Öne Çıkanlar ankara chp tsk deprem diyarbakır konya cumhurbaşkanı erdoğan bodrum ırak sgk Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank zam

Başbakan Yıldırım’dan Zeytinlik Açıklaması: Büyük Bir Reform Paketi Olumsuz Bir Algıya Dönüştürüldü

Başbakan Binali Yıldırım, “6 ay içinde 200 milyar lira sektöre para aktardık, niye? İşsizlik olmasın, üretim devam etsin, ihracat artsın, ekonomimiz hiçbir olumsuzluk yaşamasın diye. İkinci adımımız, maliyetleri aşağı çekecek sürdürülebilir bir finansal yapıyı oluşturacağız. Bunun bu kadarını bugün söylüyorum, detaylarını önümüzdeki günlerde göreceksiniz. Böylece kendi doğal şartlarında işler yoluna girecek” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, “Büyük bir reform paketi bir zeytin kanunuyla maalesef olumsuz bir algıya dönüştürüldü. Bu zeytinle ilgili konu, zeytin alanlarının talan edilmesi değil. Uluslararası bir liman yapıyorsunuz. Limanın iskelesi var, rıhtımı var arka planı yok. Niye? Kayıtlara zeytinlik diye geçmiş. Zeytin nerede? Yok. Ağaç nerede? Yok. Yaptığımız bu zorunlu düzenlemenin bir ihtiyacı görmeye yönelik çok sınırlı, zorunlu bir düzenlemeyi, ‘Zeytin alanları talan ediliyor’ diye takdim etmek, bu ülkenin faydasına bir şey değil” dedi.

Başbakan Yıldırım, Başbakanlık’ın İstanbul Ofisi’nde iş dünyası temsilcileriyle iftar yaptı. Yemeğin ardından davetlilere hitap edene Yıldırım, sözlerine İstanbul’da vefat eden Azerbaycan Enerji Bakanı Natık Aliyev'e, Şırnak’taki saldırıda şehit olan iki askere ve Batman’daki silahlı saldırıda yaşamını yitiren öğretmen Şenay Aybüke Yalçın’a rahmet dileyerek başladı. Dünyanın terörle mücadelede ikircikli tutumunu sona erdirmesi gerektiği dile getiren Başbakan Yıldırım, “Dünyanın hiçbir yerinde üç terör örgütüyle mücadele veren başka bir ülke yok. Aynı şekilde Sincar ve Kuzey Suriye’de şimdi PKK’nın kuzenleri türedi. YPG/PYD gibi değişik isimlerde ama aynı aileden terör örgütleri oradan başımızı ağrıtmaya çalışıyor. Onlara da elaman verdirmedik verdirmiyoruz” diye konuştu.

“TERÖR KORİDORU OLUŞTURMA GAYRETLERİ VAR KATİYEN İZİN VERMEYECEĞİZ”
Suriye ve Irak sınırlarındaki bin 350 kilometrelik hattın yüzde yetmişinin fiziki olarak emniyet altına alındığını ve kalan yüzde otuzluk kısım için de çalışmaların devam ettiğini anlatan Yıldırım, “Güney sınırımız boyunca bir terör koridoru oluşturma gayretleri var gerek Irak tarafında gerek Suriye tarafında buna katiyen izin vermeyeceğiz. Bunun için bir yandan sınır güvenliğimizi öngören fiziki tedbirleri alırken diğer yandan da sınır ötesi girişimleri dona erdirmek için sürekli havadan, karadan gerekli müdahaleleri yapıyoruz” şeklinde konuştu.

