Öne Çıkanlar CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak Koronavirüs Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk suriye CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan dsp Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy yılbaşı tüketici güven endeksi hatay terörist PUBG MOBILE

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bölgenin Esed Rejiminin İnsafına Bırakılmasına Rıza Gösteremeyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bölgede kurduğumuz 12 gözlem noktasının anlamlarından biri de Türkiye’nin buraya sığınanlara can güvenlikleri konusunda güvence vermiş olmasıdır. Bu bölgenin ve ülkemizin sağladığı örtülü güvencenin kendi halkına yönelik katliamları hala hafızamızda olan Esed rejiminin insafına bırakılmasına rıza gösteremeyiz. Her ne gerekçeyle olursa olsun İdlib’e yapılan ve yapılacak bir saldırı felaketle katliamla ve çok büyük bir insani dramla sonuçlanacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran’da düzenlenen Suriye konulu Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesine katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Erdoğan, zirveden çıkacak sonuçların tüm dünya tarafından sabırsızlıkla beklendiğini belirterek, “Alacağımız kararlar ile bu beklentileri boşa çıkarmayacağımıza inanıyorum” dedi.

“ASKERİMİZİN KANI VE CANI PAHASINA TERÖRİST UNSURLARI BÖLGEDEN TEMİZLEDİK”

Astana ruhunun özünde asgari müştereklerde buluşma iradesinin olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu asgari müşterekler, Suriye’nin siyasi birliğinin sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve ihtilafa barışçıl bir siyasi çözüm bulunmasıdır. Bu amaçla baştan beri sahada şiddetin durdurulmasını, insani durumun iyileştirilmesini ve siyasi sürecin önünün açılmasını hedefledik. Aynı anlayışla Cerablus-El Bab ve Afrin gibi yerlerde sahaya inerek kendi askerimizin kanı ve canı pahasına terörist unsurları bölgeden temizledik. Böylece Suriye topraklarını güvenli hale getirerek huzur ve istikrarı temin ederek mültecilerin evlerine dönebileceği şartları hazırlamaya çalıştık.

“TÜRKİYE MÜLTECİ AĞIRLAMA KAPASİTESİNİ DOLDURMUŞTUR”

Astana kapsamında hayata geçirdiğimiz en kritik adım gerginliği azaltma bölgelerinin tesisiydi. Ancak zamanla bunlar farklı bahanelerle tek tek tasfiye edildi. Bugün bölgelerden geriye sadece İdlib kaldı. Tabii burada muhalefet bölgelerin tesisinin ardından yaşanan gelişmeler sebebiyle kendileri bu konuda aldatıldıklarını düşünüyorlar. Türkiye olarak şehitler verdiğimiz ve ciddi özveride bulunduğumuz bu sürecin şu an itibariyle çok riskli bir yere geldiğini görüyoruz. Şunu bir kere daha vurgulamak istiyorum, İdlib sadece Suriye’nin siyasi geleceği için değil bizim milli güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından da hayati öneme sahiptir. Bölgede kurduğumuz 12 gözlem noktasının anlamlarından biri de Türkiye’nin buraya sığınanlara can güvenlikleri konusunda güvence vermiş olmasıdır. Bu bölgenin ve ülkemizin sağladığı örtülü güvencenin kendi halkına yönelik katliamları hala hafızamızda olan Esed rejiminin insafına bırakılmasına rıza gösteremeyiz. Her ne gerekçeyle olursa olsun İdlib’e yapılan ve yapılacak bir saldırı felaketle katliamla ve çok büyük bir insani dramla sonuçlanacaktır. Bölgedeki 3.5 milyonu aşkın sivilin tamamı bundan etkilenecektir. On binlerce sivil bombardımanlarda can verirken gidecek başka yerleri kalmadığı için milyonlarcası bizim sınırımıza dayanacaktır. Çoğunluğu Suriyeli 4.5 milyon sığınmacıyı topraklarında halen barındırmakta olan Türkiye mülteci ağırlama kapasitesini doldurmuştur. Milyonlarca insan Türkiye sınırına dayanacaktır. Rus ve İranlı dostlarımızın İdlib'deki bazı terörist oluşumlardan duyduğu kaygıları anlıyoruz, en az sizin kadar biz de kaygı duyuyoruz.

