Öne Çıkanlar CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak Koronavirüs vodafone suriye Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş sıla CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan gündem başlıkları hatay PUBG MOBILE chp niğde milletvekili ömer fethi gürer

"Biz Demokratik Sistem Getirseydik, Bunların Tamamı Kralcı Olurdu”

Başbakan Binali Yıldırım, anayasa değişikliğine karşı çıkanların derdinin, mevcut sistemi savunmak olmadığını dile getirerek, “Onlar sadece biz yeni bir sistem önerdiğimiz için, uygulama aşamasına, milletimizin önüne getirdiğimiz için bu mevcut sisteme can simidi gibi sarıldılar. Türkiye monarşiyle yönetilseydi biz demokratik sistem getirseydik, bunların tamamı kralcı, kraliçeci olurdu. Cumhura, cumhurun tercihlerine saygısı olmayanların cumhuriyetçiliği de yalandan başka bir şey değildir” dedi.

Başbakan Yıldırım AK Parti Ana Kademe İlçe Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısında konuştu. Milletin kendisi ve ülkesi için hayırlı olanın ne olduğunu halkoylamasında cümle aleme göstereceğini ifade eden Yıldırım, tüm hayatı hayırla geçenlere kalsa Türkiye’nin bugün her biri iftihar kaynağı olan eserlerin tamamından mahrum olacağını söyledi.  Yıldırım, şöyle devam etti:

“Rahmetli Menderes, ülkemize ilk kapsamlı kalkınma programını başlattığında attığı her adımda karşısına yine bu hayırcılar çıktı. Türkiye o dönemde demokrasi ve ekonomide ne kazandıysa milletimizin evetleri sayesinde elde etmiştir. Ardından rahmetli Erbakan ve Türkeş’in içinde yer aldıkları hükümetler kurulmuş, o dönemde de milletimizin teşvik ve desteği ile çok önemli işler yapılmıştır. Mesela bugün artık adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan Boğaziçi Köprüsü yapılırken aynı çevreler var güçleriyle hayır kampanyası düzenlemiştir. Rahmetli Özal’ın da bu zihniyetten çok çektiğini biliyoruz. Attığı her adımda, başlattığı her hizmette, temelini attığı her yatırım karşısında aynı hayırsızlar korosu karşısında olmuştur. Aslında istemezükçülüğün ülkemizde kökleri çok eskidir ama hiçbiri Türkiye’nin bizim hükümetlerimizde geçen son 14 yıl kadar tutarsız olmamıştır. Dünyanın hangi bölgesinde kendisi hiçbir ilke, değer, proje üretmeden sadece ve sadece iktidar partisinin yaptıklarına karşı çıkarak siyaset yapan bir muhalefet var? Şahsen ben Türkiye’den başka böyle bir muhalefet örneği duymadım, bilmiyorum, hatırlamıyorum.”

-“KARŞI ÇIKANLARIN DERDİ MEVCUT SİSTEMİ SAVUNMAK DEĞİL”-

Anayasa değişikliğiyle getirilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı çıkanların, mevcut parlamento hükümet sistemi diye bir dertlerinin de olmadığını çok iyi bildiklerini ifade eden Başbakan Yıldırım, “Çünkü bunlar yıllarca hükümeti çalıştırmamak için ellerinden geleni ardına koymadılar. Anayasa değişikliği görüşmelerinde seviyeyi o kadar düşürdüler ki, bacak ısırmadan burun kırmaya, kürsü ve mikrofonları işgal etmeye işi vardırdılar. Parlamentoya, parlamentodan çıkan hükümete en küçük saygıları olmayanların, sistemi kilitlemek için her hile ve yönteme başvuranların parlamento sistemi aşkını gördükçe gözlerimiz yaşarıyor” dedi.

Karşı çıkanların derdinin mevcut sistemi savunmak olmadığını dile getiren Yıldırım, “Onlar sadece biz yeni bir sistem önerdiğimiz için, uygulama aşamasına, milletimizin önüne, kararına getirdiğimiz için bu mevcut sisteme can simidi gibi sarıldılar. Türkiye monarşiyle yönetilseydi biz demokratik sistem getirseydik, bunların tamamı kralcı, kraliçeci olurdu. Cumhura, cumhurun tercihlerine saygısı olmayanların cumhuriyetçiliği de yalandan başka bir şey değildir. Millete ‘bidon kafalı’dan ‘göbeğini kaşıyan adam’a kadar her türlü hakareti yapan, kendi oyunu milletin oyuyla bir görmekten hicap duyan bu zihniyet ne cumhuriyetçi ne de demokrat olabilir. Bunlar bu kavramları dillerinden eksik etmeyen, ama bir zamanlar hayranı oldukları faşist yöntemlerin hayaliyle yanıp tutuşan ikiyüzlülerdir” şeklinde konuştu.

