Öne Çıkanlar ankara tsk chp konya diyarbakır deprem sgk Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank bodrum pkk ırak cumhurbaşkanı erdoğan

"Millet Ne Derse O Olacak"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sisteme karşı çıkanların güvensizliğinin cumhurbaşkanı seçilecek kişiye değil, millete karşı olduğunu belirterek, “Bu gerçeği ifade edemediklerinden olsa gerek, şahıslar üzerinden ürettikleri yalanlarla kafaları bulandırmaya çalışıyorlar. ‘İşimiz, gücümüz Tayyip Erdoğan’ diyorlar. Tayyip Erdoğan, baki değil, fani ya. Benim 16 Nisan’a dahi çıkacağıma dair bir garanti var mı? Dolayısıyla biz burada bir sistem mücadelesi veriyoruz. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan’dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde SETA tarafından düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumuna katıldı. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek için tarihi bir karar arifesinde olduğu dönemde sempozyum düzenlenmesinin önemine dikkat çeken Erdoğan, dünyada BM üyesi 200’e yakın ülke bulunduğunu, bunların her birinin yönetim sisteminin kendi tarihi, sosyal, kültürel özelliklerine göre farklılık gösterdiğini belirtti. Yönetim sistemleri konusunda yapılan çeşitli tasnifler varsa da bunların sadece genel bir fikir edinmeye yaradığını ifade eden Erdoğan, devlet başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen ülkelerde benzer bir manzarayla karşılaşıldığını anlattı. Teoride parlamenter sistemin monarşiye ve totalitarizme karşı verilen mücadelenin ürünü olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa ülkelerinin pek çoğunda kralların ve kraliçelerin bulunduğunu görüyoruz. Birileri hemen çıkıp ‘efendim bu monarklar semboliktir, aslında oralarda parlamenter demokrasi vardır’ diyeceklerdir. Devlet sisteminde bir aktör varsa hiçbir zaman sembolik olarak kalmaz. Bir ülkede bir kral varsa o kraldır, kraliçe varsa o kraliçedir. Bu taht ve taç sahibi ülke yönetiminde, iradesinde hak ve söz sahibidir. Sadece Başkanlık veya Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen sistemlerde monarşi yoktur. Adı cumhuriyet veya  demokratik kavram ifade ettiği halde fiilen diktatörlükle idare edilen, hatta makamların babadan oğula geçmesi ile monarşiyi andıran yönetimler de mevcuttur. Her ülke kendi şartlarına özgün bir yönetim biçimine sahiptir” dedi.

- ÖNCE TEK PARTİLİ DAHA SONRA ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİLDİ-

Son 200 yıllık tarihe bakıldığında çok farklı tecrübelerin Tanzimat’tan, Meşrutiyet’e birçok denemenin yapıldığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu süreçte ülkemiz savaşlar ve krizlerle sürekli erimiş, küçülmüş, çok ağır bedeller ödemiştir. Çanakkale Zaferi artık bıçağın kemiğe dayandığı noktayı ifade eder. Çanakkale’den aldığımız ilham ve güçle Kurtuluş Savaşımızı verdik. Her mücadele, o mücadeleyi fiilen yürüten gücü elinde bulunduran ekibin tercihlerinin, yönelimlerinin önünü de açar. İstiklal harbimizin başarıya ulaşmasının ardından Cumhuriyet’in ilanı işte böyle bir tercihin ürünüdür. Avrupa ülkeleri monarşi ile demokrasiyi birlikte yaşatmak yoluna giderken biz hanedanı ülke dışına çıkartıp cumhuriyeti ilan ettik. Önce tek partili ardından da çok partili hükümet sistemiyle ülkemiz bugünlere kadar geldi. Ana muhalefet sana sesleniyorum, önce tek partili daha sonra çok partili döneme geçildi.”

Cumhuriyet döneminin kendi içinde yekpare olmadığını ifade eden Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı dönemi ile İsmet İnönü’nün dönemi arasında önemli uygulama farklılıkları bulunduğunu anlattı.

