Öne Çıkanlar CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak Koronavirüs vodafone suriye Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk PUBG MOBILE Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan sıla chp niğde milletvekili ömer fethi gürer gündem başlıkları hatay

“Terörist Yakını Arıyorsanız Kendinize Bakacaksınız”

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Memleket Buluşmaları kapsamında Edirne'de yurttaşlarla bir araya geldi. Esnaf ve yurttaşlarla bir araya geldikten sonra Edirne’de basın toplantısı düzenleyerek basın mensuplarıyla buluştu. İktidara, FETÖ ve teröristler konusunda sert bir şekilde yüklenen İnce; “Siz almadınız mı FETÖ’den 4-5 bin tane hakim savcı? Açıkla şimdi, kimi de hapiste. O polisleri kim aldı? Zırhlı Mercedes verdiğiniz savcı kim? Milletvekili yaptıklarınız var. Hakan Şükür’ü ben mi milletvekili yaptım?” dedi.



Teröristlere koltuk, makam verenleri eleştiren Muharrem İnce açıklamalarına şöyle devam etti;

"Bir de evlere şenlik bir İçişleri Bakanı var, evlere şenlik. Teröristleri diyor, ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz." Basın toplantısı yapıyor; “Belediyeye yerleştirilen teröristleri, istihdam edilen teröristleri açıklayacağım.” diyor. Terörist ve terörist yakınları diyor, bu çok ilginç. Terörist sözcüğünü biliyoruz da, terörist yakını ilk kez duyuyorum böyle bir şeyi. Terörist yakını diye bir şey olmaz. Hukukta, adalette, yargıda “terörist yakını” diye bir şey var mı? Suçun şahsiliği yok mu? Terörist yakını dersek, bunlar var ya, bu ülkeyi yönetenler sokağa çıkamaz. Terörist yakını istiyorsan; mesela teröristin kardeşini büyükelçi yaptınız mı? FETÖ’den suçlu teröristin kardeşini büyükelçi yaptınız mı? Mesela soruyorum; FETÖ’den cezaevinde olanın kardeşi bakan oldu mu? Yani bunları sayarsak insan içine çıkamazsınız. Sizin her birinizin FETÖ’yle, diğer teröristlerle akrabalığı olan sizlersiniz. Kardeşin biri hapiste, biri bakan, biri büyükelçi. Terörist yakını arıyorsanız kendinize bakacaksınız. Belediyelerde çalışanları terörist olmakla suçluyorsunuz. E bu kadar hakim savcıyı kim aldı? Siz almadınız mı FETÖ’den 4-5 bin tane hakim savcı? Açıkla şimdi, kimi de hapiste. O polisleri kim aldı? Zırhlı Mercedes verdiğiniz savcı kim? Milletvekili yaptıklarınız var. Hakan Şükür’ü ben mi milletvekili yaptım? Belediyede işe almışlar teröristleri diyorsun, sen milletvekili yapmışsın teröristi. Bak kaçmış gitmiş şimdi. Pek çok milletvekili var, hakim savcı var, polisler var.

"TERÖRİST YAKINLARI DERSENİZ SOKAĞA ÇIKAMAZSINIZ"

E bir şey daha söyleyeyim. Erdoğan’ın yaverleri vardı, cumhurbaşkanının yaverleri. Hepsi terörist, hepsi FETÖ’cü çıkmadı mı? Bu yaverleri işe ben mi aldım? Yüksek Askeri Şura üyesi yaptıklarınız var. Dolayısıyla “teröristler” diyebilirsiniz. Ama “terörist yakınları” derseniz sokağa çıkamazsınız. Önce aynaya bakmaları lazım. Tweet atanlara, muhalefet edenlere, yumurta atanlara, hayır diyenlere terörist demeyi bırakın da terörist yakını diyerek millete çamur atmayı bırakın da önce bir aynaya bakın.

"BOMBAYI PATLATMIŞ TERÖRİSTİ EN KISA SÜREDE YAKALADIK DİYE ÖVÜNÜYORSUN"

Yine akıl tutulması yaşıyor Türkiye. Adalet Bakanı ile Cumhurbaşkanı aynı mantığın birer dizgesi. Adalet Bakanı diyor ki; “Teröristi kısa sürede yakaladık.” Bombayı patlatmış, sen yakalasan ne olur? Suriye’den İstanbul’a gelmiş, işe girmiş, ev tutmuş, bombayı patlatmış. O zamana kadar beklemişsin, uyumuşsun, istihbaratın çalışmamış. Bombayı patlatmış teröristi en kısa sürede yakaladık diye övünüyorsun. Adalet Bakanı böyle der de Cumhurbaşkanı farklı mı konuşur? Onun cümlesini okuyorum; “Maden şehitlerimize kısa sürede ulaştık.” Teröristi kısa sürede yakalamış, maden şehitlerimize kısa sürede ulaşmışız, bu başarıymış. Sen önlem al da maden patlamasın, insanlar ölmesin. Öldükten sonra ona kısa sürede ulaşsan n’olacak, uzun sürede ulaşsan n’olacak? Övündüklerine bakın Allah aşkına. Övündükleri şeyler teröristi kısa sürede yakalamak, maden şehidine kısa sürede ulaşmak.