-“DÖNEMİN CUMHURBAŞKANININ HÜKÜMETİN ÖNÜNE SET ÇEKMESİNE SES ÇIKARMADILAR”-

Türkiye’nin son 14 yılının gözden geçirildiğinde ortaya çıkan manzaranın tek başına anayasa değişikliğine neden evet denmesi gerektiğini göstereceğini ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti:

“2002 yılının Kasım ayında AK Parti tek başına iş başına geldi. Partinin kurucusu, genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan Meclis’e giremedi, milletvekili seçilemedi. Neden, Siirt’te şiir okudu diye. Bugün demokratikliği, cumhuriyetçiliği kimseye bırakmayanlar bu duruma ses çıkarmak bir yana, ‘Artık muhtar bile olamaz’ diye ellerini ovuşturdular. 2003 yılında şimdiki cumhurbaşkanını hükümetle yakın çalışmakla itham edenler, dönemin cumhurbaşkanının hükümetin önüne adeta set çekmesine ses çıkarmadılar. Milletin seçtiği başbakana ve hükümetine karşı Meclis’te belirlenmemiş bir gücün yanında yer almayı demokratik sayanların yüzlerini biz o günlerde gördük. Yıl 2004-2005. AK Parti Türkiye’nin AB üyeliği sürecini başarıya ulaştırmak için tüm gücüyle çalışırken, bugünkü hayırcılar vesayet odaklarının yanında saf tutmayı ihmal etmediler. Danıştay saldırısı başta olmak üzere, demokrasimize yönelen saldırıların hız kazandığı 2006 yılında yine bunlar Türkiye’ye zarar verme pahasına AK Partiyi yıpratmayı meşru saydılar. Özellikle Türkiye’nin cumhurbaşkanının seçimi süresince 367 icadı gibi demokrasi bakımından en büyük utançlarına sahne olacak 2007 yılını hatırlayalım. O gün yaşanan hukuk rezaleti, Türkiye’nin önüne yeni bir yol açılmasına vesile oldu. Cumhurbaşkanını doğrudan vatandaşın seçmesini sağlayan anayasa değişikliği, esasen 2007 referandumunda gerçekleşti, milletin yüzde 69’u tarafından 21 Ekim 2007 halkoylamasında kabul edildi. AK Partiye cumhurbaşkanı seçtirmemek için hak, hukuk, yasa, teamül, ne varsa yerle bir edenlerin acurluğu, kontrolün tamamen milletin eline geçmesiyle belki de ilk defa güzel bir neticeye vesile oldu. O zaman bu yolu açanlar, atılan adımın nereye gideceğini bilemediler. Bunun için 2008 yılında yeni bir oyun sahnelendi, AK Parti’ye kapatma davası açarak milletimizin sabrını zorlamaya devam ettiler. Biz bu saldırılar karşısında hep demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve milli iradenin yanında yer aldık. Reformlarımızı sonraki yıllarda da aksatmadan sürdürdük. 2009 yılındaki meşhur genel başkanımızın ‘One minute’ hadisesini de, medeniyet duruşumuzun önemli bir sembolü olarak ifade etmekte yarar var. Kasetlerle siyasetin dizaynı çabalarına, bölücü terörün yeniden eylemlerini tırmandırmasına, FETO kumpaslarının yavaş yavaş ortaya çıkmasına da şahit olduk. Suriye’de 2011’de başlayan iç karışıklığın giderek artan şekilde ülkemizi etkilemesi gibi olumsuzlukları da o dönemde yaşadık. 2013 yılından sonra bu olumsuzluklar artık tüm cephelerde ülkemize karşı aleni bir savaşa döndü. Gezi’yi, 17-25 Aralık’ı, çukur eylemleri, DEAŞ saldırıları derken, 15 Temmuz’a kadar geldik.”

-“HER ŞEY GÜLLÜK GÜLİSTANLIKKEN ‘HAYDİ ÜLKENİN YÖNETİM SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRELİM’ DEMEDİK”-

Yakın tarih yolculuğunu yapma sebebinin, Türkiye’nin yönetim sistemi konusunda böylesine radikal bir yol ayrımına niye geldiğini anlatmak olduğunu söyleyen Yıldırım, “Her şey güllük gülistanlıkken bir sabah kalkıp, ‘Haydi ülkenin yönetim sistemini değiştirelim’ demedik. Bunun bir arka planı var. Bu noktaya hem çok daha uzun bir tarihsel arka planın tezahürü olarak hem de son 14 yılın acı tecrübelerinin gösterdiği çıkış yolu olarak geldik” dedi.