-25 GÜN ÖMRÜ OLAN HÜKÜMETLER OLMUŞTUR BU ÜLKEDE…-

1950 yılından sonra demokrasinin darbeler ve vesayetin gölgesi altında ayakta tutulmaya çalışıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 14 yıl boyunca bu sıkıntıların tamamını biz de iliklerimize kadar hissettik, yaşadık. Sorunları aşmayı başarmış olmamız temelde yaşan yapısal çarpıklıkları, bozuklukları ortadan kaldırmıyor. Bu çarpıklıkların en önemli sonucu istikrar ve güven ortamının sürekli tehdit altında olmasıdır. Siyasi istikrarsızlık, beraberinde ekonomik ve sosyal sorunları da getirmektedir. Cumhuriyetimizin geçmişi 93 yıl iken, şu anda 65. hükümet iş başındadır. Hale bakın. Bir başka ifadeyle ülkemizde hükümetlerin ömrü 16 ay bile değildir. Türkiye böylesine kısa ömürlü hükümetler tarafından yönetilirken, benzer şartlarda gelişme, kalkınma, büyüme yarışına girdiği ülkelerin hepsi tarafından birer birer geçilmiştir. 25 gün ömrü olan hükümetler olmuştur bu ülkede... Böyle devlet yönetilir mi? Bunu yönetmeye çalıştılar. İşte şimdi biz bunu temelden düzeltiyoruz” diye konuştu.

- BEKA SORUNUN EN DOĞRU ÇÖZÜM YOLUDUR-

Yönetim sistemine dikkat çeken Erdoğan, “Son 200 yıllık arayışlarımız, cumhuriyet dönemindeki tecrübelerimiz ve özellikle son yıllarda yaşadıklarımız bize bir gerçeği gösteriyor. Şayet ülke ve millet olarak hedeflerimize ulaşmak istiyorsak öncelikle güçlü, etkin, yetki ve sorumluluk sahibinin tam olarak belli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız vardır. Esasen bugün üzerinde konuştuğumuz Cumhurbaşkanlığı Sistemi konusu, öyle bir anda, bir günde, bir yılda ortaya çıkmış değildir, gerisinde işte böylesine derin ve düşündürücü bir arka plan vardır” dedi. Meselenin bir Cumhuriyet meselesi, demokrasi meselesi, özgürlük meselesi olmadığını anlatan Erdoğan, tartışılan sistemin Türkiye’nin ve Türk Milletinin asırlardır devam eden beka sorunun en doğru çözüm yolu olduğunun belirtti.

- EY ANA MUHALEFET, ÖNCE KENDİNİ BİR SİGAYA ÇEK BAKALIM-

“Cumhuriyetin ilanından 1950’deki çok partili hayata geçişe kadar olan dönemin adına demokrasi diyen ya kendini ya da bizi kandırmaya çalışıyordur diyen Cumhurbaşkanı
Erdoğan, söz konusu dönemin adının tek parti yönetimi olduğunu ifade ederek, CHP’ye şu ifadelerle seslendi:

“Ey ana muhalefet, önce kendini bir sigaya çek bakalım. Tek parti yönetimi. 1950’de geçtiğimiz çok partili hayatın sık sık darbelerle kesintiye uğramasının gerisinde belli bir kesimin tek parti dönemine olan özleminin bulunduğunu ifade etmek herhalde yanlış olmaz. Türkiye gücü ve yetkiyi elinde bulunduran ancak millete karşı hiçbir sorumluluğu olmayan vesayet kurumlarının elinden çok çekti. Ülkemizde ne zaman milli iradeye dayanan yönetimler, güçlü bir şekilde işbaşında bulunmuşsa o dönemde çok büyük sıçramalar yaşamıştır.”

Başbakanlığı döneminde bürokratik oligarşiden çok çektiğimi belirten Erdoğan, tüm yaşanan tecrübeler, olaylar bir araya getirildiğinde yeni anayasa ve yeni yönetim sistemine olan ihtiyacın ortaya çıktığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin ne rejimle, ne tek adamlıkla ne şahsilikle bir ilgisinin bulunmadığını kaydeden Erdoğan, il başkanlarının vali olmasının AK Parti döneminde yaşanmadığını belirtti.

