Kuzey Ren-Vestfalya Seçimleri: “Eşit Katılım Ve Çoğulculuğun Güçlendirilmesi Seçmenlerin Elinde”

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde pazar günü yapılacak eyalet meclisi seçimleriyle ilgili “Bilhassa KRV’de yaşayan azınlık ve Müslümanların; eşit katılım haklarını savunan adayları desteklemek için seçimlere katılımda hassas olmaları gerekmektedir. Eyaletteki azınlıklar sandığa giderek çoğulcu bir toplum savunucusu olan isimleri meclise taşımalıdır. Bu sebeple bilhassa yurttaşlarımızı en önemli kazanımları olan seçme haklarını kullanmaya davet ediyorum.” dedi.

İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti;

“KRV eyaletinde 1,5 milyonu aşkın Müslüman yaşıyor, bunların 1 milyonu Türkiye kökenli ve bu kesimin de yarısı Alman vatandaşı. Özellikle bu kesimin muhakkak seçim sandıklarına gitmesi ve hem kendileri hem de yaşadıkları ülke için sorumluluklarını yerine getirmesi elzemdir. Türkiye kökenli seçmen, kendilerini ilgilendiren meselelerde ellerini taşın altına koyarlar ümidiyle hep ana akım partilerde görev yapan Türkiye kökenli siyasilere oylarını vermişlerdir. Söz konusu siyasilerin Türkiye kökenlilerin yoğun olduğu dernekleri ve camileri sürekli ziyaret ederek bu insanlardan oy istemeleri bu ümidin oluşmasına sebebiyet vermiştir. Netice de çoğu zaman hayal kırıklığı olmuştur.
 
Yabancı düşmanlığı ile İslamofobinin tırmanışa geçtiği ve Türkiye ile ilişkilerin hiç olmadığı kadar yara aldığı kritik bir dönemde gerçekleşecek seçimin eyalette ikamet edenler açısından büyük önemi var. Eyalette yaşayan ve göç kökenine sahip olan seçmenler mutlaka sandığa gitmeli, oylarıyla Alman toplumundaki farklı unsurlarla açık ve kucaklayıcı bir iletişim gerçekleştirebilecek bir eyalet hükûmetini göreve taşımalıdırlar. Müslümanların diğer insanlarla eşit şekilde topluma katılımı, İslami cemaatlerin anayasa gereğince diğer dinî cemaatlerle eşit haklara sahip olması, İslam düşmanlığına karşı somut olarak hangi projelerin gerçekleştirildiği gibi hususlarda seçime giren adayların hangi pozisyonu benimsedikleri çok iyi analiz edilerek sandığa gidilmelidir.  
 
Seçim kampanyası esnasında “Türk aday” olmakla öne çıkan, fakat temsil ettiğini iddia ettiği topluluğun değerlerine tamamen yabancı, hatta inkâr edici bir söylem takınan, bunun yanında terör örgütü sembolleriyle aynı ortamda bulunmaktan, onların önünde fotoğraf vermekten rahatsız olmayan, daha da öteye geçip Türkiye’de on binlerce insanın canına kast eden terör örgütü ile açık ittifak içinde olup, insanların katledilmesine ortak olan adaylar Türkiye kökenli seçmenler açısından titizlikle değerlendirilmelidir.
Sol Parti terör örgütü PKK’ya verdiği açık destekle; Yeşiller de bünyelerinde birçok nitelikli politikacı barındırmalarına rağmen, PKK tarafından desteklenen programlarda PKK bayrakları eşliğinde boy göstermekten çekinmeyen bir Genel Başkan’a sahip olmaları sebebiyle Türkiye kökenlilerin desteğini hak etmediklerini gösterdiler. Başka bir ülkede huzursuzluğu ve çatışmayı körükleyecek hiçbir çabanın hoş görülmesi mümkün değildir. PKK ve teröre karşı bir duruş sergileyemeyen, bunların aleyhine bir ifadede bulunmaktan imtina eden bir partiyi ilginç bir şekilde ‘kardeş parti’ ilan eden bir Genel Başkana sahip olan SPD için de benzer durum söz konusudur. CDU ise PKK’ya karşı duruşunu ifade etmekle beraber, sağ popülist söylemleri içselleştirmesi ve içi boş sembol politikalarına başvurmasıyla potansiyel seçmenlerini küstürmüştür. Sadece göstermelik olarak Türkiye kökenli siyasileri sahneye sürmek yeterli değildir, hele ki bunlar kendi ailelerinin dini ve kültürel değerlerinden utanıyorken.
Bir diğer hayal kırıklığı da Türkiye kökenli siyasilerin seçildikten sonra Almanya’da yaşayan Türkleri eşit haklara sahip vatandaş değil de uyum sağlaması gereken problemli insanlar olarak görmeleridir. Üstelik de bunu bizzat kendi partilerinde ‘şüpheli kişi’ olarak algılanmamak için yapmaktadırlar. Genel anlamda Müslümanları, özelde de Türkiye kökenlileri uzun bir süreden beri tehdit eden asli unsur maalesef artık yalnızca aşırı sağ veya sağ popülist siyaset değildir.
 
Bu eleştiriler tabii ki Almanya’da yaşayan Türk ve Müslümanları ilgilendiren hususları dikkate alarak bunlar için çaba sarf eden, ancak partilerinde kendilerine şans verilmeyen ya da bu sebeple nispeten ‘daha küçük’ partilerde kendine yer bulan siyasilere yönelik değildir.
 
Bu bağlamda azınlık konumunda bulunan hem Türkiye kökenli hem de bütün Müslüman seçmenleri muhakkak bilinçli bir şekilde oylarını kullanmaya davet ediyorum. Zira hem ülkenin siyasetini hem de geleceğini şekillendirmeye katkı sağlayacaklar.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.