"MEDYA TESLİM OLMUŞ DURUMDA"

Değerli arkadaşlar, 20 yıllık bir iktidar var. Ekonomiyi kötü yönettiler, millet fakirleşti. Yoksulluk, sefalet diz boyu artık bu memlekette. Kendisine yakın olanların sürekli artan sahip olma arzusu, zengin olma arzusu, zenginleşme hırsı milleti sefalete sürükledi. Bu 20 yıl içerisindeki hedeflerinin hiçbirisini tutturamadı. 2023’te 2 trilyon dolar gelirimiz olacaktı, 1 trilyon dolar bile yok. 500 milyar dolar ihracat olacaktı, yarısı bile yok. İlk 10 ekonomi arasına girecektik, bırak ilk 10’a girmeyi; 18. sıradaydık dünyada, 23’e geriledik. Hiçbir hedef tutmadı. Ne yazık ki medya bunu konuşamıyor, yazamıyor. Medya teslim olmuş durumda, bunları gösteremiyor.

"SUÇLU OLAN ERDOĞAN’IN KİBRİDİR İNADIDIR CEHALETİDİR"

3 harfli marketlerin önünü bunlar açtı, bunlar destekledi. Şimdi suçlu olarak 3 harflileri gösteriyorlar. Bunların suçu olabilir ama üretim olmazsa, otoyol pahalıysa, mazot pahalıysa, ilaç pahalıysa, ekilmiyorsa, dikilmiyorsa, gübre pahalıysa, çiftçi ekemiyorsa; tarlada, merada sorun varsa bu pahalılık olacaktır. Marketleri suçlamak işin kolay tarafı. Marketlere mektup yazmak da işin kolay tarafıdır. Yani iktidar da muhalefet de sorunu kavrayamamıştır. Suçlu olan iktidardır, suçlu olan kendileridir, suçlu  olan bu ekonomi kadrolarıdır, suçlu olan bu kötü ekonomi programıdır, suçlu olan bu kötü ekonomi politikalarıdır. Suçlu olan Erdoğan’ın kibridir, inadıdır, cehaletidir ve bilim dışı davranışlarıdır.

"UTANMADAN ŞEHİTLERLE SEÇİM SANDIĞINI AYNI CÜMLEDE GEÇİRDİ"

Nas dedi, milleti kandırdı. Nas dedi ama bankalar kârını geçen yıla oranla ilk 9 ayda yüzde 403 artırdı. Türkiye’de bankalardan daha fazla büyüyen bir sektör yok. Yani ödeyemediğiniz doğalgaz faturasının parası bankadadır. Dolduramadığınız benzin deposunun parası bankadadır. Milletin cebinden alıp bankaların kasasına paraları doldurttu. Sonra da utanmadan şehitlerle seçim sandığını aynı cümlenin içinde geçirdi. Seçimler, sandık ve şehitler aynı cümlenin içinde olmaması gereken şeylerdir. Bu ayıptır, bu yazıktır, bu günahtır.

"UTANMADAN BİZE ENSAR MUHACİR PALAVRALARINI ATIYORLAR"

Sınırları kevgire döndürdü. Bir terörist Suriye’den çıkıyor, İstanbul’a geliyor, İstanbul’dan ev kiralıyor, tekstil atölyesinde işe giriyor. Sonra geliyor Türkiye’nin göbeğinde, Beyoğlu’nda bomba patlatıyor. Sonra da utanmadan bize ensar, muhacir palavralarını atıyorlar. Yıllarca dört parmağını gösterdi millete ama şimdi beş parmağıyla Sisi’nin elini sıktı. Hatırladı artık bugünlerde dört parmak yapmıyor farkında mısınız? Unuttu onu.

"BEN ESAD’A MEKTUP YAZDIM İLK KEZ SÖYLÜYORUM BUNU"

Değerli arkadaşlarım, şimdi de “Esad’la görüşebilirim.” diyor. Görüşme demiyoruz; bir an önce görüş. Ben Esad’a mektup yazdım, ilk kez söylüyorum bunu. Benimle görüşmedi, görüşseydi konuşacaktım bunları. Tabii benim devlette yönetim görevim olmadığı için görüşmedi. Ama Türkiye Cumhuriyeti uyurken, yönetenler uyurken; ben bu girişimi yaptım. İstiyorsanız onu önümüzdeki günlerde paylaşabilirim de mektubu. Görüşeceksin, bir an önce görüş. Büyükelçiyi ata, bu sığınmacılardan bir an önce kurtulalım. Gönderelim bunları, bu misafirlik fazla uzadı.