“KOMŞULARIMIZLA KARDEŞLİK İÇERİSİNDE BARIŞ HUKUKUYLA YAŞAMAK MECBURİYETİMİZ VAR”
Bölgedeki var olan sorunların sona ermesi için gayret gösterirlerken yeni bir sorun alanıyla karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Başbakan Yıldırım, Katar krizine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Son günlerde Katar’a başlatılan yaptırım kararının doğru olmadığını daha önce Cumhurbaşkanımız da hükümetimiz de açık bir şekilde dile getirmişti. Körfez ülkelerinde yaşanan bu krizin ümit ediyoruz ki en kısa sürede diyalog, istişare suretiyle sona erer. Her zaman bir şey söylüyoruz, coğrafya kaderdir. Coğrafyayı biz seçmiyoruz ama o coğrafyada komşularımızla beraber kardeşlik içerisinde barış hukukuyla yaşamak mecburiyetimiz var. Kaderimize, kardeşlik bağımıza uygun olarak devam etmemiz gerekir. Bölgenin daha fazla karışması, gerilimin yükselmesi için fırsat kollayanların umutlarını boşa çıkarmalıyız. Suriye, Irak, Yemen, Libya gibi ülkelerde sıkıntılar halihazırda devam ediyor.

“MÜSLÜMAN ÜLKELERİN KENDİ ARALARINDA ÇATIŞMAYA GİRMEMELERİ İÇİN AZAMİ GAYRETİ GÖSTERİYORUZ”
Bu problemin daha genişleyerek körfeze sıçraması bölgemiz açısından hiçbirimizin arzu etmediği yeni bir durumu meydana getirecektir. Bu bakımdan krizin derinleşmemesi için Türkiye olarak başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere çok ciddi bir mesai harcıyoruz. Bütün bölge ülkelerinin liderleriyle ve diplomatik alanda muhataplarımızla görüşmeler yapıyoruz ve tarafları sükunete davet ediyoruz. Mübarek ayda yine Müslüman ülkelerin kendi aralarında böyle bir çatışmaya girmemeleri için azami gayreti gösteriyoruz. Tabii burada oluşabilecek yeni bir sorun alanı sadece bölgeyle sınırlı kalmaz bölgenin jeostratejik özelliği bakımından bu sorunun küresel bir soruna dönüşme riski çok fazla o bakımdan bütün tarafların sorumlu davranması lazım ve krizin tırmanması yönünde değil, tansiyonun düşürülmesi yönünde katkı sağlaması gerekir.”

“BANKALAR HER ZAMAN TUZU KURUDUR”
15 Temmuz’un ardından piyasalarda yaşanan dalgalanmanın aşılması için hükümetin getirdiği düzenlemeleri anlatan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şu ana kadar piyasaya verdiğimiz para miktarı 200 milyar lira. 6 ay içinde 200 milyar lira sektöre para aktardık, niye? İşsizlik olmasın, üretim devam etsin, ihracat artsın, ekonomimiz hiçbir olumsuzluk yaşamasın diye. O bakımdan şimdi diyeceksiniz ki, ‘Bu kadar parayı verdiniz de bu bankaların hali ne olacak?’ siz bankaları düşünmeyin. Bankalar her zaman tuzu kurudur. Bankaların da karı artıyor. Burası bir dost meclisi, her şeyi güzel konuşalım. Şimdi paraları verdik, tamam sizlerin sorunu çözüldü, bankalar da yeni nakde ihtiyaçları var. Yeni nakdi nasıl sağlayacaklar? Ya mevduat faizlerini artıracaklar yahut da dışarıdan ilave kaynak bulacaklar.