-“CUMHURİYET BAKİ AMA YÖNETİM SİSTEMİNİN MİADI DOLMUŞTUR”-

“Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz. Biz mevcut sistemde aynı delikten defalarca ısırıldık. Darbelerle, cuntalarla, siyasi, sosyal krizlerle, ekonomik yıkımlarla ısırıldık, terörle aynı şeyi yaşadık” şeklinde konuşan Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Onun için diyoruz ki artık yeter, söz de karar da milletindir. Sürekli kriz üreten, milleti üzen, devleti örseleyen bir sistemde ısrar etmenin anlamı yok. Cumhuriyet baki ama yönetim sisteminin miadı dolmuştur. Çözüm, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Türkiye’nin rejim diye bir sorunu yok. Türkiye, rejimine İstiklal Savaşından sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından Cumhuriyet ilan edilerek 1923’te karar vermiştir. Ana muhalefet partisinin ikide bir ‘Rejim sorunu var’ diye kafaları karıştırmasını anlamak mümkün değildir, esasen millet de hiç itibar etmemektedir. Türkiye bu reform için gereken siyasi uzlaşmayı da sağlamıştır. Bizim gönlümüz bu uzlaşmaya meclis içinde ve dışında tüm siyasi partilerin katkı vermesi yönündeydi. Maalesef bizim dışımızda kaynaklanan bu nedenlerle bu mümkün olmadı. 2011’de kurulmasına öncülük ettiğimiz Anayasa Uzlaşma Komisyonunda CHP’nin tıpkı parlamentoda yaptığı gibi anayasa reformunun da önünde en büyük engel olduğunu gördük. Buna rağmen kendilerine işbirliği teklif ettik, buna rağmen sonuç alamadık. Burada bir hakkı teslim etmemiz lazım. Milletimizin önüne anayasa değişikliği ve yeni bir hükümet sistemi tercihi getirebilmiş olmamızın paydaşlarının bir diğeri de MHP’dir. Bu vesilesiyle MHP Genel Başkan ve milletvekillerine gösterdikleri vatanseverlik için, ‘Önce ülkem ve milletim’ dedikleri için teşekkür ediyoruz.”

-“18 MADDEYİ KAFANIZA ADINIZ GİBİ NAKŞEDECEKSİNİZ”-

Anayasa değişikliğinde 18 madde olduğunu, 14’ünün doğrudan yönetim sistemiyle, diğer 4 maddesinin de yargı ve Meclis alanında, seçimlerle ilgili düzenlemeleri ihtiva ettiğini yineleyen Yıldırım, 970 ilçe başkanının öncelikle bu maddeleri ezbere bilmesini istediğini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:

“Kafanıza adınız gibi nakşedeceksiniz. Kendimiz bilmeden millete anlatamayız, milletimizin kafasındaki soruları cevaplayamayız. Partimizin bu konuda yaptığı hazırlıklar mevcut. Bu dokümanları bütün ayrıntılarıyla okuyun, değerlendirin, kafanıza takılanları da sormayı ihmal etmeyin. Muhalefet yeni sistemle getirilen bu değişiklikle hiç alakası olmayan konuları tam bir karalama kampanyasıyla her mecrada gece gündüz anlatıyor. Adeta yalan rüzgarı, yüz kızarmıyorsa dilin zaten kemiği yok, üfürüyor da üfürüyorlar.  Tek adamlıktan girip, ülkenin bölünmesine kadar işi vardırıyorlar. Bizim bu yalanlar karşısındaki en büyük gücümüz doğruları anlatmaktır, milletimizle kucaklaşmaktır. Millete doğrudan ama her zaman doğruları anlatacağız. Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin ne olduğunu, ülkemize ne kazandıracağını, milletimize ne gibi katkıları olacağını teker teker sabırla anlatacağız. Kafalardaki bütün soruları aydınlatacağız. Eğer 80 milyon vatandaşımızın her birine ulaşır, hakikatleri anlatırsak, 2007 referandumdaki sonucu almamız işten bile değil.

-“ONLAR HAYIRCI, BİR HAYR’CIYIZ”-

Yoğun bir programımız var, işimiz çok. Hepimize çok büyük bir görev düşüyor. Türkiye’nin sadece bu gününü, bir seçimlik dönemini değil, asırlık yol haritasını belirleyecek bir halk oylamasının anahtarı milletin elinde olacak. Ben teşkilatıma güveniyorum, sizlere güveniyorum. İnşallah cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’yi yeni sistemle buluşturacağız. İki ayımız var. Bu iki ayın her saniyesi değerli. Bu bir seçim değil. Cumhurbaşkanlığı seçimi, belediye başkanlığı seçimi değil ama bu bir anayasa değişikliği. Siyasi rakiplerimizin bunu bir seçime dönüştürme gayretleri olduğunu görüyoruz. Hangi gayret içinde olursa olsunlar, biz AK Parti olarak bu konulara yabanı değiliz. Geçmişte buna benzer gruplaşmaları, ittifakları karşımızda hep gördük. Milletimizin desteğiyle bütün bu dirençleri, odakları birer birer yok ederek bu günlere geldik. Niyetimiz hayr, akıbetimiz hayr. Karıştırmayın, onlar hayırcı, bir hayr’cıyız. Ses benzerliği var. Arapçam olmadığı için telaffuzum eksik olabilir. Arada bir ‘ı’ var. Bize iki ay durmak yok, yorulmak yok dinlenmek yok. Adım adım karış karış memleketin her köşesinde çalışmaya hazır mıyız? İşte AK Parti, işte meydan, buyurun gelin. Türkiye’nin aydınlık yarınlarına kapı aralamaya var mısınız? Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmadaki hedefleri gerçekleştirmeye, milletimizin arzu ve isteklerini daha hızlı, kolay etmeye hazır mısınız? Biz de hazırız. Allah yar ve yardımcımız olsun.”
 

Anahtar Kelimeler:
Binali Yıldırım
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.