük alın’ dediğimizde ortada kimseyi göremiyoruz. Bu üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir sorundur. Bu sorunu bir ülkenin tek başına halledemeyeceğinin mutlaka görülmesi gerekir.

-50 BİNDEN FAZLA DEAŞ SEMPATİZANI ENGELLENDİ, 3 BİN 500 MENSUP TUTUKLANDI-

Bugün dünyada mülteci konumuna düşmüş 55 milyon insan var. 120 ülkenin nüfusundan daha fazla. Bu büyük probleme duyarsız olmak hiçbir sorunu çözmez. Eğer dünyada terörü insanlığın başına bela olmaktan kurtarmak istiyorsak, yapmamız gereken sorunun kaynağına inmektir. Sorunun kaynağı adaletsizlik, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük ve ülkeler arasındaki kalkınma farkının azaltılmasında gereken gayretin gösterilmemesidir. Türkiye olarak bir yandan kendi insanımızın refahı ve mutluluğu için, cumhuriyetimizin 100. yılı hedeflerinin gerçekleşmesi için çalışırken, diğer yandan da bölgemizde barışın, istikrarın tesis olması, terörün ortadan kaldırılması için de amansız bir mücadele veriyoruz. DEAŞ diye bir terör örgütü var. El Kaide’den sonra meydana çıkmış, İslam’la hiçbir alakası olmayan bu alçak terör örgütüyle dünya mücadele etmiş gibi görünüyor. Ama gerçek anlamda bu mücadeleyi ortaya koyan Türkiye’dir. Bugüne kadar sınırlarımızdan bölgeye gitmeye çalışan 50 binden fazla DEAŞ sempatizanını engelleyen ülke Türkiye’dir. Sınır kapılarımızdan geçişini engelledik. 3 bin 500 DEAŞ mensubunu tutuklayarak eylem yapmalarını, kan dökmelerinin, insanları katletmelerinin önüne geçtik. Türkiye, terörle mücadelede esasında dünyada birçok ülkenin olmadığı kadar çok fazla tecrübe kazanmış, bunun acılarını da en çetin şekilde yaşamış bir ülkedir. Barışın, kardeşliğin değerini bizden daha iyi bilen kimse yok. Onun için Suriye’de akan kanın durması, ateşkesin sağlanması için Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Rusya ve İran’ın da katkılarıyla bir ateşkes süreci başlattık. Bundan sonraki adım Suriye’de kalıcı barışı sağlayacak siyasi çözümün getirilmesidir. Burada da BM’ye, bölgedeki tüm koalisyon ülkelerine ortak sorumluluk düşmektedir.

-“KİMİNLE YOLA GİDECEKLERİNE OTURUP KARAR VERMELERİ LAZIM”-

Bunca bedeli ödedikten sonra bazı terör örgütleri bu sonuçtan istifade etmeye çalışıyor. Yıllarca Türkiye’nin başını ağrıtmaları yetmezmiş gibi, şimdi Suriye’de başka başka isimler altında, PYD, YPG gibi isimler altında yeni bir arayış içerisinde yeni bir mevzi kazanma yollarını denemektedirler. Dostlarımız şunu iyi bilmelidir ki, hangi ad altında olursa olsun biz bunları iyi tanırız. Yıllardır bunun mücadelesini veririz. O bakımdan dost ve müttefiklerimiz iş tutarken bir kere değil 10 kere düşünmeleri lazım. Kiminle yola gideceklerine oturup karar vermeleri lazım. Ya Türkiye ile karar verecek ya da terör örgütleriyle yollarına devam edecekler.

-“KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMUNUN ÖNEMİ YILLAR GEÇTİKÇE DAHA İYİ ANLAŞILACAK”-

Kamu Denetçiliği Kurumu, anayasamıza girmiş önemli bir kurumdur. Vatandaşların devletle olan işlerini yaparken haksızlığa uğramış olabilirler. İşlerinin yapılmadığını düşünebilirler. Yanlış kararlar verildiğini düşünebilirler. Mahkemeye gitmeden önce bu konulara çözüm getirmek için Anayasamıza Kamu Denetçiliği Sistemini getirdik. Bu, mahkeme yolunu kapatmıyor. Bir anlamda vatandaşla idareyi barıştırıyor, yanlışı düzeltiyor. Önemli bir kurum. Önemi, değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılacak. Vatandaşın hayatını kolaylaştırmak, yaşam kalitesini artırmak, devletin vatandaşa açık yüzünü daha da geliştirmek için bu demokratik yapıları Anayasamıza getiriyoruz. Şimdi bir değişiklik daha yapıyoruz. Bu da yönetim sistemiyle ilgili. 16 Nisan’da yapacağımız halk oylamasının temel amacı Türkiye cumhuriyetinin, cumhuriyet kurulduğu günden beri yaşadığı olaylar, edindiği tecrübeler ışığı altında bundan böyle istikrarın kalıcı hale getirilmesi, güçlü siyasi iradenin hep sandıkta tecelli etmesini sağlayacak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi öngören bir değişiklik getiriyoruz. Bu değişikliğin kabulü halinde zaman kayıpları asgariye inecek, vatandaş verilen sözlerin iki seçim arasında eksiksiz yapıldığını mutlaka görecek. İstikrarın, güçlü iktidarın ne anlama geldiğini 15 Temmuz’da yaşayarak gördük. Bundan sonra eminim ki yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle vesayetler, darbeler, demokrasi dışı girişimler, Türkiye’nin gündemine gelmeyecek ve Türkiye muasır medeniyetler seviyesine olan yolculuğunda kararlılıkla devam edecek.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.