“BİZİ İZLEMEYE DEVAM EDİN”
Şimdi tabii bu attığımız birinci adımdı ikinci adım da, biz mevduat faizlerinin artmasını istemiyoruz. Neden? Çünkü mevduat faizi artarsa kredi faizi artıyor, kredi faizi bir noktanın üzerine çıkarsa artık onun fizibilitesi kayboluyor. Yani yüzde 15-16’dan para alacaksınız da onu nasıl efendim işletmeye döndüreceksiniz, buradan nasıl kar edeceksiniz? Bu çok ağır bir yükümlülük. Onun için şimdi bizi izlemeye devam edin. İkinci adımımız, maliyetleri aşağı çekecek sürdürülebilir bir finansal yapıyı oluşturacağız. Bunun bu kadarını bugün söylüyorum, detaylarını önümüzdeki günlerde göreceksiniz. Böylece kendi doğal şartlarında işler yoluna girecek.
-“SİZ ÖNÜNÜZE BAKIN HIZ KESMEDEN DEVAM EDİN”-
Paradan ticaret yapma anlayışıyla değil, parayla üretim yapma, istihdam oluşturma, ticareti artırma, refahı büyütme ve refahın adil paylaşımını sağlama bundan sonraki hedefimiz bu. Bunun için bir de büyümemizin branşları, inşaat, sanayi, tarım, turizm, ihracat bu kalemlerin arasındaki dengeyi kurmamız lazım. Sadece bir sektöre bağlı büyüme riskli. Bunlarla ilgili de tedbirlerimizi alıyoruz, nasıl az önce anlattığım gibi tedbirleri ortaya koyduysak, burada da aynı şeyi yapacağız. Bunun için elimizde araçlar var, ne yapacağımızı biliyoruz. Siz önünüze bakın, hız kesmeden devam edin. Yolda hız felakettir, ekonomide hız berekettir unutmayın. Yollar güzel, yollarda kurallara uyalım, hız sınırlarını geçmeyelim ama ekonomide sınırlama yok. Bas basabildiğin kadar.”
-YÜZDE BEŞ BÜYÜME HEDEFİ-
“Geçen sene ihracatımız büyümeye eksi katkı sağladı, tarım eksi katkı sağladı. Bu sene ikisinden de artı bekliyoruz” diyen Başbakan Yıldırım, 4.2 büyüme hedefinin olduğunu anımsatarak, “Biz bunun üstüne çıkacağız, en az beş” dedi.
-“BU KEPAZELİĞİ ORTADAN KALDIRALIM”-
Meclis’te yeni üretimle ilgili teşvik paketlerinin görüşüldüğünün altını çizen Yıldırım, organize sanayi bölgelerinin üzerindeki yükleri kaldıracaklarını, organize sanayi bölgelerini şehir içlerinden şehir dışlarına alacaklarını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
“Bu koca, büyük bir reform paketi bir zeytin kanunuyla maalesef olumsuz bir algıya dönüştürüldü. Bu da hiç hak etmediğimiz bir şey. Onunla ilgili de şimdi komisyona o madde çekildi, görüşülecek, konuşulacak. Ben size işin özünü söyleyelim, Bu zeytinle ilgili, merayla ilgili konu, meraların yok edilmesi değil, zeytin alanlarının talan edilmesi değil. Samimiyetle söylüyorum, nedir bu? Şimdi zaten meralık yer var, mera vasfını yitirmiş, sanayinin ortasında kalmış, denizin kenarında kalmış. Buralar fiilen mera, yaylalık olarak kullanma şansı yok. Şehirleşme sonucu bir durum ortaya çıkmış. Bunun bir ot bedeli tutturmuşlar, ot bedeli de topluyorsun bilmem ne kurullar filan falan aylar yıllar sürüyor bir türlü ot bedelini belirleyemiyor. Ot da yok. Olmayan ota bedel. Bu dedik, bu kepazeliği ortadan kaldıralım, buna lüzum yok.
-“KAYITLARA ZEYTİNLİK DİYE GEÇMİŞ ZEYTİN NEREDE”-