- OLAY BİR SİSTEM MÜCADELESİDİR-

Cumhurbaşkanlığı sisteminin en büyük güvencesinin, gerçek anlamda demokratik olması olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Mesele, ülke ve millet olarak geçmişte yaşadığımız tecrübeler ışığında kendimize çok daha güçlü, çok daha dirençli, hedeflerimizi gerçekleştirmeye çok daha uygun bir yönetim sistemi kurma çabasıdır. Cumhurbaşkanlığı sisteminin en büyük güvencesi, gerçek anlamda demokratik olmasıdır. Bu sistemde milletimizin yarısından fazlasının teveccühüne mazhar olamayan hiç kimsenin ülkeyi yönetme ihtimali yoktur. Millete, milli iradeye hesap vermek zorunda olan hiçbir yöneticinin de cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkanların öne sürdükleri yanlışlara sapma ihtimali olamaz. Milletin size gösterdiği yolu terk ederseniz, anında millet tarafından alaşağı edilirsiniz. Bunun için ben diyorum ki sisteme karşı çıkanların özellikle güvensizliği cumhurbaşkanı seçilecek kişiye değil, millete karşıdır, mesele budur. Bu gerçeği ifade edemediklerinden olsa gerek şahıslar üzerinden ürettikleri yalanlarla kafaları bulandırmaya çalışıyorlar. İşimiz, gücümüz Tayyip Erdoğan diyorlar. Tayyip Erdoğan, baki değil, fani ya. Benim 16 Nisan’a dahi çıkacağıma dair bir garanti var mı? Dolayısıyla biz burada bir sistem mücadelesi veriyoruz. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan’dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak."

-CUMHURBAŞKANINI GÖZÜ HER ADIMINDA KAMUOYUNDA OLACAK-

Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle 16 Nisan’da oylayacak olan sistemin zaten işlemeye başladığını belirten Erdoğan, yaşanan süreçte sorun yaşanmamasının şahsıyla ve başbakanlarla uyumu çalışmasından kaynaklandığını kaydetti. Anayasa değişikliğiyle konunun şahsileştirilmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şahsi inisiyatiflerle yürüyen yönetimin, bir sisteme bağlandığını kaydetti. Anayasa değişikliğinin anlatılmasının önemine dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Şu anda Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıktıklarını ifade edenlerin de işin ruhunu öğrendiklerinde fikirlerini değiştireceklerine inanıyorum. Bugün ‘hayır’ diyenler neye ‘hayır’ dediklerinin farkında mı? Kim hayır diyor; PKK ‘hayır’ diyor. Kandil ‘hayır’ diyor. Bu ülkeyi bölmek parçalamak isteyenler ‘hayır’ diyor. Bayrağımıza karşı çıkanlar ‘hayır’ diyor. Kim hayır diyor? Ne yazık ki bu ülkede milli ve yerli olanlara karşı çıkanlar ‘hayır’ diyor. Bunlarla beraber ana muhalefet hareket ediyor mu? Ediyor. Temenni ederim ki 16 Nisan’a kadar onlar da kendilerini çek ederler. Bu değişim, dönüşüm sıradan bir olay olmayacak. Cumhurbaşkanlığı sisteminin özü, yönetimin doğrudan millete veriliyor olmasıdır. İşin aslı budur. Yürütme görevini ifa edecek olan cumhurbaşkanı, gücünü aldığı millete karşı sorumlu olacağı için attığı her adımda gözü kamuoyunun üzerinde olmak zorundadır.”

- BU ÜLKENİN AYAĞINA PRANGA VURARAK YOLA DEVAM ETMEK İSTEDİLER-

Anayasa değişikliği hakkında bilgi veren Erdoğan, bundan sonra gensoru mekanizmasının halk karşısında çalışacağını belirtti. Türkiye’de milletvekillerinin iş takibi yapmaktan yasama vazifesini icra etmeye zaman bulamadığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tek bir yasama çalışması yapmayan milletvekillerinin bulunduğunu söyledi. Değişiklik ile parlamentonun hak ettiği seviyeye yükseldiğinin altını çizen Erdoğan, halka hakaret ederek halkçılık yaptıklarını iddia edenlerin devri artık tamamen kapandığını belirtti. Erdoğan, “Bunlar da ‘küçük olsun bizim olsun’ diyerek uzun zamandır bu ülkenin ayağına pranga vurarak yola devam etmek istediler. Ama bu dönem artık bitiyor. Artık ‘büyük olsun hepimizin olsun’ anlayışını yükseltmenin zamanı. Anayasa değişikliği işte bu yaklaşımla güçlü, büyük ve müreffeh Türkiye'nin önünü açıyor. Bu sisteme şahsımın değil, ülkemizin, milletimizin ihtiyacı var. Bir başka ifadeyle şahsım için değil, şahsımın desteği ve katkısıyla ülkemiz için, bu yiğit milletin geleceği için cumhurbaşkanlığı sistemine geçiyoruz. Böyle bir sisteme ‘evet’ denmez de ne nedir? Tabii ki ‘evet’ diyoruz.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.