"BÜYÜK DEVLETLER DIŞ POLİTİKALARINI SOKAKTA YAPMAZLAR"

Dün İstanbul’da böyle bir şey olamaz arkadaşlar. Türkiye’nin en büyük şehrinde, İstanbul’daydım dün. Türk göremedim ya sokakta. Aksaray, Laleli, Fatih oralarda Türk göremedim sokakta. Hepsi sığınmacıydı, hepsi Afrikalıydı. Büyük devletler, dış politikalarını sokakta yapmazlar; bu önemli bir sözdür. Dünyada ünlü bir devlet adamının sözüdür. Erdoğan, bunu öğrenecek. Sokakta dış politika yaparsan işte bu duruma gelirsin.

"7.5’LUK BİR DEPREM TÜRKİYE’NİN BİR BEKA SORUNUDUR"

Ülkemizin önümüzdeki günlerde büyük krizlerle karşı karşıya olacağını hepimiz biliyoruz. Enerji krizi kapıda, su krizi kapıda, gıda krizi kapıda. Bunları hepimiz biliyoruz. Ama bir kriz daha var önümüzde; deprem. Ne yazık ki bu konuyu kimse konuşmuyor. Her gittiğim yerde bu konuya değinmek istiyorum. 7.5’luk bir deprem Türkiye’nin bir beka sorunudur. Uzmanlar uyarıyor; deprem kapıda diyor. Depremleri önleyemeyiz ama depremin bir felakete dönüşmesini önleyebiliriz, bunu yapabiliriz. Son 100 yılda depremlerde 80 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Türkiye’de 28,6 milyon konut var, bağımsız bölüm var. Sadece İstanbul’da 400 bin konutun yenilenmesi lazım. 1999’da bir büyük deprem yaşadık, sonra bir vergi geldi; deprem vergisi. O vergi ile 23 yılda 84 milyar para toplamış. Tanesi 50 bin dolardan, 760 bin konut yapılabilirdi; eğer bu vergiler yerinde kullanılsaydı. Bugün Türkiye’nin bir sorunu kalmazdı. Ama ne yazık ki bu vergiler çarçur oldu. Bunu sorduğumuzda da ne yazık ki cevap alamıyoruz.

"EN BÜYÜK ERDOĞANCILAR ALTILI MASANIN AÇIKLAMALARIDIR"

Türkiye bu kadar kötü yönetilirken karşısında da umut olamayan bir muhalefet var, bir altılı masa var. İlginç ilginç şeyler açıklıyorlar, şaşkınlıkla izliyorum. Bir eş güdüm kurulu oluşturacaklarmış, altı genel başkandan oluşan. Bu eş güdüm kurulu, cumhurbaşkanını yönetecekmiş. Siz böyle bir adam bulabilir misiniz? Aday yapacaklar, o kişi 50+1 alacak cumhurbaşkanı seçilecek, sonra dönecek “Arkadaşlar ya ben yönetemem, siz bana bir akıl verin bakayım altılı masa, ben de yöneteyim.” diyecek. Siz o kadar güçlü adamsanız çıkın biriniz aday olun, kazanın. Demek ki siz kendinize güvenemiyorsunuz. Kazanamam diyorsunuz. O kişi neden sizi dinlesin ki? O sizin emir eriniz mi, yaveriniz mi? Bir kişiyi buldular, aday yaptılar, sonra o kişinin kafası basmayacak, altılı masa buna talimat verecek; hadi cumhurbaşkanı bunu yap, şunu yap. Böyle bir şey olamaz. Peki altılı masada oturanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklarsa, e cumhurbaşkanı yardımcılarından talimat mı alacaklar? Altılı masada oturanlar milletvekili olacaklarsa, e cumhurbaşkanı yasamanın üyesi olan milletvekilinden talimat alır mı? Dolayısıyla çözüm falan ürettikleri yok, milleti oyalıyorlar, kendilerine güvenleri yok, bir proje üretmiyorlar, iş olsun diye boş yere zamanı geçiriyorlar. Doğrudan Erdoğan’a çalışıyorlar. Erdoğan’a karşıymış gibi görünüp doğrudan ona çalışıyorlar. Başörtüsü tartışmasından tutun da eş güdüm kuruluna kadar açıkladıkları bütün işler biraz derin düşündüğünüzde hepsi Erdoğan’ın işine yarıyor. Tıkılmış bitmiş bir iktidarı, tükenmiş bir iktidarı son 2 ay içinde yeniden dirilttiler. Millet geçim sıkıntısından inim inim inlerken son 2 ayda yaptıkları saçmalıklarla Erdoğan’ı yeniden ayağa kaldırdılar. Bitmişti bu iktidar. Son kez söylüyorum; en büyük Erdoğancı, altılı masanın açıklamalarıdır. En büyük Erdoğancılar onlardır. Milletimizden bunu biraz daha derin düşünmesini istiyorum. Karşıymış gibi göründüklerine bakmayın. Onun için diyoruz ki; “Ne Sağdan, Ne Soldan Atatürk’ün Yolundan!” Onun için diyoruz ki; “Ne Cumhur Ne Millet, Tek Yol Memleket.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.