Diğeri de bir liman yapıyorsunuz, uluslararası bir liman yapıyorsunuz. Limanın iskelesi var, rıhtımı var arka planı yok. Niye? Kayıtlara zeytinlik diye geçmiş. Zeytin nerede? Yok. Ağaç nerede? Yok. Ama adı böyle. Ne yapacağız bunu? Burayı bir imar değişikliğine ihtiyaç var. Şimdi lojistik desteği olmayan bir liman nasıl çalıştırılacak? Depolar olacak, paketleme yerleri olacak, otopark olacak, yaşam merkezleri, yolları olacak, yani büyük bir alan olacak. Aslında modern limanlar artık karada kuruluyor. Karada limanı kuruyorsun, demiryoluyla bağlantıyı yapıyorsun denizden de gemilere veriyorsun gidiyor. Dünya buraya gidiyor. Şimdi bu iş için istisnai düzenleme yapıyoruz.
-“ZEYTİNCİLİKTE DÜNYANIN İKİNCİ ÜLKESİ HALİNE GELMİŞİZ”-
Zeytin alanlarını yok etme, zeytin varlığımızı azaltma diye bir şey yok. Eğer öyle olsaydı 15 senelik sonuç ortada. AK Parti olarak iktidara geldiğimizde Türkiye’deki toplam zeytin varlığı 100 milyon ağaç. Bugün ne kadar var? 172 milyon, yüzde yetmiş iki artmış. Dünyanın beş ülkesi arasına giremiyorduk şu anda zeytincilikte dünyanın ikinci ülkesi haline gelmişiz. Bu kadar önemli bir gelişmeye rağmen. Yaptığımız bu zorunlu düzenlemenin bir ihtiyacı görmeye yönelik çok sınırlı, zorunlu bir düzenlemeyi, ‘Zeytin alanları talan ediliyor’ diye takdim etmek, bu ülkenin faydasına bir şey değil. Ama benim size bir sitemim var. Biz bu gayreti gösterirken, sizden beklediğimiz çıkıp bunu savunmanız. Sizin için yapıyoruz, sanayimiz, üretimimiz, ülkemiz için yapıyoruz.”
-“ÇEVREYİ ÜLKELERİN HIZINI KESMEK İÇİN KULLANAN KÜRESEL YAPI VAR”-
Çevreyi korumanın herkesin görevi olduğuna dikkat çeken Başbakan Yıldırım, “Çevre adı altında ülkemizin gerçek ihtiyacını görmemek gereken tedbirleri almamak da çok daha büyük kayıplara sebep oluyor. Bir örnek söyleyeyim, 1991 ne oldu? Sovyetler dağıldı, İskandinav ülkeleri, Finlandiya, ‘Baltık Denizi çok kirleniyor sebep Polonya’nın bütün atıkları buraya geliyor derhal bunu durdurmak lazım’ Polonya dedi ki, ‘Kusura bakmayın, elli yıldır siz içine ettiniz, bir elli yıl da bana müsaade edin ondan sonra gereken tedbirleri alalım ben o kadar zengin değilim veya siz gelin bütün altyapımı yapın ona bir itirazım yok’ dedi. Maalesef son zamanlarda çevreyi ülkelerin hızını kesmek, ülkelerdeki yapılması gereken işleri engellemek için kullanan bir küresel yapı var. Bu yapıya aldanmayalım. Gezi bunların sonucudur. Gezi olayları olduğunda aynı olaylar Meksika’da, Venezuela’da, Brezilya’da, Şili’de oldu. Orada sokaklara çıkanlar, ‘Paraları çarçur etmeyin yol, köprü, fabrika yapın niye paraları değersiz yerlerde harcıyorsunuz, iş aş alanı oluşturacak yerler yapın’ dedi. Gezi’de ne oldu? ‘Köprüyü, havalimanını yolları yapmayın’ ne oldu? Gerçek amacın çevre olmadığı, Türkiye’nin rekabet gücünü geciktirmek olduğunu her beraber gördük.” Değerlendirmesinde bulundu.
-“BİLMEDİĞİNİZ VESAYETLER VAR”-
Başkanlık sisteminde vesayetin olmayacağını öne süren Yıldırım, “Vardı, doğru. Biz de tek başına iktidardık ama nelerle karşılaştığımızı görüyorsunuz. Partimizi kapatmak istemediler mi? Cumhurbaşkanını seçmek istedik, engellemediler mi? Gezi olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz’u yaşatmadılar mı? Bunlar sizin bildikleriniz, bir de bilmedikleriniz var. Onları da biz yaşadık. Ama açık etmedik, milletimizle paylaşmadık, tarih bunları yazacak. Bugünlere kolay gelinmedi” dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.