“MESELEYİ ASTANA RUHUNA UYGUN ŞEKİLDE ÇÖZMEYİ HEDEFLEMELİYİZ”

Gerek Halep’in gerekse Hmeymim Hava Üssü’ne yönelik tehditlerin bertaraf edilebilmesine yönelik her türlü çabayı göstereceğiz. Bu çerçevede Rus dostlarımızın rahatsızlık duyduğu unsurları Halep ve Hmeymim bölgesine yönelik saldırılara girişemeyecekleri yerlere çekmeyi deneyebiliriz. Böylece İdlib bölgesinde kritik yerlerin kontrolü sadece ılımlı muhalifler tarafından sağlanır hale gelecektir. Meseleyi Astana ruhuna uygun şekilde ve suhuletle çözmeyi hedeflemeliyiz. Zira bu konuda Astana’nın itibar ve güvenliğinin sınanacağı son fırsattır. İdlib’in akıbeti konusunda varacağımız anlayış Suriye bağlamındaki işbirliğimizin geleceğini de şekillendirecektir. Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetinin ve kararlılığının doğru anlaşılmasını sizlerden özellikle rica ediyorum. Ülkemizin ve kardeşimiz olarak gördüğümüz Suriye halkının geleceğini bu derece yakından ilgilendiren konuda Türkiye’nin tavrı bellidir. Astana garantörlerinin Suriye’de yeni bir şiddet dalgası ve insani kriz yaşanmasına izin vermeyeceği mesajı bu zirveden uluslararası kamuoyuna verilmelidir.”

"TÜRKİYE BÖLGEDEKİ VARLIĞINI KORUMAKTA KARARLI"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye, özellikle Suriye’nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır. Ülkemizin bekasına tehdit oluşturan yapıların hudutlarımızın hemen ötesinde cirit atmasına müsaade edemeyiz. Tehdidin kaynağına ve boyutuna göre gereken adımları atmayı sürdüreceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran’da düzenlenen Suriye konulu Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesine katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Erdoğan, dünyanın gözlerini İdlib’e çevirdiği sırada Fırat’ın doğusunda arzu edilmeyen gelişmelerin yaşandığını ifade ederek, “Birtakım yabancı güçlerin bölgede DEAŞ’la mücadele bahanesiyle attığı adımların artık bambaşka bir istikamete yöneldiği gizlenemez bir gerçektir. Artık DEAŞ tehdidi ve tehlikesi kalmamış olmasına rağmen Amerika’nın bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam etmesinden fevkalade rahatsızız” dedi.

“TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜNE TAVIR ALMALIYIZ”

Amerika’nın silah ve mühimmat yüklü 20 bin civarında TIR’ı, 3 bine yakın kargo uçağını bölgeye gönderdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye rejiminin de göz yummasıyla Fırat’ın doğusunda güçlenen terör örgütü sahadaki varlığını yabancı güçlerin desteğiyle kalıcı hale getirmeye çalışıyor. Bu durum sadece bizim milli güvenliğimizi ilgilendirmekle kalmıyor aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğü ve geleceğine de tehdit oluşturuyor. PYD/YPG dahil Suriye’den kaynaklanan terörün her türlüsüne ve Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne kast eden bütün girişimlere ayrım yapmadan ortak tavır almalıyız. Ülkenin bir bölümünde gösterilen hassasiyetlerin diğer bölümünde gösterilmiyor olması hem Suriye halkının hem de uluslararası toplumun burada verilen mücadeleye bakışını olumsuz etkiliyor. Türkiye, özellikle Suriye’nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır. Ülkemizin bekasına tehdit oluşturan yapıların hudutlarımızın hemen ötesinde cirit atmasına müsaade edemeyiz. Tehdidin kaynağına ve boyutuna göre gereken adımları atmayı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

“KİMYASAL OLSA NE FARK EDER KONVANSİYONEL OLSA NE FARK EDER”

Kimyasal silahlara karşı tavır koyulmasının yerinde olduğunun altını çizen Erdoğan, konvansiyonel silahlarla öldürülen insan sayısının kimyasal silahlarla öldürülenlerden fazla olduğunu ifade ederek, “Biz konvansiyonel silahlarla öldürülenlere veya öldürenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ama kimyasal silahlara karşı tavır koyuyoruz. Neticesi ölüm olduktan sonra kullanılan kimyasal olsa ne fark eder konvansiyonel olsa ne fark eder. Buna karşı bizim bu yıl BM Genel Kurulu’nda da bu işi gündeme getirmek suretiyle yeniden bunu güncellemenin, ortaya koymanın kimyasal-konvansiyonel buna karşı ortak tavır takınmanın ki burada birinci derecede Rusya’ya büyük görev düşmekte zira BM Güvenlik Konseyi’nde de Rusya’nın yer alması böyle bir kararın alınmasının da bana göre neticesini çok daha çok net hale getirecektir” diye konuştu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.